|
- The doctor is very strict about appointments; don't be late.
- Doktor randevular konusunda çok katıdır; sakın geç kalmayın.
- North Korea is famous for its strict rules and restrictions.
- Kuzey Kore katı kuralları ve kısıtlamalarıyla ünlüdür.
- Strict application of the N+2 rule is necessary, otherwise the reservoir of commitments will endure artificially.
- N+2 kuralının katı bir şekilde uygulanması gereklidir aksi takdirde taahhüt rezervi yapay olarak devam edecektir.
- Feedingstuffs must be prepared to strict standards which can and must be controlled.
- Besleme maddeleri, kontrol edilebilen ve edilmesi gereken katı standartlara göre hazırlanmalıdır.
- This is the only way to enforce the strict ban on all aid not covered by the code.
- Kod kapsamına girmeyen tüm yardımlara yönelik katı yasağı uygulamanın tek yolu budur.
- Thirdly, it must be clear that exceptions are only permitted under very strict conditions.
- Üçüncü olarak istisnalara yalnızca çok katı koşullar altında izin verileceği açık olmalıdır.
- We therefore choose to support making the rules as strict and as tough as possible.
- Bu nedenle kuralların mümkün olduğunca katı ve sert olmasını desteklemeyi tercih ediyoruz.
- The Council has had a strict view on posts in the Commission that are required for enlargement.
- Konsey, Komisyon'da genişleme için gerekli olan kadrolar konusunda katı bir görüşe sahiptir.
- The subject of sexual violence is shrouded in strict social taboos.
- Cinsel şiddet konusu katı toplumsal tabularla örtülüdür.
- The first of these involves strict application of the rules concerning structural support.
- Bunlardan ilki, yapısal desteğe ilişkin kuralların katı bir şekilde uygulanmasını içermektedir.
- That is why we need environmental rules, and strict ones at that.
- Bu nedenle çevre kurallarına, hem de katı kurallara ihtiyacımız var.
- Strict application of the N+2 rule is necessary, otherwise the reservoir of commitments will endure artificially.
- N+2 kuralının katı bir şekilde uygulanması gereklidir, aksi takdirde taahhüt rezervi yapay olarak devam edecektir.
- Either you are liberal in both cases or strict in both cases!
- Ya her iki durumda da liberalsiniz ya da her iki durumda da katı!
- We have to stick to very strict timetables.
- Çok katı zaman çizelgelerine bağlı kalmak zorundayız.
- The production of PVC is justified if strict emission requirements are met.
- PVC üretimi, katı emisyon gerekliliklerinin karşılanması halinde haklı görülebilir.
- However, we have strict ideas as regards the substance.
- Ancak, öze ilişkin katı fikirlerimiz var.
- It will promote mechanisms for deporting immigrants and strict asylum laws.
- Göçmenlerin sınır dışı edilmesine yönelik mekanizmaları ve katı iltica yasalarını teşvik edecektir.
- Public health and financial considerations, therefore, both argue for strict implementation.
- Dolayısıyla halk sağlığı ve mali hususların her ikisi de katı bir uygulamayı savunmaktadır.
- We are well behind the timetable and so I will have to be rather strict.
- Zaman çizelgesinin oldukça gerisindeyiz ve bu nedenle oldukça katı davranmak zorundayım.
- We should not apply over strict criteria here.
- Burada aşırı katı kriterler uygulamamalıyız.
- I do not believe that airports exist whose polices are so strict that they fall outside of the framework.
- Politikaları bu çerçevenin dışında kalacak kadar katı olan havaalanlarının var olduğuna inanmıyorum.
- Thirdly, it must be clear that exceptions are only permitted under very strict conditions.
- Üçüncü olarak, istisnalara yalnızca çok katı koşullar altında izin verileceği açık olmalıdır.
- I am committed to retaining the use of food waste as feed under appropriately strict conditions.
- Gıda atıklarının uygun şekilde katı koşullar altında yem olarak kullanılmasını sürdürmeye kararlıyım.
- The N+2 rule is strict, but it is useful.
- N+2 kuralı katıdır ama faydalıdır.
- The Council has had a strict view on posts in the Commission that are required for enlargement.
