|
- I fail to comprehend how speakers from different backgrounds could bring universal happiness.
- Farklı geçmişlerden gelen konuşmacıların nasıl olup da evrensel mutluluk getirebildiklerini anlayamıyorum.
- I fail to comprehend how speakers from different backgrounds could bring universal happiness.
- Farklı geçmişlerden gelen konuşmacıların evrensel mutluluğu nasıl sağlayabileceğini anlayamıyorum.
- I would like to start my additional question with the Tibetan greeting, which betokens peace and happiness.
- Ek soruma barış ve mutluluğu ifade eden Tibet selamıyla başlamak istiyorum.
- That happiness was generally shared in Western Europe at the time.
- Bu mutluluk o dönemde Batı Avrupa'da genel olarak paylaşılıyordu.
- They too are human beings who struggle to find happiness, and deserve our compassion.
- Onlar da mutluluğu bulmak için mücadele eden ve şefkatimizi hak eden insanlardır.
- The route to inner peace and happiness is not difficult.
- İçsel huzur ve mutluluğa giden zorlu değil.
- To truly be happy, one must find happiness within themselves first.
- Gerçekten mutlu olabilmek için insanın önce mutluluğu kendi içinde bulması gerekir.
- What is happiness is a question too hard to answer.
- Mutluluğun ne olduğu yanıtlanması çok zor bir soru.
- Happiness and freedom begin with one principle.
- Mutluluk ve özgürlük tek bir prensiple başlar.
- Order, peace, happiness, contentment.
- Düzen, barış, mutluluk, memnuniyet.
- Happiness and freedom begin with one principle.
- Mutluluk ve özgürlük tek bir ilkeyle başlar.
- Order, peace, happiness, contentment.
- Düzen, sulh, mutluluk, ve hoşnutluk.
- Happiness and freedom begin with one principle.
- Mutluluk ve hürriyet tek bir ilkeyle başlar.
- What is happiness is a question too hard to answer.
- Mutluluğun ne olduğu sorusunu cevaplamak zordur.
- What is happiness is a question too hard to answer.
- Mutluluk nedir sorusuna cevap vermek çok güç.
- To truly be happy, one must find happiness within themselves first.
- Gerçekten mutlu olmak için kişi önce kendi içinde mutluluğu bulmalıdır.
- Order, peace, happiness, contentment.
- Düzen, sulh, mutluluk, memnuniyet.
- The route to inner peace and happiness is not difficult.
- İç huzura ve mutluluğa giden yol zor değildir.
- Everyone living on the earth looks for ways of achieving happiness.
- Dünya üzerinde yaşayan herkes mutluluğa ulaşmanın yollarını arar.
- Everyone living on the earth looks for ways of achieving happiness.
- Dünyada yaşayan herkes mutluluğa ulaşmanın yollarını arar.
- Knock on the door of happiness.
- Mutluluğun kapısını çalın.
- I wish you both all the happiness in the world.
- İkinize de dünyadaki tüm mutlulukları diliyorum.
- I know you'll find happiness eventually.
- Sonunda mutluluğu bulacağını biliyorum.
- Do you really think money will bring you happiness?
- Paranın sana mutluluk getireceğini gerçekten düşünüyor musun?
- In my opinion, happiness has a few fundamental requirements.
- Bana göre mutluluğun birkaç temel şartı vardır.
- I've already gone through several marriages, but none of them gave me the happiness I deserve.
- Birkaç evlilik yaşadım ama hiçbiri bana hak ettiğim mutluluğu vermedi.
- In my opinion, happiness has a few fundamental requirements.
- Bana göre, mutluluğun birkaç temel gereksinimi var.
- He attains happiness by means of yoga.
- Yoga yaparak mutluluğa ulaşıyor.
- Sentence Number 888,888 will bring its owner years of happiness.
- 888,888 numaralı cümle sahibine yıllarca mutluluk getirecek.
- True happiness consists of desiring little.
- Gerçek mutluluk az istemekten ibarettir.
- She glows with happiness.
- Mutluluktan parlıyor.
- Sami's money can't buy him happiness.
- Sami'nin parası ona mutluluk satın alamaz.
- If you try your best now, happiness will come to you.
