1 |
drive |
araba kullanmak |
v. |
|
- Every year, thousands of people drive across the continent on holiday.
- Her yıl binlerce insan tatil için kıta boyunca araba kullanıyor.
- Driving is one of the hardest and most pressurised jobs there is.
- Araba kullanmak, var olan en zor ve en stresli işlerden biridir.
- People drive super fast and do not always adhere to traffic laws.
- İnsanlar çok hızlı araba kullanıyor ve trafik kurallarına her zaman uymuyorlar.
- Driving crazy fast on an open road.
- Açık bir yolda çılgın bir hızla araba kullanmak.
- People drive super fast and do not always adhere to traffic laws.
- İnsanlar araba kullanırken çok hız yapıyor ve trafik kurallarına her zaman uymuyorlar.
- It really ticks me off the way people drive in the bus lane when they clearly aren't supposed to!
- İnsanların açıkça yapmamaları gerekirken otobüs şeridinde araba kullanmaları beni gerçekten sinirlendiriyor!
- Tom doesn't see anything wrong with letting Mary learn to drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmayı öğrenmesinde bir sakınca görmüyor.
- I think Tom could teach Mary how to drive.
- Bence Tom Mary'ye araba kullanmayı öğretebilir.
- I would love to drive the car but I'm only 14.
- Arabayı kullanmayı çok isterdim ama daha 14 yaşındayım.
- You're old enough to drive, aren't you?
- Araba kullanacak yaştasın, değil mi?
- Tom hates driving on icy roads.
- Tom buzlu yollarda araba kullanmaktan nefret eder.
- Tom wanted me to teach him how to drive.
- Tom ona araba kullanmayı öğretmemi istedi.
- Tom slept in the car while Mary was driving.
- Mary araba kullanırken Tom arabada uyudu.
- He cannot drive without eyeglasses.
- O, gözlük olmadan araba kullanamaz.
- The way Tom drives, he's going to have an accident sooner or later.
- Tom'un araba kullanma şekline bakılırsa, er ya da geç bir kaza yapacak.
- Whose turn is it to drive?
- Araba kullanma sırası kimde?
- Do you think Tom will let me drive?
- Sence Tom araba kullanmama izin verir mi?
- I doubt that Tom would ever consider driving such a small car.
- Tom'un bu kadar küçük bir araba kullanmayı düşüneceğinden şüpheliyim.
- It's your turn to drive.
- Araba kullanma sırası sende.
- Tell her that I am learning driving.
- Ona araba kullanmayı öğreniyor olduğumu söyle.
- Don't drive!
- Araba kullanmayın!
- I am too sleepy to drive.
- Araba kullanamayacak kadar uykum var.
- Tom drives a convertible.
- Tom üstü açık bir araba kullanıyor.
- Don't talk to the bus driver while he's driving.
- Otobüs şoförü araba kullanırken onunla konuşmayın.
- Sami drove for hours.
- Sami saatlerce araba kullandı.
- Tom could teach you how to drive.
- Tom sana araba kullanmayı öğretebilir.
- Tom will never let you drive.
- Tom araba kullanmana asla izin vermez.
- He killed himself by driving recklessly.
- Dikkatsiz araba kullanarak kendini öldürdü.
- I'd never let Tom drive.
- Tom'u araba kullanmasına asla izin vermezdim.
- Tom has been driving without a license.
- Tom ehliyetsiz araba kullanıyordu.
- Tom isn't able to drive yet.
- Tom henüz araba kullanamıyor.
- Tom is never going to let you drive.
- Tom asla araba kullanmana izin vermeyecek.
- While you drive, you should focus on the road.
- Araba kullanırken yola odaklanmalısınız.
- I doubt if Tom would let me drive.
- Tom'un araba kullanmama izin vereceğinden şüpheliyim.
- Tom usually drives too fast.
- Tom genelde çok hızlı araba kullanır.
- In Japan people drive on the left.
- Japonya'da insanlar soldan araba kullanırlar.
- Tom said he'd never let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına asla izin vermeyeceğini söyledi.
- My father let me drive his car.
- Babam arabasını kullanmama izin verdi.
- You cannot be too careful when driving.
- Araba kullanırken ne kadar dikkatli olsan az.
- Tom doesn't drink and drive.
- Tom içki içmez ve araba kullanmaz.
- Tom doesn't let Mary drive his car.
- Tom, Mary'nin arabasını kullanmasına izin vermiyor.
- Where did you learn to drive?
- Araba kullanmayı nerede öğrendin?
- I didn't know you didn't know how to drive.
- Araba kullanmayı bilmediğinden haberim yoktu.
- I'm sure Tom could teach you how to drive.
- Eminim Tom sana araba kullanmayı öğretebilir.
- Do you think Tom would teach me how to drive?
- Sence Tom bana araba kullanmayı öğretir mi?
- Tom shouldn't have let you drive.
- Tom araba kullanmana izin vermemeliydi.
- Tom cannot drive.
- Tom araba kullanamaz.
- Would you like me to teach you how to drive?
- Sana araba kullanmayı öğretmemi ister misin?
- I don't want to drive.
- Araba kullanmak istemiyorum.
- He drives his own car.
- Kendi arabasını kullanır.
- Tom isn't the one who taught me how to drive.
- Bana araba kullanmayı öğreten Tom değildi.
- Tom was arrested for driving while drunk.
- Tom sarhoşken araba kullandığı için tutuklandı.
- I hope Tom can teach Mary how to drive.
- Umarım Tom, Mary'ye araba kullanmayı öğretebilir.
- Sami would drive fast all the time.
- Sami her zaman hızlı araba kullanırdı.
- I'd like you to drive.
- Araba kullanmanı istiyorum.
- Tom likes to drive fast.
- Tom hızlı araba kullanmayı sever.
- Tom is the only adult Mary knows who can't drive.
- Tom, Mary'nin tanıdığı araba kullanamayan tek yetişkin.
- I've been able to drive for more than twenty years.
- Yirmi yıldan fazladır araba kullanabiliyorum.
- Do you listen to music when you are driving?
- Araba kullanırken müzik dinler misin?
- Can your wife drive?
- Karınız araba kullanabiliyor mu?
- Tom doesn't drive fast.
- Tom hızlı araba kullanmaz.
- Drunken driving is a serious problem.
- Sarhoş araba kullanmak ciddi bir sorun.
- I'd never let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına asla izin vermem.
- Tom could probably teach Mary how to drive.
- Tom muhtemelen Mary'ye araba kullanmayı öğretebilirdi.
- What kind of car does he drive?
- Ne tür bir araba kullanıyor?
- I know you'd never let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına asla izin vermeyeceğini biliyorum.
- Are you reluctant to let other people drive your car?
- Başkalarının arabanı kullanmasına izin vermekte isteksiz misin?
- Don't let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin vermeyin.
- Tom doesn't even like driving.
- Tom araba kullanmayı sevmez.
- She got him to drive.
- Araba kullanmasını sağladı.
- Tom let Mary know he didn't know how to drive.
- Tom Mary'ye araba kullanmayı bilmediğini söyledi.
- I haven't forgotten how to drive.
- Araba kullanmayı unutmadım.
- How long did it take you to learn to drive?
- Araba kullanmayı öğrenmek ne kadar zamanını aldı?
- Sami drove nice cars.
- Sami güzel arabalar kullanıyordu.
- I thought you didn't know how to drive.
- Araba kullanmayı bilmediğini sanıyordum.
- Did you let her drive your car?
- Arabanı kullanmasına izin verdin mi?
- I don't think Tom is old enough to drive.
- Tom'un araba kullanacak yaşta olduğunu sanmıyorum.
- I'm going to practice driving.
- Araba kullanma pratiği yapacağım.
- Tom didn't drive.
- Tom araba kullanmadı.
- Are you the one who taught Tom how to drive?
- Tom'a nasıl araba kullanacağını öğreten kişi sen misin?
- Tom persuaded Mary to drive.
- Tom, Mary'yi araba kullanmaya ikna etti.
- Is there someone that can drive?
- Araba kullanabilen biri var mı?
- Tom said he'd never let you drive.
- Tom senin araba kullanmana asla izin vermeyeceğini söyledi.
- Tom has been driving without a license since he was thirteen.
- Tom on üç yaşından beri ehliyetsiz araba kullanıyor.
- Tom and Mary both don't know how to drive.
- Tom ve Mary'nin ikisi de araba kullanmayı bilmez.
- I'm going to practice driving.
- Ben araba kullanmayı pratik yapacağım.
- He was arrested for drunken driving.
- Sarhoşken araba kullanmaktan tutuklandı.
- Could you teach me how to drive?
- Bana araba kullanmayı öğretebilir misin?
- Tom probably thought I wasn't able to drive.
- Tom muhtemelen araba kullanamayacağımı düşünmüştür.
- Your uncle let you drive his car?
- Amcan arabasını kullanmana izin verdi mi?
- Learn how to drive, you moron.
- Araba kullanmayı öğren, seni moron.
- Tom wanted me to teach Mary how to drive.
- Tom, Mary'ye araba kullanmayı öğretmemi istedi.
- I can't drive at all.
- Araba kullanmayı hiç bilmem.
- I want to learn how to drive.
- Araba kullanmayı öğrenmek istiyorum.
- Tom drives a nice car.
- Tom güzel bir araba kullanıyor.
- I drive a convertible.
- Üstü açık bir araba kullanıyorum.
- You're not yet old enough to drive, are you?
- Araba kullanacak kadar büyük değilsin daha, değil mi?
- My students are learning to drive.
- Öğrencilerim araba kullanmayı öğreniyor.
- You should never have let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına asla izin vermemeliydin.
- You haven't yet learned to drive, have you?
- Araba kullanmayı henüz öğrenmedin, değil mi?
- Tom got Mary to drive.
- Tom, Mary'ye araba kullandırdı.
- Tom drives his parents' car.
- Tom anne ve babasının arabasını kullanıyor.
- I don't often drive over the speed limit.
- Sık sık hız sınırının üzerinde araba kullanmam.
- Tom is going to learn how to drive this summer.
- Tom bu yaz araba kullanmayı öğrenecek.
- Tom never let me drive.
- Tom araba kullanmama hiç izin vermezdi.
- Both Tom and Mary can't drive.
- Tom da Mary de araba kullanamıyor.
- How many years have you been driving?
- Kaç yıldır araba kullanıyorsun?
- Tom wanted to drive, but since he was drunk, Mary wouldn't let him.
- Tom araba kullanmak istedi ama sarhoş olduğu için Mary ona izin vermedi.
- I wish I hadn't asked Tom to teach you how to drive.
- Keşke Tom'dan sana araba kullanmayı öğretmesini istemeseydim.
- Tom is the one who taught Mary how to drive.
- Mary'ye araba kullanmayı öğreten Tom'du.
- People over the age of 18 are able to drive.
- 18 yaşından büyük insanlar araba kullanabilir.
- I am too sleepy to drive.
- Ben araba kullanamayacak kadar uykuluyum.
- It's nice to drive on a smooth road.
- Düz yolda araba kullanmak güzel.
- I don't think you should drive.
- Bence araba kullanmamalısın.
- I drive.
- Araba kullanırım.
- I asked Tom if he wanted to drive.
- Tom'a araba kullanmak isteyip istemediğini sordum.
- Tom wasn't the one who taught Mary how to drive.
- Mary'ye araba kullanmayı öğreten Tom değildi.
- Tom knows that Mary doesn't know how to drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmayı bilmediğini biliyor.
- I can't drive.
- Araba kullanamam.
- She often drives her father's car.
- Sık sık babasının arabasını kullanır.
- I don't like to drive.
- Araba kullanmayı sevmiyorum.
- My father drives a very old car.
- Babam çok eski bir araba kullanır.
- Did you know that Tom has never learned to drive?
- Tom'un araba kullanmayı hiç öğrenmediğini biliyor muydunuz?
- You can't be too careful driving on the expressway.
- Otobanda araba kullanırken ne kadar dikkatli olsan azdır.
- People don't know how to drive around here.
- İnsanlar buralarda araba kullanmayı bilmiyor.
- Tom wasn't the one who was driving.
- Araba kullanan kişi Tom değildi.
- Do you think you could persuade Tom to drive?
- Sence Tom'u araba kullanmaya ikna edebilir misin?
- People who drive cars should wear seat belts.
- Araba kullanan insanlar emniyet kemeri takmalılar.
- Both Tom and Mary can drive.
- Tom da Mary de araba kullanabiliyor.
- He fell asleep while he was driving and caused an accident.
- Araba kullanırken uyuyakaldı ve bir kazaya sebep oldu.
- And does your son drive?
- Oğlunuz araba kullanıyor mu?
- Tom says he already knows how to drive.
- Tom zaten araba kullanmayı bildiğini söylüyor.
- Tom drives as carefully as Mary does.
- Tom da Mary kadar dikkatli araba kullanıyor.
- I can't believe I let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin verdiğime inanamıyorum.
- Tom wanted Mary to drive, so he could sleep.
- Tom, Mary'nin arabayı kullanmasını istedi. Bu yüzden uyuyabildi.
- When did you find out that Tom wasn't old enough to drive?
- Tom'un araba kullanacak kadar büyük olmadığını ne zaman öğrendiniz?
- Tom won't let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermez.
- You cannot drive because you have drank.
- İçki içtiğin için araba kullanamazsın.
- Should I drive on the way back?
- Dönüş yolunda araba kullanmalı mıyım?
- I shouldn't have let you drive.
- Araba kullanmana izin vermemeliydim.
- What kind of car were they driving?
- Ne tür bir araba kullanıyorlardı?
- I learned how to drive when I was fifteen years old.
- Araba kullanmayı 15 yaşındayken öğrendim.
- What kind of car does she drive?
- Nasıl bir araba kullanıyor?
- Tom doesn't often let Mary drive his car.
- Tom, Mary'nin arabasını kullanmasına pek izin vermez.
- You should let Tom know that you can drive.
- Tom'a araba kullanabildiğini söylemelisin.
- Did you know Tom wouldn't drive?
- Tom'un araba kullanmayacağını biliyor muydun?
- How long did it take you to learn to drive?
- Araba kullanmayı öğrenmen ne kadar sürdü?
- We're not going to let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin vermeyeceğiz.
- Tom wasn't the one who was driving.
- Arabayı kullanan Tom değildi.
- Both Tom and Mary can drive.
- Hem Tom hem de Mary araba kullanabilir.
- I'd be grateful to you if you could teach me how to drive.
- Bana araba kullanmayı öğretirsen sana minnettar olurum.
- Tom doesn't drive as carefully as I do.
- Tom benim kadar dikkatli araba kullanmıyor.
- I don't drive fast.
- Hızlı araba kullanmam.
- Tell her that I am driving.
- Ona araba kullandığımı söyle.
- He drives without licence.
- Ehliyetsiz araba kullanıyor.
- Tom still isn't very good at driving.
- Tom hâlâ iyi araba kullanamıyor.
- Tom wasn't the one who taught Mary how to drive.
- Mary'ye nasıl araba kullanacağını öğreten kişi Tom değildi.
- I hate driving.
- Araba kullanmaktan nefret ediyorum.
- If you have to drive, you must not drink.
- Araba kullanman gerekiyorsa, içmemelisin.
- He taught me how to drive.
- Bana araba kullanmayı o öğretti.
- Tom didn't drive.
- Tom araba kullanmazdı.
- You ought to let Tom know that you can't drive.
- Tom'a araba kullanamayacağını söylemelisin.
- I didn't know that you didn't know how to drive.
- Araba kullanmayı bilmediğini bilmiyordum.
- Sami drove for long hours between Cairo and Aswan.
- Sami Kahire ve Aswan arasında uzun saatler araba kullandı.
- Tom knows better than to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermemesi gerektiğini biliyor.
- He has quite a lot of experience in driving.
- Araba kullanma konusunda oldukça tecrübeli.
- In Saudia, women do not drive cars.
- Suudi Arabistan'da kadınlar araba kullanmaz.
- I want you to teach Tom how to drive.
- Tom'a araba kullanmayı öğretmeni istiyorum.
- It's my turn to drive next.
- Araba kullanma sırası bende.
- I still don't like to drive in the city.
- Hâlâ şehirde araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.
- Tom allowed Mary to drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin verdi.
- I think you should ask Tom to drive.
- Bence Tom'dan araba kullanmasını istemelisin.
- You can use my car if you drive carefully.
- Dikkatli süreceksen arabamı kullanabilirsin.
- In general, we drive too fast.
- Genelde çok hızlı araba kullanırız.
- In the future, nobody will drive cars.
- Gelecekte kimse araba kullanmayacak.
- You can use my car as long as you drive it carefully.
- Onu dikkatli sürdüğün sürece arabamı kullanabilirsin.
- I asked Tom to teach me how to drive.
- Tom'dan bana araba kullanmayı öğretmesini istedim.
- Drunk driving is a serious problem.
- Sarhoş araba kullanmak ciddi bir sorundur.
- What kind of car do you drive?
- Ne tür bir araba kullanıyorsun?
- Tom was the one who was driving.
- Arabayı kullanan Tom'du.
- Tom will try to persuade Mary to drive.
- Tom, Mary'yi araba kullanmaya ikna etmeye çalışacak.
- Sami drove a sports car.
- Sami spor bir araba kullanıyordu.
- My parents taught me how to drive.
- Ailem bana araba kullanmayı öğretti.
- No intelligent person drinks and then drives.
- Aklı olan insan alkollüyken araba kullanmaz.
- Carol is driving a rent-a-car.
- Carol kiralık bir araba kullanıyor.
- Tom says he already knows how to drive.
- Tom diyor ki araba kullanmayı zaten biliyormuş.
- Are you the one who taught Tom how to drive?
- Tom'a araba kullanmayı öğreten sen misin?
- Tom won't be allowed to drive for a while.
- Tom'un bir süre araba kullanmasına izin verilmeyecek.
- I often wear sunglasses when I'm driving.
- Ben araba kullanırken genellikle güneş gözlüğü takarım.
- I tried to get Tom to drive.
- Tom'a araba kullandırmaya çalıştım.
- Tom often drove under the influence of alcohol when he was young, but was never caught by the police.
- Tom gençken sık sık alkollü olarak araba kullandı ama hiç polise yakalanmadı.
- Do you drive?
- Araba kullanır mısın?
- I only listen to heavy metal when I'm driving.
- Sadece araba kullanırken heavy metal dinlerim.
- You're too drunk to drive.
- Araba kullanamayacak kadar sarhoşsun.
- You shouldn't drive and text at the same time.
- Aynı anda hem araba kullanıp hem de mesaj atmamalısın.
- Tom tried to impress Mary by driving very fast on the Autobahn, but it didn't work.
- Tom otobanda çok hızlı araba kullanarak Mary'yi etkilemeye çalıştı ama işe yaramadı.
- If you drive, don't drink.
- Araba kullanacaksan içki içme!
- You aren't in any condition to drive.
- Araba kullanacak durumda değilsin.
- Tom used to drive a Japanese car.
- Tom bir Japon arabası kullanıyordu.
- I don't drive often.
- Ben sık sık araba kullanmam.
- Tom can drive now.
- Tom artık araba kullanabiliyor.
- I learned to drive three months ago.
- Üç ay önce araba kullanmayı öğrendim.
- He has always liked to drive at a dangerous speed.
- Her zaman tehlikeli bir hızda araba kullanmayı sevmiştir.
- Don't talk to him while he's driving.
- Araba kullanırken onunla konuşma.
- Tom drove all night to get to Boston in time for today's meeting.
- Tom bugünkü toplantıya zamanında yetişebilmek için bütün gece araba kullandı.
- I wish that I hadn't let Tom drive.
- Keşke Tom'un araba kullanmasına izin vermeseydim.
- Layla drives as if she owned the road.
- Layla sanki yolun sahibiymiş gibi araba kullanıyor.
- I always drive at a moderate speed.
- Her zaman ortalama hızda araba kullanırım.
- I'll try to persuade Tom to drive.
- Tom'u araba kullanmaya ikna etmeye çalışacağım.
- I didn't think I should drive.
- Araba kullanmamam gerektiğini düşündüm.
- I told him not to drive my car.
- Ona arabamı kullanmamasını söyledim.
- Tom is going to learn to drive this summer.
- Tom bu yaz araba kullanmayı öğrenecek.
- Tom is learning how to drive.
- Tom araba kullanmayı öğreniyor.
- Father let me drive his car.
- Babam arabasını kullanmama izin verdi.
- Tom is the one who usually does the driving.
- Tom genellikle arabayı kullanan kişidir.
- He often drives his father's car.
- Sık sık babasının arabasını kullanır.
- Tom should've let Mary drive.
- Tom'un Mary'nin araba kullanmasına izin vermesi gerek.
- She resented his remarks about her poor driving.
- Onun kötü araba kullanması hakkındaki sözlerine içerledi.
- The driver who caused the accident was driving with a suspended license.
- Kazaya neden olan sürücü, askıya alınmış bir ehliyetle araba kullanıyordu.
- You ought to let Tom know that you can't drive.
- Tom'a araba kullanamadığını bildirmelisin.
- Tom isn't the one who taught Mary how to drive.
- Mary'ye nasıl araba kullanacağını öğreten kişi Tom değil.
- Tom is still not very good at driving.
- Tom hâlâ araba kullanmada çok iyi değil.
- He had a lot on his mind, so he wasn't paying enough attention to his driving.
- Aklında çok şey vardı, bu yüzden araba kullanırken yeterince dikkat etmiyordu.
- Tom urged Mary to drive carefully.
- Tom, Mary'yi dikkatli araba kullanması için uyardı.
- Driving after drinking alcohol is not acceptable behavior.
- Alkol aldıktan sonra araba kullanmak kabul edilebilir bir davranış değildir.
- Tom could probably teach you how to drive.
- Tom muhtemelen sana araba kullanmayı öğretebilir.
- You can't be too careful when you drive.
- Araba kullanırken ne kadar dikkat etsen azdır.
- People don't know how to drive in this town.
- Bu kasabada insanlar araba kullanmayı bilmiyor.
- Why don't you let Tom drive?
- Neden Tom'un araba kullanmasına izin vermiyorsun?
- He was driving under the influence of alcohol.
- Alkolün etkisi altında araba kullanıyordu.
- Tom was caught driving without a license.
- Tom ehliyetsiz araba kullanırken yakalandı.
- He drives fast.
- Hızlı araba kullanır.
- Don't tell me you don't know how to drive.
- Araba kullanmayı bilmediğini söyleme.
- You shouldn't be driving.
- Araba kullanmamalısın.
- You're not in any condition to drive.
- Araba kullanacak durumda değilsin.
- Let me teach you how to drive.
- Sana araba kullanmayı öğreteyim.
- Didn't you know Tom couldn't drive?
- Tom'un araba kullanamadığını bilmiyor muydun?
- Are you certain it was Tom who taught Mary how to drive?
- Mary'ye araba kullanmayı öğretenin Tom olduğundan emin misin?
- Tom is the one who taught me how to drive.
- Tom bana araba kullanmayı öğreten kişidir.
- Do you think you could persuade Tom to drive?
- Tom'u araba kullanmaya ikna edebileceğini düşünüyor musun?
- I persuaded Tom to drive.
- Tom'u araba kullanmaya ikna ettim.
- You should ask Tom to teach you how to drive.
- Tom'dan sana araba kullanmayı öğretmesini istemelisin.
- Tom has been driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba kullanıyor.
- Men don't drive as well as women.
- Erkekler kadınlar kadar iyi araba kullanamaz.
- I'm not good at driving.
- Araba kullanmakta iyi değilim.
- He likes listening to the radio when he's driving.
- Araba kullanırken müzik dinlemeyi sever.
- I hate driving.
- Araba kullanmaktan nefret ederim.