- Konsey, Komisyonda genişleme için gerekli olan kadrolar konusunda katı bir görüşe sahiptir.
- Subject to these strict conditions, the lifting of the moratorium is a welcome development.
- Bu katı koşullara tabi olarak moratoryumun kaldırılması memnuniyet verici bir gelişmedir.
- We should have strict or objective liability for forms of environmental destruction resulting from commercial activity.
- Ticari faaliyetlerden kaynaklanan çevresel tahribat biçimleri için katı veya objektif sorumluluğumuz olmalıdır.
- I do not believe that airports exist whose polices are so strict that they fall outside of the framework.
- Politikaları çerçevenin dışında kalacak kadar katı olan havalimanlarının var olduğuna inanmıyorum.
- Personally, I am extremely strict.
- Kişisel olarak son derece katıyımdır.
- The same applies to chemicals policy, where we want to see strict wordings.
- Aynı durum, katı ifadeler görmek istediğimiz kimyasallar politikası için de geçerlidir.
- Thirdly, a strict age limit on vessels to be given access to Community waters must be established in the near future.
- Üçüncü olarak, yakın gelecekte Topluluk sularına giriş izni verilecek gemiler için katı bir yaş sınırı belirlenmelidir.
- We will have to be as strict as possible in this regard, and the Commission must have the last word.
- Bu konuda mümkün olduğunca katı olmalıyız ve son sözü Komisyon söylemelidir.
- The Commission wants to be and will be extremely strict in the use of this particular solution.
- Komisyon bu özel çözümün kullanımında son derece katı olmak istemektedir ve olacaktır.
- The Commission wants to be and will be extremely strict in the use of this particular solution.
- Komisyon bu özel çözümün kullanımında son derece katı olmak istiyor ve olacaktır.
- Finally, I do hope the European Union will adopt a strict policy with regard to poaching in the Indian Ocean.
- Son olarak Avrupa Birliği'nin Hint Okyanusu'nda kaçak avlanma konusunda katı bir politika benimseyeceğini umuyorum.
- However, overly strict hygiene measures must not be perceived as barriers to trade.
- Bununla birlikte, aşırı katı hijyen önlemleri ticaretin önünde engel olarak algılanmamalıdır.
- It is therefore not necessary to make exceptions for airports that pursue a strict policy in the field of noise charges.
- Bu nedenle, gürültü ücretleri alanında katı bir politika izleyen havaalanları için istisnalar yapmak gerekli değildir.
- It cannot and must not be achieved solely through strict regulations.
- Bu sadece katı düzenlemelerle sağlanamaz ve sağlanmamalıdır.
- It is therefore not necessary to make exceptions for airports that pursue a strict policy in the field of noise charges.
- Bu nedenle gürültü ücretleri alanında katı bir politika izleyen havalimanları için istisnalar yapmak gerekli değildir.
- Airports such as Orly, Schiphol and Barcelona already meet strict requirements.
- Orly, Schiphol ve Barselona gibi havaalanları halihazırda katı gereklilikleri karşılamaktadır.
- Either you are liberal in both cases or strict in both cases!
- Ya her iki durumda da liberalsiniz ya da her iki durumda da katısınız!
- The terms of the regulations to be enforced must be particularly clear and strict.
- Uygulanacak düzenlemelerin şartları özellikle açık ve katı olmalıdır.
- The European Union has very strict labelling rules for irradiated foods.
- Avrupa Birliği ışınlanmış gıdalar için çok katı etiketleme kurallarına sahiptir.
- You know how strict those green people are about attendance.
- Çevreci insanların katılım konusunda ne kadar katı olduklarını biliyorsunuz.
- You know how strict those green people are about attendance.
- Çevre savunucularının katılım konusunda ne kadar katı davrandıklarını bilirsin.
- I'm very strict.
- Çok katıyımdır.
- Tom's father is very strict.
- Tom'un babası çok katıdır.
- The local police are very strict about traffic violations.
- Yerel polis trafik ihlalleri konusunda çok katıdır.
- Tom is strict, isn't he?
- Tom katı biri, değil mi?
- My father is very strict with me.
