adil - Turkish English Dictionary

adil

Meanings of "adil" in English Turkish Dictionary : 39 result(s)

Turkish English
Common Usage
adil equitable adj.
Universal, equitable and non-discriminatory access to clean water is a basic human right.
Temiz suya evrensel, adil ve ayrımcı olmayan erişim temel bir insan hakkıdır.

More Sentences
adil fair adj.
Confidence-building measures are required if a new global coalition of fair traders is to be brought about.
Yeni bir küresel adil tüccarlar koalisyonu oluşturulabilmesi için güven arttırıcı önlemler alınması gerekmektedir.

More Sentences
adil just adj.
He can help you get a just settlement of your claim.
Talebinizin adil bir şekilde çözüme kavuşturulmasında onun yardımı dokunabilir.

More Sentences
General
adil fair adj.
I would add that I hope it will also be a fair conclusion.
Bunun aynı zamanda adil bir sonuç olacağını umduğumu da eklemek isterim.

More Sentences
adil equitable adj.
It gives priority to equitable growth and better access to education.
Adil büyümeye ve eğitime daha iyi erişime öncelik vermektedir.

More Sentences
adil just adj.
A safe and just area, able to remove people's fear of enlargement, is one of your priorities.
İnsanların genişleme korkusunu ortadan kaldırabilecek güvenli ve adil bir alan önceliklerinizden biridir.

More Sentences
adil fair-minded adj.
At any rate, we should, above all, vote in favour of a fair-minded enlargement in April 2003.
Her halükarda, her şeyden önce Nisan 2003'te adil bir genişleme lehinde oy kullanmalıyız.

More Sentences
adil even adj.
Well, that's not a very even trade.
Bu pek de adil bir anlaşma değil.

More Sentences
adil even adj.
Well, that's not a very even trade.
Bu pek adil bir takas değil.

More Sentences
adil fairly adv.
Ginny claimed that she hadn't been treated fairly at the office.
Ginny ofiste kendisine adil davranılmadığını iddia etti.

More Sentences
Trade/Economic
adil equitable adj.
Secondly, although we are in favour of competition, it must have an equitable basis.
İkinci olarak, her ne kadar rekabetten yana olsak da, bunun adil bir temeli olmalıdır.

More Sentences
adil just adj.
So it is not a socially just policy.
Dolayısıyla bu sosyal açıdan adil bir politika değildir.

More Sentences
adil fair adj.
It is, to my mind, a fair compromise for both the big and the small countries.
Bana göre bu, hem büyük hem de küçük ülkeler için adil bir uzlaşıdır.

More Sentences
Law
adil fair adj.
What specific information does it have on the process of preparing and monitoring democratic, free and fair elections?
Demokratik, özgür ve adil seçimlerin hazırlanması ve izlenmesi sürecine ilişkin ne gibi özel bilgilere sahip?

More Sentences
adil just adj.
We have not succeeded in establishing a socially just situation.
Sosyal açıdan adil bir durum tesis etmeyi başaramadık.

More Sentences
adil equitable adj.
Secondly, although we are in favour of competition, it must have an equitable basis.
İkinci olarak her ne kadar rekabetten yana olsak da bunun adil bir temeli olmalıdır.

More Sentences
General
adil impartial adj.
adil righteous adj.
adil lawful adj.
adil dealing justly adj.
adil nondiscriminatory adj.
adil even-handed adj.
adil right-minded adj.
adil equal adj.
adil right adj.
adil non-discriminatory adj.
adil equal adj.
adil honest adj.
adil rightwise adj.
adil dispassionate adj.
adil dispassioned adj.
adil beau adj.
adil on the square adj.
adil scrupulous adj.
Colloquial
adil juste adj.
Idioms
adil even-steven adj.
Trade/Economic
adil square adj.
Law
adil rightful adj.
Archaic
adil fayre adj.

