1 |
differ |
farklı düşünmek |
v. |
|
- We accordingly differ on a matter of principle that we regard as being fundamental.
- Dolayısıyla, temel olduğunu düşündüğümüz bir ilke konusunda farklı düşünüyoruz.
- And it is on that point that I differ somewhat.
- Ve bu noktada biraz farklı düşünüyorum.
- We still beg to differ with the rapporteur on a number of points.
- Yine de raportörle bazı noktalarda farklı düşünüyoruz.
- In conclusion I should like to say that I differ on one point from the honourable Members of the People's Party.
- Sonuç olarak Halk Partisi'nin saygıdeğer Üyeleri ile bir noktada farklı düşündüğümü belirtmek isterim.
- It is on how such aims are to be reflected in the legislation that we differ.
- Bu tür amaçların mevzuata nasıl yansıtılacağı konusunda farklı düşünüyoruz.
- However, there are a few points on which I differ.
- Ancak, farklı düşündüğüm birkaç nokta var.
- However, there are a few points on which I differ.
- Ancak benim farklı düşündüğüm birkaç nokta var.
- The Commission begs to differ.
- Komisyon farklı düşünüyor.
- We differ on this in two respects.
- Bu konuda iki açıdan farklı düşünüyoruz.
- We differed as to the solution to the problem.
- Sorunun çözümü konusunda farklı düşünüyoruz.
- I differ from you on that point.
- Bu noktada sizden farklı düşünüyorum.
- They differed with each other on the care and upbringing of their children.
- Çocuklarının bakımı ve yetiştirilmesi konusunda birbirlerinden farklı düşünüyorlardı.
Show More (9)
|
2 |
differ |
farklı olmak |
v. |
|
- We cannot overlook the fact that Member States' views on some of these questions still differ.
- Üye Devletlerin bu sorulardan bazılarına ilişkin görüşlerinin hala farklı olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz.
- There are whole areas in the regulation where opinions in Member States have differed.
- Tüzükte, Üye Devletlerdeki görüşlerin farklı olduğu pek çok alan bulunmaktadır.
- In the face of positions which still differ widely, we will need clear thinking and farsightedness.
- Hâlâ büyük ölçüde farklı olan tutumlar karşısında net düşünme ve ileri görüşlülüğe ihtiyacımız olacak.
- It will be a presidency which will differ fundamentally from previous Danish presidencies.
- Bu, Danimarka'nın önceki dönem başkanlıklarından temelde farklı olacak bir başkanlık olacaktır.
- It is our opinions on methods for combating terrorism which perhaps differ.
- Belki de farklı olan, terörizmle mücadele yöntemleri konusundaki görüşlerimizdir.
Show More (2)
|
3 |
differ |
farklılaşmak |
v. |
|
- The European Union differs, deviates and should continue to do so.
- Avrupa Birliği farklılaşmaktadır, sapmaktadır ve bunu yapmaya devam etmelidir.
- Here too the perceptions have differed.
- Burada da algılar farklılaştı.
Show More (-1)
|
4 |
differ |
değişiklik göstermek |
v. |
|
- Laws differ from state to state in the United States.
- Yasalar ABD'de eyaletten eyalete değişiklik göstermektedir.
Show More (-2)
|