English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | blameless adj. | suçsuz | ||
This provision means that the names of quite blameless citizens are to be found in the SIS computers. Bu hüküm, oldukça suçsuz vatandaşların isimlerinin DİE bilgisayarlarında bulunacağı anlamına gelmektedir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | blameless adj. | suçsuz | ||
Similarly, Member States are not blameless in this funding fiasco. Benzer şekilde Üye Devletler de bu finansman fiyaskosunda suçsuz değildir. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | blameless adj. | suçsuz | ||
The cosmetics industry is not entirely blameless in this. Kozmetik endüstrisi bu konuda tamamen suçsuz değildir. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | blameless adj. | kabahatsiz | ||
General | ||||
General | blameless adj. | masum | ||
General | blameless adj. | alnı açık | ||
General | blameless adj. | açık alın | ||
General | blameless adj. | kusursuz | ||
General | blameless adj. | lekesiz | ||
General | blameless adj. | kabahatsiz | ||
General | blameless adj. | sütten çıkma ak kaşık | ||
Law | ||||
Law | blameless adj. | kabahatsiz |
English | Turkish | |
---|---|---|
Modern Slang | ||
Modern Slang | an otherwise blameless life expr. | bunun dışında masum |
Modern Slang | an otherwise blameless life expr. | tek suçu bu |
Modern Slang | an otherwise blameless life expr. | bunun dışında alnı açık |
Modern Slang | an otherwise blameless life expr. | bunun dışında geçmişi temiz |