Meanings of "adil" with other terms in English Turkish Dictionary : 253 result(s)

Turkish English
Common Usage
adil olmayan unfair adj.
It's not an unfair proposal.
Adil olmayan bir teklif de değil.

More Sentences
adil değil unfair adj.
To blame fishermen alone for environmental damage is both unfair and wrong.
Çevresel zararlar için sadece balıkçıları suçlamak hem adil değil hem de yanlıştır.

More Sentences
General
adil yargılama fair trial n.
These death sentences must not be allowed to be carried out; the verdicts must be reviewed on the basis of a fair trial.
Bu idam cezalarının uygulanmasına izin verilmemeli; kararlar adil yargılama temelinde gözden geçirilmelidir.

More Sentences
adil oyun fair play n.
For harsh criticism to be justified it must be based on fair play and impartial treatment.
Sert eleştirilerin haklı olabilmesi için adil oyun ve tarafsız muameleye dayanması gerekir.

More Sentences
adil rekabet fair competition n.
The key elements are transparency of procedures and of conditions for re-use, non-discrimination and fair competition.
Temel unsurlar prosedürlerin ve yeniden kullanım koşullarının şeffaflığı, ayrımcılık yapılmaması ve adil rekabettir.

More Sentences
adil davranmak treat fairly v.
Tom needs to be treated fairly.
Tom'a adil davranılması gerekiyor.

More Sentences
adil olmak be fair v.
Tom says this can't be fair.
Tom bunun adil olamayacağını söylüyor.

More Sentences
adil olmamak be unfair v.
Tom will probably be unfair.
Tom muhtemelen adil olmayacak.

More Sentences
adil değil not fair adj.
It is not fair to ask our colleagues and employees to work in conditions like that.
Meslektaşlarımızdan ve çalışanlarımızdan bu koşullarda çalışmalarını istemek adil değildir.

More Sentences
adil bir şekilde fairly adv.
Lastly, this measure would allow tax to be collected more fairly.
Son olarak, bu tedbir vergilerin daha adil bir şekilde toplanmasını sağlayacaktır.

More Sentences
adil bir şekilde justly adv.
The king ruled his kingdom justly.
Kral, krallığını adil bir şekilde yönetti.

More Sentences
adil bir şekilde equitably adv.
The directive would also ensure that the existing rules were enforced equitably.
Direktif aynı zamanda mevcut kuralların adil bir şekilde uygulanmasını da sağlayacaktır.

More Sentences
Idioms
adil davranma a fair shake n.
Tom won't get a fair shake.
Tom'a adil davranılmayacak.

More Sentences
adil bir anlaşma a fair deal n.
I offered Tom a fair deal.
Tom'a adil bir anlaşma önerdim.

More Sentences
Trade/Economic
adil olmayan unfair adj.
We think it's unfair.
Bunun adil olmadığını düşünüyoruz.

More Sentences
Law
adil yargılama fair trial n.
These death sentences must not be allowed to be carried out; the verdicts must be reviewed on the basis of a fair trial.
Bu ölüm cezalarının uygulanmasına izin verilmemeli; kararlar adil yargılama temelinde gözden geçirilmelidir.

More Sentences
adil rekabet fair competition n.
We need fair competition, also in the enlarged internal market.
Genişleyen iç pazarda da adil rekabete ihtiyacımız var.

More Sentences
adil yargılama fair trial n.
I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.

More Sentences
adil ve tarafsız fair and impartial adj.
Please be fair and impartial.
Lütfen adil ve tarafsız olun.