- Does your brother know how to drive?
- Kardeşiniz araba kullanmayı biliyor mu?
- Tom won't let me drive.
- Tom araba kullanmama izin vermiyor.
- I never want to drive in Boston again.
- Boston'da bir daha araba kullanmak istemiyorum.
- Tom said he wasn't going to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermeyeceğini söyledi.
- Tom is bad at driving.
- Tom araba kullanmada kötüdür.
- Tom often drove under the influence of alcohol when he was young, but was never caught by the police.
- Tom gençken sık sık alkollüyken araba kullanırdı ama polise hiç yakalanmazdı.
- I'm not the one doing the driving.
- Arabayı kullanan ben değilim.
- Tom drives too fast.
- Tom çok hızlı araba kullanıyor.
- Tom drives his parents' car.
- Tom ailesinin arabasını kullanıyor.
- Mary let Tom know that she wanted to drive.
- Mary Tom'a araba kullanmak istediğini söyledi.
- Tom shouldn't let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermemeliydi.
- Tom never learned to drive.
- Tom araba kullanmayı hiç öğrenmedi.
- Don't drive!
- Araba kullanma!
- I am learning how to drive.
- Araba kullanmayı öğreniyorum.
- Next time it will be my turn to drive.
- Bir dahaki sefere araba kullanma sırası bende olacak.
- I haven't been able to drive.
- Ben araba kullanamadım.
- People above 18 may drive.
- 18 yaşından büyükler araba kullanabilir.
- Did you let them drive your car?
- Arabanı kullanmalarına izin verdin mi?
- I'm just learning how to drive.
- Araba kullanmayı yeni öğreniyorum.
- My mother never drives for fear of causing an accident.
- Annem kaza yapmaktan korktuğu için asla araba kullanmaz.
- Does Tom know how to drive?
- Tom araba kullanmayı biliyor mu?
- Texting while driving is dangerous.
- Araba kullanırken mesajlaşmak tehlikelidir.
- I drove all night.
- Bütün gece araba kullandım.
- You can use my car if you drive carefully.
- Dikkatli sürersen arabamı kullanabilirsin.
- You should never take your eyes off the road while you're driving.
- Araba kullanırken asla gözlerini yoldan ayırmamalısın.
- Tom's driving made Mary nervous.
- Tom'un araba kullanması Mary'yi sinirlendirdi.
- You drive like a madman!
- Sen bir deli gibi araba kullanıyorsun!
- I'm driving.
- Araba kullanıyorum.
- Tom asked me to teach him how to drive.
- Tom benden ona araba kullanmayı öğretmemi istedi.
- Tom doesn't like driving.
- Tom araba kullanmayı sevmiyor.
- Tom drives a black car, eh?
- Tom siyah bir araba kullanıyor, değil mi?
- You're in no condition to drive.
- Araba kullanacak durumda değilsin.
- I'm too tired to drive.
- Araba kullanamayacak kadar yorgunum.
- Watch out for the potholes while driving.
- Araba kullanırken çukurlara dikkat et.
- He served two months in jail for drunken driving.
- Sarhoş araba kullanmaktan iki ay hapis yattı.
- Tom will learn how to drive this summer.
- Tom bu yaz araba kullanmayı öğrenecek.
- He was driving a new red convertible.
- Üstü açık yeni bir kırmızı araba kullanıyordu.
- Drowsy driving kills.
- Uykulu araba kullanmak öldürür.
- Tom said he didn't want to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermek istemediğini söyledi.
- Tom is good at driving.
- Tom araba kullanmakta iyidir.
- Tom has been driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba kullanıyormuş.
- You drive like a madman!
- Deli gibi araba kullanıyorsun!
- Would you teach me how to drive?
- Bana araba kullanmayı öğretir misin?
- Tom fell asleep while driving and caused an accident.
- Tom araba kullanırken uyuyakaldı ve bir kazaya neden oldu.
- I was too drunk to drive.
- Araba kullanamayacak kadar sarhoştum.
- Who drives better, your father or your mother?
- Kim daha iyi araba kullanıyor, baban mı annen mi?
- Tom drives a Japanese car.
- Tom bir Japon arabası kullanıyor.
- Sami wasn't driving.
- Sami araba kullanmıyordu.
- Tom wasn't able to persuade Mary to drive.
- Tom, Mary'yi araba kullanmaya ikna edemedi.
- Tom wouldn't let Mary drive.
- Tom Mary'nin araba kullanmasına izin vermezdi.
- I think you should try to persuade Tom to drive.
- Bence Tom'u araba kullanmaya ikna etmeye çalışmalısın.
- I tried to get Tom to learn to drive.
- Tom’a araba kullanmayı öğrenmeye çalıştım.
- Tom certainly drives a nice car.
- Tom kesinlikle güzel bir araba kullanıyor.
- Tom would never let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına asla izin vermezdi.
- Tom drives like a maniac.
- Tom manyak gibi araba kullanıyor.
- She doesn't drive for fear of an accident.
- Kaza yapmaktan korktuğu için araba kullanmıyor.
- He is bad at driving.
- Araba kullanmada kötü.
- I want to learn to drive.
- Araba kullanmayı öğrenmek istiyorum.
- I never want to drive in Boston again.
- Boston'da tekrar araba kullanmayı asla istemiyorum.
- He is old enough to drive.
- Araba kullanacak yaşta.
- My mother has a driver's license, but she doesn't drive.
- Annemin ehliyeti var ama araba kullanmıyor.
- He survived an accident last year, but still drives recklessly.
- Geçen yıl bir kazadan kurtuldu ama hâlâ dikkatsizce araba kullanıyor.
- I think you should try to persuade Tom to drive.
- Sanırım Tom'u araba kullanmaya ikna etmeye çalışmalısın.
- I can't drive yet.
- Henüz araba kullanamıyorum.
- Tom was the one who taught me how to drive.
- Bana nasıl araba kullanacağımı öğreten kişi Tom'du.
- Tom hates driving when it's foggy.
- Tom sisli havalarda araba kullanmaktan nefret eder.
- Where did you learn to drive so well?
- Bu kadar iyi araba kullanmayı nerede öğrendin?
- It is dangerous to drive so fast.
- Çok hızlı araba kullanmak tehlikelidir.
- Driving in Rome is not recommended.
- Roma'da araba kullanmak tavsiye edilmez.
- I tried to get Tom to learn to drive.
- Tom'a araba kullanmayı öğretmeye çalıştım.
- I want to drive, but Tom won't let me.
- Araba kullanmak istiyorum ama Tom izin vermiyor.
- Is Tom able to drive?
- Tom araba kullanabiliyor mu?
- He gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving.
- Sarhoş araba kullanmaktan suçlu bulunduktan sonra belediye başkanlığı adaylığından vazgeçti.
- Did you know Tom couldn't drive?
- Tom'un araba kullanamadığını biliyor muydun?
- Why are you driving Tom's car?
- Neden Tom'un arabasını kullanıyorsun?
- Tom won't be allowed to drive for a while.
- Tom'a bir süreliğine araba kullanma izini verilmeyecek.
- Tom didn't want to drive Mary's old car.
- Tom, Mary'nin eski arabasını kullanmak istemiyordu.
- I heard that Tom is learning how to drive.
- Tom'un araba kullanmayı öğrendiğini duydum.
- Tom drives a Japanese car, doesn't he?
- Tom bir Japon arabası kullanıyor, değil mi?
- Tom drives fast.
- Tom hızlı araba kullanır.
- I love to drive.
- Araba kullanmayı seviyorum.
- When did you learn to drive?
- Araba kullanmayı ne zaman öğrendin?
- Now that you have passed your test, you can drive on your own.
- Artık sınavı geçtiğine göre, kendi başına araba kullanabilirsin.
- Tom asked Mary not to drive so fast.
- Tom, Mary'den çok hızlı araba kullanmamasını istedi.
- I can't drive as fast as Tom.
- Tom kadar hızlı araba kullanamıyorum.
- Would you like me to teach you how to drive?
- Sana nasıl araba kullanacağımı öğretmemi ister misin?
- I'm getting pretty tired of driving every morning.
- Her sabah araba kullanmaktan çok yoruluyorum.
- They were driving the entire day.
- Bütün gün araba kullandılar.
- I think you might need to learn how to drive.
- Sanırım araba kullanmayı öğrenmen gerekebilir.
- Don't let her drive.
- Araba kullanmasına izin verme.
- Tom will be driving my car.
- Tom benim arabamı kullanacak.
- Tom tried to impress Mary by driving very fast.
- Tom çok hızlı araba kullanarak Mary'yi etkilemeye çalıştı.
- Tom began to drive.
- Tom araba kullanmaya başladı.
- Sami drove Layla's car.
- Sami, Layla'nın arabasını kullanıyordu.
- My father drives a very old car.
- Babam, çok eski bir araba kullanıyor.
- Don't you want to learn how to drive?
- Nasıl araba kullanılacağını öğrenmek istemiyor musun?
- My father finally learned to drive when he was fifty.
- Babam nihayet elli yaşındayken araba kullanmayı öğrendi.
- I'm sorry I didn't let you drive.
- Araba kullanmanıza izin vermediğim için üzgünüm.
- I'm trying to get used to driving on the left side of the road.
- Yolun sol tarafından araba kullanmaya alışmaya çalışıyorum.
- Tom doesn't let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermiyor.
- When did you find out that Tom couldn't drive?
- Tom'un araba kullanamadığını ne zaman öğrendin?
- Tom said he hopes Mary won't let John drive.
- Tom, Mary'nin John'un araba kullanmasına izin vermeyeceğini umduğunu söyledi.
- People above 18 may drive.
- 18 yaşından büyük insanlar araba kullanabilir.
- He drove the car, listening to music on the radio.
- Radyoda müzik dinlerken araba kullandı.
- I'm getting pretty bored with driving every morning.
- Her sabah araba kullanmaktan çok sıkıldım.
- Tom often drives slightly over the speed limit.
- Tom genellikle hız sınırının biraz üzerinde araba kullanır.
- Aren't you old enough to drive?
- Araba kullanacak yaşta değil misin?
- When you are driving, you should slow down on corners.
- Araba kullanırken virajlarda yavaşlamalısınız.
- I told her not to drive my car.
- Ona arabamı kullanmamasını söyledim.
- You don't drive, do you?
- Araba kullanmıyorsun, değil mi?
- Tom advised Mary not to drive too fast in a school zone.
- Tom, Mary'ye okul bölgesinde çok hızlı araba kullanmamasını tavsiye etti.
- Don't drink and drive!
- İçki içip araba kullanma!
- Tom has been driving without a license since he was thirteen.
- Tom, on üç yaşından beri ehliyetsiz araba kullanmakta.
- I'm not allowed to drive anymore.
- Artık araba kullanmama izin yok.
- I got into trouble with the police for driving too fast.
- Çok hızlı araba kullandığım için polisle başım derde girdi.
- Tom and Mary both don't know how to drive.
- Tom ve Mary araba kullanmayı bilmiyorlar.
- I don't have much experience driving on the left-side of the road.
- Yolun sol tarafında araba kullanma konusunda pek tecrübem yok.
- He likes listening to the radio when he's driving.
- Araba kullanırken radyo dinlemeyi sever.
- Tom drove all night from Boston.
- Tom Boston'dan bütün gece araba kullandı.
- Tom loves to drive.
- Tom araba kullanmayı sever.
- He sucks at driving.
- Araba kullanmakta berbat.
- Don't text and drive.
- Araba kullanırken mesajlaşma.
- Women are not permitted to drive cars in Saudi Arabia.
- Suudi Arabistan'da kadınların araba kullanmasına izin verilmiyor.
- I thought that you could drive.
- Araba kullanabildiğini sanıyordum.
- Tom drives a black car, right?
- Tom siyah bir araba kullanıyor, değil mi?
- Gasoline isn't as cheap as it was when I first started driving.
- Benzin, ilk araba kullanmaya başladığım zamanki kadar ucuz değil.
- I can drive now.
- Artık araba kullanabilirim.
- Are you certain it was Tom who taught Mary how to drive?
- Mary'ye araba kullanmayı öğreten kişinin Tom olduğuna emin misin?
- What kind of car does Tom drive?
- Tom ne tür bir araba kullanıyor?
- Fasten your seat belt while driving.
- Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.
- You should look out for potholes when driving.
- Araba kullanırken çukurlara dikkat etmelisiniz.
- The policeman is driving the car.
- Polis arabayı kullanıyor.
- Learn how to drive, you moron.
- Araba kullanmayı öğren, seni geri zekalı.
- Buddy doesn't drive carelessly.
- Buddy dikkatsiz araba kullanmaz.
- Tom has never let me drive.
- Tom araba kullanmama hiç izin vermedi.
- If you drive at night, you should watch out for drunk drivers.
- Geceleyin araba kullanırsanız sarhoş sürücülere dikkat etmeniz gerekir.
- Can you imagine him driving such a splendid car?
- Onun böyle muhteşem bir araba kullandığını hayal edebiliyor musunuz?
- The policeman gave Tom a ticket for reckless driving.
- Polis Tom'a dikkatsiz araba kullandığı için ceza kesti.
- I think Tom could teach you how to drive.
- Bence Tom sana araba kullanmayı öğretebilir.
- I'm too drunk to drive.
- Araba kullanamayacak kadar sarhoşum.
- I've been driving all night.
- Bütün gece araba kullandım.
- How long have you been able to drive?
- Ne zamandır araba kullanabiliyorsun?
- If your car doesn't have snow tires, you shouldn't drive on icy roads.
- Arabanızın kar lastiği yoksa, buzlu yollarda araba kullanmamalısınız.
- Tom is driving a rental car.
- Tom kiralık bir araba kullanıyor.
- I don't ever drink and drive.
- Asla içki içip araba kullanmam.
- I drive almost every day.
- Neredeyse her gün araba kullanıyorum.
- Is it true that Tom can't drive?
- Tom'un araba kullanamadığı doğru mu?
- They all can drive.
- Hepsi araba kullanabiliyor.
- I already know how to drive.
- Nasıl araba kullanacağımı zaten biliyorum.
- Tom should never have let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına asla izin vermemeliydi.
- You drive like my grandmother.
- Büyükannem gibi araba kullanıyorsun.
- When did Tom teach you to drive?
- Tom sana araba kullanmayı ne zaman öğretti?
- You should focus on the road when you drive.
- Araba kullanırken yola odaklanmalısın.
- Tom was arrested for drunk driving.
- Tom alkollü araba kullanmaktan tutuklandı.
- Atuqtuaq's father drives a snowmobile.
- Atuqtuaq'ın babası kar arabası kullanıyor.
- You've got to help me learn to drive.
- Araba kullanmayı öğrenmeme yardım etmelisin.
- Tom needs someone to teach him to drive.
- Tom'un araba kullanmayı öğretecek birine ihtiyacı var.
- Tom wouldn't have let you drive.
- Tom araba kullanmana izin vermezdi.
- I like driving.
- Araba kullanmayı seviyorum.
- Some people shouldn't be allowed to drive.
- Bazı insanların araba kullanmasına izin verilmemeli.
- I'm afraid I can't let you drive.
- Korkarım araba kullanmana izin veremem.
- Tom has been driving all day.
- Tom bütün gün araba kullandı.
- I didn't think it was a good idea to let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin vermenin iyi bir fikir olduğunu düşünmedim.
- When you drive in Japan, remember to keep to the left.
- Japonya'da araba kullanırken soldan gitmeyi unutmayın.
- I shouldn't have been driving.
- Araba kullanmamalıydım.
- They could use their cars to drive to work in the city.
- Şehirdeki işlerine gitmek için arabalarını kullanabiliyorlardı.
- Mary let Tom know she didn't know how to drive.
- Mary, Tom'a araba kullanmayı bilmediğini söyledi.
- Tom drives a black car.
- Tom siyah bir araba kullanıyor.
- Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba kullanırken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
- Who taught you how to drive?
- Sana araba kullanmayı kim öğretti?
- Layla was driving a stolen car.
- Leyla çalıntı bir araba kullanıyordu.
- Tom taught Mary how to drive.
- Tom, Mary'ye araba kullanmayı öğretti.
- Tom drives as carefully as Mary does.
- Tom Mary kadar dikkatli araba kullanıyor.
- Bob is also able to drive.
- Bob da araba kullanabiliyor.
- He often drives too fast.
- Sık sık çok hızlı araba kullanır.
- Friends don't let friends drive drunk.
- Arkadaşlar, arkadaşlarının sarhoş araba kullanmasına izin vermez.
- She is going to learn how to drive.
- Araba kullanmayı öğrenecek.
- Jack doesn't drive fast.
- Jack, hızlı araba kullanmaz.
- You should concentrate on the road when you're driving.
- Araba kullanırken yola konsantre olmalısınız.
- Tom listens to the radio whenever he's driving.
- Tom ne zaman araba kullanıyor olsa radyo dinler.
- Tom fell asleep while he was driving and caused an accident.
- Tom araba kullanırken uyuyakaldı ve bir kazaya neden oldu.
- Tom was able to persuade Mary to drive.
- Tom, Mary'yi araba kullanmaya ikna edebildi.
- Driving in the dark feels like flying!
- Karanlıkta araba kullanmak uçmak gibi!
- Tom never allowed Mary to drive his car.
- Tom, Mary'nin arabasını kullanmasına asla izin vermezdi.
- I've been learning to drive.
- Araba kullanmayı öğreniyorum.
- Tom is driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba kullanıyor.
- Tom asked Mary to teach John how to drive.
- Tom Mary'den John'a araba kullanmayı öğretmesini istedi.
- What kind of car are you driving?
- Ne tür bir araba kullanıyorsun?
- Tom was fined for driving without a license.
- Tom ehliyetsiz araba kullandığı için para cezasına çarptırıldı.
- Could you teach me how to drive?
- Bana nasıl araba kullanacağımı öğretir misiniz?
- Is Tom still able to drive?
- Tom hala araba kullanabiliyor mu?
- I didn't know you didn't know how to drive.
- Araba kullanmayı bilmediğini bilmiyordum.
- You shouldn't drink and drive.
- İçki içmemeli ve araba kullanmamalısınız.
- Carole is driving a rental car.
- Carole kiralık bir araba kullanıyor.
- Did you drive when you were in Germany?
- Almanya'dayken araba kullandınız mı?
- You should let Tom know that you want to drive.
- Tom'a araba kullanmak istediğini söylemelisin.
- Did you drive when you were in Australia?
- Avustralya'dayken araba kullandın mı?
- She drove my car without so much as asking.
- İzin bile almadan benim arabamı kullanmış.
- I learned to drive when I was fifteen.
- Araba kullanmayı 15 yaşındayken öğrendim.
- When I drive, I always avoid trucks.
- Araba kullanırken her zaman kamyonlardan uzak dururum.
- We'll all soon be too drunk to drive.
- Yakında hepimiz araba kullanamayacak kadar sarhoş olacağız.
- Tom was the one who taught me how to drive.
- Bana araba kullanmayı öğreten Tom'du.
- Tom said Mary was too young to drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmak için çok genç olduğunu söyledi.
- Tom would never let me drive.
- Tom araba kullanmama asla izin vermezdi.
- Don't text and drive.
- Araba kullanırken mesaj yazmayın.
- Tom let Mary know that he wanted to drive.
- Tom, Mary'ye araba kullanmak istediğini söyledi.
- Tom is good at driving, isn't he?
- Tom iyi araba kullanır, değil mi?
- Driving relaxes me.
- Araba kullanmak beni rahatlatıyor.
- He was punished for drunken driving.
- Sarhoş araba kullandığı için cezalandırıldı.
- The man driving the car had been drinking.
- Arabayı kullanan adam içkiliymiş.
- Tom asked Mary to let him drive her car.
- Tom Mary'den arabasını kullanmasına izin vermesini istedi.
- I tried to persuade Tom to drive.
- Tom'u araba kullanmaya ikna etmeye çalıştım.
- My parents don't let me drive very often.
- Ailem çok sık araba kullanmama izin vermiyor.
- I didn't drive.
- Araba kullanmadım.
- My grandfather no longer drives.
- Büyükbabam artık araba kullanmıyor.
- Sami was trying to figure out what kind of car Layla drove.
- Sami, Layla'nın ne tür bir araba kullandığını bulmaya çalışıyordu.
- Do you want to learn how to drive?
- Araba kullanmayı öğrenmek ister misin?
- Tom has been driving his father's car.
- Tom babasının arabasını kullanıyormuş.
- I can't let you drive.
- Araba kullanmana izin veremem.
- It's bad to drive.
- Araba kullanmak kötüdür.
- Leave the driving to me.
- Araba kullanmayı bana bırak.
- I was walking, not driving.
- Yürüyordum, araba kullanmıyordum.
- Tom could teach Mary how to drive.
- Tom, Mary'ye araba kullanmayı öğretebilirdi.
- Tom won't let me drive.
- Tom araba kullanmama izin vermeyecek.
- You'd better not have driven my car.
- Arabamı kullanmasan iyi edersin.
- I never learned to drive.
- Araba kullanmayı hiç öğrenmedim.
- The police accused her of texting while driving.
- Polis onu araba kullanırken mesajlaşmakla suçladı.
- I taught Tom how to drive.
- Tom'a araba kullanmayı ben öğrettim.
- Does your brother know how to drive?
- Kardeşin araba kullanmayı biliyor mu?
- Tom won't drive at night.
- Tom gece araba kullanmaz.
- You'd better drive.
- Araba kullansan iyi olur.
- I'll never let Tom drive my car again.
- Bir daha asla Tom'un arabamı kullanmasına izin vermeyeceğim.
- I wanted Tom to teach me how to drive.
- Tom'un bana araba kullanmayı öğretmesini istedim.
- Were you able to persuade Tom to drive?
- Tom'u araba kullanmaya ikna edebildin mi?
- I think you're too drunk to drive.
- Bence araba kullanamayacak kadar sarhoşsun.
- In the future, everyone will drive an electric car.
- Gelecekte herkes elektrikli bir araba kullanacak.
- I never would've let Tom drive.
- Tom'u araba kullanmasına asla izin vermezdim.
- I don't want Tom to drive my car.
- Tom'un arabamı kullanmasını istemiyorum.
- For fear of an accident, my father doesn't drive.
- Kaza yapma korkusuyla babam araba kullanmıyor.
- How did you persuade Tom to drive?
- Tom'u araba kullanmaya nasıl ikna ettin?
- Mary said she didn't want to let Tom drive.
- Mary, Tom'un araba kullanmasına izin vermek istemediğini söyledi.
- She drives an imported car.
- İthal bir araba kullanıyor.
- Tell her that I am learning driving.
- Ona araba kullanmayı öğrendiğimi söyleyin.
- Tom likes listening to the radio when he's driving.
- Tom araba kullanırken radyo dinlemeyi sever.
- Tom can drive, can't he?
- Tom araba kullanabilir, değil mi?
- Tom listens to the radio whenever he's driving.
- Tom araba kullanırken radyo dinler.
- He has been driving for hours.
- Saatlerdir araba kullanıyor.
- I thought you said you wouldn't let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin vermeyeceğini söylediğini sanıyordum.
- I drive very fast.
- Çok hızlı araba kullanırım.
- Tom doesn't want to drive.
- Tom araba kullanmak istemiyor.
- Tom drives a very old car.
- Tom çok eski bir araba kullanıyor.
- Don't let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin verme.
- You aren't old enough to drive, are you?
- Araba kullanacak yaşta değilsin, değil mi?
- Tom drives the way Mary taught him to drive.
- Tom, Mary'nin ona öğrettiği şekilde araba kullanıyor.
- We enjoyed driving along the new expressway.
- Yeni otoyol boyunca araba kullanmaktan keyif aldık.
