|
- The first is that of justice, taking responsibility for compensating innocent farmers.
- Birincisi, masum çiftçileri tazmin etme sorumluluğunu üstlenen adalettir.
- What is Israel expected to do about that almost daily assault on its innocent citizens?
- İsrail'in masum vatandaşlarına yönelik neredeyse her gün gerçekleşen bu saldırı karşısında ne yapması bekleniyor?
- It is rightly the case as too many innocent persons lose their lives as a result of inadequate transport measures.
- Yetersiz ulaşım önlemleri nedeniyle çok sayıda masum insan hayatını kaybettiği için bu haklı bir durumdur.
- I believe it is the duty of every Member State government to protect the innocent, not the perpetrators of violence.
- Şiddet uygulayanları değil masumları korumanın her Üye Devlet hükümetinin görevi olduğuna inanıyorum.
- The Iraqi people are innocent.
- Irak halkı masumdur.
- The imprisoned members of parliament and other innocent detainees must be released.
- Tutuklu milletvekilleri ve diğer masum tutuklular serbest bırakılmalıdır.
- Lives have been wasted and innocent blood has been spilled in a bout of violence that we can only condemn.
- Sadece kınayabileceğimiz bir şiddet olayında hayatlar heba edilmiş ve masum kanı dökülmüştür.
- All we have now is a number of very innocent, factual issues.
- Şu anda elimizde sadece çok masum ve gerçeklere dayanan bir dizi mesele var.
- These acts were intolerable for their blind violence and because they affected innocent citizens.
- Bu eylemler, kör şiddetleri ve masum vatandaşları etkilemeleri nedeniyle tahammül edilemezdi.
- There is never any justification for threatening an innocent person.
- Masum bir insanı tehdit etmenin hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
- It has kidnapped innocent Japanese civilians, most of whom have died in mysterious circumstances.
- Masum Japon sivilleri kaçırmış ve bunların çoğu gizemli bir şekilde ölmüştür.
- I've seen thousands of innocents killed for a cause.
- Binlerce masumun bir amaç uğruna öldürüldüğünü gördüm.
- I've seen thousands of innocents killed for a cause.
- Binlerce masumun bir dava uğruna öldürüldüğünü gördüm.
- I've seen thousands of innocents killed for a cause.
- Bir dava uğruna binlerce masumun katledildiğini gördüm.
- Sami took the life of an innocent young man.
- Sami masum bir gencin canını aldı.
- Of course he's innocent.
- Elbette o masum.
- He convinced me that his brother was innocent.
- O, erkek kardeşinin masum olduğu konusunda beni ikna etti.
- It looks like Tom is innocent.
- Tom masum görünüyor.
- No one is innocent.
- Hiç kimse masum değildir.
- They killed innocent Muslims.
- Masum Müslümanları öldürdüler.
- Do you think Mary is innocent?
- Sence Mary masum mu?
- I was completely innocent.
- Tamamen masumdum.
- It was an innocent question.
- O bir masum soruydu.
- Your innocent look doesn't fool me.
- Masum bakışların beni kandıramaz.
- Tom is probably innocent.
- Tom muhtemelen masumdur.
- The killing of the innocent villagers was ordered by the evil dictator.
- Zalim diktatör tarafından masum köylülerin öldürülmesi emredildi.
- She was young and innocent.
- Kız genç ve masumdu.
- They killed innocent Muslims.
- Onlar masum Müslümanları öldürdüler.
- These people are anything but innocent.
- Bu insanlar hiç masum değil.
- Sami still likes to portray himself as an innocent victim.
- Sami hala kendini masum bir kurban olarak göstermeyi seviyor.
- Tom is innocent of the crime.
- Tom o suçta masumdur.
- Don't act innocent with me.
- Bana masum numarası yapma.
- Don't play innocent with me.
- Bana masum rolü yapma.
- Sami stabbed a completely innocent person.
- Sami tamamen masum bir insanı bıçakladı.
- After all, he was a scientist, but mostly he liked dissecting innocent animals.
- Ne de olsa o bir bilim adamıydı ama çoğunlukla masum hayvanları parçalara ayırmayı seviyordu.
- Tom is likely to be innocent.
- Tom muhtemelen masumdur.
- I'm quite innocent.
- Ben oldukça masumum.
- They're innocent men.
- Onlar masum insanlar.
- Beth argued that Sally was only pretending to be innocent.