More Sentences
General
adil düzen just order n.
adil fiyat equitable price n.
adil tutum fair conduct n.
adil düzen fair order n.
adil anlaşma fair agreement n.
adil yargılama fairness n.
adil tutum fair approach n.
adil çözüm just resolution n.
adil ceza just punishment n.
adil fiyat fair price n.
adil bölüşüm fair distribution n.
adil teklif fair offer n.
adil dövüş fair fight n.
fazlaca dürüst ve adil olma religiousness n.
adil tahmin fair estimate n.
adil muamele equity n.
adil olmama undeservedness n.
adil olmama unequity n.
adil kimse zaddik n.
adil tutum fair attitude n.
adil ve onurlu davranış fair play n.
adil ve eşit muamele fair shake n.
adil ve makul kullanım şartıyla telifli eserlerin belirli kısımlarının telif izni alınmaksızın kullanılabileceğini öngören yasal doktrin fair use n.
adil takas giffgaff [dialect] [uk] n.
şikayetleri araştıran, bulguları raporlayan ve adil çözümlerin sağlanmasına yardımcı olan kimse ombudsman n.
adil yaklaşım doom [obsolete] n.
adil olmayan rekabet cross n.
adil olmayan yaklaşım injustice n.
adil bir şekilde davranmak do justice v.
(bir şeyi) kendi çıkarları doğrultusunda hileli veya adil olmayan yollarla değiştirmek manipulate v.
adil olmayan uncharitable adj.
adil olmayan undeserved adj.
adil olmayan unequal adj.
adil olmayan uneven [obsolete] adj.
adil olmayan unlevel adj.
kati suretle adil olan rhadamanthine adj.
son derece engin ve adil green adj.
adil değerlendirmeye dayanmayan insincere adj.
adil görünen plausible adj.
adil oyun şartlarını ihlal eden dirty adj.
adil olmayan bir yargıya yönlendiren prejudicial adj.
adil bir şekilde impartially adv.
adil biçimde squarely adv.
adil şekilde rightfully adv.
adil olmayan bir şekilde uncharitably adv.
adil bir şekilde handily adv.
adil olmayan bir şekilde wrong adv.
adil bir biçimde rightly adv.
adil bir şekilde rightwise [rare] adv.
adil bir şekilde clean adv.
adil bir şekilde conscionably adv.
adil bir şekilde cleanly adv.
adil olmayan bir şekilde foul adv.
adil olmayan bir şekilde foully adv.
Proverb
adil takas hırsızlık değildir a fair exchange is no robbery
Colloquial
adil olmayan şey horse pucky [us] n.
adil dövüş square go [scotland] n.
adil mücadele square go [scotland] n.
doğru/adil olmamak be not on v.
hiç doğru/adil olmamak be (just) not on v.
adil/eşit muamele talep etmek fair dos [uk] v.
adil/eşit muamele görmek fair dos [uk] v.
adil olmamak be rather steep v.
birine adil davranmamak do someone dirty v.
adil olmayan over the score adj.
bu doğru/adil değil it's not on expr.
doğru/adil bir davranış değil (just) not on expr.
hiç doğru/adil değil not on expr.
(eleştiriyi yapan kişinin kendisine bakarak) adil olmayan bir eleştiri that's rich [uk] expr.
(eleştiriyi yapan kişinin kendisine bakarak) adil olmayan bir eleştiri! that's rich! expr.
adil bir eleştiri değil! that's rich! expr.
Idioms
adil tutuklama a righteous collar n.
adil tutuklama righteous collar n.
adil koşullarda mücadele etme a fair field and no favor [dated] n.
adil şartlarda mücadele a fair field and no favor [dated] n.
adil anlaşma fair deal n.
adil anlaşma square deal n.
adil davranış a fair shake n.
genellikle ulaşılmasını zor kılmak için bir durum içerisinde adil olmayan bir şekilde kuralların değiştirilmesi moving the goalposts n.
genellikle ulaşılmasını zor kılmak için bir durum içerisinde adil olmayan bir şekilde kuralların değiştirilmesi shifting the goalposts n.
adil şartlar fair do's n.
adil muamele fair do's n.
adil olmayan davranış dirty pool n.
adil bir ortam a fair field and no favor [dated] n.