- When you are driving, you should make way for ambulances.
- Araba kullanırken ambulanslara yol vermelisiniz.
- My parents wouldn't let me drive until I was twenty.
- Ailem yirmi yaşıma kadar araba kullanmama izin vermedi.
- I fell asleep while I was driving.
- Araba kullanırken uyuyakalmışım.
- Tom is probably going to let Mary drive.
- Tom muhtemelen Mary'nin araba kullanmasına izin verecek.
- I didn't know that you didn't know how to drive.
- Araba kullanmayı bilmediğinden haberim yoktu.
- I always wear a seatbelt when I'm driving.
- Araba kullanırken her zaman emniyet kemeri takarım.
- Tom drives an imported car I think.
- Tom ithal bir araba kullanıyor sanırım.
- I don't know how to drive.
- Araba kullanmayı bilmiyorum.
- Sami drives a very expensive car.
- Sami çok pahalı bir araba kullanıyor.
- Can you imagine him driving such a splendid car?
- Böyle muhteşem bir araba kullandığını hayal edebiliyor musunuz?
- It's dangerous to drive faster than the speed limit.
- Hız sınırından daha hızlı araba kullanmak tehlikelidir.
- Tom isn't good at driving.
- Tom araba kullanmakta iyi değil.
- Tom knows how to drive.
- Tom araba kullanmayı biliyor.
- Can you drive?
- Araba kullanabiliyor musun?
- Tom drives an imported car.
- Tom ithal bir araba kullanıyor.
- She didn't intend to let him drive.
- Araba kullanmasına izin vermek niyetinde değildi.
- Tom was driving his girlfriend's car.
- Tom kız arkadaşının arabasını kullanıyordu.
- I still don't like to drive in the city.
- Hâlâ şehirde araba kullanmayı sevmiyorum.
- Tom doesn't think Mary would let John drive.
- Tom, Mary'nin John'un araba kullanmasına izin vereceğini düşünmüyor.
- I don't like to drive.
- Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum.
- Driving too fast is dangerous.
- Çok hızlı araba kullanmak tehlikelidir.
- You can drive, can't you?
- Araba kullanabiliyorsun, değil mi?
- He drives very fast.
- Çok hızlı araba kullanır.
- Do you think Tom will let Mary drive?
- Tom'un Mary'nin araba kullanmasına izin vereceğini mi düşünüyorsun?
- Bob also can drive.
- Bob da araba kullanabiliyor.
- Please do not talk to the driver while he's driving.
- Lütfen araba kullanırken şoförle konuşmayın.
- Tom will probably let Mary drive.
- Tom muhtemelen Mary'nin araba kullanmasına izin verecektir.
- Do you know how to drive?
- Araba kullanmayı biliyor musun?
- Tom drives faster than Mary.
- Tom, Mary'den daha hızlı araba kullanıyor.
- I didn't know that you could drive.
- Araba kullanabildiğini bilmiyordum.
- I hate driving when it's foggy.
- Sisli havalarda araba kullanmaktan nefret ediyorum.
- While driving, mind the potholes.
- Araba kullanırken çukurlara dikkat edin.
- Tom and Mary can both drive.
- Tom ve Mary ikisi de araba kullanabiliyor.
- You're obviously too drunk to drive.
- Belli ki araba kullanamayacak kadar sarhoşsun.
- My dad doesn't let me drive.
- Babam araba kullanmama izin vermiyor.
- Tom said you were driving drunk.
- Tom sarhoş araba kullandığını söyledi.
- Betty drives very fast.
- Betty çok hızlı araba kullanıyor.
- I didn't think Tom would let me drive.
- Tom'un araba kullanmama izin vereceğini sanmıyordum.
- Tom doesn't like driving in Boston.
- Tom Boston'da araba kullanmayı sevmiyor.
- You need to learn how to drive.
- Araba kullanmayı öğrenmelisin.
- People over the age of 18 can drive cars.
- 18 yaşından büyükler araba kullanabilir.
- She often drives her father's car.
- O sık sık babasının arabasını kullanır.
- Don't you want to learn to drive?
- Araba kullanmayı öğrenmek istemiyor musun?
- Tom said he hopes that you won't let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermeyeceğini umduğunu söyledi.
- If you drive at night, you should watch out for drunk drivers.
- Eğer gece araba kullanıyorsanız, sarhoş sürücülere dikkat etmelisiniz.
- I don't drive as fast as Tom.
- Tom kadar hızlı araba kullanmıyorum.
- Why can't I drive?
- Neden araba kullanamıyorum?
- I'm afraid I can't let you drive.
- Korkarım ki araba kullanmana izin veremem.
- I'm sure Tom could teach Mary how to drive.
- Eminim Tom, Mary'ye araba kullanmayı öğretebilir.
- We took turns driving on the way to Osaka.
- Osaka'ya giderken sırayla araba kullandık.
- I can't drive anymore.
- Artık araba kullanamıyorum.
- I learned to drive when I was fifteen.
- On beş yaşındayken araba kullanmayı öğrendim.
- We drove for miles.
- Kilometrelerce araba kullandık.
- Tom said Mary likes driving.
- Tom, Mary'nin araba kullanmayı sevdiğini söyledi.
- Tom drives an electric car.
- Tom elektrikli bir araba kullanıyor.
- Did you know Tom wouldn't drive?
- Tom'un araba kullanmadığını biliyor muydunuz?
- Are you seriously thinking about driving all night?
- Bütün gece araba kullanmayı ciddi ciddi düşünüyor musunuz?
- I taught my girlfriend how to drive.
- Kız arkadaşıma araba kullanmayı öğrettim.
- Tom didn't need to drive.
- Tom'un araba kullanmasına gerek yoktu.
- Tom never let me drive.
- Tom asla araba kullanmama izin vermedi.
- Tom drove all night to get here for today's meeting.
- Tom bugün buraya toplantıya gelmek için gece boyu araba kullandı.
- You can drive if you want.
- İstersen araba kullanabilirsin.
- Tom didn't want to drive too fast.
- Tom çok hızlı araba kullanmak istemedi.
- I always wear a seatbelt when I'm driving.
- Ben araba kullanırken her zaman bir emniyet kemeri takarım.
- Tom is still too young to drive.
- Tom araba kullanmak için hala çok genç.
- Tom started driving.
- Tom araba kullanmaya başladı.
- You should never take your eyes off the road while you're driving.
- Araba kullanırken gözünü asla yoldan ayırmamalısın.
- You shouldn't have let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin vermemeliydin.
- Tom didn't want Mary to drive drunk.
- Tom, Mary'nin sarhoş araba kullanmasını istemedi.
- My father doesn't let me drive.
- Babam araba kullanmama izin vermiyor.
- It is a colossally bad idea to drive without a driver's license.
- Ehliyet olmadan araba kullanmak son derece kötü bir fikirdir.
- He had his license taken away because of reckless driving.
- Dikkatsiz araba kullandığı için ehliyetine el konuldu.
- Tom was driving.
- Tom araba kullanıyordu.
- It's not safe to text while you drive.
- Araba kullanırken mesajlaşmak güvenli değil.
- My father drives very well.
- Babam çok iyi araba kullanır.
- Are you old enough to drive?
- Araba kullanacak yaşta mısın?
- He can't drive.
- Araba kullanamıyor.
- He cannot drive without eyeglasses.
- Gözlüksüz araba kullanamaz.
- I like to drive.
- Araba kullanmayı severim.
- Do you want to learn to drive?
- Araba kullanmayı öğrenmek ister misin?
- Tom didn't want to drive Mary's old car.
- Tom, Mary'nin eski arabasını kullanmak istemedi.
- No intelligent person drinks and then drives.
- Hiçbir akıllı insan içki içip araba kullanmaz.
- Tom doesn't think Mary would let him drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vereceğini sanmıyor.
- Tom tried to talk Mary into driving all night.
- Tom, Mary'yi bütün gece araba kullanmaya ikna etmeye çalıştı.
- Sami drives a very nice car.
- Sami çok güzel bir araba kullanıyor.
- Tom can't drive yet.
- Tom henüz araba kullanamıyor.
- Are you sure you don't want to drive?
- Araba kullanmak istemediğine emin misin?
- Tom wouldn't allow Mary to drive his car.
- Tom, Mary'nin arabasını kullanmasına izin vermedi.
- Do you really want to drive all night?
- Gerçekten bütün gece araba kullanmak istiyor musun?
- Help me learn how to drive.
- Araba kullanmayı öğrenmeme yardım et.
- Tom asked Mary not to drive so fast.
- Tom Mary'den çok hızlı araba kullanmamasını istedi.
- I'm not sure Tom would let me drive.
- Tom'un araba kullanmama izin vereceğinden emin değilim.
- I don't like the way Tom drives.
- Tom'un araba kullanma şeklini sevmiyorum.
- Tom didn't want Mary to drive his car.
- Tom, Mary'nin arabasını kullanmasını istemedi.
- Tom didn't intend to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermeye niyetli değildi.
- Do you know when he'll learn to drive?
- Araba kullanmayı ne zaman öğreneceğini biliyor musun?
- Tom is old enough to drive.
- Tom araba kullanabilecek yaşta.
- Tom knew it was going to be tough to convince Mary that she was too old to drive.
- Tom, Mary'yi araba kullanmak için çok yaşlı olduğuna ikna etmenin zor olacağını biliyordu.
- My grandfather doesn't drive anymore.
- Büyükbabam artık araba kullanmıyor.
- I sometimes drive too fast.
- Bazen çok hızlı araba kullanıyorum.
- I don't drink and drive.
- İçkiliyken araba kullanmam.
- I drive fast.
- Hızlı araba kullanırım.
- Tom usually drives about ten kilometers per hour over the speed limit.
- Tom genellikle hız sınırının saatte yaklaşık on kilometre üzerinde araba kullanır.
- I taught my wife how to drive.
- Karıma araba kullanmayı öğrettim.
- You're not drinking and driving, are you?
- İçkili araba kullanmıyorsun, değil mi?
- I knew Tom wasn't good at driving.
- Tom'un iyi araba kullanamadığını biliyordum.
- You're not old enough to drive.
- Araba kullanacak kadar büyük değilsin.
- Can you teach me how to drive?
- Bana araba kullanmayı öğretebilir misin?
- Tom noticed Mary wasn't driving the same car that he saw her driving before.
- Tom, Mary'nin onu daha önce kullanırken gördüğü arabayı kullanmadığını fark etti.
- Did you let him drive your car?
- Arabanı kullanmasına izin verdin mi?
- I think you should ask Tom to drive.
- Sanırım Tom'dan araba kullanmasını istemelisin.
- I knew Tom wasn't good at driving.
- Tom'un iyi araba kullanmadığını biliyordum.
- Tom hasn't learned to drive yet, has he?
- Tom henüz araba kullanmayı öğrenmedi, değil mi?
- Can you believe I'm driving a sports car?
- Spor bir araba kullandığıma inanabiliyor musun?
- Sami was driving the carriage.
- Sami arabayı kullanıyordu.
- I knew you wouldn't let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin vermeyeceğini biliyordum.
- You do know how to drive, don't you?
- Araba kullanmayı biliyorsun, değil mi?
- Tom knows how to drive.
- Tom araba kullanmasını biliyor.
- Tom didn't have to drive.
- Tom'un araba kullanmasına gerek yoktu.
- Tom asked Mary to teach him how to drive.
- Tom, Mary'den kendisine araba kullanmayı öğretmesini istedi.
- Was Tom the one who taught you how to drive?
- Sana araba kullanmayı öğreten Tom muydu?
- Don't drive under the influence of drink.
- İçkinin etkisi altındayken araba kullanmayın.
- Fasten your seat belt when you drive.
- Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.
- Tom is too young to drive.
- Tom araba kullanmak için çok genç.
- Tom allowed me to drive his car.
- Tom arabasını kullanmama izin verdi.
- I've persuaded Tom to drive.
- Tom'u araba kullanmaya ikna ettim.
- My brother can drive.
- Kardeşim araba kullanabilir.
- Tom was the one who taught Mary how to drive.
- Mary'ye araba kullanmayı öğreten Tom'du.
- Sami drove nice cars.
- Sami güzel arabalar kullanırdı.
- Tom said Mary wouldn't let him drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermediğini söyledi.
- Tom is good at driving, isn't he?
- Tom araba kullanmada iyi, değil mi?
- Tom isn't the one who convinced Mary to teach John how to drive.
- Mary'yi John'a araba kullanmayı öğretmeye ikna eden kişi Tom değildi.
- She drives very fast.
- Çok hızlı araba kullanır.
- You should get Tom to teach you how to drive.
- Tom'un sana araba kullanmayı öğretmesini sağlamalısın.
- Considerable care is advised when driving in winter weather.
- Kış mevsiminde araba kullanırken çok dikkatli olunması tavsiye edilir.
- Tom said that he didn't want to drive.
- Tom araba kullanmak istemediğini söyledi.
- You didn't let Tom drive, did you?
- Tom'un araba kullanmasına izin vermedin, değil mi?
- I thought you could drive.
- Araba kullanabildiğini sanıyordum.
- Why wouldn't you let me drive your car?
- Neden arabanı kullanmama izin vermiyorsun?
- Tom won't let Mary drive anymore.
- Tom artık Mary'nin araba kullanmasına izin vermiyor.
- That road is too narrow for a car to drive on.
- O yol bir arabayı kullanmak için çok dar.
- I'm not good at driving.
- Ben araba kullanmada iyi değilim.
- Tom used to drive a Japanese car.
- Tom eskiden bir Japon arabası kullanırdı.
- I have no idea what kind of car Tom drives.
- Tom'un ne tür bir araba kullandığı hakkında hiçbir fikrim yok.
- I love driving.
- Araba kullanmayı seviyorum.
- I'm learning how to drive.
- Araba kullanmayı öğreniyorum.
- I didn't think you'd let Tom drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin vereceğini sanmıyordum.
- If he hadn't been eating while driving, he wouldn't have had an accident.
- Araba kullanırken yemek yemeseydi kaza yapmazdı.
- Tom can't drive.
- Tom araba kullanamıyor.
- You should obey the traffic laws when you drive.
- Araba kullanırken trafik kurallarına uymalısınız.
- Tom often drives his father's car.
- Tom genellikle babasının arabasını kullanır.
- I told them not to drive my car.
- Onlara arabamı kullanmamalarını söyledim.
- I would love to drive the car but I'm only 14.
- Ben araba kullanmak isterdim ama sadece 14 yaşındayım.
- Driving during a storm can be dangerous.
- Fırtına sırasında araba kullanmak tehlikeli olabilir.
- Is Tom good at driving?
- Tom araba kullanmada iyi midir?
- Nowadays, I only listen to the radio when I'm driving.
- Şimdilerde sadece araba kullanırken radyo dinliyorum.
- Tom wouldn't allow Mary to drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vermedi.
- My grandfather doesn't drive anymore.
- Dedem araba kullanmıyor artık.
- Tom can drive, but he chooses not to.
- Tom araba kullanabilir ama kullanmamayı tercih ediyor.
- I'm too sleepy to drive.
- Araba kullanamayacak kadar uykum var.
- Do you think Tom will let Mary drive?
- Sence Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin verir mi?
- Bob can also drive.
- Bob da araba kullanabiliyor.
- You drive like a maniac!
- Manyak gibi araba kullanıyorsun!
- Tom tried to persuade Mary to drive.
- Tom Mary'yi araba kullanmaya ikna etmeye çalıştı.
- My older brother knows how to drive.
- Ağabeyim araba kullanmayı biliyor.
- I haven't been able to drive.
- Araba kullanamadım.
- I was driving down Park Street when I saw Tom and Mary walking together.
- Park Caddesi'nde araba kullanırken Tom ve Mary'yi birlikte yürürken gördüm.
- Tom let Mary drive his car.
- Tom, Mary'nin arabasını kullanmasına izin verdi.
- We drove all night.
- Bütün gece araba kullandık.
- Tom has been allowed to drive.
- Tom'un araba kullanmasına izin verildi.
- Is Tom the one who taught you how to drive?
- Sana araba kullanmayı öğreten Tom muydu?
- I don't want to drive Tom's car.
- Tom'un arabasını kullanmak istemiyorum.
- People who drive cars should wear seat belts.
- Araba kullananlar emniyet kemeri takmalı.
- Tom can't drive.
- Tom araba kullanamaz.
- She advised him not to drive too fast.
- Ona çok hızlı araba kullanmamasını tavsiye etti.
- Tom isn't going to let you drive.
- Tom araba kullanmana izin vermeyecek.
- Tom didn't think Mary would let him drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmasına izin vereceğini sanmıyordu.
- Tom is still not very good at driving.
- Tom araba kullanmakta hala çok iyi değil.
- Do you listen to music while you drive?
- Siz araba kullanırken müzik dinler misiniz?
- Tom's father doesn't allow him to drive.
- Tom'un babası araba kullanmasına izin vermiyor.
- I often wear sunglasses when I'm driving.
- Araba kullanırken genellikle güneş gözlüğü takarım.
- Tom still can't drive very well.
- Tom hala çok iyi araba kullanamıyor.
- I don't drive fast.
- Ben hızlı araba kullanmam.
- I don't drive.
- Ben araba kullanmam.
- Don't drive under the influence of alcohol.
- Alkolün etkisi altındayken araba kullanmayın.
- Driving through that snowstorm was a nightmare.
- O kar fırtınasında araba kullanmak tam bir kabustu.
- Tom let Mary know that he couldn't drive.
- Tom Mary'ye araba kullanamayacağını söyledi.
- Ziri was driving an old car.
- Ziri eski bir araba kullanıyordu.
- You're old enough to drive.
- Araba kullanacak kadar büyüksün.
- Tom said that Mary was too young to drive.
- Tom, Mary'nin araba kullanmak için çok genç olduğunu söyledi.
- Mary said she wasn't going to let Tom drive.
- Mary, Tom'un araba kullanmasına izin vermeyeceğini söyledi.
- It's best to avoid trees when driving.
- Araba kullanırken ağaçlardan kaçınmak en iyisidir.
- He drove carelessly and had an accident.
- Dikkatsizce araba kullandı ve kaza yaptı.
- Tom has persuaded Mary to drive.
- Tom, Mary'yi araba kullanmaya ikna etti.
- I really want to learn how to drive.
- Araba kullanmayı gerçekten öğrenmek istiyorum.
- I'm getting pretty tired of driving every morning.
- Her sabah araba kullanmaktan çok sıkıldım.
Show More (695)
|
2 |
drive |
araba sürmek |
v. |
|
- Since then, the car has claimed a large proportion of these for driving and parking.
- O zamandan bu yana araba, sürüş ve park etme için bunların büyük bir bölümünü talep etti.
- Tom is the one who taught Mary how to drive.
- Mary'ye nasıl araba süreceğini öğreten kişi Tom'dur.
- You must take care when you drive a car.
- Araba sürerken dikkat etmelisiniz.
- Tom continued driving.
- Tom araba sürmeye devam etti.
- My grandfather no longer drives.
- Büyükbabam artık araba sürmüyor.
- Did you drive when you were in Australia?
- Avustralya'dayken araba sürdün mü?
- Tom said he wanted me to teach him how to drive.
- Tom ona araba sürmeyi öğretmemi istediğini söyledi.
- He can drive a car.
- O, araba sürebilir.
- Tom learned to drive when he was thirteen.
- Tom on üç yaşındayken araba sürmeyi öğrendi.
- You should let Tom know that you want to drive.
- Araba sürmek istediğini Tom'a bildirmelisin.
- Tom doesn't let Mary drive his car.
- Tom Mary'nin onun arabasını sürmesine izin vermiyor.
- Driving through that snowstorm was a nightmare.
- O kar fırtınasında araba sürmek bir kabustu.
- She can't drive a car.
- O araba süremez.
- Your uncle let you drive his car?
- Amcan arabasını sürmene izin verdi mi?
- Tom is never going to let you drive.
- Tom asla araba sürmene izin vermeyecek.
- Do you really think Tom will let you drive?
- Gerçekten Tom'un araba sürmene izin vereceğini düşünüyor musun?
- That science teacher drives every year.
- Şu fen bilgisi öğretmeni her yıl araba sürer.
- We drove for miles.
- Millerce araba sürdük.
- I was walking, not driving.
- Araba sürmüyordum, yürüyordum.
- Tom has never let me drive.
- Tom hiç araba sürmeme izin vermedi.
- I let Tom drive my car.
- Tom'un arabamı sürmesine izin verdim.
- You're not old enough to drive, are you?
- Araba sürecek kadar yaşlı değilsin, değil mi?
- Would Tom let you drive his car?
- Tom arabasını sürmene izin verir mi?
- Tom started driving.
- Tom araba sürmeye başladı.
- Bob can also drive.
- Bob da araba sürebilir.
- I've been learning to drive.
- Ben araba sürmeyi öğrenmekteyim.
- Tom drove off in a hurry.
- Tom aceleyle arabayı sürdü.
- You should've let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vermeliydin.
- You cannot be too careful when you drive a car.
- Bir araba sürerken ne kadar dikkatli olursan o kadar iyi.
- Tom taught Mary how to drive.
- Tom Mary'ye araba sürmeyi öğretti.
- I wasn't the one driving the car.
- Arabayı süren kişi ben değildim.
- Tom asked Mary to teach him how to drive a car.
- Tom, Mary'den araba sürmeyi ona öğretmesini istedi.
- I didn't let Tom drive my car.
- Tom'un arabamı sürmesine izin vermedim.
- I can't drive now.
- Şimdi araba süremem.
- You should obey the traffic laws when you drive.
- Araba sürerken trafik kurallarına uymamız gerekiyor.
- This car is easy to drive.
- Bu arabayı sürmek kolaydır.
- I wish I could drive.
- Keşke araba sürebilsem.
- You can't be too careful when you drive.
- Araba sürerken ne kadar dikkatli olsanız azdır.
- They all can drive.
- Onların hepsi araba sürebilir.
- Tom didn't want Mary driving his car.
- Tom Mary'nin onun arabasını sürmesini istemedi.
- Don't let her drive.
- Araba sürmesine izin verme.
- Tom likes listening to the radio when he's driving.
- Tom araba sürerken radyo dinlemeyi seviyor.
- I won't let you drive.
- Araba sürmene izin vermeyeceğim.
- Are you reluctant to let other people drive your car?
- Başkalarının arabanı sürmesine izin verme konusunda isteksiz misiniz?
- Tom fell asleep while he was driving and caused an accident.
- Tom araba sürerken uykuya daldı ve bir kazaya sebep oldu.
- Was Tom the one who taught you how to drive?
- Sana nasıl araba süreceğini öğreten kişi Tom muydu?
- He drives very fast.
- O çok hızlı araba sürer.
- While driving, mind the potholes.
- Araba sürerken, çukurlara dikkat et.
- My dad doesn't let me drive.
- Babam bana araba sürdürmüyor.
- Tom gave Mary permission to drive his car.
- Tom, Mary'ye arabasını sürmesi için izin verdi.
- He is old enough to drive a car.
- O, bir araba sürmek için yeterince yaşlıdır.
- My father doesn't let me drive.
- Babam araba sürmeme izin vermez.
- Tom adjusted the seat, put in the key, and then drove away.
- Tom koltuğu ayarladı, anahtarı taktı ve arabayı sürerek uzaklaştı.
- I didn't think you were going to let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vereceğini düşünmedim.
- I'm not going to let Tom drive my car anymore.
- Artık Tom'un arabamı sürmesine izin vermeyeceğim.
- Tom said he didn't want to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba sürmesine izin vermek istemediğini söyledi.
- I hope Tom isn't driving.
- Tom'un araba sürmediğini umuyorum.
- We must pay a toll to drive on this road.
- Bu yolda araba sürmek için para ödemeliyiz.
