|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
öne çıkan |
prominent adj.
|
|
Prominent in this report is a whole set of demands for speeding up the process of liberalisation in various sectors.
Bu raporda, çeşitli sektörlerde serbestleşme sürecinin hızlandırılmasına yönelik bir dizi talep öne çıkmaktadır.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
sahip çıkan |
possessive adj.
|
|
I think Tom is possessive.
Sanırım Tom sahip çıkan.
More Sentences
|
3 |
General |
öne çıkan |
outstanding adj.
|
|
There is also an extensive list of decisions outstanding in the field of cooperation over criminal issues.
Cezai konularda işbirliği alanında öne çıkan kararların kapsamlı bir listesi de bulunmaktadır.
More Sentences
|
4 |
General |
son çıkan |
latest adj.
|
|
It's office and retail space, plus housing all built with the latest green technology.
Ofis ve geri dönüşüm alanları, ayrıca son çıkan çevreci teknoloji ile tasarlanmış konutlar.
More Sentences
|
|
5 |
General |
öne çıkan |
salient adj.
|
|
What are the salient points for the liberal group?
Liberal grup için öne çıkan noktalar nelerdir?
More Sentences
|
6 |
General |
yola çıkan |
off adj.
|
|
We were off in the morning, headed somewhere new.
Sabah yola çıktık, yeni bir yere gidiyorduk.
More Sentences
|
7 |
General |
yaygın geleneklere karşı çıkan |
iconoclastic adj.
|
|
The author's iconoclastic views challenged societal norms.
Yazarın yaygın geleneklere karşı çıkan görüşleri toplumsal normlara meydan okuyordu.
More Sentences
|
8 |
General |
öne çıkan |
standout adj.
|
|
She was a standout performer in the talent show.
Yetenek gösterisinde öne çıkan performansçılardan biriydi.
More Sentences
|
9 |
General |
(asıl performansa göre) önde çıkan |
warm-up adj.
|
|
The warm-up comedian entertained the audience with hilarious jokes.
Önden çıkan komedyen komik esprileriyle seyircileri eğlendirdi.
More Sentences
|
Common Usage |
|
10 |
Common Usage |
gece ortaya çıkan |
nocturnal adj.
|
|
General |
|
11 |
General |
turneye çıkan oyuncu |
barnstormer n.
|
|
12 |
General |
çürüğe çıkan kimse |
reject n.
|
|
13 |
General |
belirli aralıklarla çıkan gazete |
newsletter n.
|
|
14 |
General |
güneş fırtınaları sonucu ortaya çıkan görsel olgu |
aurora borealis n.
|
|
15 |
General |
ökalüptüsten çıkan yağ |
eucalyptole n.
|
|
16 |
General |
arka çıkan kimse |
backer n.
|
|
17 |
General |
uzun yürüyüşe çıkan kimse |
hiker n.
|
|
18 |
General |
karşı çıkan |
encounterer n.
|
|
19 |
General |
gelenek veya kurumlara karşı çıkan kimse |
iconoclast n.
|
|
20 |
General |
arka çıkan kimse |
sponsor n.
|
|
21 |
General |
ökalüptüsten çıkan yağ |
eucalyptols n.
|
|
22 |
General |
balayına çıkan |
honeymooner n.
|
|
23 |
General |
kazançlı çıkan kimse |
gainer n.
|
|
24 |
General |
üç ayda bir çıkan dergi |
quarterly n.
|
|
|
25 |
General |
iki sert yüzün birbirine sürtünmesinden çıkan ses |
crepitation n.
|
|
26 |
General |
bir kuluçkada çıkan yavrular |
brood n.
|
|
27 |
General |
kamuya ait su kaynaklarına flüor eklenmesine karşı çıkan kimse |
antifluoridationist n.
|
|
28 |
General |
fazla miktarda glikojen depolanması şeklinde ortaya çıkan metabolik bir hastalık |
glycogenesis n.
|
|
29 |
General |
genizden çıkan ses |
twang n.
|
|
30 |
General |
arka çıkan kimse |
push n.
|
|
31 |
General |
lenf dokularının genişlemesiyle çıkan koşullar |
lymphomatoses n.
|
|
32 |
General |
yumurtadan çıkan hayvanlar |
hatching n.
|
|
33 |
General |
karşı çıkan |
exceptor n.
|
|
34 |
General |
daha sonradan ortaya çıkan etki |
aftereffect n.
|
|
35 |
General |
çıkan şey |
emanation n.
|
|
36 |
General |
geceleri çıkan solucan |
nightcrawler n.
|
|
37 |
General |
hasattan sonra çıkan otlar |
aftermath n.
|
|
38 |
General |
şekerciboyasının yeni çıkan yaprakları |
poke n.
|
|
39 |
General |
düşünce hayatında ortaya çıkan yeni akım |
current n.
|
|
40 |
General |
haftada iki defa çıkan (yayın) |
semiweekly n.
|
|
41 |
General |
kuzey atlantik'te çıkan oldukça değerli bir deniz balığı |
saithe n.
|
|
42 |
General |
aynı kuluçkadan çıkan yavruların tümü |
covey n.
|
|
43 |
General |
bağlandığı yerde aşağı yukarı inip çıkan düğüm |
slipknot n.
|
|
44 |
General |
sık aralıklarla çıkan duman veya buhar kümelerinden biri |
puff n.
|
|
45 |
General |
kuluçkadan bir defada çıkan civcivler |
clutch n.
|
|
46 |
General |
karşı çıkan |
antagonist n.
|
|
47 |
General |
çıkan şey |
ejection n.
|
|
48 |
General |
arka çıkan kimse |
supporter n.
|
|
49 |
General |
geceleri ortaya çıkan bir güve türü |
noctuid n.
|
|
50 |
General |
karşı çıkan |
gainsayer n.
|
|
51 |
General |
belirli aralıklarla çıkan haber gazetesi |
newsletters n.
|
|
52 |
General |
ağızda çıkan küçük yara |
canker sore n.
|
|
53 |
General |
karşı çıkan |
naysayer n.
