|
- Tibet is an area with its own culture, its own religion and its own political traditions.
- Tibet, kendi kültürü, kendi dini ve kendi siyasi gelenekleri olan bir bölgedir.
- The United States, too, has a tradition of barring those regarded as enemies or as dangerous influences.
- Amerika Birleşik Devletleri de düşman ya da tehlikeli etki olarak gördüğü kişileri engelleme geleneğine sahiptir.
- For us, the defence of these traditions has a very clear limit.
- Bizim için bu geleneklerin savunulmasının çok net bir sınırı vardır.
- There are long traditions in relation to the sale and marketing of animals in this way.
- Hayvanların bu şekilde satılması ve pazarlanmasıyla ilgili uzun bir gelenek var.
- This is a very sensitive matter in which different Member States uphold different traditions.
- Bu, farklı Üye Devletlerin farklı geleneklere sahip olduğu çok hassas bir konudur.
- Moreover, this is actually contrary to Venezuela's peaceful traditions.
- Üstelik bu durum Venezuela'nın barışçıl geleneklerine de aykırıdır.
- They are alien to our tradition.
- Bunlar bizim geleneklerimize yabancıdır.
- On the one hand, there is the Anglo-Saxon tradition, characterised by laissez-faire and open market principles.
- Bir yanda bırakınız yapsınlar politikası ve açık piyasa ilkeleriyle karakterize edilen Anglosakson geleneği var.
- On the other hand, there is a corporate and protectionist continental tradition.
- Öte yandan kurumsal ve korumacı bir kıta geleneği var.
- There social policy is at home with different national traditions.
- Burada sosyal politika farklı ulusal geleneklerle iç içedir.
- However, it reflects a very different tradition of political thinking from that in my own country.
- Bununla birlikte, kendi ülkemdekinden çok farklı bir siyasi düşünce geleneğini yansıtmaktadır.
- This region on Europe's periphery draws on a wealth of cultural and Christian traditions.
- Avrupa'nın çevresindeki bu bölge, zengin kültürel ve Hıristiyan geleneklerinden beslenmektedir.
- The United Kingdom, Denmark and Ireland do not have this tradition.
- Birleşik Krallık, Danimarka ve İrlanda'da bu gelenek yoktur.
- Russia is a country with a Christian tradition and culture.
- Rusya, Hıristiyan gelenek ve kültürüne sahip bir ülkedir.
- We are a continent comprising many small countries with different traditions.
- Bizler farklı geleneklere sahip çok sayıda küçük ülkeden oluşan bir kıtayız.
- That, if I may say so, is inconsistent with the tradition and culture of Europe.
- Ancak bu durum, Avrupa'nın gelenek ve kültürüne aykırıdır.
- Sweden and many other countries have proud traditions in the United Nations.
- İsveç ve diğer birçok ülke Birleşmiş Milletler'de gurur verici geleneklere sahiptir.
- We are under the great obligation of living up to our tradition and our name as Europe’s Parliament.
- Avrupa'nın Parlamentosu olarak geleneğimize ve ismimize uygun davranmak gibi büyük bir yükümlülük altındayız.
- I believe Pakistan and India are countries with a high culture and long traditions.
- Pakistan ve Hindistan'ın yüksek kültüre ve uzun geleneklere sahip ülkeler olduğuna inanıyorum.
- Ireland has a long sporting tradition, and in particular an amateur and voluntary tradition.
- İrlanda uzun bir spor geleneğine ve özellikle de amatör ve gönüllü bir geleneğe sahiptir.
- There has been considerable difficulty in reconciling national traditions and exceptions.
- Ulusal geleneklerin ve istisnaların uzlaştırılmasında önemli güçlükler yaşanmıştır.
- There is a tradition in certain Member States that judicial independence should not be encroached upon.
- Bazı Üye Devletlerde yargı bağımsızlığının ihlal edilmemesi gerektiğine dair bir gelenek vardır.
- Nonetheless, religious practices, cultures and traditions can be changed.
- Bununla birlikte dini uygulamalar, kültürler ve gelenekler değiştirilebilir.
- This is part of our tradition.
- Bu bizim geleneğimizin bir parçasıdır.
- There are long traditions in relation to the sale and marketing of animals in this way.
- Hayvanların bu şekilde satılması ve pazarlanmasıyla ilgili uzun gelenekler var.
- That was because of the tradition of people from British Somaliland serving in the British Merchant Navy.
- Bunun nedeni, İngiliz Somaliland'ından gelen insanların İngiliz Ticaret Donanmasında hizmet verme geleneğiydi.
- But a cultural tradition cannot be used as an alibi for trampling all over human rights.
- Ancak kültürel bir gelenek, insan haklarını çiğnemek için bir mazeret olarak kullanılamaz.
- I have much sympathy with what the honourable Member has said about cultural heritage and about the Buddhist tradition.
- Sayın Üyenin kültürel miras ve Budist gelenek hakkında söylediklerine büyük sempati duyuyorum.
- Thirdly, it has a long tradition of added-value processing in its many and varied forms.
- Üçüncüsü, çok sayıda ve çeşitli biçimleriyle uzun bir katma değerli işleme geleneğine sahiptir.
