English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | be eaten v. | yenmek | ||
In Kenya, roasted termites are eaten with Ugali. Kenya'da kavrulmuş termitler Ugali ile birlikte yenir. More Sentences |
||||
General | be eaten v. | yenilmek | ||
Tom rescued the dog from being eaten by the hungry soldiers. Tom, köpeği aç askerler tarafından yenilmekten kurtardı. More Sentences |
English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | be eaten alive v. | canlı canlı yenmek | ||
I heard that a paralyzed man was eaten alive by maggots. Felçli bir adamın kurtçuklar tarafından canlı canlı yendiğini duydum. More Sentences |
||||
General | be eaten up with pride v. | kendini devaynasında görmek |