|
|
54 |
General |
ağızdan dışarı doğru çıkan büyük diş |
buckteeth n.
|
|
55 |
General |
bir anda ortaya çıkan tehdit |
immediate threat n.
|
|
56 |
General |
kontrolden çıkan at |
bolter n.
|
|
57 |
General |
tohumdan çıkan ilk yaprak |
cotyledon n.
|
|
58 |
General |
sosyeteye ilk kez çıkan genç kız |
debutante n.
|
|
59 |
General |
yumurtadan çıkan hayvanlar |
hatch n.
|
|
60 |
General |
ortaya çıkan gelişmeler |
the emerging developments n.
|
|
61 |
General |
anayola çıkan veya anayoldan ayrılan yol |
side-road n.
|
|
62 |
General |
yumurtadan çıkan yavrular |
hatching n.
|
|
63 |
General |
sosyeteye ilk defa çıkan kız |
debutante n.
|
|
64 |
General |
çıkan kavga |
fight broke out n.
|
|
|
65 |
General |
aniden çıkan olay |
emergency n.
|
|
66 |
General |
spor sanat camiasından öne çıkan isimler |
prominent names in sports and art n.
|
|
67 |
General |
spor sanat camiasından öne çıkan isimler |
prominent figures in sports and art n.
|
|
68 |
General |
içinden dilek çıkan uzak doğu kurabiyesi |
fortune-cookie n.
|
|
69 |
General |
limon kabuğunun rendesinden çıkan parçacıklar |
lemon zest n.
|
|
70 |
General |
değişime karşı çıkan |
aginner n.
|
|
71 |
General |
içinden fal çıkan kurabiyeler |
fortune cookies n.
|
|
72 |
General |
beklenmedik işler veya sorunlarla başa çıkan |
disturbance handler n.
|
|
73 |
General |
mera/otlak/yayla vb yerlerde yerden çıkan (temiz) su kaynağı |
pasture spring n.
|
|
74 |
General |
konser öncesi ana grup öncesi çıkan grup |
opening act (us) n.
|
|
75 |
General |
konser öncesi ana grup öncesi çıkan grup |
warm-up act (us) n.
|
|
76 |
General |
ortaya çıkan bilgi |
revealed knowledge n.
|
|
77 |
General |
film sonunda çıkan yazılar |
the credits at the end of a movie n.
|
|
78 |
General |
seçim gezisine çıkan politikacı |
barnstormer n.
|
|
79 |
General |
vaftize karşı çıkan mezhep |
anabaptism n.
|
|
80 |
General |
vaftize karşı çıkan kimse |
anabaptist n.
|
|
81 |
General |
iki ayda bir çıkan dergi |
bimonthly n.
|
|
82 |
General |
karşı çıkan kişi |
deprecator n.
|
|
83 |
General |
vaftize karşı çıkan kimse |
dipper n.
|
|
84 |
General |
açığa çıkan şey |
disclosure n.
|
|
85 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clumping n.
|
|
86 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clunking n.
|
|
87 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clip-clop n.
|
|
88 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clop n.
|
|
89 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clippety-clop n.
|
|
90 |
General |
atın ayaklarını sert zemine vurduğunda çıkan ses |
clopping n.
|
|
91 |
General |
haftada iki defa çıkan (yayın) |
semi-weekly n.
|
|
92 |
General |
deliklerden çıkan nesneleri bir çekiç yardımıyla vurarak puan kazanmaya dayalı oyun |
whac-a-mole n.
|
|
93 |
General |
ortaya çıkan ışık |
emerging light n.
|
|
94 |
General |
bir kart çekip çıkan kelimeyi aynı gruptaki oyunculara çizerek anlatmaya çalıştığınız bir oyun |
pictionary n.
|
|
95 |
General |
son çıkan |
brand new n.
|
|
96 |
General |
ortaya çıkan yeni özellikler |
emergent properties n.
|
|
97 |
General |
en çok öne çıkan ürün |
tentpole n.
|
|
98 |
General |
milattan önce 2. yüzyılda ortaya çıkan bir yahudi mezhebi |
pharisaism n.
|
|
99 |
General |
yelkenin sarkan veya dışa çıkan kısmı |
bag n.
|
|
100 |
General |
paf takımından profesyonel takıma çıkan oyuncu |
call-up n.
|
|
101 |
General |
genç takımından profesyonel takıma çıkan oyuncu |
call-up n.
|
|
102 |
General |
sefere çıkan |
campaigner n.
|
|
103 |
General |
hesap yapıldıktan sonra ortaya çıkan masraflar |
back charges n.
|
|
104 |
General |
karşı çıkan kimse |
aginner n.
|
|
105 |
General |
küçük nesneler içeren torbadan çıkan tıkırtı |
rattlebag n.
|
|
106 |
General |
sigara ya da sakız kutularından çıkan kartlardan koleksiyon yapan kişi |
cartophilist n.
|
|
107 |
General |
sigara ya da sakız kutularından çıkan kartlardan koleksiyon yapma |
cartophily n.
|
|
108 |
General |
şişleri kenardan dışarı çıkan tekerlek |
catharine wheel n.
|
|
109 |
General |
kartlardan veya kağıttan dışarı çıkan delik |
chad n.
|
|
110 |
General |
ağız dolusu ısırıkla çıkan ses |
champ n.
|
|
111 |
General |
arka çıkan kimse |
backstop n.
|
|
112 |
General |
yeni çıkan şey |
novity n.
|
|
113 |
General |
kendiliğinden ortaya çıkan duygular |
nature n.
|
|
114 |
General |
1970'lerde ortaya çıkan manevi ve bilinç arttırıcı akımlar bütünü |
new age n.
|
|
115 |
General |
önüne çıkan ilk kişi |
the next man n.
|
|
116 |
General |
göğüsten çıkan süt |
titty [dialect] n.
|
|
117 |
General |
ortaya çıkan kimse |
emergent n.
|
|
118 |
General |
aniden çıkan olay |
emergent [obsolete] n.
|
|
119 |
General |
ortaya çıkan kişi |
emergent n.
|
|
120 |
General |
sonradan ortaya çıkan aksaklık |
joker n.