bir yarıştaki/mücadeledeki adil koşullar a fair field and no favor [dated] n.
adil muamele a fair deal n.
adil duruşma a fair hearing n.
adil yargılama a fair hearing n.
adil oturum a fair hearing n.
adil söz hakkı a fair hearing n.
adil savunma a fair hearing n.
adil/eşit muamele a fair shake [us] n.
adil şartların olduğu bir durum/ortam a level playing field n.
adil bir pazarlık a square deal n.
adil bir anlaşma a square deal n.
adil/eşit muamele a square deal n.
adil muamele even break [us] n.
adil fırsat even break [us] n.
adil muamele even break [us] n.
adil fırsat even break [us] n.
adil muamele even break n.
adil davranmak to give a square deal v.
birine adil davranmak do somebody justice v.
birine adil davranmak do justice to somebody v.
adil oynamak/davranmak play straight v.
(birine) dürüst ve adil davranmak play fair/straight (with somebody) v.
birinin adil davranmasını sağlayabilmek keep someone honest v.
pek adil olmamak be a bit steep v.
pek/hiç adil olmamak be a bit steep v.
pek/hiç adil olmamak be rather steep v.
adil kazanç sağlamak earn an honest penny v.
adil kazanç sağlamak earn (or turn) an honest penny v.
pek/hiç adil olmamak be a bit/rather steep v.
adil davranmamak be not playing the game v.
birine adil davranmak do right by somebody [old-fashioned] v.
birine/bir şeye adil davranmak do someone or something justice v.
birine/bir şeye adil davranmak do someone or something justice v.
birine/bir şeye adil davranmak do justice to someone or something v.
adil muamele görmek get a fair shake v.
birine adil davranmak give someone a fair shake v.
(birine) adil muamele göstermek give (one) an even break v.
adil bir ortam sağlamak level the field v.
bir şeyi adil/dürüst bir hale getirmek set straight v.
adil bir şekilde even-steven adv.
adil bir şekilde by rights expr.
bu hiç adil değil it's not cricket expr.
bu hiç adil değil that's not cricket expr.
Speaking
adil değil it is not fair expr.
adil görünmüyor it doesn't seem fair expr.
bu adil değil that is unfair expr.
bu hiç adil değil! this isn't fair! expr.
bu hiç adil değil it's not fair expr.
bu hiç adil değil! that isn't fair! expr.
bu hiç adil değil that's not fair expr.
bu hiç adil değil! no fair! expr.
pek de adil bir alışveriş değil bu it just doesn't seem like a fair trade expr.
yeterince adil that is fair enough expr.
Trade/Economic
devralınmış şirketin defter değerlerinin adil piyasa değerlerine değiştirilmesi acquisition accounting n.
adil kullanım politikası fair use policy n.
adil olmayan işgücü uygulamaları unfair labor practices n.
adil olmayan borsa işlemi sözleşmesi unconscionable bargain n.
adil değerleme fair valuation n.
adil neden just cause n.
adil ticaret ürünleri fairtrade products n.
adil piyasa fair market n.
adil piyasa fiyatı fair market price n.
adil getiri fiyatı fair-return price n.
adil istihdam koşulları sağlama politikası dignity at work policy n.
adil piyasa değeri fair market value n.
adil kullanım ilkesi fair use policy n.
adil değer fair value n.
adil fiyat fair price n.
adil fiyat just price n.
adil fiyat equitable price n.
adil gelir dağılımı fair income distribution n.
adil hisse fair share n.
adil olmayan ticari uygulamalar unfair commercial practices n.
adil pazar fair market n.
adil reklamcılık ethic advertising n.
adil ticaret fair trade n.
adil ticaret sertifikasyonu fair trade certification n.
adil ücret fair wages n.
adil vergi equitable tax n.
adil, makul ve fark gözetmeme koşulları frand (fair reasonable and non-discriminating) terms n.
