evoke - English Turkish Sentences
English Turkish
evoke çağrıştırmak v.
  • Donald Trump's unconventional campaign for president powerfully evokes Dostoevsky's novel.
  • Donald Trump'ın alışılmadık başkanlık kampanyası güçlü bir şekilde Dostoyevski'nin romanını çağrıştırıyor.
  • Donald Trump's unconventional campaign for president powerfully evokes Dostoevsky's novel.
  • Donald Trump'ın cumhurbaşkanlığı için yürüttüğü alışılmadık kampanyası, Dostoyevski'nin romanını şiddetle çağrıştırıyor.
  • The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
  • Turkuaz rengi berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
Show More (1)
evoke uyandırmak v.
  • Why is it that they so often fail to evoke a positive response?
  • Neden çoğu zaman olumlu bir tepki uyandırmakta başarısız oluyorlar?
  • Few issues contain so much political dynamite and evoke so many feelings as tax issues.
  • Vergi meseleleri kadar siyasi dinamit içeren ve bu kadar çok duygu uyandıran çok az konu vardır.
Show More (-1)
evoke canlandırmak v.
  • The diaries she found evoked memories of her youth.
  • Bulduğu günlükler gençlik anılarını canlandırmıştı.
Show More (-2)