|
|
121 |
General |
dar eteğin arkasındaki etek ucu çizgisine kadar çıkan plikaşe |
kick pleat n.
|
|
122 |
General |
av köpeğiyle ava çıkan kimse |
beagler n.
|
|
123 |
General |
karşı çıkan kimse |
exceptioner n.
|
|
124 |
General |
ana konvoya katılmak üzere yola çıkan küçük konvoy |
joiner convoy n.
|
|
125 |
General |
en son çıkan şey |
last word n.
|
|
126 |
General |
son çıkan yenilikler |
latest n.
|
|
127 |
General |
en son çıkan haberler |
latest n.
|
|
128 |
General |
randevuya çıkan bir kadının üzerinde taşıdığı, partneri ile kavga etmeleri durumunda eve dönmesine yetecek kadar yol parası |
mad money n.
|
|
129 |
General |
bir kimsenin karşısına çıkan en büyük fırsat |
main chance n.
|
|
130 |
General |
1980'lerde ortaya çıkan bir dans stili |
vogueing n.
|
|
131 |
General |
afrika'da ortaya çıkan atalara tapınma biçiminde bir din |
voudouism n.
|
|
132 |
General |
afrika'da ortaya çıkan atalara tapınma biçiminde bir din |
vodun n.
|
|
133 |
General |
safariye çıkan kimse |
safarist n.
|
|
134 |
General |
1920'li yıllarda abd'de ortaya çıkan bir dans |
black bottom n.
|
|
135 |
General |
korna veya ıslıktan tek seferde çıkan ses |
blast n.
|
|
136 |
General |
tetkik gezisine çıkan kimse |
junketeer n.
|
|
137 |
General |
kitap sayfalarından çıkan etiket veya hatırlatma kağıdı |
ledgit n.
|
|
138 |
General |
suni sinekten çıkan horoz tüyleri |
hackle n.
|
|
139 |
General |
baskın çıkan kimse |
queller n.
|
|
140 |
General |
aniden ağızdan çıkan bir ifade |
blirt [scotland] n.
|
|
141 |
General |
aniden ağızdan çıkan bir ifade |
blurt n.
|
|
142 |
General |
belirli dönemlerde yeniden ortaya çıkan şey |
hardy perennial n.
|
|
143 |
General |
belirli bir uyaran sonucu ortaya çıkan engramların oluşturduğu şablon |
meaning n.
|
|
144 |
General |
zihnin çabukluğu ve dikkati ile ortaya çıkan zeka |
mental dexterity n.
|
|
145 |
General |
belirli türden fikir veya faaliyetler konusunda öne çıkan kimse |
merchant n.
|
|
146 |
General |
ingiltere kilisesi'ndeki wesleyan dirilişiyle ortaya çıkan mezheplerden birinin üyesi |
methodist n.
|
|
147 |
General |
yoklamada çıkan kişi sayısı |
head count n.
|
|
148 |
General |
dik bir tepeye çıkan yol |
borstal [dialect] [uk] n.
|
|
149 |
General |
dik bir tepeye çıkan yol |
borstall [dialect] [uk] n.
|
|
150 |
General |
ana tomurcuktan çıkan küçük tomurcuk |
budlet n.
|
|
151 |
General |
toplum kurallarına karşı çıkan genç |
hippie n.
|
|
152 |
General |
toplum kurallarına karşı çıkan genç |
hippy n.
|
|
153 |
General |
yangın veya rüzgar hasarından sağ çıkan ağaç |
holdover n.
|
|
154 |
General |
izne çıkan kimse |
holidaymaker n.
|
|
155 |
General |
izne çıkan kimse |
holiday-maker n.
|
|
156 |
General |
ateşli silahtan çıkan sesin bir kısmını azaltmak için kullanılan bir cihaz |
moderator n.
|
|
157 |
General |
çamur volkanından çıkan çamur püskürmesi |
mudflow n.
|
|
158 |
General |
çamur kaynağından çıkan çamur püskürmesi |
mudflow n.
|
|
159 |
General |
iki farklı basıma ait kalıptan çıkan madeni para |
mule n.
|
|
160 |
General |
iki farklı basıma ait kalıptan çıkan jeton |
mule n.
|
|
161 |
General |
kamusal anlaşmazlıklarda rakip cenaha karşı çıkan kimse |
gladiator n.
|
|
162 |
General |
ses organlarının pozisyon değiştirmesi sırasında çıkan önemsiz ses |
glide n.
|
|
163 |
General |
erkeklerde yüzün yan ve kulakların ön kısmında çıkan sakallar |
mutton chop n.
|
|
164 |
General |
bazı yerleşik politikalara karşı çıkan kimse |
objector n.
|
|
165 |
General |
(yüz kasılması sonucu ortaya çıkan) alaycı yüz ifadesi |
rictus n.
|
|
166 |
General |
(kasılma sonucu ortaya çıkan) açıklık |
rictus n.
|
|
167 |
General |
aniden çıkan gürültülü ses |
claik [scotland] n.
|
|
168 |
General |
m.s. 1346'da ortaya çıkan bir kıyafet süslemesi |
dagges n.
|
|
169 |
General |
sahneye ilk kez çıkan kimse |
debutant n.
|
|
170 |
General |
bir şey eridiğinde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
171 |
General |
bir şey çözündüğünde ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
172 |
General |
bir şey sıvılaştığında ortaya çıkan madde |
deliquescence n.
|
|
173 |
General |
kurt ve köpeğin çiftleşmesi sonucu ortaya çıkan yavru |
demiwolf n.
|
|
174 |
General |
varsayımsal veya mevcut verilerle yapılan hızlı akıl yürütme sonucu ortaya çıkan ispat |
demonstration n.
|
|
175 |
General |
yola çıkan kimse |
departee n.
|
|
176 |
General |
aniden ortaya çıkan bir şey dalga |
gust n.
|
|
177 |
General |
birden fazla biçimde ortaya çıkan organizma, halk hikayesi gibi oluşumlara verilen ad |
multiform n.
|
|
178 |
General |
öne çıkan kimse |
oner n.