- Eğer şimdi elinden gelenin en iyisini yaparsan mutluluk sana gelecektir.
- As happiness doesn't exist, we shall try to be happy without it!
- Mutluluk olmadığı için onsuz mutlu olmaya çalışacağız!
- A man's happiness depends on what he is rather than on what he has.
- Bir insanın mutluluğu sahip olduğu şeyden ziyade onun ne olduğuna bağlıdır.
- Everybody desires happiness.
- Herkes mutluluk arzular.
- Happiness is real only when shared.
- Mutluluk sadece paylaşıldığında gerçektir.
- To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
- Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun en büyük şekilleridir.
- His face was enlightened by happiness.
- Mutluluktan yüzü parlıyordu.
- When you are cheerful, books can increase your happiness; when you are sad, books can lessen your sorrow.
- Neşeli olduğunuzda kitaplar mutluluğunuzu artırabilir; üzgün olduğunuzda kitaplar kederinizi azaltabilir.
- He attains happiness by means of yoga.
- O, yoga vasıtasıyla mutluluğa ulaşır.
- Money will not bring you happiness.
- Para size mutluluk getirmeyecek.
- Do you think money will buy her happiness?
- Paranın ona mutluluk satın alacağına inanıyor musun?
- Fadil and Layla's happiness was cut short.
- Fadıl ve Leyla'nın mutluluğu kısa sürdü.
- A man's happiness doesn't depend on what he has, but on what he is.
- Bir insanın mutluluğu neye sahip olduğuna değil, kendisinin ne olduğuna bağlıdır.
- Denmark is the happiest country in the world according to the United Nations World Happiness Report.
- Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporu'na göre Danimarka dünyanın en mutlu ülkesi.
- Denmark is the happiest country in the world according to the United Nations World Happiness Report.
- Danimarka, Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporu'na göre dünyanın en mutlu ülkesidir.
- Trying to find happiness only makes you unhappy.
- Mutluluğu bulmaya çalışmak seni sadece mutsuz eder.
- We seek happiness.
- Mutluluğu aradık.
- Happiness is a feeble flower.
- Mutluluk zayıf bir çiçektir.
- I wish you a lifetime of happiness.
- Size ömür boyu mutluluklar dilerim.
- I wish you both a lifetime of happiness.
- İkinize de ömür boyu mutluluklar diliyorum.
- Her face was enlightened by happiness.
- Yüzü mutluluktan aydınlandı.
- Happiness is a feeble flower.
- Mutluluk kırılgan bir çiçektir.
- Money cannot pay for the loss of happiness.
- Para mutluluğun kaybını ödeyemez.
- You have stolen my happiness, Charles.
- Sen benim mutluluğumu çaldın, Charles.
- Do you think money will buy her happiness?
- Sence para onun mutluluğunu satın alır mı?
- This is the secret of true happiness.
- Gerçek mutluluğun sırrı budur.
- His happiness lasted only a short time.
- Mutluluğu sadece kısa sürdü.
- I wish you happiness.
- Sana mutluluklar dilerim.
- He was jealous of their happiness.
- Onların mutluluğunu kıskanıyordu.
- Can money buy happiness?
- Para mutluluğu satın alabilir mi?
- Neither happiness nor misery last forever.
- Ne mutluluk ne de mutsuzluk sonsuza dek sürmez.
- I could see the happiness in her eyes.
- Gözlerindeki mutluluğu görebiliyordum.
- Friendship and happiness cannot be separated.
- Dostluk ve mutluluk birbirinden ayrılamaz.
- I wish you both a lifetime of happiness.
- İkinize de ömür boyu mutluluklar dilerim.
- You have stolen my happiness, Charles.
- Mutluluğumu çaldın, Charles.
- Health is an important factor of happiness.
- Sağlık, mutluluk için önemli bir faktördür.
- I lived in happiness.
- Ben mutluluk içinde yaşadım.
- I hope that kind of happiness will come.
- Umarım böyle bir mutluluk gelir.
- Money cannot buy happiness.
- Para mutluluğu satın alamaz.
- She glows with happiness.
- O mutluluktan kızarıyor.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz maddi olarak ebeveynlerimizden ve büyükanne ve büyükbabalarımızdan çok daha iyi durumda olsak da, mutluluk seviyeleri bunu yansıtacak şekilde değişmedi.