- This industry has one of the longest traditions in my country's economic structure.
- Bu sektör ülkemin ekonomik yapısında en uzun geleneklerden birine sahiptir.
- Genital mutilation of women is seen as upholding this tradition.
- Kadınların sünnet edilmesi bu geleneğin sürdürülmesi olarak görülmektedir.
- Slovenia is the wealthiest of the candidate countries, and it has a European institutional tradition too.
- Slovenya aday ülkeler arasında en zengin olanıdır ve Avrupa kurumsal geleneğine de sahiptir.
- Research seems to show that our traditions are tending to converge slowly.
- Araştırmalar, geleneklerimizin yavaş yavaş birbirine yaklaşma eğiliminde olduğunu göstermektedir.
- We do not yet have a tradition of this in the way the Scandinavian countries do, for example.
- Örneğin İskandinav ülkelerinde olduğu gibi bu konuda henüz bir geleneğimiz yok.
- Their quality is certainly not in keeping with the legal traditions of Europe and its Member States.
- Bunların kalitesi kesinlikle Avrupa'nın ve Üye Devletlerinin yasal geleneklerine uygun değildir.
- Women's identity must be personal and individual, differing in terms of religion, tradition and culture.
- Kadın kimliği kişisel ve bireysel olmalı, din, gelenek ve kültür açısından farklılıklar göstermelidir.
- That country has a long tradition of receiving foreign students, in the form, for example, of Fulbright scholarships.
- Bu ülke, örneğin Fulbright bursları şeklinde yabancı öğrenci kabul etme konusunda uzun bir geleneğe sahiptir.
- Both these things required quite a change in administration and tradition in the institutions.
- Her ikisi de yönetimde ve kurumlardaki geleneklerde büyük bir değişim gerektirmiştir.
- Ireland has a long sporting tradition, and in particular an amateur and voluntary tradition.
- İrlanda uzun bir spor geleneğine, özellikle de amatör ve gönüllü bir geleneğe sahiptir.
- The Roman-dominated common law and the Nordic legal traditions are incredibly different on a range of crucial points.
- Roma egemenliğindeki örfi hukuk ile İskandinav hukuk gelenekleri bir dizi önemli noktada inanılmaz derecede farklıdır.
- This tradition must be respected and take precedence over the requirement for uniform rules.
- Bu geleneğe saygı gösterilmeli ve tek tip kurallar gerekliliğinden daha öncelikli olmalıdır.
- I, too, am part of that tradition; we have always seen ourselves as Bohemia's ambassadors here.
- Ben de bu geleneğin bir parçasıyım; kendimizi her zaman Bohemya'nın buradaki elçileri olarak gördük.
- At the same time, we recognise that there are important medicinal traditions outside the EU.
- Aynı zamanda, AB dışında da önemli tıbbi geleneklerin bulunduğunun farkındayız.
- Without language, culture and traditions shared by the peoples of the European Union, a European people is no more.
- Avrupa Birliği halkları tarafından paylaşılan dil, kültür ve gelenekler olmadan Avrupa halkı diye bir şey yoktur.
- On the other hand, there is a corporate and protectionist continental tradition.
- Öte yandan kurumsal ve korumacı bir kıta geleneği de mevcuttur.
- It is good to see that not all of Britain's traditions and institutions are under threat from Brussels.
- Britanya'nın tüm gelenek ve kurumlarının Brüksel'in tehdidi altında olmadığını görmek güzel.
- I think it is worth noting that the Spanish fleet has a historic tradition of distant water fishing.
- İspanyol filosunun uzak su balıkçılığı konusunda tarihi bir geleneğe sahip olduğunu belirtmekte fayda görüyorum.
- I am sorry this did not happen; it would have been in line with our traditions.
- Bunun gerçekleşmemesine üzüldüm; geleneklerimize uygun olurdu.
- Their quality is certainly not in keeping with the legal traditions of Europe and its Member States.
- Kaliteleri kesinlikle Avrupa'nın ve Üye Devletlerinin yasal geleneklerine uygun değildir.
- It is a tradition in Europe and we must respect it wherever necessary.
- Bu Avrupa'da bir gelenektir ve gereken her yerde buna saygı göstermeliyiz.
- Moreover, this is actually contrary to Venezuela's peaceful traditions.
- Üstelik bu durum Venezüella'nın barışçıl geleneklerine de aykırı.
- Flax, like hemp, is a special product with a long European tradition.
- Keten, kenevir gibi, uzun bir Avrupa geleneğine sahip özel bir üründür.
- This is an opportunity to blend tradition and the modern rediscovery of ancient skills.
- Bu, geleneği ve eski becerilerin modern yeniden keşfini harmanlamak için bir fırsattır.
- It was recognised then that we have different traditions and needs.
- O zaman farklı geleneklerimiz ve ihtiyaçlarımız olduğu kabul edildi.
- No cultural tradition can gain recognition if it puts itself above fundamental human rights and equality of the sexes.
- Hiçbir kültürel gelenek, kendisini temel insan haklarının ve cinsiyet eşitliğinin üstünde tutarak tanınamaz.
