illuminate - English Turkish Sentences
English Turkish
illuminate aydınlatmak v.
  • Their petitions illuminate the path the Union still has to travel to ensure peace of mind for our citizens.
  • Dilekçeleri, Birliğin vatandaşlarımızın huzurunu sağlamak için kat etmesi gereken yolu aydınlatıyor.
  • Thousands of candles illuminated the church during the ceremony.
  • Tören sırasında binlerce mum kiliseyi aydınlattı.
  • Sun lights the landscape, pain illuminates the soul.
  • Güneş manzarayı aydınlatır, acı ruhu aydınlatır.
Show More (5)
illuminate aydınlanmak v.
  • The space with square plan is illuminated by two small windows.
  • Kare plana sahip olan mekân, iki küçük pencere ile aydınlanmaktadır.
  • Once more than half of the disc of the Moon is illuminated, it has a shape we call gibbous.
  • Ay diskinin yarısından fazlası aydınlandığında, gibbous dediğimiz bir şekle sahip olur.
Show More (-1)
illuminate ışık tutmak v.
  • In this context, the report illuminates a number of important aspects.
  • Bu bağlamda, rapor bir dizi önemli hususa ışık tutmaktadır.
Show More (-2)