- Babam bana karşı çok katıdır.
- Tom wasn't very strict, but Mary was.
- Tom çok katı değildi ama Mary öyleydi.
- He is less strict than our teacher.
- O bizim öğretmenimizden daha az katı.
- You're strict.
- Sen katısın.
- My boss was very strict.
- Patronum çok katıydı.
- Tom isn't very strict about it.
- Tom bu konuda çok katı değil.
- Tom's parents were very strict.
- Tom'un ailesi çok katıydı.
- My dad is very strict.
- Babam çok katı biridir.
- Tom isn't strict enough with his students.
- Tom öğrencilerine karşı yeterince katı değil.
- My parents are very strict.
- Ailem çok katıdır.
- My parents are very strict.
- Ebeveynlerim çok katı.
- We're strict.
- Biz katıyız.
- Tom is strict.
- Tom katıdır.
- Tom's mom is very strict.
- Tom'un annesi çok katıdır.
- Our English teacher is both strict and kind.
- İngilizce öğretmenimiz hem katı hem de naziktir.
- Tom is very strict with his children.
- Tom çocuklarına karşı çok katıdır.
- Tom told me that he thought Mary was strict.
- Tom bana Mary'nin katı olduğunu düşündüğünü söyledi.
- My mother is strict about manners.
- Annem görgü kuralları konusunda katıdır.
- Tom is strict but fair.
- Tom katı ama adil.
- When he was in the military, he conformed to the strict army rules.
- Askerdeyken ordunun katı kurallarına uymuş.
- My father is very strict.
- Babam çok katıdır.
- I don't want to be too strict with you.
- Sana karşı çok katı olmak istemiyorum.
- Tom's mom is very strict.
- Tom'un annesi çok katı.
- Tom said that Mary was strict.
- Tom, Mary'nin katı biri olduğunu söyledi.
- Tom wasn't very strict, but Mary was.
- Tom çok katı değildi ama Mary katı idi.
- The teacher is strict with his students.
- Öğretmen öğrencilerine karşı katıdır.
- Tom is very strict, isn't he?
- Tom çok katı, değil mi?
- My boss is very strict.
- Patronum çok katıdır.
- We have very strict guidelines here.
- Burada çok katı yönetmeliklerimiz var.
- There is a very strict rule forbidding smoking in bed.
- Yatakta sigara içmeyi yasaklayan çok katı bir kural mevcut.
- I'm strict.
- Ben katıyımdır.
- The entry requirements for the essay competition are very strict.
- Kompozisyon yarışmasına katılım koşulları çok katıdır.
- Layla comes from a strict religious background.
- Layla katı bir dini geçmişten geliyor.
- Tom's dad is very strict.
- Tom'un babası çok katıdır.
- My mom was very strict, too.
- Benim annem de çok katıydı.
- The rules established by the company are very strict.
- Şirketin koyduğu kurallar çok katı.
- Tom isn't strict, but Mary is.
- Tom katı değil ama Mary öyle.
- My parents are strict.
- Ailem çok katıdır.
- He was strict in disciplining his children.
- Çocuklarını disipline ederken çok katıydı.
- Alice was frightened of her strict mother.
- Alice, katı annesinden korkuyordu.
- Tom is very strict.
- Tom çok katıdır.
- She was very strict with her children.
- Çocuklarına karşı çok katıydı.
- They accused the teacher of being too strict with the children.
- Öğretmeni çocuklara karşı çok katı olmakla suçladılar.
- He's a strict Muslim.
- O katı bir Müslüman.
- Tom is very strict with his children.
- Tom çocuklarına çok katı.
- Tom isn't very strict.
- Tom çok katı değil.
- Tom wasn't strict, but Mary was.
- Tom katı değildi ama Mary öyleydi.
- Our teacher is strict, and yet, he is kind.
- Öğretmenimiz katıdır ama yine de naziktir.
- Tom is very strict.
- Tom çok katı.
- We have very strict guidelines here.
- Burada çok katı kurallarımız var.
- I'm very strict.
- Ben çok katıyım.
Show More (98)
|
|
- She became a strict vegan after watching the documentary.