- This means in particular that existing traditions should be maintained.
- Bu, özellikle mevcut geleneklerin sürdürülmesi gerektiği anlamına gelmektedir.
- That is extremely problematic because there are widely different juridico-political traditions in the Member States.
- Bu son derece sorunlu bir durumdur zira Üye Devletlerde çok farklı hukuki-siyasi gelenekler mevcuttur.
- Without language, culture and traditions shared by the peoples of the European Union, a European people is no more.
- Avrupa Birliği halkları tarafından paylaşılan dil, kültür ve gelenekler olmadan Avrupa halkı diye bir şey kalmaz.
- Alas, the 2000 vintage still goes along with this curious tradition.
- Ne yazık ki, 2000 yılı bağbozumu hala bu ilginç geleneği sürdürmektedir.
- The use of herbal medicines is a long-standing tradition in Europe.
- Bitkisel ilaçların kullanımı Avrupa'da uzun süredir devam eden bir gelenektir.
- The United Kingdom, Denmark and Ireland do not have this tradition.
- Birleşik Krallık, Danimarka ve İrlanda bu geleneğe sahip değildir.
- Even England and Scotland have very different criminal laws and legal traditions.
- İngiltere ve İskoçya bile çok farklı ceza kanunlarına ve hukuki geleneklere sahiptir.
- That is a matter for each Member State in accordance with its Constitution and its traditions.
- Bu, her Üye Devletin kendi Anayasası ve geleneklerine uygun olarak ele alması gereken bir konudur.
- Of course traditions and election culture also have an influential role to play.
- Elbette geleneklerin ve seçim kültürünün de etkili bir rolü var.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Gelenekler, inananların oruç sırasında sadece balık ve sebze yemelerine izin verir.
- Sharing a bed is a nice and sensible family tradition.
- Aynı yatağı paylaşmak güzel ve mantıklı bir aile geleneğidir.
- Sharing a bed is a nice and sensible family tradition.
- Bir yatağı paylaşmak güzel ve mantıklı bir aile geleneğidir.
- Tradition allows the faithful to eat only fish and vegetables during the fast.
- Gelenek, inananların oruç sırasında yalnızca balık ve sebze yemesine izin verir.
- Sharing a bed is a nice and sensible family tradition.
- Aynı yatağı paylaşmak hoş ve mantıklı bir aile geleneği.
- Traditions help to recreate the home's atmosphere.
- Gelenekler evin atmosferini yeniden yaratmaya yardımcı olur.
- It's a time-honored tradition.
- Çok eski bir gelenektir.
- It's a stupid tradition.
- Aptalca bir gelenek.
- They buried those who had died in battle according to military tradition.
- Savaşta ölenleri askeri geleneklere göre gömdüler.
- Our political system was shaped by feudal traditions.
- Siyasi sistemimiz feodal gelenekler tarafından şekillendirilmişti.
- This tradition arose in China.
- Bu gelenek Çin'de ortaya çıkmıştır.
- It's a tradition.
- Bu bir gelenek.
- We must have respect for tradition.
- Geleneklere saygı göstermeliyiz.
- People of this country do not respect their old traditions any longer.
- Bu ülkenin insanları artık eski geleneklerine saygı duymuyor.
- It's difficult to keep traditions in different contexts.
- Gelenekleri farklı bağlamlarda devam ettirmek zordur.
- We must keep up the family traditions.
- Aile geleneklerimizi sürdürmeliyiz.
- It's a family tradition.
- Bu bir aile geleneği.
- What are your traditions on this day?
- Bugünkü gelenekleriniz nelerdir?
- He turned his back on the old traditions.
- O, eski geleneklere sırtını döndü.
- This tradition is followed in most households.
- Bu gelenek birçok evde uygulanır.
- What's your favorite holiday tradition?
- En sevdiğiniz tatil geleneği nedir?
- I love that tradition.
- Bu geleneği seviyorum.
- According to the tradition, Homer was blind.
- Geleneğe göre, Homer görme özürlüydü.
- Tradition is always right.
- Gelenek her zaman haklıdır.
- It's an American tradition to make a wish on your birthday.
- Doğum gününde dilek dilemek bir Amerikan geleneğidir.
- We must uphold family traditions.
- Aile geleneklerini sürdürmeliyiz.
- It was a tradition.
- O bir gelenekti.
- According to tradition, Homer was blind.
- Geleneğe göre, Homer kördü.
- Our political system was shaped by feudal traditions.
- Politik sistemimiz feodal geleneklerle şekillenmiştir.
- What's your favorite holiday tradition?
- Favori tatil geleneğin nedir?
- According to the tradition, Homer was blind.
- Geleneğe göre, Homer kördü.
- He turned his back on the old tradition.
- O, eski geleneğe sırtını döndü.
- This has become a yearly tradition.
- Bu yıllık bir gelenek haline geldi.
- It's an old Irish tradition.
- Bu eski bir İrlanda geleneğidir.
- We must keep up the family traditions.
- Aile geleneklerini yaşatmalıyız.
- This is a family tradition.
- Bu bir aile geleneği.
Show More (97)
|
