English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | alike adj. | hem | ||
Moreover, we should try to achieve this balance in the developed and the developing countries alike. Üstelik bu dengeyi hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde sağlamaya çalışmalıyız. More Sentences |
||||
General | alike adj. | birbirine benzer | ||
The twin sisters are alike as two peas in a pod. İkiz kardeşler bir elmanın iki yarısı kadar birbirine benziyor. More Sentences |
||||
General | alike adj. | benzer | ||
No two snowflakes are exactly alike. Hiçbir kar tanesi birbirine tam olarak benzemez. More Sentences |
||||
General | alike adj. | aynı | ||
You and I think alike. Sen ve ben aynı düşünüyoruz. More Sentences |
||||
General | alike adv. | benzer şekilde | ||
You and I don't think alike. Sen ve ben benzer şekilde düşünmüyoruz. More Sentences |
||||
General | alike adv. | aynı şekilde | ||
Mr Goebbels, his colleagues and the Commission think alike on that topic. Bay Goebbels, meslektaşları ve Komisyon bu konuda aynı şekilde düşünmektedir. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | alike adj. | aynı | ||
You and I don't think alike. Sen ve ben aynı düşünmüyoruz. More Sentences |
||||
Technical | alike adj. | benzer | ||
The two brothers are very much alike. İki erkek kardeş birbirine çok benzer. More Sentences |
||||
General | ||||
General | alike adj. | benzeyen | ||
General | alike adj. | farksız | ||
General | alike adv. | eşit bir şekilde | ||
General | alike adv. | benzer olarak | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | alike adv. | gibi |