- Since happiness doesn't exist, we must strive to be happy without it.
- Mutluluk diye bir şey olmadığına göre, onsuz mutlu olmak için çabalamalıyız.
- Happiness is sometimes hard to find.
- Mutluluk bazen bulması zordur.
- Right now I could die of happiness.
- Şu anda mutluluktan ölebilirim.
- It goes without saying that money cannot buy happiness.
- Paranın mutluluğu satın alamayacağını söylemeye gerek yok.
- I pray for your happiness from the bottom of my heart.
- Tüm kalbimle mutluluğunuz için dua ediyorum.
- I wish you peace and happiness.
- Sana barış ve mutluluk diliyorum.
- Loving to work is the key to happiness.
- Çalışmayı sevmek mutluluğun anahtarıdır.
- Knock on the door of happiness.
- Mutluluğun kapısını çal.
- The greatest happiness lies in freedom.
- En büyük mutluluk özgürlükte yatar.
- Sami found his happiness in Islam.
- Sami mutluluğu İslam'da buldu.
- Tom's happiness means more to me than anything else in the world.
- Tom'un mutluluğu benim için dünyadaki her şeyden daha önemli.
- It is the greatest happiness in life to love and to be loved.
- Sevmek ve sevilmek, hayattaki en büyük mutluluktur.
- His heart is full of happiness.
- Kalbi mutlulukla dolu.
- What is happiness to you?
- Sana göre mutluluk nedir?
- No one is in charge of your happiness except you.
- Senden başka kimse senin mutluluğundan sorumlu değil.
- One of the keys to happiness is to do what you enjoy doing.
- Mutluluğun anahtarlarından biri de yapmaktan zevk aldığın şeyi yapmaktır.
- Everybody has the right to seek happiness.
- Herkesin mutluluğu arama hakkı vardır.
- I lived in happiness.
- Mutluluk içinde yaşadım.
- I wish you both nothing but happiness.
- İkinize de mutluluktan başka bir şey dilemiyorum.
- Lovers who are truly in love do not write down their happiness.
- Gerçekten aşık olan aşıklar mutluluklarını yazmazlar.
- I wish you both all the happiness in the world.
- Her ikinize dünyadaki tüm mutlulukları diliyorum.
- Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.
- Acı riski olmadan mutluluk ve neşe olamaz.
- We hope we will make our home full of love and happiness.
- Yuvamızı sevgi ve mutlulukla dolduracağımızı umuyoruz.
- Happiness is beneficial for the body, but it is grief that develops the powers of the mind.
- Mutluluk beden için faydalıdır, ama zihnin güçlerini geliştiren kederdir.
- Can money buy happiness?
- Para mutluluk satın alabilir mi?
- The happiness of a person prolongs his day.
- Bir insanın mutluluğu onun gününü uzatır.
- Happiness is more important than wealth.
- Mutluluk zenginlikten daha önemlidir.
- You shouldn't live merely in pursuit of your own happiness.
- Sadece kendi mutluluğunuzun peşinde yaşamamalısınız.
- It's hard to achieve happiness.
- Mutluluğa ulaşmak zordur.
- I wish you happiness in your personal life and success in your work.
- Size özel hayatınızda mutluluk ve işinizde başarılar dilerim.
- He was jealous of their happiness.
- Onların mutluluğunu kıskanmıştı.
- You can't buy happiness.
- Mutluluğu satın alamazsın.
- Happiness isn't merely having many possessions.
- Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.
- Happiness isn't merely having many possessions.
- Mutluluk sadece çok mal mülk sahibi olmak değildir.
- There is no happiness in the world, but there is peace and freedom.
- Dünyada mutluluk yoktur ama barış ve özgürlük vardır.
- Neither happiness nor misery last forever.
- Ne mutluluk ne de sefalet sonsuza dek sürmez.
- The poor man didn't live long enough to see his son's happiness.
- Zavallı adam oğlunun mutluluğunu görecek kadar uzun yaşamadı.
- The happiness and sorrow of others is happiness and sorrow of our own.
- Başkalarının mutluluğu ve üzüntüsü bizim mutluluğumuz ve üzüntümüzdür.
