differ - English Turkish Sentences
English Turkish
differ farklı düşünmek v.
  • We accordingly differ on a matter of principle that we regard as being fundamental.
  • Dolayısıyla, temel olduğunu düşündüğümüz bir ilke konusunda farklı düşünüyoruz.
  • And it is on that point that I differ somewhat.
  • Ve bu noktada biraz farklı düşünüyorum.
  • We still beg to differ with the rapporteur on a number of points.
  • Yine de raportörle bazı noktalarda farklı düşünüyoruz.
Show More (9)
differ farklı olmak v.
  • We cannot overlook the fact that Member States' views on some of these questions still differ.
  • Üye Devletlerin bu sorulardan bazılarına ilişkin görüşlerinin hala farklı olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz.
  • There are whole areas in the regulation where opinions in Member States have differed.
  • Tüzükte, Üye Devletlerdeki görüşlerin farklı olduğu pek çok alan bulunmaktadır.
  • In the face of positions which still differ widely, we will need clear thinking and farsightedness.
  • Hâlâ büyük ölçüde farklı olan tutumlar karşısında net düşünme ve ileri görüşlülüğe ihtiyacımız olacak.
Show More (2)
differ farklılaşmak v.
  • The European Union differs, deviates and should continue to do so.
  • Avrupa Birliği farklılaşmaktadır, sapmaktadır ve bunu yapmaya devam etmelidir.
  • Here too the perceptions have differed.
  • Burada da algılar farklılaştı.
Show More (-1)
differ değişiklik göstermek v.
  • Laws differ from state to state in the United States.
  • Yasalar ABD'de eyaletten eyalete değişiklik göstermektedir.
Show More (-2)