|
- It is this concept that the United States is now disregarding, thus opening the door to new acts of barbarism.
- ABD'nin şu anda göz ardı ettiği bu kavram, yeni barbarlık eylemlerine kapı açmaktadır.
- This is good because it was just going to leave the door open for multinational companies to use this as a way out.
- Bu iyi bir şey çünkü çok uluslu şirketlerin bunu bir çıkış yolu olarak kullanması için kapıyı açık bırakacaktı.
- Russia is particularly well-placed to get a foot in the door because of their mutual economic links.
- Karşılıklı ekonomik bağlar nedeniyle Rusya'nın kapıdan içeri adım atma konusunda özellikle iyi bir konumu var.
- The matter has now arrived, unbidden, at Parliament's door.
- Konu şimdi hiç beklenmedik bir şekilde Parlamento'nun kapısına gelmiştir.
- Here too, the report is trying to force an open door.
- Rapor burada da açık bir kapıyı zorlamaya çalışıyor.
- That would be to leave the door open to abuses of an ethical, eugenic or even racial nature.
- Bu, etik, öjenik ve hatta ırksal nitelikteki suiistimallere açık kapı bırakmak anlamına gelecektir.
- This directive is forward-looking and will open the door to the development of other fuels and technologies.
- Bu direktif ileriye dönüktür ve diğer yakıtların ve teknolojilerin geliştirilmesine kapı açacaktır.
- It establishes the concept of a fortress Europe whose door will be open to a privileged few.
- Kapısı ayrıcalıklı bir azınlığa açık olacak bir kale Avrupa kavramı oluşturmaktadır.
- When labelling comes in the door, sense flies out the window.
- Yaftalama kapıdan girdiğinde, mantık pencereden dışarı uçar.
- This is good because it was just going to leave the door open for multinational companies to use this as a way out.
- Bu iyi bir şey çünkü çok uluslu şirketlerin bunu bir çıkış yolu olarak kullanması için açık kapı bırakacaktı.
- We are now therefore opening the door to poorly trained labour that may jeopardise port security.
- Dolayısıyla liman güvenliğini tehlikeye atabilecek kötü eğitimli iş gücüne kapı açıyoruz.
- Countless complaints arrive at our door, especially in the fields of justice and foreign affairs.
- Özellikle adalet ve dışişleri alanlarında kapımıza sayısız şikâyet geliyor.
- So, open that door as wide as possible in Laeken so that we can have a thorough debate.
- Öyleyse Laeken'de bu kapıyı olabildiğince geniş açın ki kapsamlı bir tartışma yapabilelim.
- An effective campaign must start at our own front door.
- Etkili bir kampanya kendi kapımızın önünden başlamalıdır.
- Let us open the door to funding for therapeutic cloning!
- Terapötik klonlama için finansman kapısını açalım!
- Somebody had put a bed across the bathroom door and so she could not get in.
- Birisi banyo kapısının karşısına bir yatak koymuştu ve bu yüzden içeri giremedi.
- This extremely vague wording would open the asylum door to a whole crowd of new immigrants.
- Bu son derece muğlak ifade, sığınma kapısını bir sürü yeni göçmene açacaktır.
- For many of the countries, the door is now open to membership of the EU.
- Birçok ülke için AB üyeliğinin kapısı artık açık.
- Unfortunately this is all too true, but we must guard this stable door effectively now.
- Ne yazık ki bu çok doğru, ancak şimdi bu sağlam kapıyı etkili bir şekilde korumalıyız.
- I totally fail to understand why the door is being deliberately thrown wide open to abuse.
- Kapının neden kasıtlı olarak istismara açık hale getirildiğini anlamakta güçlük çekiyorum.
- However, that is quite different from opening the door to the direct advertising of medicines.
- Ancak bu, ilaçların doğrudan reklamına kapı açmaktan oldukça farklıdır.
- The IMA was thrown out of the OECD window only to return through the WTO door.
- IMA, OECD penceresinden dışarı atılmıştı ancak DTÖ kapısından geri döndü.
- We are now therefore opening the door to poorly trained labour that may jeopardise port security.
