glance - Turkish English Dictionary

glance

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "glance" in Turkish English Dictionary : 54 result(s)

English Turkish
Common Usage
glance n. bakış
Please allow me to end with a glance into the future.
Lütfen geleceğe bir bakışla bitirmeme izin verin.

More Sentences
glance v. göz atmak
Glancing through a scientific report on the status of fish stocks makes for very depressing reading these days.
Balık stoklarının durumuna ilişkin bilimsel bir rapora göz atmak bugünlerde çok iç karartıcı bir okuma haline geliyor.

More Sentences
General
glance v. göz gezdirmek
He was nodding as he glanced through the agreement.
Anlaşmaya göz gezdirirken başını sallıyordu.

More Sentences
glance v. bakmak
A glance at history shows us that every currency union lacking the backup of political union failed.
Tarihe baktığımızda, siyasi birliğin desteğinden yoksun her para birliğinin başarısız olduğunu görüyoruz.

More Sentences
glance v. göz atmak
Will you glance through this report?
Bu rapora bir göz atar mısın?

More Sentences
glance v. şöyle bir bakmak
The professor glanced at her watch and said, "Your time is up."
Hoca saatine şöyle bir baktı ve "Süreniz doldu" dedi.

More Sentences
Technical
glance v. bakmak
Tom glanced at the clock on the wall.
Tom duvardaki saate baktı.

More Sentences
glance v. göz atmak
She glanced through the magazine.
Dergiye göz attı.

More Sentences
Common Usage
glance n. kısa bakış
glance n. kısaca bakış
General
glance n. parıltı
glance n. sıyırma
glance n. ima
glance n. nazar
glance n. göz
glance n. göz atma
glance n. (krikette) topun yönünü bacak tarafına doğru değiştirmek için eğik sopa ile yapılan vuruş
glance v. parıldamak
glance v. bakıvermek
glance v. sekmek
glance v. (ışık huzmesinin) yansıtıcı bir yüzeye eğik şekilde çarpıp açı yaparak yansımak
glance v. ışığın aralıklı olarak hızla parlamasına sebep olacak ani hareketler yapmak
glance v. sürekli parlak ışınımlar yaparak parlamak
glance v. ışık saçmak
glance v. tesadüfen bahsetmek
glance v. yüzeysel olarak bahsetmek
glance v. kinayeli konuşmak
glance v. ima etmek
glance v. bir şeye eleştirel üslupla değinmek
glance v. bir şeyi lafı uzatmadan hicvetmek
glance v. bir şeyi detayına girmeden eleştirmek
glance v. verev gitmesini sağlamak
glance v. (mızrak, taş, kurşun) yüzeyden sekecek şekilde fırlatmak veya atmak
glance v. (krikette) eğik sopa ile vurarak topun yönünü bacak tarafına doğru değiştirerek oynamak
glance v. bolca parıltı vermek
glance v. çok parlak hale getirmek
glance v. oblik sekecek şekilde fırlatmak
glance v. oblik sekecek şekilde vurmak
Technical
glance n. metalik parlaklığı maden cevheri
glance n. pırıltılı mineral
Informatics
glance n. ekranda yer alan ve bir bakışta anlaşılabilen bilgi
Optics
glance n. yansıtıcı bir yüzeye eğik şekilde çarpıp açı yaparak yansıyan ışık huzmesi
glance n. ışın
Sport
glance v. (krikette) eğik sopa ile vurarak topun yönünü bacak tarafına doğru değiştirmek
Football
glance v. topa kafayla hafifçe vurmak
glance v. ustalıkla kafa vuruşu yapmak
Archaic
glance n. hızlı şekilde yapılan çapraz hareket
glance n. yönünden sapmış etki
glance n. yönünden sapmış darbe
glance n. kısa ve hicivci atıf
glance n. laf dokundurma
glance v. (konuşurken veya yazarken) bir konudan diğerine atlamak
glance v. dolaylı olarak hedef almak
glance v. çıtlatmak

Meanings of "glance" with other terms in English Turkish Dictionary : 210 result(s)

English Turkish
General
first glance n. ilk bakış
I fell in love at the first glance.
İlk bakışta aşık oldum.

More Sentences
glance at v. göz gezdirmek
He glanced at the headlines.
Manşetlere göz gezdirdi.

More Sentences
glance over v. göz atmak
He glanced over the newspaper before turning in.
Yatmadan önce gazeteye göz attı.

More Sentences
glance at v. göz atmak
Tom glanced at the paper.
Tom belgeye göz attı.

More Sentences
glance off v. sıyırmak
The bullet glanced off his helmet.
Kurşun kaskını sıyırdı.