- She drove my car without so much as asking.
- O izin almadan arabamı sürdü.
- Did you let Tom drive your car?
- Tom'un arabanı sürmesine izin verdin mi?
- Tom doesn't let anyone drive his car.
- Tom kimsenin arabasını sürmesine izin vermiyor.
- Tom can drive a car now.
- Tom artık araba sürebiliyor.
- Driving relaxes me.
- Araba sürmek beni rahatlatıyor.
- Tom let Mary know he didn't know how to drive.
- Tom nasıl araba süreceğini bilmediğini Mary'ye bildirdi.
- The man is driving a car.
- Adam bir araba sürüyor.
- Tom told me he enjoyed the drive.
- Tom bana araba sürmekten hoşlandığını söyledi.
- I never want to drive in Boston again.
- Bir daha asla Boston'da araba sürmek istemiyorum.
- Tom drives faster than Mary.
- Tom Mary'den daha hızlı araba sürer.
- I've never tried driving a car.
- Bir araba sürmeyi hiç denemedim.
- Tell Tom that I'm driving.
- Tom'a araba sürdüğümü söyle.
- Tom will learn to drive this summer.
- Tom bu yaz araba sürmeyi öğrenecek.
- Tom said he was willing to do the driving.
- Tom araba sürmeye istekli olduğunu söyledi.
- I'm not letting Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vermiyorum.
- Driving during a storm can be dangerous.
- Bir fırtına anında araba sürmek tehlikeli olabilir.
- You should never take your eyes off the road while you're driving.
- Araba sürerken asla gözlerini yoldan ayırmamalısın.
- Tom wouldn't let me drive his car.
- Tom arabasını sürmeme izin vermedi.
- Tom isn't used to driving on the left side of the road.
- Tom yolun sol tarafında araba sürmeye alışkın değil.
- Don't let her drive your car.
- Arabanı sürmesine izin verme.
- Carol is driving a rent-a-car.
- Carol kiralık bir araba sürüyor.
- Tom asked Mary to let him drive her car.
- Tom, Mary'den arabasını sürmesine izin vermesini istedi.
- Tom isn't likely to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba sürmesine izin vermeyecektir.
- In Japan people drive on the left.
- Japonya'da insanlar solda araba sürer.
- You're not going to let Tom drive, are you?
- Tom'un araba sürmesine izin vermeyeceksin, değil mi?
- Can anyone drive?
- Araba sürebilecek biri var mı?
- Do you think Tom will let me drive?
- Tom'un araba sürmeme izin vereceğini mi sanıyorsunuz?
- Have you ever driven manual?
- Hiç manuel vitesle araba sürdün mü?
- I continued driving.
- Araba sürmeye devam ettim.
- Father let me drive his car.
- Babam arabasını sürmeme izin verdi.
- She doesn't drive for fear of an accident.
- O bir kaza korkusuyla araba sürmez.
- He drives his own car.
- O kendi arabasını sürüyor.
- Tom doesn't even like driving.
- Tom araba sürmeyi sevmez bile.
- Tom drives an imported car I think.
- Sanırım Tom ithal bir araba sürer.
- I'm too drunk to drive.
- Araba sürmek için çok sarhoşum.
- I'm old enough to drive.
- Araba sürecek yaştayım.
- Tom's driving made Mary nervous.
- Tom'un araba sürüşü Mary'yi sinirlendirdi.
- He was punished for drunken driving.
- Sarhoşken araba sürdüğü için cezalandırıldı.
- I wish my parents would let me drive.
- Keşke ailem araba sürmeme izin verse.
- Is there anybody who can drive a car?
- Araba sürebilen biri var mı?
- I can't drive, I forgot how to.
- Araba süremiyorum, nasıl sürülüyor unuttum.
- Do you really want to drive all night?
- Bütün gece araba sürmeyi gerçekten istiyor musun?
- Sami drove nice cars.
- Sami güzel arabalar sürdü.
- I'm not going to let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vermeyeceğim.
- Tom needs someone to teach him to drive.
- Tom'un kendine araba sürmeyi öğretecek birine ihtiyacı var.
- I'd have driven if Tom had let me.
- Tom bana izin verseydi araba sürerdim.
- Driving along the coast is wonderful.
- Sahil boyunca araba sürmek harika.
- Tom drove all night.
- Tom bütün gece araba sürdü.
- Did you know that Tom has never learned to drive?
- Tom'un araba sürmeyi öğrenmediğini biliyor muydun?
- I don't like driving on icy roads.
- Buzlu yollarda araba sürmeyi sevmem.
- I'm sure Tom will let Mary drive.
- Tom'un Mary'nin araba sürmesine izin vereceğinden eminim.
- I drove all the way from Boston.
- Boston'dan buraya kadar araba sürdüm.
- What kind of car are you driving?
- Ne tür araba sürüyorsun?
- I wasn't able to persuade Tom to drive.
- Tom'u araba sürmeye ikna edemedim.
- Mary drove the car.
- Mary arabayı sürdü.
- No intelligent person drinks and then drives.
- Hiçbir akıllı kişi içki içip sonra araba sürmez.
- Mary drove.
- Mary araba sürdü.
- Aren't you the one who taught Tom how to drive?
- Tom'a araba sürmeyi öğreten kişi sen misin?
- That was the first time I had ever driven a car.
- Şimdiye kadar ilk kez bir araba sürdüm.
- I like driving.
- Araba sürmekten hoşlanırım.
- Why can't I drive?
- Niçin araba süremiyorum?
- I'll drive.
- Araba süreceğim.
- We got lost while driving.
- Araba sürerken kaybolduk.
- He drove the car, listening to music on the radio.
- Radyoda müzik dinleyerek arabayı sürdü.
- I thought you said you'd never let Tom drive.
- Tom'u araba sürmesine asla izin vermeyeceğini söylediğini sanıyordum.
- Tom drove all night to get to Boston in time for today's meeting.
- Bugünkü toplantı için zamanında Boston'a varmak için Tom bütün gece araba sürdü.
- Tom didn't intend to let Mary drive.
- Tom Mary'nin araba sürmesine izin vermek niyetinde değildi.
- Tom was arrested for driving while drunk.
- Tom sarhoşken araba sürmekten tutuklandı.
- I don't think you should drive.
- Araba sürmen gerektiğini sanmıyorum.
- Have you learned to drive a car?
- Araba sürmeyi öğrendin mi?
- Some people shouldn't be allowed to drive.
- Bazı insanların araba sürmesine izin verilmemeli.
- Tom was arrested on suspicion of drunken driving.
- Tom sarhoş araba sürme şüphesiyle tutuklandı.
- In Japan, we drive on the left side of the road.
- Japonya'da yolun sol tarafında araba süreriz.
- Fasten your seat belt while driving.
- Araba sürerken emniyet kemerini bağla.
- Tom let me drive his car.
- Tom arabasını sürmeme izin verdi.
- I told you not to drive my car.
- Sana arabamı sürmemeni söyledim.
- You mustn't drive on the right.
- Sağda araba sürmemelisin.
- I'm not going to let you drive.
- Araba sürmene izin vermeyeceğim.
- I heard that Tom is learning how to drive.
- Tom'un araba sürmeyi öğrendiğini duydum.
- Can your mother drive a car?
- Annen araba sürebilir mi?
- I'm not going to let Tom drive my car anymore.
- Tom'un artık arabamı sürmesine izin vermeyeceğim.
- I let him drive my car.
- Arabamı sürmesine izin verdim.
- It is necessary to have a license to drive a car.
- Bir araba sürmek için bir ehliyete sahip olmak gereklidir.
- Tom drove the car.
- Tom arabayı sürdü.
- Did you let her drive your car?
- Ona arabanı sürdürdün mü?
- Tom probably thought I wasn't able to drive.
- Tom muhtemelen araba süremeyeceğimi düşündü.
- Tom is too young to drive.
- Tom araba sürmek için çok genç.
- Don't drive under the influence of alcohol.
- Alkolün etkisi altında araba sürmeyin.
- It didn't surprise me at all that Tom got arrested from drunken driving.
- Tom'un sarhoşken araba sürmekten tutuklanması beni hiç şaşırtmadı.
- You'd better not let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vermesen iyi olur.
- He fell asleep while he was driving and caused an accident.
- O, araba sürerken uykuya daldı ve kazaya sebep oldu.
- Tom slept in the backseat of the car as Mary drove.
- Mary arabayı sürerken Tom arka koltukta uyudu.
- I'm not the one doing the driving.
- Arabayı süren ben değilim.
- I am learning how to drive.
- Nasıl araba sürüleceğini öğreniyorum.
- Don't tell me you don't know how to drive.
- Bana nasıl araba süreceğini bilmediğini söyleme.
- What kind of car does Tom drive?
- Tom ne tür bir araba sürer?
- Aren't you old enough to drive?
- Araba sürmek için yeterince yaşlı değil misin?
- Tom was arrested for drunk driving.
- Tom sarhoş araba sürmekten tutuklandı.
- If you drink and drive, you're a bloody idiot.
- Eğer içki içersen ve araba sürersen sen lanet olası bir salaksın.
- Tom doesn't drive as carefully as I do.
- Tom benim kadar dikkatli araba sürmez.
- You must have a driver's license before you can drive a car.
- Bir araba sürebilmenden önce bir ehliyete sahip olman gerekir.
- Why are you driving Tom's car?
- Neden Tom'un arabasını sürüyorsun?
- He was driving a car along the street.
- Cadde boyunca bir araba sürüyordu.
- Tom wouldn't have let you drive.
- Tom senin araba sürmene izin vermezdi.
- Tom doesn't drink and drive.
- Tom içmez ve araba sürmez.
- I have to drive this car.
- Bu arabayı sürmek zorundayım.
- Tom thought that Mary didn't drive a car.
- Tom Mary'nin bir araba sürmediğini düşündü.
- I always drive at a moderate speed.
- Ben her zaman orta hızda araba sürerim.
- I didn't let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vermedim.
- Father doesn't allow me to drive.
- Babam araba sürmeme izin vermiyor.
- I wish I knew how to drive a car.
- Keşke nasıl araba süreceğimi bilsem.
- I don't plan on driving my car today.
- Bugün arabamı sürmeyi planlamıyorum.
- Tom doesn't like driving in Boston.
- Tom, Boston'da araba sürmeyi sevmiyor.
- I'll teach you how to drive.
- Sana nasıl araba sürüleceğini öğreteceğim.
- Tom was arrested for drunken driving.
- Tom sarhoşken araba sürmekten tutuklandı.
- I'm sure Tom will let you drive.
- Tom'un araba sürmene izin vereceğinden eminim.
- Would you teach me how to drive?
- Bana araba sürmeyi öğretir misin?
- Tom isn't good at driving.
- Tom araba sürmede iyi değil.
- Who drives better, your father or your mother?
- Kim daha iyi araba sürer, baban mı yoksa annen mi?
- I can't drive like this.
- Böyle araba süremem.
- Check and adjust the brakes before you drive.
- Araba sürmeden önce frenleri kontrol edin ve ayarlayın.
- I don't ever drink and drive.
- Asla içki içmem ve araba sürmem.
- Why don't you let Tom drive?
- Neden Tom'un araba sürmesine izin vermiyorsun?
- Tom and Mary can both drive.
- Tom ve Mary her ikisi de araba sürebiliyor.
- You need a license to drive a car.
- Araba sürmek için bir ehliyete ihtiyacın var.
- I can't let you drive.
- Araba sürmene izin veremem.
- Tom is driving without a license.
- Tom ehliyetsiz araba sürüyor.
- You shouldn't drink and drive.
- İçmemelisin ve araba sürmemelisin.
- It is dangerous to drive so fast.
- O kadar hızlı araba sürmek tehlikelidir.
- My father doesn't let me drive a car.
- Babam araba sürmeme izin vermez.
- I'd drive if Tom let me.
- Tom bana izin verirse araba sürerim.
- You should let Tom know that you can drive.
- Araba sürebildiğini Tom'a bildirmelisin.
- I'm driving a car.
- Ben bir araba sürüyorum.
- Tom was caught driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir arabayı sürerken yakalandı.
- Tom drove like mad.
- Tom deli gibi araba sürüyordu.
- You shouldn't let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vermemelisin.
- Tom doesn't drive.
- Tom araba sürmez.
- I don't want to drive to Boston by myself.
- Boston'a tek başıma araba sürmek istemiyorum.
- Tom didn't want Mary driving his car.
- Tom, Mary'nin arabasını sürmesini istemedi.
- I don't want to drive.
- Araba sürmek istemiyorum.
- You're old enough to drive.
- Araba sürmek için yeterince yaşlısın.
- Tom wanted to drive, but since he was drunk, Mary wouldn't let him.
- Tom araba sürmek istedi fakat o sarhoş olduğu için, Mary ona izin vermedi.
- Tom said he wasn't going to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba sürmesine izin vermeyeceğini söyledi.
- How much time would it take me to learn how to drive a car?
- Araba sürmeyi öğrenmek ne kadar zamanımı alır?
- Tom was arrested driving a stolen car.
- Tom çalıntı bir araba sürerken tutuklandı.
- Tom kept driving.
- Tom araba sürmeye devam etti.
- I drive almost every day.
- Neredeyse her gün araba sürerim.
- You're too young to drive a car.
- Araba sürmek için çok gençsin.
- Tom will try to persuade Mary to drive.
- Tom, Mary'yi araba sürmeye ikna etmeye çalışacak.
- You're driving way too fast.
- Çok fazla hızlı araba sürüyorsun.
- I drive a black car.
- Siyah bir araba sürerim.
- Don't drink and drive.
- İçkiliyken araba sürme.
- Tom can drive a car, too.
- Tom da araba sürebilir.
- I love driving.
- Araba sürmeyi seviyorum.
- He was driving under the influence of alcohol.
- Sarhoşken araba sürüyordu.
- Tom said that he didn't want to drive.
- Tom araba sürmek istemediğini söyledi.
- You can't be too careful when driving a car.
- Bir araba sürerken ne kadar dikkatli olsanız azdır.
- I shouldn't have been driving.
- Araba sürmemeliydim.
- I'm driving.
- Araba sürüyorum.
- Tom wanted Mary to drive.
- Tom Mary'nin arabayı sürmesini istedi.
- I think you might need to learn how to drive.
- Sanırım araba sürmeyi öğrenmen gerekebilir.
- You're too young to drive a car, aren't you?
- Araba sürmek için çok gençsin, değil mi?
- She drove the car.
- O, arabayı sürdü.
- Tom clearly enjoys driving.
- Tom açıkça araba sürmekten hoşlanır.
- Tom wanted Mary to learn how to drive.
- Tom Mary'nin araba sürmeyi öğrenmesini istiyor.
- To drive a car, you need a license.
- Bir araba sürmek için, bir ehliyete ihtiyacın var.
- Don't speak to him while he is driving.
- O araba sürerken onunla konuşma.
- Tom cannot drive.
- Tom araba süremez.
- Do you listen to music when you are driving?
- Araba sürerken müzik dinliyor musun?
- People don't know how to drive in this town.
- Bu kasabada insanlar araba sürmeyi bilmiyorlar.
- Whether you drive fast or slow, drive carefully.
- İster hızlı olsun ister yavaş, dikkatli araba sürün.
- Tom is bad at driving.
- Tom araba sürmede kötü.
- Did you want to drive?
- Araba sürmeyi istedin mi?
- Betty drives fast.
- Betty, hızlı araba sürer.
- Tom knows that Mary doesn't know how to drive.
- Tom Mary'nin araba sürmeyi bilmediğini biliyor.
- How old do you have to be to drive a car?
- Bir araba sürmek için kaç yaşında olmalısınız?
- Tom will be able to drive a car soon.
- Tom yakında araba sürebiliyor olacak.
- My brother can drive.
- Erkek kardeşim araba sürebilir.
- I really want to learn how to drive.
- Gerçekten nasıl araba süreceğimi öğrenmek istiyorum.
- People over the age of 18 can drive cars.
- 18 yaşın üzerindeki insanlar araba sürebilir.
- Did you know Tom couldn't drive?
- Tom'un araba süremediğini biliyor muydun?
- I don't like to drive in heavy traffic.
- Yoğun trafikte araba sürmeyi sevmiyorum.
- Tom is good at driving.
- Tom araba sürmede iyidir.
- We took turns with the driving.
- Biz dönüşümlü olarak araba sürdük.
- Tom slept in the back seat while Mary drove.
- Mary arabayı sürerken Tom arka koltukta uyudu.
- Tom drove around town.
- Tom şehrin etrafında araba sürdü.
- I won't let Tom drive my car again.
- Bir daha Tom'un arabamı sürmesine izin vermeyeceğim.
- Dan said Linda was driving the car.
- Dan Linda'nın araba sürdüğünü söyledi.
- Each of us must be careful when driving a car.
- Araba sürerken her birimiz dikkatli olmalıyız.
- Who'll drive?
- Kim araba sürecek?
- I didn't know Tom was going to let Mary drive.
- Tom'un Mary'nin araba sürmesine izin vereceğini bilmiyordum.
- Don't let her drive.
- Araba sürmesine izin vermeyin.
- I wish I hadn't asked Tom to teach you how to drive.
- Keşke Tom'un sana araba sürmeyi öğretmesini istemeseydim.
- Tom said he was going to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba sürmesine izin vereceğini söyledi.
- Are you seriously thinking about driving all night?
- Bütün gece araba sürmeyi ciddi olarak düşünüyor musun?
- My mother cannot drive a car.
- Annem araba süremez.
- I really think I should drive.
- Gerçekten araba sürmem gerektiğini düşünüyorum.
- Tom said he'd never let you drive.
- Tom senin araba sürmene asla izin vermeyeceğini söyledi.
- He is good at driving.
- O, araba sürmede iyidir.
- Tom drives slowly.
- Tom yavaş araba sürer.
- Tom would never let me drive.
- Tom asla araba sürmeme izin vermezdi.
- My students are learning to drive.
- Öğrencilerim araba sürmeyi öğreniyor.
- I told Tom I didn't want to drive.
- Tom'a araba sürmek istemediğimi söyledim.
- I can't drive at all.
- Araba sürmeyi hiç beceremiyorum.
- Mary said she wasn't going to let Tom drive.
- Mary Tom'un araba sürmesine izin vermeyeceğini söyledi.
- What kind of car do you drive?
- Ne tür araba sürüyorsun?
- You do drive, don't you?
- Sen araba sürersin, değil mi?
- Tom doesn't even like driving.
- Tom araba sürmeyi sevmiyor bile.
- When you put a Christmas tree on the top of your car, you need to bind it with twine to make sure it stays there while you drive.
- Arabanızın üstüne bir Noel ağacı koyduğunuzda, araba sürerken orada kalmasını sağlamak için onu sicimle bağlamanız gerekir.
- He drives a car, right?
- O araba sürüyor, değil mi?
- Is there someone that can drive?
- Araba sürebilen biri var mı?
- Tom has never driven a car before.
- Tom daha önce hiç araba sürmedi.
- I'd never let Tom drive my car.
- Tom'un arabamı sürmesine asla izin vermezdim.
- She managed to learn how to drive a car.
- O nasıl bir araba süreceğini öğrenmeyi başardı.
- A policeman is driving a car.
- Bir polis araba sürüyor.
- Tell her that I am driving.
- Ona araba sürdüğümü söyle.
- Betty drives very fast.
- Betty çok hızlı araba sürer.
- Keep distance from trucks and other vehicles when driving.
- Araba sürerken kamyonlardan ve diğer araçlardan uzak durun.
- I told Tom not to drive my car.
- Tom'a arabamı sürmemesini söyledim.
- We're not going to let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vermeyeceğiz.
- You can drive a car, can't you?
- Araba sürebilirsin, değil mi?
- I don't like driving.
- Araba sürmekten hoşlanmam.
- What kind of music do you like to listen to when you're driving?
- Araba sürerken ne tür müzik dinlemeyi seversin?
- My mother never drives for fear of causing an accident.
- Kaza olur korkusuyla annem asla araba sürmez.
- Look out for pedestrians when you drive a car.
- Araba sürerken yayalara dikkat et.
- Tom clearly enjoys driving.
- Tom açıkça araba sürmekten hoşlanıyor.
- Don't let her drive your car.
- Senin arabanı sürmesine izin verme.
- The car is easy for me to drive.
- Arabayı sürmek benim için çok kolay.
- I love to drive.
- Ben araba sürmeyi severim.
- Tom said he was the one who was driving the car.
- Tom arabayı sürenin kendisi olduğunu söyledi.
- She was punished for careless driving.
- Dikkatsiz araba sürdüğü için cezalandırıldı.
- We'll all soon be too drunk to drive.
- Yakında hepimiz araba süremeyecek kadar sarhoş olacağız.
- When you drive in Japan, remember to keep to the left.
- Japonya'da araba sürdüğünüzde soldan gitmeyi unutmayın.
- You do know how to drive, don't you?
- Araba sürmeyi biliyorsun, değil mi?
- Jim is learning how to drive a car.
- Jim, araba sürmeyi öğreniyor.
- I can teach you how to drive.
- Nasıl araba süreceğini sana öğretebilirim.
- Tom isn't able to drive a car.
- Tom araba süremiyor.
- Tom doesn't think Mary would let him drive.
- Tom, Mary'nin onun araba sürmesine izin vereceğini düşünmüyor.
- He has been driving for hours.
- O, saatlerdir araba sürüyor.
- I don't want Tom to drive my car.
- Tom'un arabamı sürmesini istemiyorum.
- Where did you learn to drive?
- Nerede araba sürmeyi öğrendin?
- Don't let her drive your car.
- Arabanızı sürmesine izin vermeyin.
- Who taught Tom how to drive?
- Nasıl araba süreceğini Tom'a kim öğretti?
- You're in no condition to drive.
- Sen araba sürecek durumda değilsin.
- I wonder if Tom would let me drive.
- Tom'un araba sürmeme izin verip vermeyeceğini merak ediyorum.
- Tom would never let me drive his car.
- Tom arabasını sürmeme asla izin vermezdi.
- He can't drive.
- O araba süremez.
- Tom was driving.
- Tom araba sürüyordu.
- Tom isn't the one who convinced Mary to teach John how to drive.
- Tom, Mary'yi, John'a nasıl araba süreceğini öğretmeye ikna eden kişi değil.
- My mother cannot drive a car at all.
- Annem hiç araba süremez.
- I'm never going to let you drive.
- Ben asla araba sürmene izin vermeyeceğim.
- I don't like driving on icy roads.
- Buzlu yollarda araba sürmeyi sevmiyorum.
- I never drove a car until I was thirty.
- Otuz yaşına kadar hiç araba sürmedim.
- Is Tom able to drive?
- Tom araba sürebilir mi?
- In Britain you drive on the left.
- İngiltere'de solda araba sürersin.
- Watch out for the potholes while driving.
- Araba sürerken çukurlara dikkat edin.
- He often drives his father's car.
- Sık sık babasının arabasını sürer.
- Bob is also able to drive.
- Bob da araba sürebilir.
- Do you know how to drive a car?
- Nasıl araba süreceğini biliyor musun?
- They had driven wagons.
- Arabaları sürdüler.
- We enjoyed driving along the new expressway.
- Yeni otoban boyunca araba sürmek hoşumuza gitti.
- I drove all night.
- Bütün gece araba sürdüm.
- Tom was caught driving without a license.
- Tom ehliyetsiz araba sürerken yakalandı.
- She can drive a car.
- O bir araba sürebilir.
- Can your brother drive a car?
- Erkek kardeşin araba sürebilir mi?
- Tom drove to Boston.
- Tom Boston'a kadar araba sürdü.
- My father drives very well.
- Babam çok iyi araba sürer.
- I saw Tom driving your car.