- This is the secret of true happiness.
- Gerçek mutluluğun sırrı bu.
- Trying to find happiness only makes you unhappy.
- Mutluluğu aramak seni sadece mutsuz eder.
- He radiates happiness around wherever he goes.
- O nereye giderse etrafında mutluluk yayar.
- Everyone seeks happiness.
- Herkes mutluluk arıyor.
- Whoever said money can't buy happiness simply didn't know where to go shopping.
- Paranın mutluluğu satın alamayacağını söyleyen her kimse, nereden alışveriş yapacağını bilmiyormuş.
- Do you know what happiness is?
- Mutluluğun ne olduğunu biliyor musun?
- What do you think happiness is?
- Sence mutluluk nedir?
- I wish you happiness!
- Sana mutluluklar dilerim!
- Happiness is simply good health and a bad conscience.
- Mutluluk sadece iyi bir sağlık ve kötü bir vicdandır.
- Happiness and sadness only last for a time.
- Mutluluk ve üzüntü sadece bir süreliğine sürer.
- It goes without saying that money can't buy you happiness.
- Paranın mutluluğu satın alamayacağını söylemeye gerek yok.
- Everyone should discover for themselves the happiness of sharing.
- Herkes paylaşmanın mutluluğunu kendisi keşfetmeli.
- Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
- Evlilikte mutluluk tamamen bir şans meselesidir.
- The idea of happiness is extremely abstract.
- Mutluluk fikri son derece soyuttur.
- I wish you both happiness and prosperity.
- İkinize de mutluluk ve refah diliyorum.
- One of the keys to happiness is to do what you enjoy doing.
- Mutluluğun anahtarlarından biri yapmaktan zevk aldığınız şeyi yapmaktır.
- Since happiness doesn't exist, we have to strive to be happy without it.
- Mutluluk mevcut olmadığı için, onsuz mutlu olmaya gayret etmeliyiz.
- Let's talk about happiness.
- Mutluluk hakkında konuşalım.
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- I wish you peace and happiness.
- Sana huzur ve mutluluk diliyorum.
- Happiness was short-lived.
- Mutluluk kısa sürdü.
- They say that money can't buy happiness.
- Onlar paranın mutluluğu alamayacağını söylüyor.
- Money doesn't buy happiness.
- Para mutluluğu satın alamaz.
- There is no happiness in the world, but there is peace and freedom.
- Dünyada mutluluk yoktur ama huzur ve özgürlük vardır.
- Happiness is always unexpected.
- Mutluluk her zaman beklenmediktir.
- He radiates happiness around wherever he goes.
- Gittiği her yerde etrafa mutluluk saçar.
- She thinks money and happiness are the same.
- Parayı ve mutluluğu aynı şey sanıyor.
- Money can't buy happiness.
- Para mutluluğu satın alamaz.
- It goes without saying that you can't buy happiness.
- Mutluluğu parayla alamayacağınızı söylemeye gerek yok.
- I have found happiness.
- Ben mutluluğu buldum.
- Firstly, happiness is related to money.
- Birincisi, mutluluk parayla ilgilidir.
- Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.
- Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
- A man's happiness depends on what he is rather than on what he has.
- Bir insanın mutluluğu sahip olduklarından ziyade ne olduğuna bağlıdır.
- The happiness and sorrow of others is happiness and sorrow of our own.
- Başkalarının acı ve mutluluğu, bizim kendi acı ve mutluluğumuzdur.
- Happiness is always unexpected.
- Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
- No amount of money can buy happiness.
- Hiçbir para mutluluğu satın alamaz.
- Sentence Number 888,888 will bring its owner years of happiness.
- Cümle Numarası 888,888 sahibine yıllarca mutluluk getirecek.
- One of the greatest secrets of happiness is moderating your wishes and loving what you already have.
- Mutluluğun en büyük sırlarından biri, isteklerinizi kontrol etmek ve sahip olduklarınızı sevmektir.
- The war deprived them of their happiness.
- Savaş, onları, mutluluklarından etti.
- I deserve happiness.
- Mutluluğu hak ediyorum.
- What is happiness to you?
- Senin için mutluluk nedir?
- As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90'ı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan gelir.
- It goes without saying that money can't buy you happiness.
