grant - English Turkish Sentences
English Turkish
grant vermek v.
  • Parliament cannot therefore grant discharge without justification.
  • Bu nedenle parlamento gerekçe göstermeden ibra kararı veremez.
  • Moreover, the funds are to some extent granted on the basis of unequal criteria.
  • Dahası, fonlar bir dereceye kadar eşit olmayan kriterler temelinde verilmektedir.
  • I wanted to find out about the situation regarding the refusal to grant them visas.
  • Onlara vize verilmemesiyle ilgili durumu öğrenmek istedim.
Show More (91)
grant kabul etmek v.
  • I grant you that he's a nice and trustworthy man, but I'm not ready to start dating again.
  • Kabul ediyorum ki o kibar ve güven veren bir adam fakat ben yeniden birileriyle çıkmaya hazır değilim.
  • This is a dramatic fall in comparison with 2001, when almost ten times as many applications were granted.
  • Bu, neredeyse on kat daha fazla başvurunun kabul edildiği 2001 yılına kıyasla çarpıcı bir düşüştür.
  • This is a dramatic fall in comparison with 2001, when almost ten times as many applications were granted.
  • Bu, neredeyse on kat daha fazla başvurunun kabul edildiği 2001 yılına kıyasla dramatik bir düşüştür.
Show More (22)
grant hibe n.
  • I also support the proposal to improve the user-friendliness of the grant application process.
  • Hibe başvuru sürecinin kullanıcı dostu hale getirilmesine yönelik öneriyi de destekliyorum.
  • I refer to structural grants and agriculture.
  • Yapısal hibelere ve tarıma atıfta bulunuyorum.
  • However, they also tell me that the grants are too small.
  • Ancak bana hibelerin çok küçük olduğunu da söylediler.
Show More (13)
grant izin vermek v.
  • We grant discharge to the Ombudsman.
  • Ombudsman'ın görevden alınmasına izin veriyoruz.
  • It was not my job to grant it by virtue of an agreement made in the corridors.
  • Koridorlarda yapılan bir anlaşmaya dayanarak bu izni vermek benim işim değildi.
  • As soon as we had the possibility of granting, postponing or refusing to grant discharge, we were faced with two risks.
  • Tahliye izni verme, erteleme veya reddetme imkanına sahip olur olmaz iki riskle karşı karşıya kaldık.
Show More (8)
grant yerine getirmek v.
  • I wish I could grant her last wish.
  • Keşke onun son dileğini yerine getirebilseydim.
  • I'm not going to grant that request.
  • Bu isteği yerine getirmeyeceğim.
  • I can't grant that request.
  • Bu isteği yerine getiremem.
Show More (0)
grant bahşetmek v.
  • They granted them their freedom and allowed them to live by their religious principles and culture.
  • Onlara özgürlüklerini bahşettiler ve dini ilkelerine ve kültürlerine göre yaşamalarına izin verdiler.
  • The heavens have granted him many special talents.
  • Kendisine birçok özel yetenek bahşedilmiş.
  • The heavens have granted him many special talents.
  • Tanrı ona birçok özel yetenek bahşetmiş.
Show More (0)
grant onaylamak v.
  • They granted his request.
  • Onun talebini onayladılar.
  • Tom granted the request.
  • Tom isteği onayladı.
  • Tom's pardon was granted by the governor.
  • Tom'un affı vali tarafından onaylandı.
Show More (0)
grant burs n.
  • He was lucky to receive a substantial research grant.
  • Azımsanamayacak miktarda bir araştırma bursu aldığı için şanslıydı.
  • This study grant was given to me by the departmental council.
  • Bu çalışma bursu bana bölüm konseyi tarafından verildi.
Show More (-1)
grant tahsis n.
  • Seen in this light, the budget of EUR 11.5 million granted for the Year is at least not oversized.
  • Bu açıdan bakıldığında, Yıl için tahsis edilen 11.5 milyon Euro'luk bütçe en azından çok büyük değildir.
  • Seen in this light, the budget of EUR 11.5 million granted for the Year is at least not oversized.
  • Bu açıdan bakıldığında, Yıl için tahsis edilen 11.5 milyon avroluk bütçe en azından çok büyük değildir.
Show More (-1)
grant bağışlamak v.
  • Nobody can grant what is not theirs.
  • Hiç kimse kendine ait olmayan bir şeyi bağışlayamaz.
Show More (-2)