English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | busybody n. | işgüzar | ||
She was a busybody, always meddling in other people's affairs. Sürekli başkalarının işine burnunu sokan işgüzar biriydi. More Sentences |
||||
General | busybody n. | işgüzar kimse | ||
The Russians evidently do not want any busybodies there. Rusların orada işgüzar kimseler istemediği açık. More Sentences |
||||
General | busybody n. | başkasının işine burnunu sokan kimse | ||
General | busybody v. | her şeye burnunu sokmak | ||
Idioms | ||||
Idioms | busybody n. | kel kahya | ||
Idioms | busybody adj. | başkalarının işine karışan | ||
Technical | ||||
Technical | busybody n. | içerideki insanları veya nesneleri görmek için kullanılan üç aynalı bir cihaz |
English | Turkish | |
---|---|---|
Idioms | ||
Idioms | be busybody v. | her şeye burnunu sokmak |
Idioms | be busybody v. | her şeye karışmak |
Idioms | be busybody v. | her aşın kaşığı olmak |
Idioms | I don't want to sound like a busybody but expr. | burnunu herşeye sokan biri gibi konuşmak istemiyorum ama |
Idioms | I don't want to sound like a busybody but expr. | burnumu sokmak gibi olmasın ama |