- Beth, Sally'nin sadece masum rolü yaptığını savundu.
- They're innocent men.
- Masum insanlar.
- Sami stabbed a completely innocent person.
- Sami tümüyle masum birini bıçakladı.
- As far as I know, he is innocent.
- Bildiğim kadarıyla masumdur.
- Tom isn't innocent.
- Tom masum değil.
- Tom is definitely innocent.
- Tom kesinlikle masum.
- I bet my bottom dollar he is innocent.
- Son kuruşuma kadar bahse girerim ki masumdur.
- It is better to risk saving a guilty man than to condemn an innocent one.
- Suçlu bir adamı kurtarma riskini almak, masum birini mahkum etmekten daha iyidir.
- She is definitely innocent.
- O kesinlikle masum.
- After all, he was a scientist, but mostly he liked dissecting innocent animals.
- Sonuçta, o bir bilim adamıydı, ama çoğunlukla masum hayvanları parçalamayı severdi.
- Of course he's innocent.
- Tabii ki masum.
- You shed innocent blood!
- Sen masum kanı döktün!
- Sami is innocent.
- Sami masum.
- Tom and Mary are innocent.
- Tom ve Mary masumdur.
- It was an innocent mistake.
- O masum bir hataydı.
- Tom is likely to be innocent.
- Tom muhtemelen masum olacak.
- The killing of the innocent villagers was ordered by the evil dictator.
- Masum köylülerin öldürülmesi kötü diktatör tarafından emredildi.
- We were innocent.
- Masumduk.
- It was an innocent mistake.
- Masum bir hataydı.
- Sami is innocent of what he said he did.
- Sami yaptığını söylediği şey konusunda masum.
- She was beautiful and innocent.
- O güzel ve masumdu.
- If he is innocent, it follows that his wife is guilty.
- Eğer o masumsa bundan şu sonuç çıkar ki onun karısı suçlu.
- She was probably innocent.
- Muhtemelen masumdu.
- Tom isn't innocent.
- Tom masum değildir.
- Sami took the life of an innocent young man.
- Sami masum bir genç adamın canını aldı.
- It looks like Tom is innocent.
- Tom masum gibi görünüyor.
- Tom is sweet and innocent.
- Tom sevimli ve masum.
- He was innocent of the crime.
- O, suçtan masumdu.
- She was beautiful and innocent.
- Çok güzel ve masumdu.
- I'm an innocent man.
- Ben masum bir adamım.
- An innocent biker was shot by an arrogant soldier on that street.
- Masum bir bisikletçi, kibirli bir asker tarafından o sokakta vuruldu.
- The old man had an innocent face, but in truth was a rogue.
- Yaşlı adamın masum bir yüzü vardı ama gerçekte bir hayduttu.
- Tom is presumed innocent.
- Tom masum kabul ediliyor.
- If that's true, then Tom is innocent.
- Eğer bu doğruysa, Tom masumdur.
- Tom is sweet and innocent.
- Tom tatlı ve masum.
- She was probably innocent.
- O, muhtemelen masumdu.
- Don't pretend you're so innocent.
- Çok masummuşsun gibi davranma.
- Don't treat me like a criminal, because I'm innocent.
- Bana bir suçlu gibi davranma, çünkü ben masumum.
- You're innocent.
- Sen masumsun.
- Tom was innocent.
- Tom masumdu.
- I dare say he is innocent.
- Korkusuzca söylüyorum ki o masumdur.
- An innocent man was arrested by mistake.
- Masum bir adam yanlışlıkla tutuklandı.
- But she's innocent!
- Ama o masum!
- You're innocent, aren't you?
- Masumsun, değil mi?
- He turned out to be innocent.
- Masum olduğu ortaya çıktı.
- Your innocent look doesn't fool me.
- Sizin masum görünüşünüz beni kandırmaz.
- She was young and innocent.
- O genç ve masumdu.
- Do you really think Tom could be innocent?
- Gerçekten Tom'un masum olabileceğine emin misin?
- We were innocent.
- Biz masumduk.
- He shed innocent blood just for kicks.
- Sırf zevk için masum kanı döktü.
- Fadil turned his hate on the innocent.
- Fadıl nefretini masumlara yöneltti.
- The court declared the defendant innocent.
- Mahkeme sanığı masum ilan etti.
- Tom is innocent.
- Tom masum.
Show More (90)
|