vergi yükünün daha adil dağıtılması amacıyla gayrimenkullerin yeni bir değerlendirmeye tabi tutulması equalization of assessment of property n.
işçi haklarına saygılı ve çevresel zararı en aza indirgeyen adil ve dürüst ticaret fair trade n.
adil ticaret anlaşması çerçevesinde yapılan alım satım fair trade n.
adil ve özgü rekabeti sürdüren bağımsız bir birleşik devletler federal komisyonu federal trade commission n.
(abd) adil istihdam uygulamaları komisyonu fepc (fair employment practices commission) n.
(malı) adil ticaret anlaşması çerçevesinde pazarlamak fair trade v.
adil ücretler alan üreticilerin ürettiği fair-trade adj.
Law
adil kredi raporlama yasası fair credit reporting act n.
adil yargılama ilkesi fair trial principle n.
adil yorumlama equitable construction n.
adil muamele fair treatment n.
adil yargılama fairness n.
adil yasa fair law n.
adil olmama inequity n.
adil duruşma fair hearing n.
adil işlem fair treatment n.
adil karar verilmeyeceğine dair makul şüphe reasonable apprehension of bias n.
adil kullanım fair use n.
adil olmayan sözleşme unconscionable contract n.
adil savunma equitable defense n.
adil savunma equitable defense n.
adil tatmin just satisfaction n.
adil tazmin just satisfaction n.
adil tazminat fair compensation n.
adil tazminat just compensation n.
adil ticaret ofisi the office of fair trading n.
adil ve tarafsız yargılanma hakkına erişim right to access to fair and impartial tribunal n.
adil yargı natural justice n.
adil yargılanma fair hearing n.
adil yargılanma hakkı right to due process n.
adil yargılanma hakkı right to fair trial n.
adil yargılanma hakkı right to a fair trial n.
yedi adil sequestrator n.
aynı haktan iki çıkarı olup farklı muamele gören bir kimseye adil talepler doğrultusunda tüm haklarının verilmesi merger n.
abd anayasası'nın 5. maddesiyle tanınan adil yargılanma hakkı right to due process n.
(abd) adil istihdam uygulamaları yasası fepa (fair employment practices act) n.
adil yargılama süreci due process of law n.
adil olmayan bir şekilde wrongly adv.
mahkemenin adil ve uygun göreceği üzere as the court may deem just and proper expr.
Politics
adil seçim fair election n.
adil değer fair value n.
adil oy gücü equitable voting power n.
yükselen piyasalarda istikrarlı sermaye akımları ve adil borç yeniden yapılanma prensipleri principles for stable capital flows and fair debt restructuring in emerging markets n.
adil geçiş mekanizması just transition mechanism n.
Institutes
adil çalışma derneği fair labor association n.
adil çalışma örgütü fair labor association n.
adil ticaret ofisi oft (office of fair trading) [uk] abrev.
Computer
adil kullanım kotası fair usage policy n.
adil kullanım kotası fair usage quota n.
adil kullanım fair use n.
Psychology
adil dünya fenomeni just-world phenomenon n.
adil dünya hipotezi just-world hypothesis n.
adil dünya inancı belief in a just world n.
Statistics
adil oyun fair game n.
adil oyun equitable game n.
Social Sciences
adil toplum just society n.
Philosophy
adil devlet just state n.
Sport
adil oyun fairplay n.
adil ve sportmence cleanly adv.
Boxing
adil olmayan büyük darbe king-hit n.
Ottoman Turkish
gayrı adil unfair adj.
Archaic
adil olmayan desertless adj.
Slang
adil olmayan fiyat rip-off n.
adil olmayan ücret rip-off n.
adil davranmak fair suck of the sav v.
adil davranmak fair shake of the sauce bottle v.
adil davranmak fair shake of the dice v.
adil davranmamak short-change v.
hayat adil değildir ve sonra ölürsün life's a bitch (and then you die) expr.
hayat adil değildir ve sonra ölürsün life’s a bitch, then you die expr.