- Tom'u senin arabanı sürerken gördüm.
- Tom allowed Mary to drive.
- Tom Mary'nin araba sürmesine izin verdi.
- Do you think Tom would teach me how to drive?
- Tom'un bana nasıl araba süreceğimi öğreteceğini düşünüyor musun?
- Gasoline isn't as cheap as it was when I first started driving.
- Benzin ilk araba sürmeye başladığım zamanda olduğu kadar ucuz değil.
- Can you imagine him driving such a splendid car?
- Onun bu kadar muhteşem bir araba sürdüğünü hayal edebiliyor musunuz?
- Drinking and driving can be dangerous.
- İçki içmek ve araba sürmek tehlikeli olabilir.
- Women are not permitted to drive cars in Saudi Arabia.
- Suudi Arabistan'da kadınların araba sürmelerine izin verilmez.
- Tom and Mary took turns with the driving.
- Tom ve Mary araba sürmeyi sırayla yaptılar.
- People over the age of 18 are able to drive.
- 18 yaş üstü insanlar araba sürebilir.
- I know you'd never let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine asla izin vermeyeceğini biliyorum.
- I didn't think you'd let me drive.
- Araba sürmeme izin vereceğini sanmıyordum.
- When you are driving, you should make way for ambulances.
- Araba sürerken ambulanslara yol vermelisin.
- Did you let him drive your car?
- Ona arabanı sürdürdün mü?
- I can't believe I let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin verdiğime inanamıyorum.
- Tom still can't drive very well.
- Tom hâlâ çok iyi araba süremiyor.
- How did you persuade Tom to drive?
- Tom'u araba sürmeye nasıl ikna ettin?
- Don't tell me how to drive.
- Bana nasıl araba süreceğimi söyleme.
- And does your son drive?
- Ve oğlunuz araba sürüyor mu?
- He can drive a car now.
- O, şimdi araba sürebiliyor.
- We drove along the coast.
- Sahil boyunca araba sürdük.
- I don't drive a car.
- Ben bir araba sürmüyorum.
- A woman was driving a car on a country road.
- Bir kadın bir taşra yolunda araba sürüyordu.
- You shouldn't drive.
- Sen araba sürmemelisin.
- Tom can drive.
- Tom araba sürebilir.
- Tom said he'd never let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba sürmesine asla izin vermeyeceğini söyledi.
- I didn't drive.
- Araba sürmedim.
- Tom gave Mary permission to drive his car.
- Tom Mary'ye arabasını sürmesi için izin verdi.
- He is bad at driving.
- O araba sürmede kötüdür.
- Did Tom let Mary drive his car?
- Tom Mary'nin arabasını sürmesine izin verdi mi?
- Tom hates driving on icy roads.
- Tom buzlu yollarda araba sürmekten nefret ediyor.
- He drives roughly.
- O, sert araba sürer.
- I won't let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vermeyeceğim.
- I started driving.
- Ben araba sürmeye başladım.
- Tom wants you to drive.
- Tom araba sürmeni istiyor.
- Tom drives like a maniac.
- Tom bir manyak gibi araba sürer.
- Did you drive when you were in Germany?
- Almanya'dayken araba sürdün mü?
- We'll drive.
- Biz araba süreceğiz.
- Can you drive?
- Araba sürebilir misin?
- I'm not used to driving in the snow.
- Ben karda araba sürmeye alışkın değilim.
- I taught Tom how to drive.
- Tom'a nasıl araba süreceğini öğrettim.
- Tom can't drive yet.
- Tom henüz araba süremez.
- You should never put on makeup while driving a car.
- Araba sürerken asla makyaj yapmamalısın.
- You don't know how to drive as well as I do.
- Benim bildiğim kadar iyi araba sürmeyi bilmiyorsun.
- Tom won't drive at night.
- Tom gece araba sürmeyecek.
- You don't drive, do you?
- Sen araba sürmüyorsun, değil mi?
- I fell asleep while I was driving.
- Araba sürerken uyuyakaldım.
- He does not know how to drive a car.
- O, araba sürmeyi bilmez.
- Tom drove all night from Boston.
- Tom bütün gece Boston'dan araba sürdü.
- Tom didn't let me drive.
- Tom araba sürmeme izin vermedi.
- Tom told me that he enjoyed the drive.
- Tom bana araba sürmekten hoşlandığını söyledi.
- Tom taught me how to drive.
- Tom bana araba sürmeyi öğretti.
- Tom allowed me to drive his car.
- Tom arabasını sürmeme izin verdi.
- I'll let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vereceğim.
- He was driving a car along the street.
- Cadde boyunca araba sürüyordu.
- Bob also can drive.
- Bob da araba sürebilir.
- Tom didn't want Mary to drive his car.
- Tom Mary'nin arabasını sürmesini istemiyordu.
- Layla drove off into the night.
- Layla gecenin karanlığında arabayı sürdü.
- You cannot be too careful when you drive.
- Araba sürerken ne kadar dikkat etseniz azdır.
- He has quite a lot of experience in driving.
- Araba sürmede oldukça çok deneyimi var.
- Can you imagine him driving such a splendid car?
- Onun bu kadar muhteşem bir araba sürdüğünü hayal edebiliyor musun?
- I didn't think Tom would let me drive.
- Tom'un araba sürmeme izin vereceğini düşünmedim.
- Tom began to drive.
- Tom araba sürmeye başladı.
- Tom drives fast.
- Tom hızlı araba sürer.
- You're driving like a maniac!
- Bir manyak gibi araba sürüyorsun!
- Tom can't drive.
- Tom araba süremez.
- I'd never let Tom drive my car.
- Tom'un arabamı sürmesine asla izin vermem.
- Tom wasn't able to teach Mary how to drive.
- Tom, Mary'ye nasıl araba süreceğini öğretemedi.
- This car is easy to drive.
- Bu arabayı sürmek kolay.
- Tom knows how to drive.
- Tom araba sürmesini biliyor.
- You had better not drive a car.
- Araba sürmesen iyi olur.
- What age was she when she first drove a car?
- İlk kez araba sürdüğünde, kaç yaşındaydı?
- To drive a car, you have to get a driver license.
- Araba sürmek için sürücü belgesi almalısın.
- I don't want you to drive my car.
- Arabamı sürmeni istemiyorum.
- I didn't know you were going to let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vereceğini bilmiyordum.
- Tom is going to learn to drive this summer.
- Tom bu yaz araba sürmeyi öğrenecek.
- Tom didn't have to drive.
- Tom araba sürmek zorunda değildi.
- You're driving like a maniac!
- Bir manyak gibi araba sürüyorsunuz!
- Tom didn't learn to drive until he was thirty.
- Tom otuz yaşına kadar araba sürmeyi öğrenmedi.
- I let him drive my car.
- Ona arabamı sürdürdüm.
- You've got to help me learn to drive.
- Araba sürmeyi öğrenmeme yardım etmek zorundasın.
- He sucks at driving.
- Araba sürmede berbattır.
- Did you let them drive your car?
- Onlara arabanı sürdürdün mü?
- Tom doesn't often let Mary drive his car.
- Tom çoğunlukla Mary'nin arabasını sürmesine izin vermiyor.
- Will you let Tom drive?
- Tom'un araba sürmesine izin verir misin?
- Tom was the one who taught Mary how to drive.
- Mary'ye araba sürmeyi öğreten kişi Tom'du.
- Tom would never let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba sürmesine asla izin vermezdi.
- I need you to drive.
- Arabayı sürmeni istiyorum.
- Have you ever driven stickshift?
- Hiç manuel vitesle araba sürdün mü?
- Tom let Mary drive his car.
- Tom Mary'nin onun arabasını sürmesine izin verdi.
- Tom wasn't the one who taught me how to drive.
- Bana nasıl araba süreceğimi öğreten kişi Tom değildi.
- Can your mom drive a car?
- Annen araba sürebilir mi?
- Can you take over driving for a while?
- Arabayı sürmeyi bir süre devralabilir misin?
- I can't drive anymore.
- Artık araba süremiyorum.
- How long have you been able to drive?
- Ne kadar süredir araba sürebiliyorsun?
- I didn't think it was a good idea to let Tom drive.
- Tom'un araba sürmesine izin vermenin iyi bir fikir olduğunu düşünmedim.
- I asked Tom if he wanted to drive.
- Tom'a araba sürmek isteyip istemediğini sordum.
- We drove through unfamiliar territory.
- Bilinmeyen bölgede araba sürdük.
- No intelligent person drinks and then drives.
- Hiçbir akıllı kişi içkiliyken araba sürmez.
- I let her drive my car.
- Arabamı sürmesine izin verdim.
- My mother has a driver's license, but she doesn't drive a car.
- Annemin ehliyeti var fakat araba sürmez.
- She is going to learn how to drive.
- O, araba sürmeyi öğrenecek.
- Sami wasn't driving.
- Sami araba sürmüyordu.
- I only listen to heavy metal when I'm driving.
- Ben araba sürerken sadece heavy metal dinlerim.
- I learned how to drive when I was fifteen years old.
- On beş yaşındayken araba sürmeyi öğrendim.
- My older brother knows how to drive.
- Ağabeyim araba sürmeyi bilir.
- People don't know how to drive around here.
- Buralarda insanlar araba sürmeyi bilmiyorlar.
- It's best to avoid trees when driving.
- Araba sürerken ağaçlardan kaçınmak en iyisidir.
- Jack doesn't drive fast.
- Jack, hızlı araba sürmez.
- I'm not going to let Tom drive my car again.
- Tom'un bir daha arabamı sürmesine izin vermeyeceğim.
- You should look out for potholes when driving.
- Araba sürerken çukurlara dikkat etmelisin.
- Tom told Mary not to drive too fast.
- Tom, Mary'ye çok hızlı araba sürmemesini söyledi.
- Tom will never let you drive.
- Tom asla araba sürmene izin vermeyecek.
- Tom still isn't very good at driving.
- Tom hâlâ araba sürmede çok iyi değil.
- Yanni doesn't know how to drive.
- Yanni araba sürmeyi bilmiyor.
- Tom has been driving his father's car.
- Tom babasının arabasını sürüyor.
- Tom drives an older car.
- Tom daha eski bir araba sürmektedir.
- Tom can't drive a car so he always rides a bicycle.
- Tom bir araba süremez bu yüzden her zaman bir bisiklete biner.
- Tom wouldn't allow Mary to drive his car.
- Tom, Mary'nin Tom'un arabasını sürmesine izin vermezdi.
- You'll be able to drive a car in a few days.
- Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
- I taught my wife how to drive.
- Karıma nasıl araba süreceğini öğrettim.
- Tom won't be allowed to drive for a while.
- Tom bir süre araba sürmekten men edilecek.
- My father finally learned to drive when he was fifty.
- Babam elli yaşındayken nihayet araba sürmeyi öğrendi.
- Tom drives safely.
- Tom güvenli bir şekilde araba sürer.
- Tom isn't likely to let you drive.
- Tom muhtemelen araba sürmene izin vermeyecek.
- You'd better let me drive.
- Araba sürmeme izin versen iyi olur.
- Sami was driving the car around.
- Sami arabayı sürüyordu.
- Does your brother know how to drive?
- Kardeşin nasıl araba sürüleceğini biliyor mu?
- Check your car before you drive to make sure that your lights are working.
- Arabanı sürmeden önce farlarının çalıştığından emin ol.
- Did Tom let you drive his car?
- Tom arabasını sürmene izin verdi mi?
- Tom drove.
- Tom araba sürdü.
- Tom shouldn't have driven Mary's car.
- Tom Mary'nin arabasını sürmemeliydi.
- Tom has been driving without a license.
- Tom ehliyetsiz araba sürüyor.
- I'm getting pretty bored with driving every morning.
- Her sabah araba sürmekten oldukça canım sıkılıyor.
- You should concentrate on the road when you're driving.
- Araba sürerken dikkatini yola vermelisin.
- Tom isn't going to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin araba sürmesine izin vermeyecektir.
- When did you learn to drive?
- Ne zaman araba sürmeyi öğrendin?
- Don't drive under the influence of drink.
- İçkinin etkisi altında araba sürme.
- Do you know when he'll learn to drive?
- Onun araba sürmeyi ne zaman öğreneceğini biliyor musun?
- I let her drive my car.
- Ona arabamı sürdürdüm.
- Why wouldn't you let me drive your car?
- Neden arabanı sürmeme izin vermedin?
- Careless driving causes accidents.
- Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
- Tom slept in the car while Mary was driving.
- Mary arabayı sürerken Tom arabada uyudu.
- My little son can drive a car.
- Küçük oğlum araba sürebiliyor.
- Tom can drive, but he chooses not to.
- Tom araba sürebilir ama sürmemeyi tercih ediyor.
- He was arrested for drunken driving.
- Sarhoş araba sürdüğü için tutuklandı.
- We took turns driving.
- Sırayla araba sürdük.
- She drove my car without so much as asking.
- Bana hiç sormadan arabamı sürerdi.
- Jim drove his car, whistling merrily.
- Jim neşeyle ıslık çalarak arabasını sürdü.
- I told them not to drive my car.
- Onlara arabamı sürmemelerini söyledim.
- Tom is learning how to drive a car.
- Tom araba sürmeyi öğreniyor.
- My brother can drive a car.
- Erkek kardeşim bir araba sürebilir.
- Tom isn't old enough to drive a car.
- Tom araba sürebilecek yaşta değil.
- Whose car were you driving yesterday?
- Dün kimin arabasını sürüyordun?
- I can drive.
- Araba sürebilirim.
- Tom doesn't like driving in the rain.
- Tom yağmurda araba sürmeyi sevmiyor.
- Tom let Mary drive.
- Tom Mary'nin araba sürmesine izin verdi.
- Tom drives a black car, doesn't he?
- Tom siyah bir araba sürer, değil mi?
- I would've driven if Tom had let me.
- Tom bana izin verseydi araba sürerdim.
- We drove all night.
- Bütün gece araba sürdük.
- You're old enough to drive, aren't you?
- Araba sürmek için yeterince yaşlısın, değil mi?
- Tom never allowed Mary to drive his car.
- Tom, Mary'nin onun arabasını sürmesine asla izin vermedi.
- Were you able to persuade Tom to drive?
- Tom'u araba sürmeye ikna edebildin mi?
- I'm still driving the same car that my grandmother gave me.
- Hâlâ babaannemin bana verdiği arabayı sürüyorum.
Show More (485)
|
3 |
drive |
sürmek |
v. |
|
- The press is muzzled, human rights organisations are barred and opposition is driven abroad.
- Basın susturulmuş, insan hakları örgütleri yasaklanmış ve muhalefet yurt dışına sürülmüştür.
- They accelerate in a different way and are usually driven at higher speeds.
- Farklı bir şekilde hızlanırlar ve genellikle daha yüksek hızlarda sürülürler.
- This war has seen hundreds of thousands driven from their homes in Chechnya and tens of thousands murdered.
- Bu savaş Çeçenistan'da yüzbinlerce kişinin evlerinden sürülmesine ve onbinlerce kişinin öldürülmesine neden olmuştur.
- I usually drive myself.
- Ben genellikle kendim sürerim.
- Don't drive so fast.
- Bu kadar hızlı sürme.
- Their job is to drive the limousines.
- Onların işi limuzinleri sürmek.
- Could you drive more slowly?
- Daha yavaş sürebilir misin?
- Don't you want to learn to drive?
- Araç sürmeyi öğrenmek istemiyor musun?
- Tom drives a pickup truck.
- Tom bir kamyonet sürüyor.
- Tom said I should let you drive.
- Tom senin sürmene izin vermem gerektiğini söyledi.
- I didn't know Tom was going to let Mary drive.
- Tom'un Mary'nin sürmesine izin vereceğini bilmiyordum.
- Tom should've driven more carefully.
- Tom daha dikkatli sürmeliydi.
- Tom said he was going to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin sürmesine izin vereceğini söyledi.
- He was too drunk to drive home.
- O arabayı eve süremeyecek kadar çok sarhoştu.
- Why wouldn't you let Tom drive?
- Neden Tom'un sürmesine izin vermiyorsun?
- I drive fast.
- Ben hızlı sürerim.
- Tom can get there in ten minutes if he drives fast.
- Tom hızlı sürerse oraya on dakikada varabilir.
- Tom never drives above the speed limit.
- Tom asla hız limitinin üzerinde sürmez.
- I think you're too drunk to drive.
- Süremeyecek kadar sarhoş olduğunu düşünüyorum.
- If your car doesn't have snow tires, you shouldn't drive on icy roads.
- Arabanda kar lastikleri yoksa buzlu yollarda sürmemelisin.
- Tom drives a red sports car.
- Tom kırmızı bir spor araba sürüyor.
- I can't drive now.
- Şimdi süremem.
- Tom can drive the car competently.
- Tom arabayı yetenekli bir şekilde sürebilir.
- I wanted Tom to drive.
- Tom'un sürmesini istedim.
- I can drive myself.
- Kendim sürebilirim.
- It's my turn to drive next.
- Gelecek sefer sürme sırası benim.
- Could you please drive a little faster?
- Lütfen biraz daha hızlı sürebilir misiniz?
- Tom told me not to drive so fast.
- Tom bana çok hızlı sürmememi söyledi.
- I'm sure Tom will let you drive.
- Eminim Tom sürmene izin verecektir.
- You can drive, can't you?
- Sürebilirsin, değil mi?
- Tom didn't have to drive that fast.
- Tom'un o kadar hızlı sürmesine gerek yoktu.
- We had to drive slowly all the way.
- Yol boyunca yavaş sürmek zorunda kaldık.
- He can drive almost any kind of vehicle.
- Hemen her türlü aracı sürebilir.
- Tom isn't going to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin sürmesine izin vermeyecek.
- Tell the taxi driver to drive faster.
- Taksi şoförüne daha hızlı sürmesini söyle.
- If I'd driven a little faster, we'd have gotten there on time.
- Biraz daha hızlı sürseydik, oraya zamanında varırdık.
- He told me not to drive too fast.
- O, bana çok hızlı sürmememi söyledi.
- I asked Tom not to drive too fast.
- Tom'a çok hızlı sürmemesini söyledim.
- I can't drive this.
- Bunu süremem.
- I didn't think you'd let me drive.
- Sürmeme izin vereceğini düşünmemiştim.
- I don't drive as fast as Tom.
- Tom kadar hızlı sürmüyorum.
- It is important to drive carefully.
- Arabayı dikkatli sürmek önemlidir.
- My dad used to drive a Beetle.
- Babam bir Beetle sürerdi.
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.
- Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak 12 dakikanızı alır.
- Drive carefully.
- Dikkatli sür.
- I'm not going to let you drive.
- Senin sürmene izin vermeyeceğim.
- How fast do you usually drive?
- Genellikle ne kadar hızlı sürüyorsun?
- Tom drives more slowly than Mary.
- Tom, Mary'den daha yavaş sürer.
- Tom told me not to drive too fast.
- Tom bana çok hızlı sürmememi söyledi.
- I don't think Tom would let me drive.
- Tom'un benim sürmeme izin vereceğini sanmıyorum.
- Drive on.
- Sürmeye devam et.
- Tom wants you to drive.
- Tom senin sürmeni istiyor.
- Can I drive the tractor?
- Traktörü sürebilir miyim?
- Tom drives a BMW.
- Tom bir BMW sürer.
- You aren't really going to drive Tom's car, are you?
- Tom'un arabasını gerçekten sürmeyeceksin, değil mi?
- Could you drive more slowly?
- Daha yavaş sürer misin?
- I often drive over the speed limit.
- Ben sık sık hız limiti üzerinde sürerim.
- He told me not to drive too fast.
- Bana çok hızlı sürmememi söyledi.
- Tom must've driven Mary's car last night.
- Dün gece Mary'nin arabasını Tom sürmüş olmalı.
- Why didn't Tom let you drive?
- Tom neden senin sürmene izin vermedi?
- If you drive carelessly, you will miss your turn.
- Eğer dikkatsizce sürersen, döneceğin yeri kaçırırsın.
- How long would it take to drive from Boston to Chicago?
- Boston'dan Chicago'ya gitmek ne kadar sürer?
- Tom didn't want to drive too fast.
- Tom çok hızlı sürmek istemedi.
- Tom drives fast.
- Tom hızlı sürüyor.
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.
- Evinizden 10 km uzaklıktaki bir mağazaya gitmek isterseniz ve saatte 50 km hızla giderseniz, oraya varmanız 12 dakika sürer.
- Don't drive so fast.
- Bu kadar hızlı sürmeyin.
- Tom can drive.
- Tom sürebilir.
- It is important to drive carefully.
- Dikkatli sürmek önemlidir.
- I think you should drive.
- Senin sürmen gerektiğini düşünüyorum.
- Tom let me drive.
- Tom sürmeme izin verdi.
- He urged her to drive carefully.
- Dikkatli sürmesi için onu teşvik etti.
- My wife is afraid to drive my new car.
- Karım yeni arabamı sürmekten korkuyor.
- This isn't my first time to drive a sports car.
- İlk kez bir spor araba sürmüyorum.
- Do you want to drive?
- Sürmek ister misin?
- The only car Tom has ever driven is his own.
- Tom'un şu ana kadar sürdüğü tek araba kendi arabası.
- I doubt if Tom would let me drive.
- Tom'un sürmeme izin vereceğinden şüpheliyim.
- I wish you wouldn't drive so fast.
- Keşke bu kadar hızlı sürmesen.
- Next time, I'll drive.
- Gelecek sefer ben süreceğim.
- Tom told Mary not to drive so fast.
- Tom, Mary'ye o kadar hızlı sürmemesini söyledi.
- Tom wanted Mary to drive, so he could sleep.
- Tom Mary'nin sürmesini istedi, böylece uyuyabilecekti.
- Tom never drives above the speed limit.
- Tom asla hız sınırının üstünde sürmez.
- Tom drives slowly.
- Tom yavaş sürer.
- He always tells me to drive cautiously.
- O her zaman dikkatli sürmemi söyler.
- I always drive below the speed limit.
- Her zaman hız sınırının altında sürerim.
- They had driven wagons.
- Vagonları onlar sürmüştü.
- Tom didn't drive fast.
- Tom hızlı sürmezdi.
- Self-driving cars drive themselves.
- Kendi kendini süren arabalar.
- Drive with the utmost care.
- Son derece dikkatli sür.
- Do you like to drive fast cars?
- Hızlı araba sürmeyi sever misin?
- I never would've let Tom drive.
- Tom'un sürmesine asla izin vermezdim.
- Drive to the next intersection and make a left turn.
- Bir sonraki kavşağa sür ve sola dön.
- Do you want me to drive?
- Benim sürmemi ister misin?
- Do you want to drive the tractor?
- Traktörü sürmek ister misin?
- I asked Tom not to drive too fast.
- Tom'un çok hızlı sürmemesini rica ettim.
- Betty drives fast.
- Betty hızlı sürüyor.
- Examine the car before you drive it.
- Sürmeden önce aracı kontrol et.
- He may not drive a vehicle.
- O bir araç sürmeyebilir.
- Can you still drive?
- Hala sürebilir misin?
- She let him drive on his own.
- Kendi başına sürmesine izin verdi.
- Tom always drives too fast.
- Tom her zaman çok hızlı sürüyor.
- You can drive if you want.
- İstersen sürebilirsin.
- Dad, can I take the car out for a drive?
- Baba, sürmek için arabayı alabilir miyim?
- Sami would drive fast all the time.
- Sami her zaman hızlı sürerdi.
- Tom drives much faster than Mary drives.
- Tom, Mary'nin sürdüğünden çok daha hızlı sürüyor.
- Why didn't Tom let Mary drive?
- Tom neden Mary'nin sürmesine izin vermedi?
- In general, we drive too fast.
- Genellikle çok hızlı süreriz.