|
|
179 |
General |
öne çıkan şey |
oner n.
|
|
180 |
General |
karşı çıkan kimse |
opposer n.
|
|
181 |
General |
satışa sunulan veya dağıtıma çıkan basılı bir malzemenin sayısı (dergi, gazete) |
opus n.
|
|
182 |
General |
turneye çıkan dj |
road show n.
|
|
183 |
General |
turneye çıkan müzisyen |
road show n.
|
|
184 |
General |
turneye çıkan sanatçı |
road show n.
|
|
185 |
General |
turneye çıkan şarkıcı |
road show n.
|
|
186 |
General |
turneye çıkan dj |
roadshow n.
|
|
187 |
General |
turneye çıkan müzisyen |
roadshow n.
|
|
188 |
General |
turneye çıkan sanatçı |
roadshow n.
|
|
189 |
General |
turneye çıkan şarkıcı |
roadshow n.
|
|
190 |
General |
ortaya çıkan etki |
rub-off n.
|
|
191 |
General |
ihmal sonucu ortaya çıkan olumsuz etki |
rust n.
|
|
192 |
General |
can çekişirken çıkan hırıltı |
ruttle [dialect] [uk] n.
|
|
193 |
General |
öne çıkan özellik |
impress n.
|
|
194 |
General |
karşı çıkan kimse |
impugner n.
|
|
195 |
General |
(kötü veya zor bir şeye ait) öne çıkan örnek |
devil n.
|
|
196 |
General |
kültürel sınırlamaların önemsenmemesi sonucu ortaya çıkan serbest davranış |
disinhibition n.
|
|
197 |
General |
baskın siyasi ve sosyal değerlere karşı çıkan kimse |
dissidents n.
|
|
198 |
General |
(aynı arkadaş grubu arasında çıkan) tartışma |
in-fighting n.
|
|
199 |
General |
yıldız etkisinde ortaya çıkan mizaç |
influence [obsolete] n.
|
|
200 |
General |
öne çıkan özellik |
distinctive feature n.
|
|
201 |
General |
başarı, zenginlik, nüfuz gibi özellikler ile öne çıkan üçgenimsi bölge |
golden triangle n.
|
|
202 |
General |
şişeden çıkan tıpa sesi |
cloop n.
|
|
203 |
General |
şişeden çıkan tıpa sesi |
clunk [dialect] n.
|
|
204 |
General |
türünün öne çıkan örneği |
doyen n.
|
|
205 |
General |
gelişigüzel ortaya çıkan önemsiz şey |
dribble n.
|
|
206 |
General |
çok sayıda çizgi ile ortaya çıkan şekil |
polygram n.
|
|
207 |
General |
ilk olarak on altıncı yüzyılda ortaya çıkan bir maya destanı |
popol vuh n.
|
|
208 |
General |
konser öncesi ana grup öncesi çıkan grup |
supporting act [uk] n.
|
|
209 |
General |
yangın veya rüzgar hasarından sağ çıkan ağaç |
holdover n.
|
|
210 |
General |
kuluçkadan çıkan civcivler |
cletch n.
|
|
211 |
General |
tavırla ortaya çıkan saygınlık |
consequence n.
|
|
212 |
General |
(iki bitişik duvardaki pencereler gibi) karşılıklı durmayan kaynaklardan çıkan ışık |
crosslight n.
|
|
213 |
General |
arka çıkan kimse |
favorite [obsolete] n.
|
|
214 |
General |
arka çıkan kimse |
favourite [obsolete] n.
|
|
215 |
General |
öne çıkan dergi makalesi |
feature article n.
|
|
216 |
General |
on dokuzuncu yüzyılın ortasında ispanya'da ortaya çıkan bir mimari tarzı |
isabellino style n.
|
|
217 |
General |
dışarı çıkan şey |
issue n.
|
|
218 |
General |
yeni çıkan kuş tüyleri |
pen n.
|
|
219 |
General |
tümseklerden geçilirken çıkan ses |
pounding n.
|
|
220 |
General |
öne çıkan şey |
salience n.
|
|
221 |
General |
öne çıkan şey |
saliency n.
|
|
222 |
General |
gemi pompasından çıkan tüp veya oluk |
dale n.
|
|
223 |
General |
türünün öne çıkan örneği |
deuce n.
|
|
224 |
General |
arkeolojik kazılarda çıkan hayvan kalıntılarını inceleyen bilim dalı |
archaeozoology n.
|
|
225 |
General |
arkeolojik kazılarda çıkan hayvan kalıntılarını inceleyen bilim dalı |
zooarchaeology n.
|
|
226 |
General |
arkeolojik kazılarda çıkan hayvan kalıntılarını inceleyen bilim dalı |
zooarcheology n.
|
|
227 |
General |
arkeolojik kazılarda çıkan hayvan kalıntılarını inceleyen bilim dalı |
faunal analysis n.
|
|
228 |
General |
karşı çıkan kimse |
contradicter n.
|
|
229 |
General |
karşı çıkan kimse |
contradictor n.
|
|
230 |
General |
randevuya çıkan kimse |
dater n.
|
|
231 |
General |
karşı çıkan kimse |
disagreer n.
|
|
232 |
General |
karşı çıkan kimse |
disavower n.
|
|
233 |
General |
içi çift çıkan yemiş ile oynanan lades oyununda verilen hediye |
fillipeen n.
|
|
234 |
General |
saldırı sonucu çıkan yangın |
fire storm n.
|
|
235 |
General |
mesleğinde öne çıkan adam |
first gentleman n.
|
|
236 |
General |
alanında öne çıkan kadın |
first lady n.
|
|
237 |
General |
inip çıkan parça |
flail [obsolete] n.
|
|
238 |
General |
en çok öne çıkan konum |
forefront n.
|
|
239 |
General |
öne çıkan konum |
foreground n.
|
|
240 |
General |
gülünce ortaya çıkan çukurlara verilen ad |
gelasin n.
|
|
241 |
General |
ortaya çıkan durum |
ordination n.
|
|
242 |
General |
dışarı çıkan şey |
outgo n.