- Paranın sana mutluluk satın alamayacağını söylemeye gerek yok.
- Tom was able to find true happiness.
- Tom gerçek mutluluğu bulabildi.
- Happiness is a delicate flower.
- Mutluluk narin bir çiçektir.
- His face was radiant with happiness.
- Yüzü mutlulukla ışıldıyordu.
- Lovers who are truly in love do not write down their happiness.
- Gerçekten aşık olan sevgililer mutluluklarını yazmazlar.
- You can't judge happiness in terms of money.
- Mutluluğu parayla ölçemezsin.
- Everybody seeks happiness.
- Herkes mutluluğu arar.
- They say that money can't buy happiness.
- Paranın mutluluğu satın alamayacağını söylerler.
- Everybody seeks happiness.
- Herkes mutluluk peşinde.
- My only concern is for your happiness.
- Benim tek endişem senin mutluluğun.
- Happiness is a good flow of life.
- Mutluluk hayatın iyi bir akışıdır.
- Since happiness doesn't exist, we have to strive to be happy without it.
- Mutluluk var olmadığına göre, onsuz mutlu olmak için çabalamalıyız.
- What is happiness?
- Mutluluk nedir?
- His heart is full of happiness.
- Onun kalbi mutluluk dolu.
- Happiness has come and requires money.
- Mutluluk geldi ve para gerektiriyor.
- God gives me happiness.
- Tanrı bana mutluluk veriyor.
- God gives me happiness.
- Tanrı bana mutluluk verir.
- I could see the happiness in her eyes.
- Mutluluğu gözlerinden okunuyordu.
- Happiness is sometimes hard to find.
- Mutluluğu bulmak bazen zordur.
- There is no happiness without courage, nor virtue without struggle.
- Cesaret olmadan mutluluk, mücadele olmadan da erdem olmaz.
- Everyone should discover for themselves the happiness of sharing.
- Herkes kendisi için paylaşmanın mutluluğunu araştırmalı.
- People want to find happiness easily.
- İnsanlar mutluluğu kolayca bulmak istiyor.
- I wish you both happiness and prosperity.
- Her ikinize mutluluk ve refah diliyorum.
- They stole my lover and all the colors of happiness.
- Sevgilimi ve mutluluğun tüm renklerini çaldılar.
- Everyone seeks happiness.
- Herkes mutluluğu arıyor.
- The accident deprived them of their happiness.
- Kaza onları mutluluklarından etti.
- Happiness isn't an app that you can download onto your phone.
- Mutluluk telefonunuza indirebileceğiniz bir uygulama değil.
- The very pursuit of happiness thwarts happiness.
- Mutluluk arayışı mutluluğu engeller.
- They are after happiness.
- Mutluluğun peşindeler.
- Do you really think money will bring you happiness?
- Paranın size gerçekten mutluluk getireceğini mi düşünüyorsunuz?
- Good health is conducive to happiness.
- İyi sağlık, mutluluğa yardımcı olur.
- Happiness is a good flow of life.
- Mutluluk iyi bir hayat akışıdır.
- I am grudged even the least bit of happiness.
- En ufak mutluluk bile bana çok görülüyor.
- We prayed for their happiness.
- Biz onların mutluluğu için dua ettik.
- The happiness of a person prolongs his day.
- Bir insanın mutluluğu gününü uzatır.
- May happiness knock on your door.
- Mutluluk kapını çalabilir.
- Happiness has no taste without sadness.
- Üzüntü olmadan mutluluğun tadı yoktur.
- I wish you happiness in your personal life and success in your work.
- Sana kişisel hayatında mutluluk ve işinde başarı diliyorum.
- Health is an important factor of happiness.
- Sağlık, mutluluğun önemli bir faktörüdür.
- Everybody wishes for happiness.
- Herkes mutluluk ister.
- No one is in charge of your happiness except you.
- Mutluluğunuzdan sizden başka kimse sorumlu değildir.
- I wish you nothing but happiness.
- Sana mutluluktan başka bir şey dilemiyorum.
- His face was radiant with happiness.
- Onun yüzü mutluluktan ışıl ışıldı.
- Needless to say, diligence is a key to happiness.
- Söylemeye bile gerek yok ki, çalışkanlık mutluluğun anahtarıdır.