- Dolayısıyla liman güvenliğini tehlikeye atabilecek kötü eğitimli işgücüne kapı açıyoruz.
- If this directive is adopted tomorrow, it will open up that door.
- Bu yönerge yarın kabul edilirse, bu kapıyı açacaktır.
- What mattered was at last to get a foot in the door, which can then be opened a bit wider by the next blast of wind.
- Önemli olan nihayet kapıdan içeri bir adım atabilmekti; bu kapı bir sonraki rüzgarla biraz daha açılabilir.
- If this directive is adopted tomorrow, it will open up that door.
- Bu direktif yarın kabul edilirse bu kapıyı açacaktır.
- It is not enough to ascertain the existence of the deficit, closing the stable door after the horse has bolted!
- Açığın varlığını tespit etmek, at kaçtıktan sonra ahır kapısını kapatmak yeterli değildir!
- We are not a mendicant seeking alms at the European door.
- Biz Avrupa kapısında sadaka arayan bir dilenci değiliz.
- Let's find something hard to break the door and wall.
- Kapı ve duvarı kırmak için, sert bir şeyler bulmalıyız.
- If we had a credit card, we could buy a sledgehammer and break down the door.
- Kelso, kredi kartımız olsaydı, kapıyı kırmak için gidip bir balyoz alırdık.
- Never open a door without first closing the previous one.
- Bir öncekini kapatmadan asla bir kapıyı açmayın.
- If we had a credit card, we could buy a sledgehammer and break down the door.
- Eğer kredi kartımız olsaydı, bir balyoz alıp kapıyı kırabilirdik.
- Right at this time, urgent footsteps sounded outside the door.
- Tam bu sırada, kapının dışında aceleci ayak sesleri duyuldu.
- Let's find something hard to break the door and wall.
- Kapıyı ve duvarı kıracak sert bir şey bulalım.
- Unlock the door, activate the alarm, or access climate controls - all from a distance.
- Kapıyı açabiliyor, alarmı etkinleştirebiliyor ve klima denetimlerine erişebiliyorsunuz; hem de tamamen uzaktan.
- In my mind, she should go through another door.
- Bana kalırsa, farklı bir kapıdan geçmeli.
- And these activities can all be done without leaving your front door.
- Ve bunların hepsi kapınızın dışına adımınızı atmadan yapılabilir.
- Let's find something hard to break the door and wall.
- Kapıyı ve duvarı kırmak için sert bir şey bulalım.
- In my mind, she should go through another door.
- Bana göre farklı bir kapıdan geçmesi gerekiyor.
- Okay, we will break down this door if we are forced to!
- Tamam, eğer mecbur kalırsak bu kapıyı kıracağız!
- The rotting door gave in when we pushed, and we went inside.
- Çürüyen kapı ittiğimizde çöktü ve içeri girdik.
- Unlock the door, activate the alarm, or access climate controls - all from a distance.
- Kapı kilidini açın, alarmı etkinleştirin veya klima kontrollerine erişin; hepsi de uzaktan.
- The door is blue on the outside, green on the inside.
- Kapının dışı mavi, içi yeşil.
- Use your finger to tap on the zombies to smash and eliminate them before they break down your door.
- Parmağınızla zombilerin üzerine dokunarak onlar kapınızı kırmadan önce onları parçalayın ve ortadan kaldırın.
- The new policy opened the door to an economic and trade strategy.
- Yeni uygulama, ekonomik ve ticari bir stratejiye kapı açmıştır.
- Rather than break down the door, they unscrewed the keypad, wired it in, and reattached it on their way out.
- Kapıyı kırmak yerine, tuş takımını söktüler, içeri bağladılar ve çıkarken tekrar taktılar.
- The new policy opened the door to an economic and trade strategy.
- Yeni politika, ekonomik ve ticari bir stratejinin kapısını açtı.
- In my mind, she should go through another door.
- Bana kalırsa, o başka bir kapıdan geçmeli.
- Use your finger to tap on the zombies to smash and eliminate them before they break down your door.
- Kapınızı kırmadan önce zombileri parçalamak ve ortadan kaldırmak için parmağınızı kullanarak zombilerin üzerine dokunun.
