| 1 |
nonstop |
durmadan |
adv. |
|
- It rained nonstop.
- Hiç durmadan yağdı.
- Women talk nonstop.
- Kadınlar durmaksızın konuşur.
- Women talk nonstop.
- Kadınlar durmadan konuşur.
- Tom talked nonstop for three hours.
- Tom üç saat boyunca durmadan konuştu.
- Tom spoke nonstop for three hours.
- Tom üç saat boyunca durmadan konuştu.
- Tom spoke nonstop for three hours.
- Tom üç saat boyunca hiç durmadan konuştu.
- Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.
- Lindbergh'in tek başına, durmaksızın gerçekleştirdiği transatlantik uçuşu, olağanüstü bir başarıydı.
- Tom talked nonstop for a full hour.
- Tom bir saat boyunca hiç durmadan konuştu.
Show More (5)
|
| 2 |
nonstop |
kesintisiz |
adj. |
|
- Tom talked nonstop for a full hour.
- Tom tam bir saat boyunca kesintisiz konuştu.
- This plane flies nonstop to Tokyo.
- Bu uçak Tokyo'ya kesintisiz uçar.
- Nonstop flights are almost always more expensive.
- Kesintisiz uçuşlar neredeyse her zaman daha pahalıdır.
- This plane flies nonstop to Tokyo.
- Bu uçak Tokyo'ya kesintisiz uçuyor.
- It has been raining nonstop for three days.
- Üç gündür kesintisiz yağmur yağıyor.
Show More (2)
|
| 3 |
nonstop |
aktarmasız |
adj. |
|
- The flight from New York to London was nonstop.
- New York'tan Londra'ya olan uçuş aktarmasızdı.
- We flew nonstop from Osaka to Los Angeles.
- Osaka'dan Los Angeles'a aktarmasız uçtuk.
- I'd like a nonstop flight to New York.
- New York'a aktarmasız bir uçuş istiyorum.
Show More (0)
|
| 4 |
nonstop |
aralıksız |
adj. |
|
- It rained nonstop.
- Aralıksız yağmur yağdı.
- Tom talked nonstop for three hours.
- Tom üç saat boyunca aralıksız konuştu.
Show More (-1)
|
| 5 |
nonstop |
molasız |
adj. |
|
- We flew nonstop from Osaka to Los Angeles.
- Osaka'dan Los Angeles'a molasız uçtuk.
Show More (-2)
|
| 6 |
nonstop |
direkt |
adj. |
|
- Is there a nonstop flight to Boston?
- Boston'a direkt uçuş var mı?
Show More (-2)
|