- Belgeseli izledikten sonra sıkı bir vegan oldu.
- Without strict conditions, self-handling will be the kiss of death for ordinary dockers.
- Sıkı koşullar olmaksızın kendi kendine elleçleme sıradan liman işçileri için ölüm öpücüğü olacaktır.
- A very strict budget policy has been adopted in the drafting of next year's budget.
- Gelecek yılın bütçesinin hazırlanmasında çok sıkı bir bütçe politikası benimsenmiştir.
- I think that this is especially important, now that there is strict budgetary discipline in all Member States.
- Tüm Üye Devletlerde sıkı bir bütçe disiplini söz konusu olduğu için bunun özellikle önemli olduğunu düşünüyorum.
- All animals fed with highly contaminated feed would be kept under strict official control.
- Yüksek derecede kirlenmiş yemlerle beslenen tüm hayvanlar sıkı resmi kontrol altında tutulacaktır.
- Without strict conditions, self-handling will be the kiss of death for ordinary dockers.
- Sıkı koşullar olmaksızın, kendi kendine elleçleme sıradan liman işçileri için ölüm öpücüğü olacaktır.
- They are allowed to leave the camp only under strict surveillance.
- Kamptan ancak sıkı gözetim altında ayrılmalarına izin veriliyor.
- Classification societies for ship types will be subject to stricter conditions.
- Gemi tipleri için klas kuruluşları daha sıkı koşullara tabi olacaktır.
- I have always been in favour of strict compliance with the criteria of the Stability Pact.
- İstikrar Paktı kriterlerine her zaman sıkı bir şekilde uyulmasından yana olmuşumdur.
- Even the strictest control cannot solve this problem.
- En sıkı denetim bile bu sorunu çözemez.
- The Marinos report calls for the strict observance of the stability programmes.
- Marinos raporu, istikrar programlarına sıkı bir şekilde uyulması çağrısında bulunmaktadır.
- It is precisely for this reason that we need strict controls in the maritime transport sector.
- İşte tam da bu nedenle deniz taşımacılığı sektöründe sıkı denetimlere ihtiyacımız var.
- However, strict criteria must also apply to imports from third countries.
- Ancak, üçüncü dünya ülkelerinden yapılan ithalat için de sıkı kriterler uygulanmalıdır.
- In the Commission we have accepted the biotechnology action plan, which we follow in a strict way.
- Komisyon'da, sıkı bir şekilde takip ettiğimiz biyoteknoloji eylem planını kabul ettik.
- We warmly endorse the plea for strict budgetary discipline by the European Parliament.
- Avrupa Parlamentosunun sıkı bütçe disiplini talebini içtenlikle destekliyoruz.
- Vessels that fail the strict inspection controls will be immediately held in any port of the European Union.
- Sıkı denetim kontrollerinden geçemeyen gemiler Avrupa Birliği'nin herhangi bir limanında derhal tutulacaktır.
- We hope that safety will be enhanced by strict and uniform controls.
- Güvenliğin sıkı ve tek tip kontrollerle artırılacağını umuyoruz.
- Strict exchange arrangements will be needed to stave off a brain drain.
- Beyin göçünü engellemek için sıkı değişim düzenlemelerine ihtiyaç duyulacaktır.
- The principle of strict traceability must apply equally to products from non-EU countries.
- Sıkı izlenebilirlik ilkesi AB üyesi olmayan ülkelerden gelen ürünler için de aynı şekilde geçerli olmalıdır.
- Certainly, we must continue to insist on strict controls.
- Elbette sıkı denetimler konusunda ısrarcı olmaya devam etmeliyiz.
- We hope that safety will be enhanced by strict and uniform controls.
- Sıkı ve tek tip kontrollerle güvenliğin arttırılacağını umuyoruz.
- We need stricter checks on luggage and hand luggage.
- Bagaj ve el bagajları üzerinde daha sıkı kontrollere ihtiyacımız var.
- Today, these so-called freedoms are regulated and are subject to strict control by the authorities.
- Bugün, bu sözde özgürlükler düzenlenmekte ve yetkililer tarafından sıkı bir kontrole tabi tutulmaktadır.