- I drive very fast.
- Ben çok hızlı sürüyorum.
- You'd better drive.
- Sürsen iyi olur.
- When I drive, I always avoid trucks.
- Sürerken her zaman kamyonlardan kaçınırım.
- I would've driven if Tom had let me.
- Tom izin verseydi ben sürerdim.
- Jack doesn't drive fast.
- Jack, hızlı sürmez.
- Can I drive, please?
- Ben sürebilir miyim, lütfen?
- Mary said she didn't want to let Tom drive.
- Mary, Tom'un sürmesine izin vermek istemediğini söyledi.
- Will you let Tom drive?
- Tom'un sürmesine izin verecek misin?
- She drives a BMW.
- O, bir BMW sürmektedir.
- Please let me drive your new Toyota.
- Lütfen yeni Toyotanı sürmeme izin ver.
- I won't let Tom drive my car again.
- Tom'un arabamı tekrar sürmesine izin vermeyeceğim.
- Do you want to drive?
- Sen sürmek ister misin?
- I drive a hybrid.
- Bir hibrit sürerim.
- Tom drives a cab.
- Tom bir taksi sürer.
- If I'd driven a little faster, we'd have gotten there on time.
- Biraz daha hızlı sürseydim, oraya zamanında varmış olurduk.
- I asked Tom to drive.
- Tom'dan sürmesini istedim.
- You can't drive.
- Sen süremezsin.
- I'm not going to let Tom drive my car again.
- Tom'un arabamı tekrar sürmesine izin vermeyeceğim.
- No matter how fast you drive, you won't get there on time.
- Ne kadar hızlı sürersen sür, oraya vaktinde varamayacaksın.
- I can't drive as fast as Tom.
- Tom kadar hızlı süremem.
- This car can be driven with one hand.
- Bu arabayı tek elle sürmek mümkün.
- He drives a pink Cadillac.
- Pembe bir Cadillac sürüyor.
- I asked Tom not to drive so fast.
- Tom'dan o kadar hızlı sürmemesini istedim.
- Drive more carefully, or you will have an accident.
- Daha dikkatli sür, yoksa kaza yapacaksın.
- I sometimes drive too fast.
- Bazen fazla hızlı sürüyorum.
- Drive cautiously.
- Dikkatli sür.
- It is an hour's drive from here to there.
- Buradan oraya araba ile bir saat sürer.
- If you would drive a little bit slower, it would probably be safer.
- Biraz daha yavaş sürersen muhtemelen daha güvenli olur.
- Do you think Tom will let you drive?
- Sence Tom sürmene izin verir mi?
- She urged him to drive carefully.
- Onu dikkatli sürmeye teşvik etti.
- Tom told me to drive.
- Tom aracı sürmemi söyledi.
- Please don't drive so fast.
- Lütfen bu kadar hızlı sürme.
- The elderly couple drive a brand new sedan.
- Yaşlı çift yepyeni bir sedan sürüyor.
- I'm going to drive myself.
- Kendim süreceğim.
- What's the good of having a car if you don't drive?
- Eğer sürmüyorsan bir arabaya sahip olmanın yararı nedir?
- You drive way too fast.
- Çok fazla hızlı sürüyorsun.
- I wish you wouldn't drive so fast.
- Keşke bu kadar hızlı sürmeseydin.
- I didn't let Tom drive.
- Tom'un sürmesine izin vermedim.
- He is learning how to drive a car.
- O bir arabayı nasıl süreceğini öğreniyor.
- I don't think I should let you drive.
- Ben de senin sürmene izin vermemeliyim.
- Tom let Mary drive his new car.
- Tom Mary'ye onun yeni arabasını sürmesine izin verdi.
- Could you please drive a little faster?
- Lütfen biraz daha hızlı sürer misin?
- I asked him not to drive fast.
- Hızlı sürmemesini istedim.
- Can Tom drive?
- Tom sürebilir mi?
- We chose to drive.
- Biz sürmeyi seçtik.
- Does Tom drive a station wagon?
- Tom bir pikap sürebilir mi?
- Tom can get there in ten minutes if he drives fast.
- Eğer hızlı sürerse, Tom on dakikada oraya varabilir.
- I didn't want to drive.
- Arabayı ben sürmek istemedim.
- Tom drives slowly.
- Tom arabayı yavaş sürer.
- Do you think I should let Tom drive?
- Sence Tom'un sürmesine izin vermeli miyim?
- Check and adjust the brakes before you drive.
- Sürmeden önce frenleri kontrol edin ve ayarlayın.
- Mary drives faster than Tom.
- Mary, Tom'dan daha hızlı sürer.
- Tom didn't drive fast.
- Tom hızlı sürmedi.
- Please drive safely.
- Lütfen güvenli bir şekilde sür.
- Are you really going to let Tom drive?
- Gerçekten Tom'un sürmesine izin verecek misin?
- Why don't you drive?
- Neden sen sürmüyorsun?
- I drive fast.
- Hızlı sürerim.
- Tom drives more slowly than Mary.
- Tom, Mary'den daha yavaş sürüyor.
- It's two-hour drive from here to my uncle's house.
- Buradan amcamın evine arabayla gitmek iki saat sürer.
- Shut up and drive.
- Kapa çeneni ve sür.
- Would you like me to drive?
- Benim sürmemi ister misin?
- You'd better not let Tom drive.
- Tom'un sürmesine izin vermesen iyi olur.
- Dad, I'm taking the car out for a drive.
- Baba, sürmek için arabayı alıyorum.
- Who's going to drive?
- Kim sürecek?
- Chris didn't have a car to drive.
- Chris'in süreceği bir arabası yoktu.
- Drive slowly.
- Yavaş yavaş sür.
- You shouldn't drive so fast.
- Çok hızlı sürmemelisin.
- Drive faster.
- Daha hızlı sür.
- You drive like my grandmother.
- Büyükannem gibi sürüyorsun.
- I need you to drive.
- Senin sürmene ihtiyacım var.
- Get in and drive.
- Bin ve sür.
- Layla drives carefully.
- Leyla dikkatli bir biçimde araç sürüyor.
- It wasn't Tom's first time to drive a sports car.
- Tom ilk defa bir spor araba sürmüyordu.
- Tom usually drives too fast.
- Tom genelde çok hızlı sürer.
- Are you going to let Tom drive?
- Tom'un sürmesine izin verecek misin?
- Tom will let Mary drive.
- Tom, Mary'nin sürmesine izin verecek.
- Tom drives too fast.
- Tom çok hızlı sürer.
- I wanted to drive, but Tom wouldn't let me.
- Ben sürmek istedim ama Tom izin vermedi.
- I'd drive if Tom let me.
- Tom izin verse ben sürerdim.
- Many people drive over the speed limit on this road.
- Birçok kişi bu yolda hız sınırının üzerinde sürüyor.
- I'd have driven if Tom had let me.
- Tom izin verseydi ben sürerdim.
- Tom didn't have to drive that fast.
- Tom o kadar hızlı sürmek zorunda değildi.
- Are you sure you don't want to drive?
- Sürmek istemediğine emin misin?
- Tom always drives too fast.
- Tom her zaman çok hızlı sürer.
- I didn't think you were going to let Tom drive.
- Tom'un sürmesine izin vereceğini sanmıyordum.
- Please drive the car more slowly.
- Lütfen arabayı daha yavaş sür.
- Atuqtuaq's father drives a snowmobile.
- Atuqtuaq'ın babası bir kar aracı sürüyor.
- I'm not going to let Tom drive.
- Tom'un sürmesine izin vermeyeceğim.
- Tom drives a Ford.
- Tom bir Ford sürer.
- Can I drive it?
- Ben sürebilir miyim?
- I told Tom not to drive too fast.
- Tom'a çok hızlı sürmemesini söyledim.
- I didn't know you were going to let Tom drive.
- Tom'un sürmesine izin vereceğini bilmiyordum.
- I'm not allowed to drive anymore.
- Artık sürmeme izin verilmiyor.
- Tom didn't need to drive that fast.
- Tom'un o kadar hızlı sürmesine gerek yoktu.
- Please drive slower.
- Lütfen daha yavaş sür.
- Layla drives as if she owned the road.
- Leyla sanki yolun sahibiymiş gibi araç sürüyor.
- If Tom wants to drive, let him.
- Tom sürmek istiyorsa, bırak sürsün.
- Tom must have driven Mary's car last night.
- Dün gece Mary'nin arabasını Tom sürmüş olmalı.
- Perhaps you'd better drive.
- Belki de sen sürsen daha iyi olur.
- I always drive below the speed limit.
- Ben her zaman hız sınırının altında sürerim.
- Please let me drive your new Toyota, too.
- Lütfen yeni Toyotanı da sürmeme izin ver.
- Do you want me to drive?
- Arabayı benim sürmemi ister misin?
- Whatever you do, don't let Tom drive.
- Ne yaparsan yap, Tom'un sürmesine izin verme.
- Let me drive your new Toyota.
- Yeni Toyota'nı sürmeme izin ver.
- Don't drive so fast.
- O kadar hızlı sürme.
- I'm going to drive to a Japanese restaurant.
- Bir Japon restoranına doğru süreceğim.
- You should've let Tom drive.
- Tom'un sürmesine izin vermeliydin.
- Do you think Tom would let me drive?
- Sence Tom sürmeme izin verir mi?
- She bought him a car, but he didn't have a driver's license so he couldn't drive it anywhere.
- Ona bir araba aldı ama ehliyeti olmadığı için arabayı hiçbir yere süremedi.
- I already know how to drive.
- Nasıl süreceğimi zaten biliyorum.
- Tom wouldn't let Mary drive.
- Tom, Mary'nin sürmesine izin vermedi.
- Tom told Mary not to drive too fast.
- Tom Mary'ye çok hızlı sürmemesini söyledi.
- Tom wants to learn how to drive a tractor.
- Tom traktör sürmeyi öğrenmek istiyor.
- You drive too fast.
- Çok hızlı sürüyorsun.
- Many drivers drive slightly over the speed limit.
- Birçok sürücü hız sınırının biraz üzerinde sürer.
- Do you want to drive the tractor?
- Traktör sürmek ister misin?
- How fast can you legally drive on this road?
- Bu yolda yasal olarak ne kadar hızlı sürebilirsin?
- Tom allowed Mary to drive his new car.
- Tom, Mary'nin, yeni arabasını sürmesine izin verdi.
- He thinks it's safer to drive himself than to let me drive.
- Benim sürmeme izin vermektense kendisinin sürmesinin daha güvenli olduğunu düşünüyor.
- Tom didn't let me drive.
- Tom sürmeme izin vermedi.
- I can't drive a bus.
- Bir otobüsü süremem.
- Never drive faster than your guardian angel can fly.
- Asla koruyucu meleğinizin uçabileceğinden daha hızlı sürmeyin.
- Tom wouldn't let me drive.
- Tom benim sürmeme izin vermedi.
- Have you ever driven a van?
- Hiç bir karavan sürdün mü?
- Drive more slowly, or you'll get a ticket.
- Daha yavaş sür, yoksa ceza yersin.
- We chose to drive.
- Sürmeyi biz seçtik.
- I can't drive fast.
- Hızlı süremem.
- I wish that I hadn't let Tom drive.
- Keşke Tom'un sürmesine izin vermeseydim.
- Tom asked me if I would like to drive.
- Tom bana sürmek isteyip istemediğimi sordu.
- Tom should've let Mary drive.
- Tom, Mary'nin sürmesine izin vermeliydi.
- Tom drives a red pickup.
- Tom kırmızı bir pikap sürüyor.
- Can you drive the jeep?
- Cipi sürebilir misin?
- Did you drive a Mercedes in Germany?
- Almanya'da Mercedes sürdün mü?
- Layla let Sami drive.
- Layla, Sami'nin sürmesine izin verdi.
- Tom should let Mary drive.
- Tom, Mary'nin sürmesine izin vermeli.
- I never learned to drive.
- Ben asla araç sürmeyi öğrenmedim.
- I think you should drive.
- Bence sen sürmelisin.
- Never drive faster than your guardian angel can fly.
- Asla koruyucu meleğinin uçabileceğinden daha hızlı sürme.
- Drive more slowly, or you'll get a ticket.
- Daha yavaş sür yoksa ceza yersin.
- Tom is going to let Mary drive.
- Tom, Mary'nin sürmesine izin verecek.
- I can drive, if you like.
- İstersen ben sürebilirim.
- I'll let Tom drive.
- Tom'un sürmesine izin vereceğim.
- Tom always complains that Mary drives too fast.
- Tom her zaman Mary'nin çok hızlı sürdüğünden şikayet eder.
- Tom drives a Datsun.
- Tom bir Datsun sürüyor.
- Tom told Mary not to drive so fast.
- Tom Mary'ye hızlı sürmemesini söyledi.
- Tom wanted me to drive.
- Tom benim sürmemi istedi.
- Please don't let Tom drive.
- Lütfen Tom'un sürmesine izin verme.
- Should I drive on the way back?
- Giderken benim sürmem gerekiyor mu?
- In the future, cars will drive themselves.
- Gelecekte, arabalar kendi kendilerini sürecekler.
- I won't let Tom drive.
- Tom'un sürmesine izin vermeyeceğim.
- I thought you didn't know how to drive a forklift.
- Forklifti nasıl süreceğini bilmediğini sanıyordum.
- You drive way too fast.
- Çok çok hızlı sürüyorsun.
- Tom doesn't drive as fast as Mary does.
- Tom, Mary kadar hızlı sürmüyor.
- I could drive if you're tired.
- Yorgunsan ben sürebilirim.
- Tom usually drives slightly over the speed limit.
- Tom genellikle hız sınırının biraz üzerinde sürer.
- She drives an old Yugo.
- O, eski bir Yugo sürüyor.
- I like to drive.
- Ben araç sürmekten hoşlanırım.
- You didn't let Tom drive, did you?
- Tom'un sürmesine izin vermedin, değil mi?
- He drives an electric car.
- O bir elektrikli araba sürer.
- I wish I hadn't let Tom drive.
- Keşke Tom'un sürmesine izin vermeseydim.
Show More (267)
|
4 |
drive |
götürmek |
v. |
|
- Enlargement is a dynamic process which itself will drive forward the process of reform within the EU.
- Genişleme, kendisi de AB içindeki reform sürecini ileriye götürecek dinamik bir süreçtir.
- We want a strong Commission which drives the European integration process forward.
- Avrupa entegrasyon sürecini ileriye götürecek güçlü bir Komisyon istiyoruz.
- We are all in development mode and our commitment must be to drive our policy forward and faster.
- Hepimiz kalkınma modundayız ve taahhüdümüz politikamızı daha ileriye ve daha hızlı götürmek olmalıdır.
- Let me drive you.
- Seni götüreyim.
- You'll have to drive us there.
- Bizi oraya götürmen gerekecek.
- I didn't drive Tom home.
- Tom'u eve götürmedim.
- Tom was the one that drove Mary to the hospital.
- Mary'yi arabayla hastaneye götüren Tom'du.
- A sheep dog drives the flock to the pasture.
- Bir çoban köpeği sürüyü otlağa götürüyor.
- Tom drove us back home.
- Tom bizi eve geri götürdü.
- Tom drove the injured bicyclist to the hospital.
- Tom yaralı bisikletçiyi hastaneye götürdü.
- I'd be more than happy to drive you home.
- Seni eve götürmekten mutlu olurum.
- I drove Tom to school.
- Tom'u okula ben götürdüm.
- I drove Tom to Boston.
- Tom'u Boston'a götürdüm.
- I really appreciate your offer to drive me to the station.
- Beni istasyona götürme teklifiniz için gerçekten minnettarım.
- Sami drove Layla's body to the woods and buried it there.
- Sami, Layla'nın cesedini ormana götürdü ve oraya gömdü.
- He kindly drove me to the station.
- Beni nazikçe istasyona götürdü.
- Tom wondered who Mary had driven to the airport.
- Tom, Mary'nin havaalanına kimi götürdüğünü merak etti.
- A sheep dog drives the flock to the pasture.
- Bir çoban köpeği sürüyü çayıra götürür.
- Tom will drive Mary to the airport.
- Tom, Mary'yi araçla havaalanına götürecek.
- Sami drove his gang of thieves to Layla's home.
- Sami hırsız çetesini Layla'nın evine götürdü.
- Tom drove Mary to ballet practice.
- Tom, Mary'yi bale antrenmanına götürdü.
- Tom drove his children to soccer practice.
- Tom çocuklarını futbol antrenmanına götürdü.
- Fadil drove Layla over to her friend's house.
- Fadıl, Leyla'yı arkadaşının evine götürdü.
- Tom was the one who drove Mary to the hospital.
- Mary'yi arabayla hastaneye götüren Tom'du.
- He kindly drove me to the station.
- Beni kibarlık edip istasyona götürdü.
- I'll drive you home.
- Ben sizi eve götüreceğim.
- Could you drive Tom home?
- Tom'u eve götürür müsün?
- Will you drive me to the hospital?
- Beni hastaneye götürür müsün?
- Drive me to the store.
- Beni mağazaya götür.
- Sami drove Layla down there.
- Sami, Layla'yı oraya götürdü.
- I had Tom drive me to work.
- Beni işe Tom götürdü.
- I can't drive you to school today.
- Seni bugün okula götüremem.
- I'll drive Tom to school.
- Tom'u okula götüreceğim.
- I'll drive Tom to school.
- Tom'u okula ben götüreceğim.
- Tom drove Mary to the airport.
- Tom Mary'yi havaalanına götürdü.
- Are you willing to drive me to the station?
- Beni istasyona götürmek ister misin?
- Tom drove Mary to school.
- Tom Mary'yi okula götürdü.
- Can you drive me home?
- Beni eve götürebilir misin?
- Tom asked Mary to drive him to the airport.
- Tom Mary'den onu havaalanına götürmesini istedi.
- Tom will drive Mary to the airport.
- Tom, Mary'yi havaalanına götürecek.
- Tom drove his sons to the pool.
- Tom oğullarını havuza götürdü.
- Dan didn't even drive Linda home.
- Dan, Linda'yı arabayla eve götürmedi bile.
- Dan drove the train to a maintenance workshop.
- Dan treni bir bakım atölyesine götürdü.
- Tom drove his children to the pool.
- Tom çocuklarını havuza götürdü.
- Did you drive her home last night?
- Dün gece onu eve götürdün mü?
- Can you drive me to the station?
- Beni karakola götürebilir misin?
- Tom wanted Mary to drive him to the airport.
- Tom Mary'den onu havaalanına götürmesini istedi.
- Do you want me to drive you home?
- Seni eve götürmemi ister misin?
- Does Tom still want me to drive him to the airport?
- Tom hâlâ onu havaalanına götürmemi istiyor mu?
- Tom rented a car at the airport and drove it to Mary's house.
- Tom havaalanından bir araba kiraladı ve Mary'nin evine götürdü.
- I'll drive you back to your hotel.
- Seni oteline geri götüreceğim.
- Tom drove his kids to school.
- Tom çocuklarını okula götürdü.
- She drove a student to school.
- Bir öğrenciyi okula götürdü.
- Tom drove Mary's car to Boston.
- Tom, Mary'nin arabasını Boston'a götürdü.
- Tom wanted Mary to drive John to the library.
- Tom, Mary'den John'u kütüphaneye götürmesini istedi.
- Tom wanted Mary to drive John to the library.
- Tom Mary'nin John'u kütüphaneye götürmesini istedi.
- Ken drove Tom to the hospital.
- Ken, Tom'u hastaneye götürdü.
- I asked Tom to drive me home.
- Tom'un beni eve götürmesini istedim.
- Are you sure you don't want me to drive you home?
- Seni eve götürmemi istemediğinden emin misin?
- Ken drove Tom to the hospital.
- Ken, Tom'u arabayla hastaneye götürdü.
- Tom is driving the kids to school.
- Tom çocukları okula götürüyor.
- Tom was the one who drove Mary to the hospital.
- Mary'i hastaneye götüren Tom'du.
- It was Tom who drove us home last night.
- Dün gece bizi eve götüren Tom'du.
- Tom drove Mary's car to Boston.
- Tom Mary'nin arabasını Boston'a götürdü.
- Tom will drive you to the airport.
- Tom seni havaalanına götürecek.
- Layla drove Sami to the shopping mall.
- Leyla, Sami'yi alışveriş merkezine götürdü.
- It was nice of you to drive Tom to school.
- Tom'u okula götürmen güzeldi.
- Can you drive me to the airport?
- Beni havaalanına götürebilir misiniz?
- Tom drove Mary to work yesterday.
- Dün Mary'yi işe Tom götürdü.
- Tom drove his children to school.
- Tom çocuklarını okula götürürdü.
- Would you like me to drive you back to your hotel?
- Seni oteline geri götürmemi ister misin?
- Can you drive me to the station?
- Beni istasyona götürür müsün?
- Would you like for me to drive you to the store?
- Seni mağazaya götürmemi ister misin?
- Tom drove me to the airport.
- Tom beni havaalanına götürdü.
- Tom had his chauffeur drive him to the theater.
- Tom'u tiyatroya şoförü götürdü.
- Tom drove Mary to the train station.
- Tom Mary'yi tren istasyonuna götürdü.
- They drove us to the hospital.
- Bizi hastaneye götürdüler.
- Can you drive me to the airport tomorrow morning?
- Yarın sabah beni havaalanına götürebilir misin?
- Tom drove Mary to the hospital.
- Tom Mary'yi hastaneye götürdü.
- Sami and Layla drove Farid to a deserted farm.
- Sami ve Leyla, Ferit'i ıssız bir çiftliğe götürdüler.
- I'll drive Tom there myself.
- Tom'u oraya kendim götüreceğim.
- I'll drive you home.
- Ben seni eve götüreceğim.
- Does Tom want me to drive him to the airport?
- Tom onu havaalanına götürmemi ister mi?
- I will drive you to Brindisi.
- Seni Brindisi'ye götüreceğim.
- Tom wondered who Mary had driven to the airport.
- Tom Mary'nin havaalanına kimi götürdüğünü merak etti.
- I should drive you home.
- Seni eve götürmeliyim.
- Could I ask you to drive him to the hospital?
- Onu hastaneye götürmenizi rica edebilir miyim?
- I can't drive Tom to school today.
- Bugün Tom'u okula götüremem.
- Could I ask you to drive him to the hospital?
- Onu hastaneye götürmenizi isteyebilir miyim?
- I'm usually the one who drives the children to school.
- Ben genellikle çocukları arabayla okula götüren kişiyim.
- Sami drove Layla to the station.
- Sami, Layla'yı karakola götürdü.
- Tom will drive you home.
- Tom seni eve götürecek.
- Where did you drive them?
- Onları nereye götürdün?
- If you've been drinking, perhaps your spouse can drive you home.
- Eğer içiyorsan, belki eşin seni eve götürebilir.
- Tom asked Mary to drive John to the airport.
- Tom Mary'den John'u havaalanına götürmesini istedi.
- He refused my offer to drive him home.
- Onu eve götürme teklifimi reddetti.
- Tom wouldn't let me call an ambulance so I drove him to the hospital myself.
- Tom ambulans çağırmama izin vermedi, ben de onu hastaneye kendim götürdüm.
- Tom drives his children to school every day.
- Tom, çocuklarını her gün okula götürüyor.
- Tom drove Mary to work yesterday.
- Tom Mary'yi dün işe götürdü.
- Thanks for driving me home.
- Beni eve götürdüğün için teşekkürler.
- You should've let me drive you home last night.
- Dün gece seni eve götürmeme izin vermeliydin.
- Tom drove his family to the beach and they spent all day swimming.
- Tom ailesini sahile götürdü ve bütün günü yüzerek geçirdiler.
- Can you drive me to school?
- Beni okula götürür müsünüz?
