1 |
trap |
tuzak |
n. |
|
- The FBI set a trap for the mob.
- FBI mafyaya tuzak kurdu.
- We have to be careful also not to fall into the trap of seeing Muslims as an enemy.
- Müslümanları düşman olarak görme tuzağına düşmemek için de dikkatli olmalıyız.
- This is the trap that the USA has fallen into and we should learn from that.
- ABD'nin düştüğü tuzak budur ve bundan ders almalıyız.
- This is precisely the trap that the terrorists wanted the Russian people and government to fall into.
- Bu tam da teröristlerin Rus halkı ve hükümetinin içine düşmesini istediği tuzaktır.
- The second trap is the issue of reparations.
- İkinci tuzak ise tazminat meselesidir.
- We believe such a development would make GATS even more of a trap for us.
- Böyle bir gelişmenin GATS'ı bizim için daha da büyük bir tuzak haline getireceğine inanıyoruz.
- In this unfavourable climate, France is caught in the trap of the budgetary heritage left by the Socialists.
- Bu elverişsiz ortamda Fransa, Sosyalistlerin bıraktığı bütçe mirasının tuzağına yakalanmıştır.
- This is precisely the trap that the terrorists wanted the Russian people and government to fall into.
- Bu tam da teröristlerin Rus halkı ve hükümetini düşürmek istedikleri tuzaktır.
- Attempts were made to turn this into a major issue, but I think that this trap was, fortunately, avoided.
- Bunu büyük bir meseleye dönüştürme girişimleri oldu ancak neyse ki bu tuzaktan kaçınıldığını düşünüyorum.
- We very often fall into the trap of excessively attributing the causes of the conflict to individuals.
- Çatışmanın nedenlerini aşırı derecede bireylere atfetme tuzağına çok sık düşüyoruz.
- It is an argument for avoiding the trap set for us by terrorism.
- Terörizmin bize kurduğu tuzaktan kaçınmak için bir argümandır.
- It's a trap, isn't it?
- Bu bir tuzak, değil mi?
- Is it a trap of some kind?
- Bu bir tür tuzak mı?
- This isn't a trap.
- Bu bir tuzak değildir.
- It might be a trap.
- O bir tuzak olabilir.
- Is it a trap?
- Bu bir tuzak mı?
- It's a trap.
- Bu bir tuzak.
- They caught the fox with a trap.
- Onlar tilkiyi bir tuzakla yakaladılar.
- Maybe it's a trap.
- Belki de tuzaktır.
- Tom stepped on a bear trap and was seriously injured in the leg.
- Tom ayı tuzağının üzerine bastı ve bacağından ciddi biçimde yaralandı.
- Using a trap, they caught the fox.
- Bir tuzak kullanarak tilkiyi yakaladılar.
- It's impossible for the bird to escape from the trap.
- Kuşun tuzaktan kaçması imkansız.
- It's a perfect trap.
- Bu mükemmel bir tuzak.
- Everybody was obeying the speed limit, so I knew there was likely a speed trap ahead.
- Herkes hız limitine uyuyordu, bu yüzden ilerde muhtemelen bir hız tuzağı olduğunu biliyordum.
- This better not be a trap.
- Bu bir tuzak olmasa iyi olur.
- It smells like a trap.
- Burnuma tuzak kokusu geliyor.
- They caught the fox with a trap.
- Tilkiyi bir tuzakla yakaladılar.
- Tom led us into a trap.
- Tom bizi tuzağa götürdü.
- It's impossible to release his foot from the trap.
- Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- This could be a trap.
- Bu bir tuzak olabilir.
- How do we know it isn't just a trap?
- Sadece bir tuzak olmadığını nereden bileceğiz?
- It's a perfect trap.
- Bu kusursuz bir tuzak.
- How do we know it isn't just a trap?
- Bunun sadece bir tuzak olmadığını nasıl anlarız?
- Tom walked right into Mary's trap.
- Tom, Mary'nin tuzağına doğru yürüdü.
- I was worried it was a trap.
- Bunun bir tuzak olduğundan endişeliydim.
- This looks like a trap.
- Bu bir tuzak gibi görünüyor.
- Is it a trap of some kind?
- Bu bir çeşit tuzak mı?
- It could be a trap.
- Bu bir tuzak olabilir.
- There's a trap against Joe.
- Joe'ya karşı bir tuzak var.
- How do you know it's not a trap?
- Bunun bir tuzak olmadığını nereden biliyorsun?
- Do you think it's a trap?
- Sence bu bir tuzak mı?
- This sounds like a trap.
- Bu bir tuzak gibi geliyor.
- Tom walked right into Mary's trap.
- Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü.
- How do you know it's not a trap?
- Tuzak olmadığını nereden biliyorsun?
- It may be a trap.
- Bu bir tuzak olabilir.
- How do we know this isn't a trap?
- Bunun bir tuzak olmadığını nasıl biliyoruz?
- Tom drove his golf cart into a sand trap.
- Tom golf arabasını kum tuzağına sürdü.
- It may be a trap.
- Bir tuzak olabilir.
- Tom was lured into a trap.
- Tom bir tuzağa çekildi.
- This isn't a trap.
- Bu bir tuzak değil.
- This could be a trap.
- Bu, bir tuzak olabilir.
- Yesterday, I got clocked by a speed trap.
- Dün, bir hız tuzağına yakalandım.
- I was worried it was a trap.
- Bunun bir tuzak olduğundan endişelendim.
- The enemy is caught like a mouse in a trap.
