|
- In the past eight years, more than two million people have starved to death in North Korea.
- Geçtiğimiz sekiz yıl içerisinde Kuzey Kore'de iki milyondan fazla insan açlıktan ölmüştür.
- We nearly starved to death, since the whole time he caught only two seals.
- Bütün bu süre boyunca sadece iki fok yakaladığı için neredeyse açlıktan ölüyorduk.
- We nearly starved to death, since the whole time he caught only two seals.
- Neredeyse açlıktan ölüyorduk, çünkü tüm zaman boyunca sadece iki fok yakaladı.
- We nearly starved to death, since the whole time he caught only two seals.
- Onca zaman sadece iki fok yakaladığı için neredeyse açlıktan ölüyorduk.
- Tom was starving to death.
- Tom açlıktan ölüyordu.
- We are the first nation to starve to death in a storehouse that's overfilled with everything we want.
- İstediğimiz her şeyle dolu bir depoda açlıktan ölen ilk milletiz.
- Tom isn't going to starve to death.
- Tom açlıktan ölmeyecek.
- We'll starve to death!
- Biz açlıktan öleceğiz!
- If we don't get something to eat soon, we'll all starve to death.
- Kısa sürede yiyecek bir şey almazsak, hepimiz açlıktan öleceğiz.
- I would rather starve to death than steal.
- Çalmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.
- Because of the famine, the cattle starved to death.
- Kıtlık yüzünden sığırlar açlıktan ölmüş.
- So many people are starving to death in the country.
- Ülkede çok sayıda insan açlıktan ölüyor.
- I'll starve to death!
- Açlıktan öleceğim!
- We'll starve to death!
- Açlıktan öleceğiz!
- Tom won't starve to death.
- Tom açlıktan ölmeyecek.
- He won't starve to death.
- Açlıktan ölmeyecek.
- I hope I don't starve to death.
- Umarım açlıktan ölmem.
- The old man starved to death.
- Yaşlı adam açlıktan ölüyordu.
- Do you know how many people in the world starve to death every year?
- Dünyada her yıl kaç kişinin açlıktan öldüğünü biliyor musun?
- I hope we don't starve to death.
- Umarım açlıktan ölmeyiz.
- We're not going to starve to death.
- Açlıktan ölmeyeceğiz.
- You must be starving to death.
- Açlıktan ölüyor olmalısın.
- The cattle starved to death.
- Sığır açlıktan ölüyordu.
- Millions of people starve to death every year.
- Her yıl milyonlarca insan açlıktan ölüyor.
- He won't starve to death.
- O açlıktan ölmeyecek.
- If we don't get something to eat soon, we'll all starve to death.
- Eğer yakında yiyecek bir şeyler bulamazsak, hepimiz açlıktan öleceğiz.
- I hope we don't starve to death.
- İnşallah açlıktan ölmeyiz.
- Tom is starving to death.
- Tom açlıktan ölüyor.
Show More (25)
|
