disadvantage - Turkish English Dictionary

disadvantage

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "disadvantage" in Turkish English Dictionary : 18 result(s)

English Turkish
Common Usage
disadvantage n. dezavantaj
Therefore we are at a permanent geographical and structural disadvantage.
Bu nedenle kalıcı bir coğrafi ve yapısal dezavantaja sahibiz.

More Sentences
General
disadvantage n. dezavantaj
A major disadvantage of using this method is that traces of these toxic substances can be found in food.
Bu yöntemin kullanılmasının en büyük dezavantajı, bu zehirli maddelerin izlerinin gıdalarda bulunabilmesidir.

More Sentences
Informatics
disadvantage n. dezavantaj
It knows that it would be a disadvantage in the long term to remain outside the system.
Sistemin dışında kalmanın uzun vadede bir dezavantaj olacağını bilmektedir.

More Sentences
General
disadvantage n. zarar
disadvantage n. kusur
disadvantage n. çekince
disadvantage n. mahzur
disadvantage n. kayıp
disadvantage n. götürü
disadvantage n. yarar yitimi
disadvantage n. sakınca
disadvantage n. aleyhte durum
disadvantage n. zor durumda bırakan şey
disadvantage n. (itibar) zedelenme
disadvantage v. zarar vermek
disadvantage v. dezavantaj yaşamak
disadvantage v. dezavantajlı duruma düşmek
Informatics
disadvantage n. yarar yitimi

Meanings of "disadvantage" with other terms in English Turkish Dictionary : 29 result(s)

English Turkish
Phrases
at a disadvantage expr. dezavantajlı durumda
It is going to put them at a disadvantage.
Bu onları dezavantajlı duruma düşürecektir.

More Sentences
General
be at a disadvantage v. dezavantajlı olmak
be to someone's disadvantage v. birinin zararına olmak
be to someone's disadvantage v. birinin aleyhine olmak
be disadvantage to (someone) v. zararına olmak
be disadvantage of (someone) v. zararına olmak
to one's disadvantage adv. zararına
Phrases
at a disadvantage expr. zor/güç bir durumda
at a disadvantage expr. zararlı durumda
Idioms
put (one) at a disadvantage v. (birini) zor/güç bir duruma düşürmek/sokmak
put (one) at a disadvantage v. dezavantajlı duruma düşmek
put (one) at a disadvantage v. (birini) dezavantajlı duruma düşürmek
put (one) at a disadvantage v. (birini) dezavantajlı duruma sokmak
put (one) at a disadvantage v. (birini) zararlı duruma sokmak
put (one) at a disadvantage v. dezavantajlı duruma sokmak
put (one) at a disadvantage v. (birini) dezavantajlı bir duruma düşürmek/sokmak
put somebody at a disadvantage v. (birini) dezavantajlı bir duruma düşürmek/sokmak
put somebody at a disadvantage v. (birini) zor/güç bir duruma düşürmek/sokmak
be at a disadvantage v. dezavantajlı bir duruma düşmek
be at a disadvantage v. dezavantajlı bir durumda olmak
be at a disadvantage v. zor/güç bir duruma düşmek
be at a disadvantage v. zor/güç bir durumda olmak
Trade/Economic
comparative disadvantage n. karşılaştırmalı dezavantaj
Politics
cause a disadvantage v. bir zarara sebep olmak
cause a disadvantage v. olumsuz duruma sokmak
cause a disadvantage v. sorunlara neden olmak
Technical
disadvantage factor n. elverişsizlik katsayısı
Physics
disadvantage factor n. dezavantaj etkeni
disadvantage factor n. elverişsizlik katsayısı