|
|
243 |
General |
dışarı çıkan kimse |
outgoer n.
|
|
244 |
General |
çıkan kimse |
outgoer n.
|
|
245 |
General |
evden çıkan kiracı |
outgoer n.
|
|
246 |
General |
dışarı çıkan şey |
outgoing n.
|
|
247 |
General |
menzili keşfe çıkan kovboy |
outrider n.
|
|
248 |
General |
dışarı çıkan şey |
outthrust n.
|
|
249 |
General |
bölünme ile ortaya çıkan şey |
partage n.
|
|
250 |
General |
dil kökü ile boğaz bölümünden çıkan ses |
pharyngeal n.
|
|
251 |
General |
dıştan açığa çıkan iç karakter |
physiognomy n.
|
|
252 |
General |
derisidikenlilerde ilk çıkan plaka |
primary n.
|
|
253 |
General |
barutlu silahın patlaması sonucu silahtan çıkan duman |
pluff n.
|
|
254 |
General |
sosyeteye ilk kez çıkan genç kız |
presentee n.
|
|
255 |
General |
kazıma sonucu ortaya çıkan şey |
scarification n.
|
|
256 |
General |
metal kesme sırasında ortaya çıkan metal tozu |
scissil n.
|
|
257 |
General |
kabul görmüş uygulamalara karşı çıkan kimse |
scofflaw n.
|
|
258 |
General |
(yeteneksiz yazar elinden çıkan) kötü eser |
scribblement n.
|
|
259 |
General |
acele hareketten çıkan gürültü |
scurry n.
|
|
260 |
General |
düz çizgiden çıkan alan |
set n.
|
|
261 |
General |
printerdan çıkan veri |
printout n.
|
|
262 |
General |
iki haftada bir çıkan yayın |
fortnightly n.
|
|
263 |
General |
öne çıkan kimse |
snifter [australia] n.
|
|
264 |
General |
socinus önderliğinde polonya'da ortaya çıkan akılcı öğretiler bütünü |
socinianism n.
|
|
265 |
General |
geleneklere karşı çıkan kimse |
solecist n.
|
|
266 |
General |
çürüme ile açığa çıkan ürünler |
putrilage n.
|
|
267 |
General |
burnu çekerken çıkan ses |
snuffle n.
|
|
268 |
General |
ıslanmış botla yürürken çıkan ses |
squash n.
|
|
269 |
General |
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) şlap sesi |
squash n.
|
|
270 |
General |
(sulu veya çamurlu bir yerde yürürken çıkan) vıç vıç sesi |
squash n.
|
|
271 |
General |
çamur benzeri maddelere basarken çıkan ses |
squelch n.
|
|
272 |
General |
çamur benzeri maddelere basarken çıkan ses |
squidge n.
|
|
273 |
General |
(yürürken çıkan) vıç vıç ses |
squish n.
|
|
274 |
General |
kalıpların dışına çıkan kimse |
standout n.
|
|
275 |
General |
aniden çıkan ses |
start n.
|
|
276 |
General |
(gelişimin bozulması ile ortaya çıkan) şekil bozukluğu |
stasimorphy n.
|
|
277 |
General |
yoldan çıkan kimse |
strayer n.
|
|
278 |
General |
yün yıkanırken ortaya çıkan sabunsu atık su |
sud n.
|
|
279 |
General |
öne çıkan kimse |
surpasser n.
|
|
280 |
General |
önceden ayrı durumdaki elementlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan ürün |
symphyogenesis n.
|
|
281 |
General |
yeni çıkan grupları desteklemek |
promote up-and-coming bands v.
|
|
282 |
General |
motorlu testerenin ağzından çıkan keresteyi yönlendirmek |
tail out v.
|
|
283 |
General |
öne çıkan olmak |
highlight v.
|
|
284 |
General |
kazı veya maden kazısı sırasında çıkan (yumuşak toprak, killi toprak, çakıl, taş) malzemeyi temizlemek |
muck v.
|
|
285 |
General |
(kontrolden çıkan yangını) söndürmeye çalışmak |
fight v.
|
|
286 |
General |
karşı çıkan |
opposed adj.
|
|
287 |
General |
ortaya çıkan |
emergent adj.
|
|
288 |
General |
öne çıkan |
featured adj.
|
|
289 |
General |
karşı çıkan |
exceptive adj.
|
|
290 |
General |
sesi hep çıkan |
vocal adj.
|
|
291 |
General |
boşa çıkan |
frustrated adj.
|
|
292 |
General |
gelenek veya kurumlara karşı çıkan |
iconoclastic adj.
|
|
293 |
General |
sonucunda ortaya çıkan |
resultant adj.
|
|
294 |
General |
meydana çıkan |
arisen adj.
|
|
295 |
General |
inanç öğretilerinden çıkan |
dogmatic adj.
|
|
296 |
General |
yazın çıkan |
aestival adj.
|
|
297 |
General |
ortaya çıkan |
generated adj.
|
|
298 |
General |
dışarı çıkan |
protrusive adj.
|
|
299 |
General |
meydana çıkan |
emergent adj.
|
|
300 |
General |
yazın çıkan |
estival adj.
|
|
301 |
General |
yoldan çıkan |
astray adj.
|
|
302 |
General |
üç ayda bir çıkan |
trimonthly adj.
|
|
303 |
General |
inip çıkan |
undulant adj.
|
|
304 |
General |
sahip çıkan |
protective adj.
|
|
305 |
General |
yukarı çıkan |
ascending adj.
|
|
306 |
General |
sahip çıkan |
proprietary adj.
|
|
307 |
General |
yerleşmiş geleneklere karşı çıkan |
iconoclastic adj.
|
|
308 |
General |
inip çıkan |
swinging adj.
|
|
309 |
General |
karşı çıkan |
antagonistic adj.
|
|
310 |
General |
-den çıkan |
resultant adj.
|
|
311 |
General |
cepten çıkan |
out-of-pocket adj.
|
|
312 |
General |
sonradan ortaya çıkan |
subsequent adj.
|
|
313 |
General |
yeni ortaya çıkan |
of recent vintage adj.
