help - English Turkish Sentences
English Turkish
help yardımcı olmak v.
  • That does not help European law to be clear, simple or comprehensible.
  • Bu, Avrupa hukukunun açık, basit ya da anlaşılır olmasına yardımcı olmaz.
  • The military mission must of course help make these positive developments permanent.
  • Askeri misyon elbette bu olumlu gelişmelerin kalıcı hale gelmesine yardımcı olmalıdır.
  • We must not spare efforts to help the central government extend its authority to the entire country.
  • Merkezi hükümetin yetkilerini tüm ülkeye yaymasına yardımcı olmak için çabalarımızı esirgememeliyiz.
Show More (61)
help yardım etmek v.
  • We must help them to cope with this difficult situation.
  • Bu zor durumla başa çıkabilmeleri için onlara yardım etmeliyiz.
  • In the past we have repeatedly used our external policy to help other regions of the world.
  • Geçmişte dış politikamızı dünyanın diğer bölgelerine yardım etmek için defalarca kullandık.
  • We need to help those who are suffering; we have the means to do so.
  • Acı çekenlere yardım etmeliyiz; bunu yapmak için gerekli araçlara sahibiz.
Show More (17)
help yardım n.
  • Outside help now appears essential.
  • Dışarıdan yardım artık gerekli görünüyor.
  • Emergency help is urgently needed.
  • Acil yardıma ihtiyaç vardır.
  • It must only be used when there has been an exceptional, major disaster, when help is really needed.
  • Sadece istisnai, büyük bir felaket yaşandığında, yardıma gerçekten ihtiyaç duyulduğunda kullanılmalıdır.
Show More (9)
help faydası olmak v.
  • How would it help to stop funding human rights NGOs in Israel?
  • İsrail'deki insan hakları STK'larının finansmanını durdurmanın ne faydası olur?
Show More (-2)
help katkı n.
  • The Koukiadis report will be a great help in the work in hand.
  • Koukiadis raporu elimizdeki çalışmalara büyük katkı sağlayacaktır.
Show More (-2)
help yararlı olmak v.
  • Discussions are underway to establish what help would be most useful.
  • Hangi yardımın en yararlı olacağını belirlemek için tartışmalar devam etmektedir.
Show More (-2)
help katkıda bulunmak v.
  • The truth is that the North's protectionist policy has helped to strangle crucial sectors in the South.
  • Gerçek şu ki, Kuzey'in korumacı politikası Güney'deki önemli sektörlerin batırılmasına katkıda bulunmuştur.
Show More (-2)