| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | cause trouble v. | sıkıntıya neden olmak | ||
|
The lack of modern post facilities caused trouble for many shippers. Modern posta tesislerinin eksikliği birçok nakliyatçı için sıkıntıya neden oldu. More Sentences |
||||
| General | cause trouble v. | sıkıntı yaratmak | ||
|
You have a latent problem here that will cause trouble in the future. İleride sıkıntı yaratacak gizli bir sorununuz var burada. More Sentences |
||||
| General | cause trouble v. | sorun yaratmak | ||
|
This can only cause trouble. Bu ancak sorun yaratabilir. More Sentences |
||||
| General | cause trouble v. | dert açmak | ||
| General | cause trouble v. | mesele çıkarmak | ||
| General | cause trouble v. | sıkıntıya sebebiyet vermek | ||
| General | cause trouble v. | sıkıntıya sebep vermek | ||
| General | cause trouble v. | sıkıntıya sebep olmak | ||
| General | cause trouble v. | sıkıntıya sokmak | ||
| English | Turkish | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | the true cause of the trouble n. | sorunun gerçek nedeni |
| General | cause trouble to v. | başına bela olmak |
| General | cause somebody trouble v. | eziyet vermek |
| General | cause a trouble v. | soruna yol açmak |
| General | cause a trouble v. | soruna sebebiyet vermek |
| General | cause a trouble v. | soruna sebep olmak |
| General | cause a trouble v. | soruna neden olmak |
| Speaking | ||
| Speaking | I don't want to cause trouble expr. | sorun çıkarmak istemiyorum |