|
|
314 |
General |
yeni çıkan |
up and coming adj.
|
|
315 |
General |
ingiliz kilisesine karşı çıkan |
recusant adj.
|
|
316 |
General |
yavaş ilerleyen/gerçekleşen/ortaya çıkan |
slow-to-materialize adj.
|
|
317 |
General |
rahiplerin politikaya karışmasına karşı çıkan |
anticlerical adj.
|
|
318 |
General |
şiddetle karşı çıkan |
damning adj.
|
|
319 |
General |
karşı çıkan |
deprecatory adj.
|
|
320 |
General |
alaca karanlıkta çıkan |
crepuscular adj.
|
|
321 |
General |
ön plana çıkan |
prominent adj.
|
|
322 |
General |
kazara açığa çıkan/açığa çıkmış |
released accidentally adj.
|
|
323 |
General |
sesi çıkan |
self-assertive adj.
|
|
324 |
General |
sonradan ortaya çıkan |
acolouthic adj.
|
|
325 |
General |
sonradan ortaya çıkan |
acoluthic adj.
|
|
326 |
General |
bilimsel ve endüstriyel gelişim sonucu ortaya çıkan |
technological adj.
|
|
327 |
General |
sigara ya da sakız kutularından çıkan kartlardan koleksiyon yapan |
cartophilic adj.
|
|
328 |
General |
sigara ya da sakız kutularından çıkan kartlardan koleksiyon yapma ile ilgili |
cartophilic adj.
|
|
329 |
General |
karşı çıkan |
recusative adj.
|
|
330 |
General |
iki katına çıkan |
reduplicate adj.
|
|
331 |
General |
cehennemde ortaya çıkan |
hell-born adj.
|
|
332 |
General |
geceleri ortaya çıkan |
night adj.
|
|
333 |
General |
son dönemde ortaya çıkan şey anlamındaki, şaka yollu veya aşağılayıcı sıfat |
nouveau adj.
|
|
334 |
General |
son dönemde ortaya çıkan şey anlamındaki, şaka yollu veya aşağılayıcı sıfat |
nouveaux adj.
|
|
335 |
General |
1970'lerde ortaya çıkan manevi ve bilinç arttırıcı akımlar bütününe ait veya ilgili |
new age adj.
|
|
336 |
General |
ortaya çıkan |
generate adj.
|
|
337 |
General |
öne çıkan |
up-front adj.
|
|
338 |
General |
arka çıkan |
uppropping adj.
|
|
339 |
General |
karşı çıkan |
exceptant adj.
|
|
340 |
General |
ortaya çıkan |
exurgent adj.
|
|
341 |
General |
üç ayda iki kez çıkan |
biquarterly adj.
|
|
342 |
General |
iki haftada bir çıkan |
bi-weekly adj.
|
|
343 |
General |
haftada iki kez çıkan |
bi-weekly adj.
|
|
344 |
General |
(istihbarat operasyonlarında) ana kaynaktan farklı bir yerden çıkan |
black adj.
|
|
345 |
General |
dışarı çıkan |
jutting adj.
|
|
346 |
General |
cehennemden çıkan |
hellborn adj.
|
|
347 |
General |
cehennemde ortaya çıkan |
hellborn adj.
|
|
348 |
General |
yükseğe çıkan |
highflying adj.
|
|
349 |
General |
yükseğe çıkan |
high-flying adj.
|
|
350 |
General |
ayak bileğinin üstüne kadar çıkan |
hightop adj.
|
|
351 |
General |
ayak bileğinin üstüne çıkan |
high-top adj.
|
|
352 |
General |
insanlara karşı duyulan nefret veya iğrenme duygusu ile öne çıkan |
misanthropic adj.
|
|
353 |
General |
insanlara karşı duyulan nefret veya iğrenme duygusu ile öne çıkan |
misanthropical adj.
|
|
354 |
General |
üstün kalitesi ile öne çıkan |
monumental adj.
|
|
355 |
General |
dinden çıkan |
renunciatory adj.
|
|
356 |
General |
öne çıkan |
lustrous adj.
|
|
357 |
General |
öne çıkan |
burning adj.
|
|
358 |
General |
şiddetle karşı çıkan |
loath (to) adj.
|
|
359 |
General |
öne çıkan |
goggled adj.
|
|
360 |
General |
tarihi bağlantılar ile öne çıkan |
classical adj.
|
|
361 |
General |
yazınsal eser ile öne çıkan |
classical adj.
|
|
362 |
General |
şam'dan çıkan |
damask adj.
|
|
363 |
General |
öne çıkan |
heavy-duty adj.
|
|
364 |
General |
öne çıkan stili olan |
idiomatic adj.
|
|
365 |
General |
her an her yerden çıkan |
omnivagant adj.
|
|
366 |
General |
aşırı planlama sonucu ortaya çıkan |
overplanned adj.
|
|
367 |
General |
denizaşırı ülkelerde ortaya çıkan |
overseas adj.
|
|
368 |
General |
referans çizgisinden çapraz olarak çıkan |
diagonal adj.
|
|
369 |
General |
ortaya çıkan |
ingenerate [obsolete] adj.
|
|
370 |
General |
uykusuzluk döneminde ortaya çıkan |
insomniac adj.
|
|
371 |
General |
öne çıkan |
distinct [obsolete] adj.
|
|
372 |
General |
öne çıkan |
distingué adj.
|
|
373 |
General |
öne çıkan |
distinguishable [obsolete] adj.
|
|
374 |
General |
ölmeden biraz önce ortaya çıkan |
dying adj.
|
|
375 |
General |
sivil toplumdan çıkan |
civilian adj.
|
|
376 |
General |
abartılı komediyle öne çıkan |
custard-pie adj.
|
|
377 |
General |
(uzunluk) öne çıkan |
dominating adj.
|
|
378 |
General |
istek sonucu ortaya çıkan |
fanatic adj.
|
|
379 |
General |
(yaprak) bir noktadan çıkan lobları olan |
palmated adj.
|
|
380 |
General |
lobları bir noktadan çıkan |
palmately-lobed adj.
