trap - English Turkish Sentences
English Turkish
trap tuzak n.
  • The FBI set a trap for the mob.
  • FBI mafyaya tuzak kurdu.
  • We have to be careful also not to fall into the trap of seeing Muslims as an enemy.
  • Müslümanları düşman olarak görme tuzağına düşmemek için de dikkatli olmalıyız.
  • This is the trap that the USA has fallen into and we should learn from that.
  • ABD'nin düştüğü tuzak budur ve bundan ders almalıyız.
Show More (70)
trap kapana kıstırmak v.
  • I was trapped in a vicious circle.
  • Ben bir kısır döngü içinde kapana kısıldım.
  • You're trapped.
  • Sen kapana kısıldın.
  • Tom is trapped.
  • Tom kapana kısıldı.
Show More (6)
trap tuzağa düşürmek v.
  • We tried to trap the fox.
  • Tilkiyi tuzağa düşürmeye çalıştık.
  • Tom lured us into a trap.
  • Tom bizi tuzağa düşürdü.
  • I'm not putting you in a trap.
  • Seni tuzağa düşürmeyeceğim.
Show More (1)
trap kapan n.
  • They set a trap to catch rabbits.
  • Tavşanları yakalamak için kapan kurdular.
  • It's impossible to release his foot from the trap.
  • Ayağını kapandan kurtarmak imkansız.
Show More (-1)
trap (tazı yarışlarında) çıkış n.
  • I'm betting on the greyhound in trap number two.
  • İki numaralı çıkıştaki tazıya oynuyorum.
Show More (-2)
trap kaptırmak v.
  • Be careful not to trap your fingers in the machine.
  • Parmaklarınızı makineye kaptırmamaya dikkat edin.
Show More (-2)
trap kıskaç n.
  • Most families in that area are caught in the poverty trap.
  • O bölgedeki ailelerin çoğu yoksulluğun kıskacında.
Show More (-2)
trap mahsur bırakmak v.
  • The climbers were trapped in a cave in the mountains.
  • Tırmanışçılar dağdaki bir mağarada mahsur kalmışlardı.
Show More (-2)
trap tutmak v.
  • This filter traps all kinds of dust that might be in the air.
  • Bu filtre, havada bulunabilecek her türlü tozu tutar.
Show More (-2)
trap at arabası n.
  • A white horse was pulling the two-wheeled trap.
  • İki tekerlekli at arabasını beyaz bir at çekiyordu.
Show More (-2)
trap tuzakla yakalamak v.
  • He survived in the forest by trapping and eating small animals.
  • Ormanda ufak tefek hayvanları tuzakla yakalayıp yiyerek hayatta kalmıştır.
Show More (-2)
trap (golfte) çukur n.
  • The boy fetched the golf ball from the trap.
  • Çocuk golf topunu çukurdan aldı.
Show More (-2)
trap kıstırmak v.
  • The police officer trapped the thief in an alley.
  • Polis memuru hırsızı bir ara sokakta kıstırdı.
Show More (-2)
trap oyuna getirmek v.
  • He was trapped into giving away confidential information.
  • Gizli bilgileri vermesi için oyuna getirilmişti.
Show More (-2)
trap köşeye sıkıştırmak v.
  • I trapped Tom.
  • Tom'u köşeye sıkıştırdım.
Show More (-2)
trap hapsetmek v.
  • Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber.
  • Hava, bir odaya hapsedildiğinde önemli ölçüde ısı yalıtımı sağlar.
Show More (-2)