Tureng - unhappy - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	unhappy	mutsuz	adj.
	We are very unhappy that it took so long to notify the federal authorities. Federal makamları bilgilendirmenin bu kadar uzun sürmesinden dolayı çok mutsuzuz. I am very unhappy that this has been blocked by some governments. Bunun bazı hükümetler tarafından engellenmiş olmasından dolayı çok mutsuzum. We are unhappy, however, with the low recovery rate, which has fallen considerably. Bununla birlikte, önemli ölçüde düşen düşük geri kazanım oranından dolayı mutsuzuz. Maybe I am unhappy, but I don't intend to kill myself. Belki mutsuzum ama kendimi öldürmeye niyetim yok. If you laugh a great deal, you are happy; if you cry a great deal, you are unhappy. Eğer çok gülüyorsan mutlusun; eğer çok ağlıyorsan mutsuzsun. Happy families are all alike; every unhappy family is unhappy in its own way. Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer; her mutsuz aile kendi tarzında mutsuzdur. Have you really been that unhappy? Gerçekten bu kadar mutsuz muydun? There sure were a lot of unhappy people there on that day. O gün orada kesinlikle çok fazla mutsuz insan vardı. You seem unhappy. Mutsuz görünüyorsun. His third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce. Üçüncü evliliğinden mutsuzdu ve yine boşanmayı düşünüyordu. It is surprising how many unhappy marriages there are. Bu kadar çok mutsuz evliliğin olması şaşırtıcı. Tom is still unhappy. Tom hala mutsuz. He was very unhappy about having to spend his birthday in the hospital. Doğum gününü hastanede geçirmek zorunda kaldığı için çok mutsuzdu. He lived an unhappy life. Mutsuz bir hayat yaşadı. Why are you so unhappy? Neden bu kadar mutsuzsun? Better to be a happy fool than an unhappy sage. Mutsuz bir akıllı olmaktansa mutlu bir aptal olmak daha iyidir. Layla was quite unhappy. Leyla oldukça mutsuzdu. For all his wealth, he was still unhappy. Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu. Tom seemed unhappy. Tom mutsuz görünüyordu. Tom is unhappy, isn't he? Tom mutsuz, değil mi? Some of them are happy; others are unhappy. Bazıları mutlu, diğerleri mutsuz. Tom looked like he was unhappy. Tom mutsuzmuş gibi görünüyordu. The poor are not always unhappy. Fakirler her zaman mutsuz değillerdir. I'm in love, and I am unhappy about it. Ben aşığım ve bu konuda mutsuzum. I'm pretty sure Tom's unhappy. Tom'un mutsuz olduğundan oldukça eminim. How can someone so rich be so unhappy? Nasıl bu kadar zengin birisi bu kadar mutsuz olabilir? Tom didn't seem to be unhappy. Tom mutsuz gözükmüyordu. Tom still looks unhappy. Tom hâlâ mutsuz görünüyor. She seems to be unhappy. O mutsuz görünüyor. This story has an unhappy ending. Bu hikayenin mutsuz bir sonu var. Tom is very unhappy about what has happened. Tom olanlardan dolayı çok mutsuz. Some of them are happy; others are unhappy. Bazıları mutlu; diğerleri mutsuz. His third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce. Üçüncü evliliği de mutsuzdu ve bir kez daha boşanmayı düşünüyordu. He is a little bit unhappy today. Bugün biraz mutsuz. We're unhappy. Biz mutsuzuz. You're unhappy, aren't you? Mutsuzsun, değil mi? I'm unhappy about it. Bu konuda mutsuzum. Layla was quite unhappy. Leyla çok mutsuzdu. I'm not unhappy. Ben mutsuz değilim. She had a very unhappy affair. Çok mutsuz bir ilişkisi vardı. Tom didn't look unhappy. Tom mutsuz görünmüyordu. All happy families resemble each other, each unhappy family is unhappy in its own way. Tüm mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendine göre bir mutsuzluğu vardır. We are never as happy or as unhappy as we imagine. Biz asla düşündüğümüz kadar mutlu ya da mutsuz değiliz. Some are happy; others unhappy. Bazıları mutludur; bazıları mutsuz. He's had many unhappy experiences. Birçok mutsuz deneyim yaşadı. Sami got unhappy for some reason. Sam bir sebepten dolayı mutsuz oldu. It's sad to see Tom so unhappy. Tom'u çok mutsuz görmek üzücü. I've never been so unhappy. Hiç bu kadar mutsuz olmamıştım. Tom is really unhappy, isn't he? Tom gerçekten mutsuz, değil