|
- Such an assumption is not only fatal, but also false.
- Böyle bir varsayım sadece ölümcül değil, aynı zamanda yanlıştır.
- That is a fatal message.
- Bu ölümcül bir mesaj.
- That fatal incident elicited an overreaction, which led to the First World War.
- Bu ölümcül olay, Birinci Dünya Savaşı'na yol açan aşırı bir tepkiye neden oldu.
- There is, however, one fatal flaw in this Parliament's approach to the whole question of universal suffrage.
- Bununla birlikte, bu Parlamento'nun genel oy hakkı meselesine yaklaşımında ölümcül bir kusur var.
- Both often have fatal consequences for the local food production.
- Her ikisi de yerel gıda üretimi için genellikle ölümcül sonuçlar doğurur.
- I hope that cutting back on safety, which became so apparent in Überlingen, will not have fatal consequences.
- Umarım Überlingen'de çok açık bir şekilde ortaya çıkan güvenlik önlemlerinin azaltılması ölümcül sonuçlar doğurmaz.
- Luckily, however, as we said, no case has yet been fatal.
- Neyse ki, dediğimiz gibi, henüz ölümcül bir vaka yaşanmadı.
- That is a fatal message.
- Bu ölümcül bir mesajdır.
- Luckily, however, as we said, no case has yet been fatal.
- Neyse ki, dediğimiz gibi, henüz ölümcül bir vaka görülmedi.
- We are talking fatal consequences here.
- Burada ölümcül sonuçlardan bahsediyoruz.
- The snake bite was fatal.
- Yılan ısırığı ölümcüldü.
- How much caffeine is fatal?
- Ne kadar kafein ölümcüldür?
- You have made a fatal mistake.
- Sen ölümcül bir hata yaptın.
- About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.
- Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir fakat diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir.
- Police have urged the man involved in a fatal stabbing to turn himself in.
- Polis, ölümcül bir bıçaklama olayına karışan adamı teslim olmaya çağırdı.
- Upon hearing that news, Tom suffered a fatal heart attack.
- Bu haberi duyduğunda Tom ölümcül bir kalp krizi geçirdi.
- It could be fatal.
- Ölümcül olabilir.
- Life is a fatal sexually transmitted disease.
- Hayat, cinsel yolla bulaşan ölümcül bir hastalıktır.
- The strong yen was a fatal blow to the company.
- Güçlü yen şirket için ölümcül bir darbe oldu.
- A fall from that height would be fatal.
- O yükseklikten düşmek ölümcül olabilir.
- About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.
- Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir, ancak diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir.
- Without effective antibiotics, any surgery, even a minor one, could become fatal.
- Etkili antibiyotikler olmaksızın ufak bir ameliyat bile ölümcül olabilir.
- The slightest mistake may lead to a fatal disaster.
- En küçük hata ölümcül bir felakete götürebilir.
- It can be fatal.
- Ölümcül olabilir.
- You have made a fatal mistake.
- Ölümcül bir hata yaptınız.
- The slightest mistake may lead to a fatal disaster.
- En ufak bir hata ölümcül bir felakete yol açabilir.
- Fadil's violence was never fatal.
- Fadıl'ın şiddeti asla ölümcül değildi.
- Smoking may be fatal.
- Sigara içmek ölümcül olabilir.
- It could be fatal.
- O ölümcül olabilir.
- The fatal stabbing was sparked by an argument that got out of control.
- Ölümcül bıçaklama olayı kontrolden çıkan bir tartışma sonucu meydana geldi.
- The last wound proved fatal.
- Son yara ölümcüldü.
- Upon hearing that news, Tom suffered a fatal heart attack.
- Bu haberi duyan Tom ölümcül bir kalp krizi geçirdi.
- A little sincerity is a dangerous thing, and a great deal of it is absolutely fatal.
- Biraz samimiyet tehlikeli bir şeydir ve büyük bir kısmı kesinlikle ölümcüldür.
- Tom has made a fatal mistake.
- Tom ölümcül bir hata yaptı.
- The strong yen was a fatal blow to the company.
- Güçlü yen şirket için ölümcül bir darbeydi.
- Without effective antibiotics, any surgery, even a minor one, could become fatal.
- Etkili antibiyotikler olmadan, herhangi bir ameliyat, küçük olanı bile, ölümcül olabilir.
Show More (34)
|