- Does Tom still want me to drive him to the airport?
- Tom hala onu havaalanına götürmemi istiyor mu?
- Tom offered to drive Mary home.
- Tom Mary'ye eve götürmeyi önerdi.
- I asked Tom to drive me to the train station.
- Tom'dan beni tren istasyonuna götürmesini istedim.
- Tom drove Mary to the train station.
- Tom Mary'i tren istasyonuna götürdü.
- Tom told me that he'd drive Mary to the airport.
- Tom bana Mary'yi havaalanına götüreceğini söyledi.
- Do you still want me to drive you to the airport?
- Hâlâ seni havaalanına götürmemi istiyor musun?
- I'll drive you to school.
- Seni arabayla okula götüreceğim.
- Layla drove Sami to the shopping mall.
- Layla Sami'yi alışveriş merkezine götürdü.
- Tom drives his children to school every day.
- Tom çocuklarını her gün okula götürür.
- Can you drive me to the airport?
- Beni havaalanına götürebilir misin?
- Tom will drive us.
- Tom bizi götürecek.
- A cowboy is driving cattle to the pasture.
- Bir kovboy sığırları otlağa götürüyor.
- Tom was the one that drove Mary to the hospital.
- Mary'i hastaneye götüren Tom'du.
- I wanted Tom to drive me to school.
- Tom'un beni okula götürmesini istedim.
- Tom drove the children to the pool.
- Tom çocukları havuza götürdü.
- We'll drive Tom home.
- Tom'u eve götüreceğiz.
- Does Tom want me to drive him to the airport?
- Tom onu havaalanına götürmemi istiyor mu?
- Tom had his chauffeur drive Mary to the airport.
- Tom, Mary'yi havaalanına şoförüyle götürdü.
- Tom wouldn't let me call an ambulance so I drove him to the hospital myself.
- Tom bir ambulans çağırmama izin vermedi bu yüzden onu hastaneye kendim götürdüm.
- I asked Tom to drive Mary home.
- Tom'dan Mary’yi eve götürmesini istedim.
- We drove up to Boston.
- Boston'a kadar götürdük.
- Tom will drive you to your place.
- Tom seni evine götürecek.
- Could you please drive me home?
- Beni eve götürür müsün, lütfen?
- I'll drive you home.
- Seni eve götüreceğim.
- Tom didn't offer to drive Mary home.
- Tom Mary'yi eve götürmeyi teklif etmedi.
- I'll drive you to the new store.
- Seni yeni mağazaya götüreceğim.
- I think Tom will drive me to the airport.
- Tom'un beni havaalanına götüreceğini düşünüyorum.
- I think Tom will drive me to the airport.
- Bence Tom beni havaalanına götürecek.
- Would you like me to drive you back to your hotel?
- Sizi otelinize geri götürmemi ister misiniz?
- Tom stole a car in Boston and drove it to Chicago.
- Tom Boston'dan bir araba çaldı ve onu Şikago'ya götürdü.
- Tom drove Mary to the mall.
- Tom Mary'yi alışveriş merkezine götürdü.
- Shall I drive you home?
- Seni eve götüreyim mi?
- Tom drove me home.
- Tom beni eve götürdü.
- Tom drove Mary to the hospital.
- Tom Mary'i hastaneye götürdü.
- I want you to drive to Boston.
- Seni Boston'a götürmek istiyorum.
- Tom drove Mary over to John's house.
- Tom, Mary'yi John'un evine götürdü.
- Tom drives Mary to school.
- Tom, Mary'yi okula götürüyor.
- My teacher drove me home.
- Öğretmenim beni arabayla eve götürdü.
- Tom drove me to the station.
- Tom beni istasyona götürdü.
- Tom drove the boys to the pool.
- Tom çocukları havuza götürdü.
- She drove a student to school.
- O bir öğrenciyi okula götürdü.
- Can we drive you home?
- Seni eve götürebilir miyiz?
- Tom wanted Mary to drive him to the airport.
- Tom, Mary'nin onu havaalanına götürmesini istedi.
- Who wants to drive me to Ambar?
- Kim beni Ambar'a götürmek ister?
- I'll drive Tom home.
- Tom'u eve götüreceğim.
- Will you drive me home?
- Beni eve götürecek misin?
- Tom drove the boys to the pool.
- Tom oğlanları havuza götürdü.
- Tom refused Mary's offer to drive him home.
- Tom Mary'nin kendisini eve götürme teklifini reddetti.
- Tom drove Mary to Boston.
- Tom, Mary'i Boston'a götürdü.
- Dan drove Linda to her neighborhood.
- Dan, Linda'yı mahallesine götürdü.
- They drove us to the hospital.
- Bizi araçla hastaneye götürdüler.
- Tom drove Mary to the station.
- Tom Mary'yi istasyona götürdü.
- My friends were so boozed up that I had to drive them home.
- Arkadaşlarım o kadar sarhoştu ki onları eve arabayla ben götürmek zorunda kaldım.
Show More (153)
|
5 |
drive |
(arabayla) gitmek |
v. |
|
- The night Seth was killed, he was headed to deliver a flash drive.
- Seth'in öldürüldüğü gece, bir flash bellek teslim etmeye gidiyordu.
- Tom didn't have time to walk there, so he drove.
- Tom'un oraya yürümek için zamanı yoktu, bu yüzden arabayla gitti.
- This car can drive on par with that one there.
- Bu araba şuradakiyle aynı hızda gidebilir.
- Tom may drive to Boston.
- Tom Boston'a gidebilir.
- I had to drive home because Tom was drunk.
- Tom sarhoş olduğu için eve arabayla gitmek zorunda kaldım.
- One of us will have to drive over and see Tom tomorrow.
- Yarın birimiz gitmek ve Tom'u görmek zorundayız.
- I had to drive myself to the hospital.
- Hastaneye kendim gitmek zorunda kaldım.
- I drove to school.
- Okula arabayla gittim.
- You had just enough time to drive to Boston and commit the murder.
- Araçla Boston'a gitmek ve cinayeti işlemek için yeterli zamanın vardı.
- I drive everywhere.
- Her yere giderim.
- We drive everywhere.
- Her yere arabayla gideriz.
- Tom won't drive to Boston.
- Tom Boston'a gitmeyecek.
- He drove to the mosque to pray.
- Namaz kılmak için arabayla camiye gitti.
- Dan drove to the river.
- Dan arabayla nehre gitti.
- It took me five hours to drive there.
- Oraya arabayla gitmek beş saatimi aldı.
- Tom drives to school.
- Tom okula gidiyor.
- Tom won't drive to Boston.
- Tom araçla Boston'a gitmeyecek.
- I want you to drive to Boston.
- Boston'a gitmeni istiyorum.
- Tom wouldn't drive to Boston.
- Tom Boston'a gitmezdi.
- We drove to Boston last month.
- Geçen ay arabayla Boston'a gittik.
- Will Tom drive to Boston by himself?
- Tom Boston'a tek başına mı gidecek?
- Let's drive into the city.
- Şehre gidelim.
- I want to drive to his house in my car.
- Onun evine kendi arabamla gitmek istiyorum.
- Let's drive to the lake.
- Göle arabayla gidelim.
- I might drive to Boston.
- Boston'a gidebilirim.
- I can't drink because I have to drive home.
- Alkol alamam, çünkü eve arabamla gitmek zorundayım.
- Sami started driving to the dorms.
- Sami yurtlara arabayla gitmeye başladı.
- I will drive to Paris tomorrow.
- Yarın arabayla Paris'e gideceğim.
- You could drive home by yourself.
- Eve tek başına gidebilirsin.
- Tom didn't have time to walk there, so he drove.
- Tom'un oraya yürüyecek vakti yoktu, o yüzden arabayla gitti.
- Tom, with whom I often drive to work, is a salesman.
- İşe sık sık birlikte gittiğim Tom bir satış elemanı.
- We could drive to Boston for the weekend.
- Hafta sonu için Boston'a gidebiliriz.
- I drive to Tokyo every day.
- Her gün Tokyo'ya gidiyorum.
- I drive to school.
- Okula arabayla giderim.
- Did Tom drive himself home?
- Tom eve arabayla kendi mi gitti?
- It took me three hours to drive to Boston.
- Boston'a gitmek üç saatimi aldı.
- I drive everywhere.
- Her yere arabayla giderim.
- I will drive to Paris tomorrow.
- Yarın Paris'e gideceğim.
- Tom doesn't think Mary should drive home since she's been drinking.
- Tom, Mary'nin içkili olduğu için eve arabayla gitmemesi gerektiğini düşünüyor.
- Tom plans to drive from Boston to Chicago.
- Tom Boston'dan Chicago'ya arabayla gitmeyi planlıyor.
- I'm planning to drive to Boston next weekend.
- Önümüzdeki hafta sonu arabayla Boston'a gitmeyi planlıyorum.
- Be careful not to drive the wrong way on a one-way street.
- Tek yönlü bir yolda yanlış yöne gitmemeye dikkat edin.
- Sami got in his car but he didn't drive off.
- Sami arabasına bindi ama gitmedi.
- I can drive to Boston and back on one tank of gas.
- Bir depo benzinle Boston'a gidip gelebilirim.
- Tom might drive to Boston with Mary.
- Tom, Mary ile Boston'a gidebilir.
- I drive to school.
- Okula arabayla gidiyorum.
- Let's drive as far as the sea.
- Hadi denize kadar arabayla gidelim.
- Try to drive there on your own.
- Oraya kendi başına gitmeyi dene.
- It is a four-hour drive from New York to Boston.
- New York'tan Boston'a arabayla dört saatte gidilir.
- We drove up to Boston.
- Arabayla Boston'a gittik.
- I won't drive to Boston by myself.
- Boston'a tek başıma gitmeyeceğim.
- I drove to the mall with Tom.
- Tom'la birlikte arabayla alışveriş merkezine gittim.
- It took me five hours to drive there.
- Oraya gitmek beş saatimi aldı.
- Shall we walk or drive?
- Yürüyelim mi yoksa arabayla mı gidelim?
- I drive to Tokyo every day.
- Araçla her gün Tokyo'ya giderim.
- We'll arrive in three hours if we drive.
- Arabayla gidersek üç saatte varırız.
- You had just enough time to drive to Boston and commit the murder.
- Boston'a gidip cinayeti işlemek için yeterli zamanınız vardı.
- Tom chose not to drive home.
- Tom eve arabayla gitmemeyi seçti.
- No matter which road you follow, the drive to town won't take you more than twenty minutes.
- Hangi yolu izlersen izle, şehre gidiş yirmi dakikadan fazla zamanını almaz.
- I never drive anywhere.
- Hiçbir yere arabayla gitmem.
- Tom might drive to Boston.
- Tom Boston'a arabayla gidebilir.
- No matter how fast you drive, you won't get there on time.
- Ne kadar hızlı gidersen git, oraya zamanında varamazsın.
- Tom drove to the store and bought three cans of insect spray.
- Tom arabayla mağazaya gitti ve üç kutu böcek spreyi satın aldı.
- You drive to work, don't you?
- İşe arabanla gidiyorsun, değil mi?
- I can't drive myself home.
- Eve kendim gidemem.
- Tom is too drunk to drive home.
- Tom eve arabayla gidemeyecek kadar sarhoş.
- Sami drove to the mosque.
- Sami arabayla camiye gitti.
- We drove to Hakone last Sunday.
- Geçen Pazar, arabayla Hakone'ye gittik.
- I'll drive to Detroit.
- Detroit'e gideceğim.
- Tom drove to the hotel.
- Tom arabayla otele gitti.
- They will drive to London.
- Londra'ya gidecekler.
- I want to drive to his house in my car.
- Arabamla onun evine gitmek istiyorum.
- Since Tom can't drive me, I'm going to take a bus to the airport.
- Tom beni götüremediği için havaalanına giden bir otobüse bineceğim.
- Do you drive to work?
- İşe arabayla mı gidiyorsun?
- Tom drove to the store and bought three cans of insect spray.
- Tom arabayla markete gitti ve üç kutu böcek spreyi aldı.
- Tom drove to the supermarket.
- Tom arabayla süpermarkete gitti.
- Tom drove into the town.
- Tom arabayla kasabaya gitti.
- He drove to school.
- Okula arabayla gitti.
- I usually drive myself to work.
- Ben genellikle işe kendim giderim.
- You mustn't drive on the right.
- Sağdan gitmemelisin.
- Tom drove to school.
- Tom arabayla okula gitti.
- When will we drive home?
- Eve ne zaman gideceğiz?
- Tom told me to drive to Boston.
- Tom bana Boston'a gitmemi söyledi.
- I'm driving to Paris tomorrow.
- Yarın arabayla Paris'e gidiyorum.
- I'm planning to drive to Boston next weekend.
- Önümüzdeki hafta sonu Boston'a gitmeyi planlıyorum.
- I drove to the mosque.
- Arabayla camiye gittim.
- Tom might drive to Boston.
- Tom Boston'a gidebilir.
- He drove down to the hotel.
- Arabayla otele gitti.
- Try to drive there on your own.
- Oraya kendi başınıza gitmeye çalışın.
- I usually drive myself to work.
- Genelde işe kendim giderim.
- Let's drive to Vegas.
- Vegas'a gidelim.
- Let's drive to the lake.
- Hadi göle gidelim.
- Let's drive into the city.
- Hadi şehre gidelim.
- You could drive home by yourself.
- Eve arabayla tek başına gidebilirsin.
- Tom drives by Mary's house on his way to work.
- Tom işe giderken Mary'nin evinin önünden geçiyor.
- Self-driving cars drive themselves.
- Kendi kendine giden arabalar kendileri götürürler.
- In Britain you drive on the left.
- İngiltere'de soldan gidersiniz.
Show More (94)
|
6 |
drive |
kullanma |
n. |
|
- It is worth examining more closely the question of who drives these vehicles.
- Bu araçları kimin kullandığı sorusu daha yakından incelenmeye değer.
- All bank holidays that are already subject to a driving ban can simply remain intact.
- Halihazırda araç kullanma yasağına tabi olan tüm resmi tatiller olduğu gibi kalabilir.
- In principle, driving bans, in whatever form, constitute an infringement of this freedom.
- Prensip olarak, her ne şekilde olursa olsun, araç kullanma yasakları bu özgürlüğün ihlali anlamına gelmektedir.
- Find the disk or USB flash drive and use the following steps to reset the local account password.
- Diski veya USB flash sürücüyü bulun ve yerel hesap parolasını sıfırlamak için aşağıdaki adımları kullanın.
- Lexar's new USB 3.0 flash drive uses your fingerprint to keep your photos safe.
- Lexar'ın yeni USB 3.0 flash sürücüsü fotoğraflarınızı güvende tutmak için parmak izinizi kullanır.
- The USB flash drive must use the FAT32 file system.
- USB flash sürücü FAT32 dosya sistemini kullanmalıdır.
- What method does the USB flash drive and SSD use to store data?
- USB flash sürücü ve SSD veri depolamak için hangi yöntemi kullanıyor?
- I drive a BMW.
- Ben bir BMW kullanıyorum.
- I used to drive a BMW.
- Eskiden BMW kullanırdım.
- Tom let Mary drive his new car.
- Tom yeni arabasını Mary'nin kullanmasına izin verdi.
- Tom gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving.
- Tom, alkollü araç kullanma suçunu kabul ettikten sonra belediye başkanlığı adaylığından vazgeçti.
- Tom drives fast.
- Tom arabayı hızlı kullanır.
- Tom pleaded guilty to drunken driving and his driver's license was suspended for six months.
- Tom alkollü araç kullanma suçunu kabul etmiş ve ehliyetine altı ay süreyle el konulmuştur.
- Can you drive a stick shift?
- Düz vites kullanabilir misin?
- Tom drives a garbage truck.
- Tom çöp kamyonu kullanıyor.
- Do you know how to drive a forklift?
- Forklift kullanmayı biliyor musun?
- She drives an old Yugo.
- Eski bir Yugo kullanıyor.
- He gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving.
- Alkollü araç kullanma suçunu kabul ettikten sonra belediye başkanlığı adaylığında çekildi.
- Who's going to drive?
- Arabayı kim kullanacak?
- Do you often drive your car to work?
- İşe giderken arabanı sık sık kullanır mısın?
- He drives roughly.
- Arabayı sert kullanıyor.
- Tom used to drive a bus.
- Tom eskiden otobüs kullanırdı.
- Tom drives a tow truck.
- Tom çekici kullanıyor.
- My dad used to drive a Beetle.
- Benim babam da Beetle kullanırdı.
- The elderly couple drive a brand new sedan.
- Yaşlı çift yepyeni bir sedan kullanıyor.
- Tom drives a Toyota.
- Tom Toyota kullanıyor.
- He drives an old Yugo.
- O eski bir Yugo kullanıyor.
- Tom drives a minivan.
- Tom bir minivan kullanıyor.
- Next time, I'll drive.
- Bir dahaki sefere ben kullanırım.
- Tom drives a tow truck.
- Tom bir çekici kullanıyor.
- He drives a pink Cadillac.
- Pembe bir Cadillac kullanıyor.
- Please let me drive your new Toyota.
- Lütfen yeni Toyota'nı kullanmama izin ver.
- Who'll drive?
- Kim kullanacak?
- The thieves tried to steal the woman's car, but they couldn't because they didn't know how to drive a manual.
- Hırsızlar kadının arabasını çalmaya çalıştılar, ama yapamadılar çünkü düz vites kullanmayı bilmiyorlardı.
- Do you drive a hybrid car?
- Hibrit araba mı kullanıyorsun?
- He drives a light truck.
- O bir kamyonet kullanıyor.
- Mary drives a minivan.
- Mary bir minivan kullanıyor.
- I thought you didn't know how to drive a forklift.
- Forklift kullanmayı bilmediğini sanıyordum.
- She drives a BMW.
- BMW kullanıyor.
- I used to drive a BMW.
- Eskiden bir BMW kullanırdım.
- I can drive, if you like.
- İstersen arabayı ben kullanabilirim.
- Tom drives a BMW.
- Tom BMW kullanıyor.
- The thieves tried to steal the woman's car, but they couldn't because they didn't know how to drive a manual.
- Hırsızlar kadının arabasını çalmak istedi fakat beceremediler çünkü düz vites kullanmasını bilmiyorlardı.
- Tom can drive the car competently.
- Tom arabayı ustalıkla kullanabiliyor.
- He drives as carefully as you do.
- O da sizin kadar dikkatli kullanıyor.
- You'd better let me drive.
- Benim kullanmama izin versen iyi olur.
- I drive a BMW.
- Ben BMW kullanıyorum.
- Tom drives an orange Lamborghini.
- Tom turuncu bir Lamborghini kullanıyor.
- Tom doesn't let anyone drive his car.
- Tom arabasını kimseye kullandırmaz.
- He drives a breakdown lorry.
- Bir arıza kamyonu kullanıyor.
- Tom will drive.
- Tom kullanacak.
- Do you know how to drive this thing?
- Bu şeyi nasıl kullanacağını biliyor musun?
- Tom drives a Japanese car, doesn't he?
- Tom bir Japon otomobili kullanıyor, değil mi?
- I drive a hybrid.
- Hibrit kullanıyorum.
- Tom drives a black pick-up truck.
- Tom siyah bir kamyonet kullanıyor.
- Can you drive a manual transmission?
- Düz vites kullanabilir misin?
- Tom drives a red Camaro.
- Tom kırmızı bir Camaro kullanıyor.
- Does Tom drive a station wagon?
- Tom bir steyşın vagon kullanıyor mu?
- Tom wants to learn how to drive a tractor.
- Tom bir traktör kullanmayı öğrenmek istiyor.
- How fast do you usually drive?
- Genelde ne kadar hızlı kullanırsınız?
- Tom can't drive a bus.
- Tom otobüs kullanamaz.
- Tom drives a big sedan.
- Tom büyük bir sedan kullanıyor.
- Tom knows how to drive a truck.
- Tom bir kamyonu nasıl kullanacağını biliyor.
- Tom drives a light truck.
- Tom bir kamyonet kullanıyor.
- Tom drives fast.
- Tom hızlı kullanır.
- Tom drives a Datsun.
- Tom bir Datsun kullanıyor.
- He drives a pickup truck.
- O bir pikap kullanıyor.
- Tom drives a black Mustang.
- Tom siyah bir Mustang kullanıyor.
- Would you mind if I drive?
- Ben kullansam sorun olur mu?
- Do you drive a hybrid car?
- Hibrid bir araba mı kullanıyorsunuz?
- Did you drive a Mercedes in Germany?
- Almanya'da Mercedes kullandın mı?
- Do you drive a manual or automatic?
- Manuel mi yoksa otomatik mi kullanıyorsun?
- He drives a tow truck.
- Çekici kullanıyor.
- Tom can drive almost any kind of vehicle.
- Tom neredeyse her türlü aracı kullanabilir.
- Tom thought Mary already knew how to drive a car.
- Tom, Mary'nin arabayı nasıl kullanacağını zaten bildiğini düşünüyordu.
- I usually drive myself.
- Genelde kendim kullanırım.
- He always drives his car too fast.
- Arabasını hep çok hızlı kullanır.
- Tom drives a truck and his wife drives a station wagon.
- Tom bir kamyonet, karısı ise bir steyşın vagon kullanıyor.
- Tom has a car, but he doesn't drive it very often.
- Tom'un bir arabası var ama çok sık kullanmıyor.
- Tom drives a pickup truck.
- Tom bir kamyonet kullanıyor.
- Tom says he wants to learn how to drive a truck.
- Tom, bir kamyonu nasıl kullanacağını öğrenmek istediğini söylüyor.
- He drives a Ferrari.
- Ferrari kullanıyor.
- Can you drive manual?
- Manuel kullanabilir misin?
- Tom drives the automobile.
- Otomobili Tom kullanıyor.
- Tom drives an SUV.
- Tom bir SUV kullanıyor.
- He drives a pickup truck.
- O bir kamyonet kullanıyor.
- Tom drives a taxi.
- Tom taksi kullanıyor.
- We'll drive.
- Biz kullanacağız.
- Their job is to drive the limousines.
- Onların işi limuzin kullanmaktır.
- Tom is sure Mary didn't know how to drive a car.
- Tom Mary'nin bir arabayı nasıl kullanacağını bilmediğinden emin.
- He can drive almost any kind of vehicle.
- Neredeyse her türlü aracı kullanabilir.
- I'm going to drive myself.
- Arabayı kendim kullanacağım.
- Tom's criminal record consists of only two drunken driving citations.
- Tom'un sabıka kaydında sadece iki alkollü araç kullanma cezası bulunmaktadır.
- Tom drives a black sedan.
- Tom siyah bir sedan kullanıyor.
- Please let me drive your new Toyota, too.
- Lütfen ben de senin yeni Toyota'nı kullanayım.
- Tom pleaded not guilty to charges of drunken driving and reckless driving.
- Tom alkollü araç kullanma ve dikkatsiz araç kullanma suçlamalarını kabul etmemiştir.
Show More (93)
|
7 |
drive |
kullanmak |
v. |
|
- Why is that drug addict driving a school bus?
- Niye bu keş okul servisi kullanıyor?
- Tom doesn't like driving.
- Tom araç kullanmaktan hoşlanmıyor.
- Tom was driving the car.
- Arabayı Tom kullanıyordu.
- That's a nice car you're driving.
- Kullandığın araba güzelmiş.
- My wife is afraid to drive my new car.
- Karım yeni arabamı kullanmaya korkuyor.
- Sami drove a sports car.
- Sami bir spor araba kullanıyordu.
- I've been driving this car for three years.
- Bu arabayı üç yıldır kullanıyorum.
- Does Tom still drive a station wagon?
- Tom hala steyşın araba kullanıyor mu?