|
|
381 |
General |
bir noktadan çıkan lobları olan |
palm-shaped adj.
|
|
382 |
General |
pasifizm ile öne çıkan |
pacifist adj.
|
|
383 |
General |
barışseverlik ile öne çıkan |
pacifist adj.
|
|
384 |
General |
farklı yerlerden çıkan |
polygenetic adj.
|
|
385 |
General |
farklı zamanlarda çıkan |
polygenetic adj.
|
|
386 |
General |
mantıklı çıkarımla ortaya çıkan |
consequent adj.
|
|
387 |
General |
pencere ile öne çıkan |
fenestrate adj.
|
|
388 |
General |
pencere ile öne çıkan |
fenestrated adj.
|
|
389 |
General |
bir şeyin kendi içinde ortaya çıkan |
internal adj.
|
|
390 |
General |
duyu organı içinde ortaya çıkan |
internal adj.
|
|
391 |
General |
aniden başka bir şeyin ortasına çıkan bir şeyle ilgili |
intersilient adj.
|
|
392 |
General |
sabit hacimde ortaya çıkan |
isometric adj.
|
|
393 |
General |
sabit hacimde ortaya çıkan |
isometrical adj.
|
|
394 |
General |
(bir yerden, kaynaktan) çıkan |
issuant adj.
|
|
395 |
General |
panik ile öne çıkan |
panicky adj.
|
|
396 |
General |
adı çıkan |
pegged adj.
|
|
397 |
General |
pozitivizm ile öne çıkan |
positivist adj.
|
|
398 |
General |
öne çıkan |
saliant adj.
|
|
399 |
General |
mevcut görüşe karşı çıkan |
contrarian adj.
|
|
400 |
General |
gerçeklere karşı çıkan (hipotez) |
contrary to fact adj.
|
|
401 |
General |
korolla üzerinde çıkan |
corolline adj.
|
|
402 |
General |
taç yaprak üzerinde çıkan |
corolline adj.
|
|
403 |
General |
karşı çıkan |
disagreeable [obsolete] adj.
|
|
404 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile öne çıkan |
phantasmagorian adj.
|
|
405 |
General |
rüyaya benzer flu görüntü ile öne çıkan |
phantasmagorian adj.
|
|
406 |
General |
gerçeklik ve hayal arası görüntü geçişi ile öne çıkan |
phantasmagorian adj.
|
|
407 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile öne çıkan |
phantasmagoric adj.
|
|
408 |
General |
üst üste binmiş görüntü ile öne çıkan |
phantasmagorical adj.
|
|
409 |
General |
hızlı ışık ve renk değişikliği ile öne çıkan |
phantasmagorical adj.
|
|
410 |
General |
öne çıkan |
precise adj.
|
|
411 |
General |
tadı akşam yemeği öncesinde çıkan |
predinner adj.
|
|
412 |
General |
minbere çıkan |
pulpited adj.
|
|
413 |
General |
minbere çıkan |
pulpitical adj.
|
|
414 |
General |
kendi içinde ortaya çıkan |
self-born adj.
|
|
415 |
General |
(bir şeyin) önceki halinden çıkan |
self-born adj.
|
|
416 |
General |
uzun sözcükler ile öne çıkan |
sesquipedalian adj.
|
|
417 |
General |
açıklık ile öne çıkan |
shirt-sleeve adj.
|
|
418 |
General |
açıklık ile öne çıkan |
shirt-sleeves adj.
|
|
419 |
General |
açıklık ile öne çıkan |
shirt-sleeved adj.
|
|
420 |
General |
alışılmışın dışına çıkan |
fresh adj.
|
|
421 |
General |
gerçek hayattan alınmış kesitler ile öne çıkan |
slice-of-life adj.
|
|
422 |
General |
üretim ile öne çıkan |
smokestack adj.
|
|
423 |
General |
ağır sanayi ile öne çıkan |
smokestack adj.
|
|
424 |
General |
çok uluslu bir topluluk olarak öne çıkan |
society adj.
|
|
425 |
General |
fransa'da 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan mimari tarza ait veya ilgili |
beaux arts adj.
|
|
426 |
General |
karşı çıkan |
protest adj.
|
|
427 |
General |
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkan |
proxy adj.
|
|
428 |
General |
öne çıkan |
spotted adj.
|
|
429 |
General |
seremoni ile öne çıkan |
state adj.
|
|
430 |
General |
hapşırma ile öne çıkan |
sternutative adj.
|
|
431 |
General |
satırlar ile öne çıkan |
stichometric adj.
|
|
432 |
General |
satırlar ile öne çıkan |
stichometrical adj.
|
|
433 |
General |
tüyleri yeni çıkan |
stipulate adj.
|
|
434 |
General |
tüyleri yeni çıkan |
stipuled adj.
|
|
435 |
General |
caddeye çıkan |
street adj.
|
|
436 |
General |
sokağa çıkan |
streetward adj.
|
|
437 |
General |
ansızın ortaya çıkan |
subitaneous adj.
|
|
438 |
General |
ansızın ortaya çıkan |
subitany adj.
|
|
439 |
General |
bir şeyin altından çıkan |
subnascent adj.
|
|
440 |
General |
rüzgar ile ortaya çıkan |
subventaneous adj.
|
|
441 |
General |
arka çıkan |
subventitious adj.
|
|
442 |
General |
(kilise müziğinde) oktavın dışına çıkan |
superfluous adj.
|
|
443 |
General |
(çanak) yumurtalıktan çıkan |
superior adj.
|
|
444 |
General |
baskın çıkan |
superordinate adj.
|
|
445 |
General |
simbiyoz olarak öne çıkan |
symbiotical adj.
|
|
446 |
General |
ortak yaşam ile öne çıkan |
symbiotical adj.
|
|
447 |
General |
sembol kullanımı ile öne çıkan |
symbological adj.
|
|
448 |
General |
semboloji ile öne çıkan |
symbological adj.
|
|
449 |
General |
semboller ile öne çıkan |
symbological adj.
|
|
450 |
General |
aynılaşma ile öne çıkan |
syncretistical adj.