- Do you think money will bring you happiness?
- Sence para sana mutluluk getirecek mi?
- The greatest happiness lies in freedom.
- En büyük mutluluk, özgürlükte yatar.
- Money won't bring you happiness.
- Para size mutluluk getirmeyecek.
- The topic is happiness.
- Konumuz mutluluk.
- I'll bring you happiness.
- Sana mutluluk getireceğim.
- Health is a necessary condition for happiness.
- Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.
- Your happiness is the most important thing in the world to me.
- Senin mutluluğun benim için dünyadaki en önemli şey.
- Luxury and convenience do not equate to happiness.
- Lüks ve rahatlık mutlulukla eşdeğer değildir.
- He shared in my happiness.
- Mutluluğumu paylaştı.
- I have found happiness.
- Mutluluğu buldum.
- People want to find happiness easily.
- İnsanlar mutluluğu kolayca bulmak isterler.
- Money will not bring you happiness.
- Para size mutluluk getirmez.
- To love and to be loved is the greatest happiness.
- Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk.
- Money won't bring you happiness.
- Para size mutluluk getirmez.
- In nostalgic moments we may tend to think of childhood as a time of almost unbroken happiness.
- Nostaljik anlarda çocukluğu neredeyse kesintisiz bir mutluluk dönemi olarak düşünme eğiliminde olabiliriz.
- Happiness is good health and a poor memory.
- Mutluluk, sağlıklı olmak ve zayıf bir hafızaya sahip olmaktır.
- Money cannot pay for the loss of happiness.
- Para mutluluk kaybını telafi edemez.
- They went in search of happiness.
- Onlar mutluluğu aramaya gittiler.
- Everybody desires happiness.
- Herkes mutluluğu arzular.
- My happiness, I owe it to you.
- Mutluluğumu sana borçluyum.
- Happiness is not to be loved, but to love.
- Mutluluk sevilmek değil, sevmektir.
- Happiness is probably wanting what you already have, not having what you want.
- Mutluluk muhtemelen zaten sahip olduğunu istemektir, istediğine sahip olmak değil.
- Whoever said money can't buy happiness simply didn't know where to go shopping.
- Paranın mutluluğu satın alamayacağını kim söylemişse, alışverişe nereye gideceğini bilmiyormuş.
- I wonder how a government would go about measuring gross national happiness.
- Bir hükümetin gayri safi milli mutluluğu nasıl ölçeceğini merak ediyorum.
- Happiness in marriage is entirely a matter of chance.
- Evlilikte mutluluk tamamen şans işi.
- Do you think money will bring you happiness?
- Paranın size mutluluk getireceğini düşünüyor musunuz?
- They are after happiness.
- Onlar mutluluğun peşindeler.
- As happiness doesn't exist, we shall try to be happy without it!
- Mutluluk diye bir şey olmadığına göre, onsuz mutlu olmaya çalışmalıyız!
- A man's happiness doesn't depend on what he has, but on what he is.
- Bir insanın mutluluğu sahip olduklarına değil, ne olduğuna bağlıdır.
- To love and to be loved is the greatest happiness.
- Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluktur.
- Needless to say, diligence is a key to happiness.
- Söylemeye gerek yok, gayret mutluluğa götüren bir anahtardır.
- The news added to our happiness.
- Haber, mutluluğumuza mutluluk kattı.
- Her face was enlightened by happiness.
- Yüzü mutlulukla aydınlanmıştı.
- Who says money can't buy happiness?
- Kim demiş para mutluluğu satın alamaz diye?
- If you try your best now, happiness will come to you.
- Şimdi elinden gelenin en iyisini yaparsan, mutluluk sana gelecektir.
- If you try your best now, happiness will come to you.
- Eğer şimdi elinizden gelenin en iyisini yaparsanız, mutluluk size gelecektir.
- The topic is happiness.
- Konu mutluluktur.
- You can't judge happiness in terms of money.
- Mutluluğu paraya göre değerlendiremezsiniz.
- The only way on Earth to multiply happiness is to divide it.
- Dünya üzerinde mutluluğu çoğaltmanın tek yolu onu bölmektir.
- Will money bring you happiness?
- Para sana mutluluk getirecek mi?