- He has a history of arrests for drunken driving.
- Alkollü araç kullanmaktan tutuklanmış.
- He was charged with drunken driving after he was involved in a car accident.
- Karıştığı trafik kazasının ardından alkollü araç kullanmaktan yargılandı.
- Tom has at least one conviction for drunken driving.
- Tom'un alkollü araç kullanmaktan en az bir mahkumiyeti var.
- Tom said Mary was driving the car.
- Tom arabayı Mary'nin kullandığını söyledi.
- Tom is driving a Toyota.
- Tom Toyota kullanıyor.
- I hope Tom isn't driving.
- Umarım Tom kullanmıyordur.
- Sami drove for hours.
- Sami saatlerce araç kullandı.
- He drove his sports car at full speed.
- Spor arabasını son sürat kullandı.
- Tom allowed Mary to drive his new car.
- Tom, Mary'nin yeni arabasını kullanmasına izin verdi.
- Layla drove a black sedan.
- Layla siyah bir sedan kullanıyordu.
- We need to find out who drove that car.
- O arabayı kimin kullandığını bulmalıyız.
- Tom was charged with drunken driving after he was involved in a car accident in Boston.
- Tom, Boston'da bir trafik kazasına karıştıktan sonra alkollü araç kullanmakla suçlandı.
- You shouldn't talk to a bus driver while he's driving.
- Bir otobüs şoförü araç kullanırken onunla konuşmamalısın.
- He has at least one conviction for drunken driving.
- Alkollü araç kullanmaktan en az bir mahkumiyeti var.
- I drove a van.
- Bir minibüs kullandım.
- The policeman arrested him for drunken driving.
- Polis, alkollü araç kullanmaktan onu tutukladı.
- It wasn't Tom's first time to drive a sports car.
- Tom'un ilk kez spor araba kullanışı değildi.
- The policeman is driving the car.
- Arabayı polis kullanıyor.
- Tom drives a red sports car.
- Tom kırmızı bir spor araba kullanıyor.
- Both Tom and Mary drive sports cars.
- Hem Tom hem de Mary spor araba kullanıyor.
- This isn't my first time to drive a sports car.
- Bu benim ilk spor araba kullanışım değil.
- Did you happen to see who was driving that car?
- O arabayı kimin kullandığını gördün mü?
- I found out that Tom now has three citations for drunken driving.
- Tom'un alkollü araç kullanmaktan üç kez ceza aldığını öğrendim.
- Tom is the one who usually does the driving.
- Arabayı genelde Tom kullanır.
- The sniper is driving a white van.
- Keskin nişancı beyaz bir minibüs kullanıyor.
- The only car Tom has ever driven is his father's.
- Tom'un kullandığı tek araba babasınınkiydi.
- The sniper is driving a white van.
- Keskin nişancı beyaz bir minibüsü kullanıyor.
- Sami drove a Porsche and Layla a Jaguar.
- Sami Porsche, Layla ise Jaguar kullanıyordu.
- She drove a van.
- Minibüs kullanıyordu.
- Does Tom still drive a station wagon?
- Tom hâlâ steyşın araba kullanıyor mu?
- Er, I can only drive cars with an automatic transmission.
- Ben sadece otomatik vitesli araba kullanabiliyorum.
- Tom thought the car Mary was driving wasn't safe.
- Tom, Mary'nin kullandığı arabanın güvenli olmadığını düşündü.
- To tell the truth, I drove my father's car without his permission.
- Doğruyu söylemek gerekirse, babamın arabasını onun izni olmadan kullandım.
- The car he's driving is not his.
- Kullandığı araba onun değil.
- Tom drives a sports car, doesn't he?
- Tom bir spor araba kullanıyor, değil mi?
- He has a history of arrests for drunken driving.
- Alkollü araç kullanmaktan tutuklanma geçmişi var.
- Before this car, I drove a Nissan.
- Bu arabadan önce Nissan kullanıyordum.
- I hate driving when it's foggy.
- Sisli havada araç kullanmaktan hiç hoşlanmıyorum.
- Sami drove a Porsche and Layla a Jaguar.
- Sami bir Porsche ve Leyla ise bir Jaguar kullanıyordu.
- Would you mind driving for a while?
- Bir süreliğine arabayı sen kullanabilir misin?
- We both drive sports cars.
- İkimiz de spor araba kullanıyoruz.
- He pleaded guilty to drunken driving and his driver's license was suspended for six months.
- Alkollü araç kullanmaktan suçlu bulunup ehliyetine altı ay süreyle el konuldu.
- He pleaded guilty to drunken driving and his driver's license was suspended for six months.
- Alkollü araç kullanmaktan suçlu bulundu ve ehliyetine altı ay süreyle el konuldu.
- Tom was driving the bus.
- Tom otobüsü kullanıyordu.
- His criminal record consists of only two drunken driving citations.
- Sabıka kaydında yalnızca iki kez alkollü araç kullanmaktan vukuatı var.
- You're driving like an idiot.
- Aptal gibi kullanıyorsun.
- He was charged with drunken driving after he was involved in a car accident.
- Bir araba kazasına karıştıktan sonra alkollü araç kullanmakla suçlandı.
- She drove a van.
- O bir van kullanıyordu.
- Tom must've driven Mary's car last night.
- Dün gece Mary'nin arabasını Tom kullanmış olmalı.
- Texting while driving is very dangerous.
- Araç kullanırken mesajlaşmak çok tehlikelidir.
- I've never driven a sports car before.
- Daha önce hiç bir spor araba kullanmadım.
- What was Tom driving?
- Tom ne kullanıyordu?
- Layla drove a black sedan.
- Leyla siyah bir sedan kullandı.
- He was driving the car at full speed.
- Arabayı son sürat kullanıyordu.
- The policeman arrested him for drunken driving.
- Polis onu alkollü araç kullandığı için tutukladı.
- He has at least one conviction for drunken driving.
- Alkollü araç kullanmaktan en az bir kez hüküm giymiş.
- Dan said Linda was driving the car.
- Dan arabayı Linda'nın kullandığını söyledi.
- When was the last time you drove Tom's car?
- Tom'un arabasını en son ne zaman kullandın?
- Tom agrees that Mary should do most of the driving on their upcoming trip.
- Tom, yapacakları yolculukta arabayı Mary'nin kullanması gerektiğini kabul etti.
- Tom drives a four-wheel drive van.
- Tom dört çeker bir minibüs kullanıyor.
- I hope Tom won't be the one driving.
- Umarım arabayı Tom kullanmaz.
- I assume Tom did all the driving.
- Arabayı Tom'un kullandığını varsayıyorum.
- She drove the car.
- Arabayı o kullandı.
Show More (68)
|
8 |
drive |
araç kullanmak |
v. |
|
- I want my fellowmen to drive on safe tyres, above all.
- Ben her şeyden önce yurttaşlarımın güvenli lastiklerle araç kullanmalarını istiyorum.
- Anyone who drives when drunk loses his driving licence immediately.
- Sarhoşken araç kullanan herkes ehliyetini derhal kaybeder.
- Those who work in the transport sector, that is, those who drive vehicles, have to be better trained.
- Ulaşım sektöründe çalışanlar, yani araç kullananlar daha iyi eğitilmelidir.
- Is it dangerous to drive these vehicles?
- Bu araçları kullanmak tehlikeli mi?
- You are allowed to drive, no one is stopping you from doing so, and no measures are taken.
- Araç kullanmanıza izin veriliyor, kimse bunu yapmanıza engel olmuyor ve hiçbir önlem alınmıyor.
- This is relevant not only to professional drivers but to all of us who drive on European roads.
- Bu sadece profesyonel sürücüler için değil, Avrupa yollarında araç kullanan hepimiz için geçerlidir.
- People drive super fast and do not always adhere to traffic laws.
- İnsanlar çok hızlı araç kullanıyor ve her zaman trafik kurallarına uymuyorlar.
- You cannot drive because you have drank.
- İçki içtiğin için araç kullanamazsın.
- Tom is too drunk to drive.
- Tom araç kullanamayacak derecede sarhoş.
- I don't drive.
- Ben araç kullanmıyorum.
- I drive fast.
- Hızlı araç kullanıyorum.
- I can't drive long distances.
- Uzun mesafe araç kullanamam.
- He learnt how to drive in Ireland.
- İrlanda'da araç kullanmayı öğrendi.
- Tom usually drives about 10 kph over the speed limit.
- Tom genellikle hız sınırının yaklaşık 10 km üzerinde araç kullanır.
- I can't drive like this.
- Bu şekilde araç kullanamam.
- Tom usually drives slightly over the speed limit.
- Tom genellikle hız limitinin biraz üzerinde araç kullanır.
- Please don't drive so fast.
- Lütfen bu kadar hızlı araç kullanmayın.
- My parents don't let me drive very often.
- Ailem çok sık araç kullanmama izin vermez.
- How fast can you legally drive on this road?
- Bu yolda yasal olarak ne kadar hızla araç kullanabilirsin?
- If you have to drive, you must not drink.
- Araç kullanmak zorundaysan içki içmemelisin.
- She drives very fast.
- O çok hızlı araç kullanır.
- I can't drive like this.
- Bu hâlde araç kullanamam.
- Layla drives carefully.
- Leyla dikkatle araç kullanıyor.
- Father doesn't allow me to drive.
- Babam araç kullanmama izin vermiyor.
- My grandfather doesn't drive anymore.
- Dedem artık araç kullanmıyor.
- I'm not letting Tom drive.
- Tom'un araç kullanmasına izin vermiyorum.
- My parents don't let me drive very often.
- Ailem araç kullanmama çok sık izin vermez.
- Tom didn't need to drive.
- Tom'un araç kullanmasına gerek yoktu.
- How fast can you drive on this road?
- Bu yolda ne kadar hızlı araç kullanabilirsin?
- Check your car before you drive to make sure that your lights are working.
- Işıklarınızın çalıştığından emin olmak için araç kullanmadan önce otomobilinizi kontrol edin.
- You have to be over 18 to drive.
- Araç kullanmak için 18 yaşın üstünde olmak zorundasın.
- Tom drives to work.
- Tom iş için araç kullanır.
Show More (29)
|
9 |
drive |
sürüklemek |
v. |
|
- His suspicious actions drove her into jealousy.
- Şüpheli hareketleri onu kıskançlığa sürükledi.
- First, will the peace that breaks out drive Palestinians and Israelis into an historic reconciliation?
- Birincisi, ortaya çıkan barış Filistinlileri ve İsraillileri tarihi bir uzlaşmaya sürükleyecek mi?
- Burma's rulers have driven themselves and their people into a cul-de-sac.
- Burma'nın yöneticileri kendilerini ve halklarını bir çıkmaz sokağa sürüklediler.
- This will drive the whole region to a nuclear arms race.
- Bu, tüm bölgeyi nükleer silahlanma yarışına sürükleyecek.
- This will drive the whole region to a nuclear arms race.
- Bu durum tüm bölgeyi nükleer silahlanma yarışına sürükleyecektir.
- The pain of having lost his family drove him to suicide.
- Ailesini kaybetmenin acısı onu intihara sürükledi.
- Ambition drove him to murder.
- Hırs onu cinayete sürükledi.
- You drove Tom to suicide.
- Tom'u intihara sürükledin.
- You drove Tom to suicide.
- Tom'u intihara sen sürükledin.
Show More (6)
|
10 |
drive |
yönlendirmek |
v. |
|
- The Commission has strong institutional powers, which it could use to actively drive the IPP process.
- Komisyon, IPP sürecini aktif bir şekilde yönlendirmek için kullanabileceği güçlü kurumsal yetkilere sahiptir.
- We have to take initiatives in this House to drive that agenda.
- Bu gündemi yönlendirmek için bu Meclis'te inisiyatif almalıyız.
- It is aimed only at driving the EU towards a federal constitution.
- Sadece AB'yi federal bir anayasaya doğru yönlendirmeyi amaçlamaktadır.
- The Commission welcomes the political will and the awareness that is driving our institutions today.
- Komisyon, bugün kurumlarımızı yönlendiren siyasi iradeyi ve farkındalığı memnuniyetle karşılamaktadır.
- Otherwise, public concerns may well drive economic activity across the Atlantic.
- Aksi takdirde kamuoyunun endişeleri Atlantik ötesindeki ekonomik faaliyetleri yönlendirebilir.
- Such additional energy is needed to drive the climate.
- İklimi yönlendirmek için böyle bir ek enerjiye ihtiyaç vardır.
- Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
- Sami, Leyla'yı yönlendiren tatmin edilemez hırstan tamamen habersizdi.
- I’m driven by my passion.
- Ben tutkum tarafından yönlendirilirim.
- I’m driven by my passion.
- Tutkularım tarafından yönlendiriliyorum.
Show More (6)
|
11 |
drive |
uzaklaştırmak |
v. |
|
- We should not be guided by a fear of driving Turkey away in this.
- Bu konuda Türkiye'yi uzaklaştırma korkusuyla hareket etmemeliyiz.
- The assassin was immediately caught, put into a car and driven away from the crime scene.
- Suikastçı hemen yakalandı, bir arabaya bindirildi ve olay yerinden uzaklaştırıldı.
- He drove the dog away.
- Köpeği uzaklaştırdı.
- The policemen are driving the demonstrators away.
- Polisler, göstericileri uzaklaştırıyor.
- The clouds were driven away by the wind.
- Bulutlar rüzgar tarafından uzaklaştırıldı.
- The assassin was immediately caught, put into a car and driven away from the crime scene.
- Suikastçı derhal yakalandı, bir arabaya konuldu ve suç mahallinden uzaklaştırıldı.
- The evil spirit was driven away from the house.
- Kötü ruh evden uzaklaştırıldı.
Show More (4)
|
12 |
drive |
dürtü |
n. |
|
- These drugs might affect your sex drive.
- Bu ilaçlar cinsel dürtülerinizi etkileyebilir.
- The rule of law must never be sacrificed on the altar of our drive to act.
- Hukukun üstünlüğü, harekete geçme dürtümüz uğruna asla feda edilmemelidir.
- Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
- Sami, Layla'yı dürtüleyen doymak bilmez açgözlülüğün hiç farkında değildi.
- Hunger is perhaps the strongest of all human drives.
- Açlık belki de tüm insan dürtülerinin en güçlüsüdür.
- The strongest drive in human nature is the wish to be important.
- İnsan doğasındaki en güçlü dürtü önemli olma isteğidir.
- Tom has no drive or ambition.
- Tom'un hiçbir dürtü veya hırsı yok.
Show More (3)
|
13 |
drive |
sürücüsü |
n. |
|
- Use a second computer with Internet access to create a BIOS recovery USB flash drive.
- BIOS kurtarma USB flash sürücüsü oluşturmak için İnternet erişimi olan ikinci bir bilgisayar kullanın.
- Or, instead, you can use a high-quality blank USB flash drive.
- Bunun yerine yüksek kalitede boş USB flash sürücüsü de kullanabilirsiniz.
- The world's smallest 256GB USB flash drive comes with file recovery features.
- Dünyanın en küçük 256GB USB flash sürücüsü dosya kurtarma özellikleriyle birlikte geliyor.
- Of course, each user has a portable hard drive or flash drive in everyday life.
- Elbette, her kullanıcının günlük yaşamda taşınabilir bir sabit sürücüsü veya flash sürücüsü vardır.
- My laptop doesn't have an optical disk drive.
- Dizüstü bilgisayarımın optik disk sürücüsü yok.
- My laptop doesn't have an optical disk drive.
- Dizüstü bilgisayarımda optik disk sürücüsü yok.
Show More (3)
|
14 |
drive |
arabayla götürmek |
v. |
|
- You can walk, or alternatively, I'll drive you there in my car.
- Yürüyebilirsin ya da alternatif olarak seni arabamla götürebilirim.
- I can drive you.
- Seni arabayla götürebilirim.
- You can walk, or alternatively, I'll drive you there in my car.
- Yürüyebilirsin veya ikinci bir seçenek olarak, seni oraya arabamla götürürüm.
- I'll drive her.
- Ben onu arabayla götüreceğim.
- She drove them there by car.
- Onları oraya arabayla götürdü.
- I'm usually the one who drives the children to school.
- Genelde çocukları okula arabayla götüren ben olurum.
Show More (3)
|
15 |
drive |
araba yolu |
n. |
|
- In America, cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafından gider.
- In America, cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafından giderler.
- In the United States, cars drive on the right side of the road.
- Birleşik Devletler'de arabalar yolun sağ tarafından gider.
- In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafından gider.
- In the United States, cars drive on the right side of the road.
- Amerika Birleşik Devletlerinde arabalar yolun sağ tarafından gider.
Show More (2)
|
16 |
drive |
gütmek |
v. |
|
- We are opposed to the whole economic system that is driven by profit.
- Biz, kâr amacı güden ekonomik sistemin tamamına karşıyız.
- A boy was driving a flock of sheep.
- Bir çocuk, koyun sürüsünü güdüyordu.
- A boy was driving a flock of sheep.
- Bir oğlan, koyun sürüsünü güdüyordu.
Show More (0)
|
17 |
drive |
çalıştırmak |
v. |
|
- Such additional energy is needed to drive the climate.
- Klimayı çalıştırmak için böyle bir enerji ilavesi gerekli.
- This machine is driven by electricity.
- Bu makine elektrikle çalıştırılır.
- Magnetic force drives the mechanism.
- Mekanizmayı manyetik kuvvet çalıştırıyor.
Show More (0)
|
18 |
drive |
çekmek |
v. |
|
- We also covered quite a number of topics related to marketing your website and driving more traffic.
- Web sitenizi pazarlamak ve daha fazla trafik çekmekle ilgili pek çok konuyu da ele aldık.
- We also covered quite a number of topics related to marketing your website and driving more traffic.
- İnternet sitenizi pazarlamak ve daha fazla trafik çekmek ile ilgili çok sayıda konuyu da ele aldık.
- We also covered quite a number of topics related to marketing your website and driving more traffic.
- Ayrıca web sitenizi pazarlamak ve daha fazla trafik çekmekle ilgili pek çok konuyu da ele aldık.
Show More (0)
|
19 |
drive |
araba gezintisi |
n. |
|
- It's been a long drive.
- Uzun bir araba gezintisi oldu.
- We have a long drive ahead of us.
- Önümüzde uzun bir araba gezintimiz var.
- They started a drive to raise a charity fund.
- Yardım fonunu yükseltmek için bir araba gezintisine başladılar.
Show More (0)
|
20 |
drive |
kampanya |
n. |
|
- The music club is organizing a drive to attract new members.
- Müzik kulübü yeni üyeler kazanmak için bir kampanya düzenliyor.
- They started a drive to raise a charity fund.
- Yardım fonu toplamak için bir kampanya başlattılar.
Show More (-1)
|
21 |
drive |
zorlamak |
v. |
|
- I’m afraid that she will drive herself too hard trying to please him.
- Adamı memnun etmek uğruna kendini fazla zorlayacak diye korkuyorum.
- Poverty drove him to steal.
- Yoksulluk onu çalmaya zorladı.
Show More (-1)
|
22 |
drive |
sürücü |
n. |
|
- We will discuss most of these icons in the lesson "How to open a disk and a flash drive."
- Bu simgelerin çoğunu "Bir disk ve flash sürücü nasıl açılır" dersinde tartışacağız.
- You can open the flash drive's root directory and continue working with the necessary information.
- Flash sürücünün kök dizinini açabilir ve gerekli bilgilerle çalışmaya devam edebilirsiniz.
Show More (-1)
|
23 |
drive |
tur |
n. |
|
- Let's take a drive.
- Bir tur atalım.
- Let's take a short drive this afternoon.
- Bu öğleden sonra kısa bir araba turu atalım.
Show More (-1)
|
24 |
drive |
kovmak |
v. |
|
- We have to drive the enemy out of our land.
- Düşmanı topraklarımızdan kovmalıyız.
- He drove the dog away.
- Köpeği kovdu.
Show More (-1)
|
25 |
drive |
sürüş |
n. |
|
- Tom told me that he enjoyed the drive.
- Tom sürüşten keyif aldığını söyledi.
- May I take the car for a test drive before I buy it?
- Arabayı almadan önce test sürüşüne çıkabilir miyim?
Show More (-1)
|
26 |
drive |
güdücü |
n. |
|
- Cattle drives are still part of the local economies in the West.
- Sığır güdücüler hâlâ Batı'daki yerel ekonomilerin bir parçasıdır.
Show More (-2)
|
27 |
drive |
den sürmek |
v. |
|
- It’s my duty to drive the cattle out of the field.
- Benim görevim sığırları tarladan sürmek.
Show More (-2)
|
28 |
drive |
çekiş |
n. |
|
- We need a four-wheel drive to cross the desert.
- Çölü geçmek için dört çekerli bir araca ihtiyacımız var.
Show More (-2)
|
29 |
drive |
saldırı |
n. |
|
- The general envisaged a drive into the region.
- General bölgeye doğru bir saldırı planladı.
Show More (-2)
|
30 |
drive |
sokmak |
v. |
|
- He drove the huge umbrella into the sand.
- Kocaman şemsiyeyi kumun içine soktu.
Show More (-2)
|
31 |
drive |
arabayla gitmek |
v. |
|
- I drove to the city center to get some food.
- Yiyecek bir şeyler almak için arabayla şehir merkezine gittim.
Show More (-2)
|
32 |
drive |
(topu) sürme |
n. |
|
- He hits a straight drive each time.
- Her seferinde düz bir sürüş yapıyor.
Show More (-2)
|
33 |
drive |
yağmak |
v. |
|
- The snow is driving down thickly now.
- Kar şu an lapa lapa yağıyor.
Show More (-2)
|
34 |
drive |
(delik) açmak |
v. |
|
- We drove a hole through the exterior wall.
- Dış duvarda bir delik açtık.
Show More (-2)
|
35 |
drive |
gezme |
n. |
|
- He suggested we go for a drive on Saturday.
- Cumartesi günü arabayla gezmeyi önerdi.
Show More (-2)
|
36 |
drive |
garaj yolu |
n. |
|
- I don’t recognize the car on the drive, do you?
- Garaj yolundaki arabayı tanıyamadım, ya siz?
Show More (-2)
|
37 |
drive |
döndürmek |
v. |
|
- That sound is driving me insane!
- Bu ses beni deliye döndürüyor!
Show More (-2)
|
38 |
drive |
azim |
n. |
|
- She was a leader of tremendous drive and ambition.
- Muazzam bir azim ve hırsa sahip bir liderdi.
Show More (-2)
|
39 |
drive |
ile çalışmak |
v. |
|
- This camp light is battery-driven.
- Bu kamp lambası pille çalışıyor.
Show More (-2)
|
40 |
drive |
disk |
n. |
|
- The file should be on the external hard drive.
- Dosya harici sabit diskte olmalı.
Show More (-2)
|
41 |
drive |
sürgüne göndermek |
v. |
|
- Or, for that matter, attempts to drive him into exile.
- Ya da bu konuda onu sürgüne gönderme girişimlerinde bulunacak mıyız?
Show More (-2)
|
42 |
drive |
sıkıştırmak |
v. |
|
- We were driven to the wall.
- Biz köşeye sıkıştırıldık.
Show More (-2)
|
43 |
drive |
tahrik etmek |
v. |
|
- Poverty sometimes drives people to commit crimes.
- Yoksulluk bazen insanları suç işlemeye tahrik eder.
Show More (-2)
|
44 |
drive |
arabayla dolaşmak |
v. |
|
- I drove all around town to look for Jim.
- Jim'i aramak için bütün şehri arabayla dolaştım.
Show More (-2)
|
45 |
drive |
iten |
adj. |
|
- Poverty sometimes drives people to commit crimes.
- Yoksulluk bazen insanları suç işlemeye iter.
Show More (-2)
|