|
|
451 |
General |
bağdaştırmacılık ile öne çıkan |
syncretistical adj.
|
|
452 |
General |
seçmecilik ile öne çıkan |
syncretistical adj.
|
|
453 |
General |
eş anlamlılar ile öne çıkan |
synonymic adj.
|
|
454 |
General |
anlamdaşlar ile öne çıkan |
synonymic adj.
|
|
455 |
General |
eş anlamlılar ile öne çıkan |
synonymical adj.
|
|
456 |
General |
anlamdaşlar ile öne çıkan |
synonymical adj.
|
|
457 |
General |
bütüncül bakış açısı ile öne çıkan |
synoptic adj.
|
|
458 |
General |
bütüncül bakış açısı ile öne çıkan |
synoptical adj.
|
|
459 |
General |
genizden çıkan ses gibi |
twangily adv.
|
|
460 |
General |
engel olarak karşısına çıkan |
in someone's way adv.
|
|
461 |
General |
'-den çıkan |
of prep.
|
|
462 |
General |
(bir şeyden) çıkan |
off prep.
|
|
463 |
General |
kimin elinden çıkan |
whose pron.
|
|
464 |
General |
(sirk çalışanları ile izleyiciler arasında çıkan kavgada) diğer sirk çalışanlarını kavgaya çağırmak için sirk görevlilerin söylediği söz |
hey rube interj.
|
|
465 |
General |
(makas açıp kapatırken çıkan ses) şıt şıt |
snip interj.
|
|
466 |
General |
… içinde ortaya çıkan anlamına gelen ön ek |
idio- pref.
|
|
467 |
General |
-den çıkan anlamı veren son ek |
-genous suf.
|
|
468 |
General |
karlı bir yere bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması |
snow-blindness n.
|
|
Phrasals |
|
469 |
Phrasals |
fermentasyon sürecinde şarabın yüzeyine çıkan tabakayı şaraba basmak |
punch down v.
|
|
470 |
Phrasals |
dışarı çıkan birini takip etmek |
follow out v.
|
|
471 |
Phrasals |
dışarı çıkan birinin arkasından gitmek |
follow out v.
|
|
472 |
Phrasals |
dışarı çıkan (birini/bir şeyi) takip etmek |
follow someone or something out v.
|
|
473 |
Phrasals |
dışarı çıkan (birinin/bir şeyin) arkasından gitmek |
follow someone or something out v.
|
|
Phrases |
|
474 |
Phrases |
kalabalık bir gruptan/komiteden çıkan karar bir şeye benzemez |
a camel is a horse designed by a committee expr.
|
|
Proverb |
|
475 |
Proverb |
her kafadan bir ses çıkan kalabalık bir grubun yaptığı işten hayır gelmez |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
476 |
Proverb |
yoluna çıkan her şeyden istifade etmesini bilmelisin |
all is fish that comes to his net
|
|
Colloquial |
|
477 |
Colloquial |
satın alınıp bozuk çıkan şey |
a lemon n.
|
|
478 |
Colloquial |
satın alınıp bozuk çıkan şey |
a real lemon n.
|
|
479 |
Colloquial |
zorlayan, ağzından girip burnundan çıkan kişi |
arm-twister n.
|
|
480 |
Colloquial |
her şeye karşı çıkan çocuk/adam/kişi |
but-boy n.
|
|
481 |
Colloquial |
yorgunluk ve uyku eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan göz altı lekeleri |
coon eye n.
|
|
482 |
Colloquial |
yorgunluk ve uyku eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan göz altı lekeleri |
coon eyes n.
|
|
483 |
Colloquial |
kendinden yaşça bir hayli küçük birisiyle çıkan |
cradle-robber n.
|
|
484 |
Colloquial |
kendisinden en az yedi yaş büyük bir kadınla çıkan erkek |
man-cub n.
|
|
485 |
Colloquial |
aniden ortaya çıkan durum/görev |
fire drill n.
|
|
486 |
Colloquial |
hızlı çıkan |
a fast worker n.
|
|
487 |
Colloquial |
bilgisayardan çıkan bipleme sesi |
feep n.
|
|
488 |
Colloquial |
iki veya daha fazla şeyin birleşiminden ortaya çıkan sonuç, ürün |
fruit of the union n.
|
|
489 |
Colloquial |
gazete magazin ekinde çıplak/yarı çıplak pozları çıkan model |
page three girl n.
|
|
490 |
Colloquial |
(beyzbol) atış bölgesinin dışına çıkan dört atıştan sonra vurucunun ilk kaleye gelmesi/yürümesi |
base on balls n.
|
|
491 |
Colloquial |
büyük bunalım sırasında sinema izleyicilerinden birine çıkan nakit para şeklindeki piyango |
bank night [obsolete] [us] n.
|
|
492 |
Colloquial |
erkek genital bölgesinde kızarıklıkla ortaya çıkan enfeksiyon |
gunge n.
|
|
493 |
Colloquial |
dolaylı etki sonucu ortaya çıkan şey |
knock-on [uk] n.
|
|
494 |
Colloquial |
oyun salonlarında deliklerden çıkan nesneleri bir çekiç yardımıyla vurarak puan kazanmaya dayalı oyun |
whack-a-mole n.
|
|
495 |
Colloquial |
kendi türünün öne çıkan örneği |
hell n.
|
|
496 |
Colloquial |
alkol yoksunluğu veya aşırı tüketimi sonucu ortaya çıkan ve öldürücü olabilen aşırı korku |
horror n.
|
|
497 |
Colloquial |
(özellikle suç soruşturması sırasında ortaya çıkan) bir dizi bağlantılı finansal işlem ve takas |
money trail n.
|
|
498 |
Colloquial |
(mantar enfeksiyonu nedeni ile ortaya çıkan) kasık kaşıntısı |
crotch-rot n.
|
|
499 |
Colloquial |
(yürürken çıkan) vıç vıç ses |
squoosh n.
|
|
500 |
Colloquial |
(çıkan kol vb) tekrar yerine oturtmak |
pop it back in v.
|
|