- The door is blue on the outside, green on the inside.
- Kapının dışı mavi, içi yeşildir.
- A little girl caught her fingers in the door.
- Küçük bir kız parmaklarını kapıya sıkıştırdı.
- Shut that door carefully.
- O kapıyı dikkatlice kapat.
- Why did you open that door?
- Neden o kapıyı açtın?
- You needn't have seen him to the door.
- Onu kapıya kadar geçirmene gerek yoktu.
- I asked him to unlock the door.
- Onun kapıyı açmasını istedim.
- How do you know the door was locked?
- Kapının kilitli olduğunu nasıl biliyorsun?
- Someone is battering at the door.
- Birisi kapıya pat pat vuruyor.
- Tom noticed that the door was open.
- Tom kapının açık olduğunu fark etti.
- Is the door open?
- Kapı açık mı?
- Tom heard a knock on the door.
- Tom kapının vurulduğunu duydu.
- Tom pushed the door closed.
- Tom kapıyı iterek kapattı.
- Please close the door quietly.
- Lütfen kapıyı sessizce kapat.
- This door leads into the kitchen.
- Bu kapı mutfağa götürür.
- Tom walked back out the door.
- Tom kapıdan dışarıya doğru geri yürüdü.
- What's the colour of the door of her house?
- Evinin kapısının rengi ne?
- The door is open now.
- Kapı şu anda açık.
- They hung their coats behind the door.
- Onlar ceketlerini kapının arkasına astı.
- Tom crawled to the door.
- Tom yavaşça kapıya doğru ilerledi.
- That door is locked.
- O, kapı kilitlidir.
- Knock on the door before entering the room.
- Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
- The door will not open.
- Kapı açılmaz.
- Tom looked all over, but he couldn't find the secret door.
- Tom her yere baktı ama gizli kapıyı bulamadı.
- Tom couldn't get the door unlocked.
- Tom kapının kilidini açamadı.
- I didn't hear the door open.
- Kapının açıldığını duymadım.
- I told Tom he shouldn't leave his door unlocked.
- Tom'a kapısını açık bırakmamasını söyledim.
- Sami was banging on the door so hard.
- Sami kapıya çok sert vuruyordu.
- I left a note under the door.
- Ben kapının altına bir not bıraktım.
- The door was already unlocked.
- Kapının kilidi zaten açılmıştı.
- Why did you leave the door open?
- Kapıyı neden açık bıraktın?
- To my surprise, the door was unlocked.
- Şaşırtıcı bir şekilde, kapı kilitli değildi.
- There's only one door.
- Yalnızca tek kapı var.
- Would you mind leaving the door open?
- Kapıyı açık bırakabilir misiniz?
- Tom's door closed.
- Tom'un kapısı kapandı.
- Make sure this door stays locked.
- Bu kapının kilitli kaldığına emin olun.
- Tom closed the closet door and locked it.
- Tom dolap kapısını kapattı ve onu kilitledi.
- She has painted the door red.
- Kapıyı kırmızıya boyamış.
- Tom rushed out the door.
- Tom aceleyle kapıdan çıktı.
- The front door burst open.
- Sokak kapısı pat diye açıldı.
- God never closes a door without opening another.
- Tanrı bir kapıyı açmadan diğerini asla kapatmaz.
- Leave the door open when you leave.
- Giderken kapıyı açık bırak.
- I did not unlock that door.
- O kapıyı ben açmadım.
- Tom came through the door.
- Tom kapıdan içeri girdi.
- Tom thought the door was locked.
- Tom kapının kilitli olduğunu sanıyordu.
- He knocked on the door again and again, but there was no answer.
- Kapıyı tekrar tekrar çaldı ama cevap veren olmadı.
- Tom painted the door green.
- Tom kapıyı yeşile boyadı.
- Tom angrily rattled the locked door.
- Tom sinirle kapıyı tıklattı.
- Was the door open?
- Kapı açık mıydı?
- The paint on the door is not dry yet.
- Kapının boyası henüz kurumadı.
- Let's see if we can pry this door open.
- Bakalım bu kapıyı açabilecek miyiz?
Show More (96)
|
