English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | bilateral agreement n. | ikili anlaşma | ||
In other words, if some current bilateral agreement is more advanced, this acquis is not affected. Başka bir deyişle, mevcut ikili anlaşmalardan biri daha ileri düzeydeyse, bu müktesebat bundan etkilenmez. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | bilateral agreement n. | ikili anlaşma | ||
These great continents are linked by very strong bilateral agreements. Bu büyük kıtalar çok güçlü ikili anlaşmalarla birbirine bağlıdır. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | bilateral agreement n. | ikili anlaşma | ||
They will complement them and, in certain cases, they will replace provisions in the bilateral agreements. Bunlar ikili anlaşmaları tamamlayacak ve bazı durumlarda ikili anlaşmalarda yer alan hükümlerin yerini alacaktır. More Sentences |
||||
Politics | bilateral agreement n. | ikili anlaşma | ||
They will exist alongside bilateral agreements. İkili anlaşmaların yanında var olacaklar. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | bilateral agreement n. | ıki taraflı antlaşma | ||
Trade/Economic | bilateral agreement n. | iki yanlı sözleşme | ||
Trade/Economic | bilateral agreement n. | iki yanlı anlaşma | ||
Trade/Economic | bilateral agreement n. | iki taraflı anlaşma | ||
Trade/Economic | bilateral agreement n. | iki taraflı antlaşma | ||
Law | ||||
Law | bilateral agreement n. | iki taraflı anlaşma | ||
Politics | ||||
Politics | bilateral agreement n. | iki taraflı anlaşma |