- Didn't I have a right to seek the happiness I longed for?
- Özlediğim mutluluğu aramaya hakkım yok muydu?
- She thinks money and happiness are the same.
- Para ve mutluluğun aynı şey olduğunu düşünüyor.
- It is very difficult to find happiness in us, and it is quite impossible to find it elsewhere.
- Mutluluğu içimizde bulmak çok zordur ve başka bir yerde bulmak oldukça imkansızdır.
- It is very difficult to find happiness in us, and it is quite impossible to find it elsewhere.
- İçimizdeki mutluluğu bulmak oldukça zordur ve onu başka yerde bulmak imkansızdır.
- It is the greatest happiness in life to love and to be loved.
- Hayattaki en büyük mutluluk, sevmek ve sevilmek.
- Will money bring you happiness?
- Para size mutluluk getirir mi?
- Happiness isn't an app that you can download onto your phone.
- Mutluluk telefonunuza indirebileceğiniz bir uygulama değildir.
- His face was enlightened by happiness.
- Yüzü mutlulukla aydınlanmıştı.
- The only way to increase happiness in the world is to divide it up.
- Dünyadaki mutluluğu artırmanın tek yolu onu bölmektir.
- I deserve happiness, too.
- Ben de mutluluğu hak ediyorum.
- The war deprived them of their happiness.
- Savaş onları mutluluklarından mahrum bıraktı.
- We seek happiness.
- Mutluluk arıyoruz.
- True happiness consists of desiring little.
- Gerçek mutluluk az şey arzulamaktan geçer.
- We all wish for happiness.
- Hepimiz mutluluk diliyoruz.
- Money doesn't buy happiness.
- Para mutluluğu satın almaz.
- We prayed for their happiness.
- Mutlulukları için dua ettik.
- Happiness can't be bought.
- Mutluluk satın alınamaz.
- Happiness, I have discovered, is nearly always a rebound from hard work.
- Mutluluğun, neredeyse her zaman sıkı çalışmanın bir sonucu olduğunu keşfettim.
- Mary expressed her happiness when her daughter graduated.
- Mary, kızı mezun olduğunda mutluluğunu ifade etti.
- Happiness is sometimes identified with money.
- Mutluluk bazen parayla özdeşleştirilir.
- We hope we will make our home full of love and happiness.
- Umarız evimizi sevgi ve mutlulukla doldururuz.
- Health is essential to happiness.
- Sağlık mutluluk için gereklidir.
- Mary expressed her happiness when her daughter graduated.
- Kızının mezuniyetinde Mary mutluluğunu dile getirdi.
- Happiness is probably wanting what you already have, not having what you want.
- Mutluluk muhtemelen zaten sahip olduğun şeyi istemektir, istediğin şeye sahip olmak değil.
- He shared in my happiness.
- O benim mutluluğumu paylaştı.
- I pray for your happiness from the bottom of my heart.
- Mutluluğun için bütün kalbimle dua ediyorum.
- I wish you happiness.
- Mutluluk diliyorum.
- One of the greatest secrets of happiness is moderating your wishes and loving what you already have.
- Mutluluğun en büyük sırlarından biri isteklerini azaltmak ve önceden sahip olduklarını sevmektir.
- May happiness knock on your door.
- Mutluluk kapınızı çalabilir.
- If you try your best now, happiness will come to you.
- Şimdi elinden geleni yaparsan, mutluluk sana gelecektir.
- Love kills happiness, happiness kills love.
- Aşk mutluluğu öldürür, mutluluk aşkı öldürür.
- Happiness is a choice.
- Mutluluk bir seçimdir.
- God gives me happiness.
- Allah bana mutluluk verir.
- It's hard to achieve happiness.
- Mutluluğa ulaşmak zor.
- Sami's money can't buy him happiness.
- Sami'nin parası ona mutluluğu satın alamaz.
- It goes without saying that you can't buy happiness.
- Mutluluğu satın alamayacağını söylemeye gerek yok.
- My happiness is complete.
- Benim mutluluğum tamamlandı.
- The accident deprived them of their happiness.
- Kaza onları mutluluklarından mahrum etti.
- They went in search of happiness.
- Mutluluğu aramaya gittiler.
- Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Show More (274)
|