mi? I'm quite unhappy here. Burada çok mutsuzum. John died unhappy. John mutsuz öldü. Tom and Mary are both unhappy. Tom ve Mary ikisi de mutsuz. Why is Tom unhappy? Tom neden mutsuz? You look very unhappy. Çok mutsuz görünüyorsun. Tom looked unhappy. Tom mutsuz görünüyordu. Tom didn't look unhappy. Tom mutsuz görünmedi. I've never been so unhappy. Ben hiç bu kadar mutsuz olmamıştım. Tom asked Mary why John was so unhappy. Tom Mary'ye John'un neden bu kadar mutsuz olduğunu sordu. Only when I visited "The Happy," I realized that I'm unhappy. Mutlu'yu ziyaret ettiğimde mutsuz olduğumu fark ettim. Do you think Tom is unhappy? Sence Tom mutsuz mu? Tom was quite unhappy. Tom oldukça mutsuzdu. What's he so unhappy about? Neden bu kadar mutsuz? Tom and Mary are unhappy. Tom ve Mary mutsuzlar. Have you ever noticed how unhappy Tom seems to be? Sen hiç Tom'un ne kadar mutsuz göründüğünü fark ettin mi? Tom must've been very unhappy. Tom çok mutsuz olmalı. Tom and Mary are unhappy. Tom ve Mary mutsuz. Tom doesn't seem to be unhappy today. Tom bugün mutsuz görünmüyor. Tom looks unhappy. Tom mutsuz görünüyor. Tom was never unhappy. Tom hiç mutsuz değildi. Tom looks somewhat unhappy. Tom biraz mutsuz görünüyor. Tom didn't seem to be unhappy. Tom mutsuz görünmüyordu. Tom and Mary are very unhappy. Tom ve Mary çok mutsuzlar. I'm not the only one who's unhappy. Mutsuz olan tek kişi ben değilim. I am hoping to put an end to our unhappy relationship. Mutsuz ilişkimize son vermeyi umuyorum. Some are happy; others are unhappy. Bazıları mutlu, diğerleri mutsuz. It's sad to see Mary so unhappy. Mary'yi bu kadar mutsuz görmek çok üzücü. She had a very unhappy affair. Onun çok mutsuz bir ilişkisi vardı. I'm pretty sure Tom's unhappy. Tom'un mutsuz olduğuna eminim. I am unhappy. Ben mutsuzum. Tom and Mary are both very unhappy, aren't they? Tom ve Mary çok mutsuzlar, değil mi? Even with all his wealth and fame, he's unhappy. Bütün zenginliği ve şöhretine rağmen o mutsuzdur. Tom might be unhappy. Tom mutsuz olabilir. I suspect Tom and Mary are both unhappy. Tom ve Mary'nin ikisinin de mutsuz olduğundan şüpheleniyorum. You're clearly unhappy. Belli ki mutsuzsun. He looks unhappy. O mutsuz görünüyor. You should try to forget your unhappy past. Mutsuz geçmişini unutmaya çalışmalısın. Tom is very unhappy about what has happened. Tom olanlar hakkında çok mutsuzdu. She seems to be unhappy. Mutsuz gözüküyor. You're unhappy about it, aren't you? O konuda mutsuzsun, değil mi? Tom had never been so unhappy. Tom hiç bu kadar mutsuz olmamıştı. There are happy people and unhappy people. Mutlu insanlar ve mutsuz insanlar vardır. Is Tom unhappy about something? Tom bir şeyden dolayı mutsuz mu? I am the unhappiest girl in Prince Edward Island. Ben Prens Edward Adası'ndaki mutsuz kızım. He was unhappy because she wouldn't ask him anything. Kendisine hiçbir şey sormadığı için mutsuzdu. Tom pretended to be unhappy. Tom mutsuzmuş gibi davrandı. Show More (92)
2	unhappy	memnun olmayan	adj.
	It is no secret that I was unhappy with the deal concluded during July's conciliation. Temmuz ayındaki uzlaşma sürecinde varılan anlaşmadan memnun olmadığım bir sır değil. Will it interfere with the rights of people who are unhappy with the status quo and want to change things? Statükodan memnun olmayan ve bir şeyleri değiştirmek isteyen insanların haklarına müdahale edecek mi? Show More (-1)
3	unhappy	hoşnutsuz	adj.
	The Environment Committee is very unhappy with the idea of voluntary agreements, as a way of proceeding. Çevre Komitesi, bir ilerleme yolu olarak gönüllü anlaşmalar fikrinden hiç hoşnut değil. Show More (-2)
4	unhappy	hoşnut olmayan	adj.
	The citizens are clearly concerned about the present lack of security and unhappy with the situation. Vatandaşların mevcut güvenlik eksikliğinden endişe duydukları ve durumdan hoşnut olmadıkları açıktır. Show More (-2)
5	unhappy	talihsiz	adj.
	As a Swede, I have an unhappy experience of the devising of constitutions. Bir İsveçli olarak anayasaların hazırlanması konusunda talihsiz bir deneyimim var. Show More (-2)