- The use of this money in Palestine is subject to strict controls.
- Bu paranın Filistin'de kullanımı sıkı denetimlere tabidir.
- It would have been more appropriate to use these places to build factories with stricter regulations.
- Bu yerlerin daha sıkı düzenlemelerle fabrikalar inşa etmek için kullanılması daha uygun olurdu.
- We warmly endorse the plea for strict budgetary discipline by the European Parliament.
- Avrupa Parlamentosu'nun sıkı bütçe disiplini talebini içtenlikle destekliyoruz.
- Religious communities, even the Islamic, are under strict state control or are having a hard time.
- Dini cemaatler, hatta İslami cemaatler bile sıkı devlet kontrolü altındadır ya da zor zamanlar geçirmektedir.
- The Marinos report calls for the strict observance of the stability programmes.
- Marinos raporu istikrar programlarına sıkı bir şekilde uyulması çağrısında bulunmaktadır.
- This must also include a properly functioning control system with strict punitive measures.
- Bu aynı zamanda sıkı cezai önlemler içeren ve düzgün işleyen bir kontrol sistemini de içermelidir.
- She advised him to go on a strict diet.
- Sıkı bir diyet yapmasını tavsiye etti.
- I'm on a strict diet.
- Ben sıkı bir diyetteyim.
- Tom used to be a strict vegetarian.
- Tom eskiden sıkı bir vejetaryendi.
- I've been on a strict diet.
- Sıkı bir diyet yapıyorum.
- You may as well know that I am a strict instructor.
- Sıkı bir eğitmen olduğumu bilmelisiniz.
- Tom is on a strict diet.
- Tom sıkı bir diyette.
- The entry requirements for the essay competition are very strict.
- Kompozisyon yarışması için giriş şartları çok sıkıdır.
- Tom is on a strict diet.
- Tom sıkı bir diyet yapıyor.
- Tom sticks to a strict vegetarian diet.
- Tom sıkı bir vejetaryen diyetine yapışıyor.
- Tom isn't very strict.
- Tom çok sıkı değil.
- In English the word order is stricter than Finnish.
- İngilizcede söz dizimi Fincedekinden daha sıkıdır.
- Tom sticks to a strict vegetarian diet.
- Tom sıkı bir vejetaryen diyetine bağlı.
- Tom follows a strict vegan diet.
- Tom sıkı bir vegan diyeti izler.
- They accused the teacher of being too strict with the children.
- Onlar öğretmeni çocuklara çok sıkı olmakla suçladı.
- It's important to follow a strict diet.
- Sıkı bir diyet takip etmek önemlidir.
- I'm on a strict diet.
- Sıkı bir diyetteyim.
- I had a strict curfew at my house.
- Evimde sıkı bir sokağa çıkma yasağı vardı.
- Layla comes from a strict religious background.
- Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Tom's dad is very strict.
- Tom'un babası çok sıkıdır.
- A number of countries have strict laws against drugs.
- Birçok ülkenin uyuşturuculara karşı sıkı yasaları vardır.
- Tom isn't very strict about it.
- Tom o konuda çok sıkı değil.
- We need stricter gun laws.
- Daha sıkı silah yasalarına ihtiyacımız var.
- I am adhering to a strict diet regimen.
- Ben sıkı bir diyet rejimine bağlı kalıyorum.
- Tom follows a strict vegan diet.
- Tom sıkı bir vegan diyeti uyguluyor.
- It's important to follow a strict diet.
- Sıkı bir diyet uygulamak önemlidir.
- I am adhering to a strict diet regimen.
- Sıkı bir diyet rejimine bağlıyım.
- Tom used to be a strict vegetarian.
- Tom sıkı bir vejetaryendi.
- When he was in the military, he conformed to the strict army rules.
- O askerdeyken, sıkı ordu kurallarına uydu.
- Tom's parents were very strict.
- Tom'un ailesi çok sıkıydı.
- The doctor ordered her to go on a strict diet.
- Doktor ona sıkı bir diyete girmesini emretti.
- There is a very strict rule forbidding smoking in bed.
- Yatakta sigara içmeyi yasaklayan çok sıkı bir kural var.
Show More (58)
|