- Düşman tuzaktaki bir fare gibi yakalandı.
- Is it a trap?
- O bir tuzak mı?
- Tom has fallen for Mary's trap.
- Tom, Mary'nin tuzağına düştü.
- Tom suspected it might be a trap.
- Tom bunun bir tuzak olabileceğindan şüphelendi.
- It might be a trap.
- Bu bir tuzak olabilir.
- Tom lured us into a trap.
- Tom bizi bir tuzağa çekti.
- How do we know it isn't a trap?
- Bunun bir tuzak olmadığını nereden bileceğiz?
- He thought he was smart, but he didn't realize that he fell in my trap.
- O, akıllı olduğunu düşünüyordu ama benim tuzağıma düştüğünü fark etmedi.
- This is not a trap.
- Bu bir tuzak değil.
- Tom built a trap to catch rabbits.
- Tom tavşan yakalamak için bir tuzak hazırladı.
- Tom thought it might be a trap.
- Tom bunun bir tuzak olabileceğini düşündü.
- This may be a trap.
- Bu bir tuzak olabilir.
- A baby rabbit had been caught in a trap.
- Yavru bir tavşan tuzağa yakalanmıştı.
- It turned out to be a trap.
- Bunun bir tuzak olduğu ortaya çıktı.
- It could be a trap.
- O bir tuzak olabilirdi.
- He met his end in a rusty bear trap.
- Sonu paslı bir ayı tuzağında oldu.
- It was a trap.
- Bu bir tuzaktı.
- It was a trap.
- Bu bir tuzakmış.
- How do we know it isn't a trap?
- Bunun bir tuzak olmadığını nasıl anlarız?
Show More (70)
|
2 |
trap |
kapana kıstırmak |
v. |
|
- I was trapped in a vicious circle.
- Ben bir kısır döngü içinde kapana kısıldım.
- You're trapped.
- Sen kapana kısıldın.
- Tom is trapped.
- Tom kapana kısıldı.
- I'm trapped.
- Kapana kısıldım.
- They're trapped.
- Kapana kısıldılar.
- We're trapped!
- Kapana kısıldık!
- I wasn't trapped.
- Kapana kısılmamıştım.
- The firefighters were trapped between the flames.
- İtfaiyeciler alevler arasında kapana kısıldılar.
- Tom's trapped.
- Tom kapana kısıldı.
Show More (6)
|
3 |
trap |
tuzağa düşürmek |
v. |
|
- We tried to trap the fox.
- Tilkiyi tuzağa düşürmeye çalıştık.
- Tom lured us into a trap.
- Tom bizi tuzağa düşürdü.
- I'm not putting you in a trap.
- Seni tuzağa düşürmeyeceğim.
- I'm going to try to trap that rabbit.
- O tavşanı tuzağa düşürmeye çalışacağım.
Show More (1)
|
4 |
trap |
kapan |
n. |
|
- They set a trap to catch rabbits.
- Tavşanları yakalamak için kapan kurdular.
- It's impossible to release his foot from the trap.
- Ayağını kapandan kurtarmak imkansız.
Show More (-1)
|
5 |
trap |
(tazı yarışlarında) çıkış |
n. |
|
- I'm betting on the greyhound in trap number two.
- İki numaralı çıkıştaki tazıya oynuyorum.
Show More (-2)
|
6 |
trap |
kaptırmak |
v. |
|
- Be careful not to trap your fingers in the machine.
- Parmaklarınızı makineye kaptırmamaya dikkat edin.
Show More (-2)
|
7 |
trap |
kıskaç |
n. |
|
- Most families in that area are caught in the poverty trap.
- O bölgedeki ailelerin çoğu yoksulluğun kıskacında.
Show More (-2)
|
8 |
trap |
mahsur bırakmak |
v. |
|
- The climbers were trapped in a cave in the mountains.
- Tırmanışçılar dağdaki bir mağarada mahsur kalmışlardı.
Show More (-2)
|
9 |
trap |
tutmak |
v. |
|
- This filter traps all kinds of dust that might be in the air.
- Bu filtre, havada bulunabilecek her türlü tozu tutar.
Show More (-2)
|
10 |
trap |
at arabası |
n. |
|
- A white horse was pulling the two-wheeled trap.
- İki tekerlekli at arabasını beyaz bir at çekiyordu.
Show More (-2)
|
11 |
trap |
tuzakla yakalamak |
v. |
|
- He survived in the forest by trapping and eating small animals.
- Ormanda ufak tefek hayvanları tuzakla yakalayıp yiyerek hayatta kalmıştır.
Show More (-2)
|
12 |
trap |
(golfte) çukur |
n. |
|
- The boy fetched the golf ball from the trap.
- Çocuk golf topunu çukurdan aldı.
Show More (-2)
|
13 |
trap |
kıstırmak |
v. |
|
- The police officer trapped the thief in an alley.
- Polis memuru hırsızı bir ara sokakta kıstırdı.
Show More (-2)
|
14 |
trap |
oyuna getirmek |
v. |
|
- He was trapped into giving away confidential information.
- Gizli bilgileri vermesi için oyuna getirilmişti.
Show More (-2)
|
15 |
trap |
köşeye sıkıştırmak |
v. |
|
- I trapped Tom.
- Tom'u köşeye sıkıştırdım.
Show More (-2)
|
16 |
trap |
hapsetmek |
v. |
|
- Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber.
- Hava, bir odaya hapsedildiğinde önemli ölçüde ısı yalıtımı sağlar.
Show More (-2)
|