More Sentences
Phrasals
glance down v. aşağıya bakmak
Tom glanced down.
Tom aşağıya baktı.

More Sentences
glance at v. göz atmak
Tom glanced at the book.
Tom kitaba bir göz attı.

More Sentences
glance around v. (etrafa) bakınmak
Tom glanced around in astonishment.
Tom hayretle etrafına bakındı.

More Sentences
Idioms
glance off v. sıyırmak
The bullet glanced off his helmet.
Mermi onun miğferini sıyırdı.

More Sentences
Computer
at a glance expr. bir bakışta
She saw at a glance that her daughter had been crying.
Bir bakışta kızının ağladığını gördü.

More Sentences
General
a cursory glance n. göz gezdirme
a sidelong glance n. yan yan bakma
glance at n. ima
farewell glance n. veda bakışı
contents at a glance n. bir bakışta içindekiler
life at a glance n. bir bakışta hayat
furtive glance n. gizlice göz gezdiriş
furtive glance n. kaçamak bakış
incisive glance n. delici bakış
incisive glance n. keskin bakış
lightning glance n. anlık delici bakış
side-glance n. yana bakış
side-glance n. yan bakış
side-glance n. üstünkörü inceleme
side-glance n. dolaylı atıf
side-glance n. dokundurma
take a glance at v. göz atmak
shoot a glance v. göz atmak
cast a glance v. bir göz atmak
take a glance v. şöyle bir bakmak
glance over v. göz gezdirmek
glance off v. sıyırıp geçmek
throw a glance at v. şöyle bir bakmak
flash a glance v. göz atmak
take a glance at v. göz gezdirmek
shoot a glance v. göz gezdirmek
glance each other v. bakışmak
cast a glance v. şöyle bir bakmak
throw a glance at v. bakış atmak
take in the scene at a glance v. durumu hemen kavramak
capture a glance v. ilgisini çekmek
capture a glance v. dikkatini çekmek
glance at the watch v. saate bakmak
glance through v. göz gezdirmek
glance over v. üstünden şöylesine geçmek
see at a glance v. ilk bakışta görmek
glance [obsolete] v. verevine hızla hareket etmek
glance (at) v. (yazı veya konuşmada) bir konuya kısaca veya dolaylı olarak değinmek
glance [obsolete] v. üstü kapalı bir şekilde bahsetmek
glance [obsolete] v. kısaca zikretmek
glance [obsolete] v. sıyırıp geçmek
glance [obsolete] v. ucundan dokunmak
side-glance v. yandan bakmak
at first glance adv. ilk bakışta
at a single glance adv. tek bakışta
at a single glance adv. bir bakışta
Phrasals
glance back v. arkasına bir göz atmak
glance down v. aşağıdaki bir şeye bakmak
steal a glance at someone v. birine gözünün ucuyla bakmak
glance round v. çevresine göz atmak
glance round v. çabucak çevresine bakmak
glance down v. hızla okumak
glance round v. etrafına bakmak
glance through v. hızla göz atmak
glance at v. göz ucuyla bakmak
glance down v. göz gezdirerek okumak
glance through v. hızla okumak
glance over v. hızla okumak
glance over v. hızla göz atmak
glance through v. hızla göz gezdirmek
glance at v. gözünün ucuyla bakmak
glance over v. hızla göz gezdirmek
glance up from (newspaper etc.) v. kafasını okuduğu gazeteden vb. kaldırıp kısa bir süre bakmak
glance off v. sıyırıp geçmek
glance down v. utanmak
glance down v. utanarak başını eğmek
glance back v. arkasını hızlıca kolaçan etmek
glance back v. arkaya dönüp bir göz atmak
glance back v. dönüp birine bakmak
glance back v. bakışlarını birine çevirmek
glance back v. kendine bakan birine bakışlarını çevirmek
glance back v. kendine bakan birine dönüp hızlıca/bir anlığına bakmak
glance back v. hızlıca dönüp arkasındakine bakmak
glance down v. utanarak/utancından yere bakmak
glance down v. utanarak başını yere/önüne eğmek
glance down v. utancından başını/bakışlarını yerden kaldırmamak
glance around (some place) v. (bir yere) şöyle bir bakmak
glance around (some place) v. (bir yere) hızlıca göz atmak
glance around (some thing or place) v. (bir şeye/yere) şöyle bir bakmak
glance around (some thing or place) v. (bir şeye/yere) hızlıca göz atmak
glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) şöyle bir bakmak
glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) hızlıca göz atmak/bakmak
glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) hızlıca bir bakış atmak/göz gezdirmek
glance away v. yön değiştirmek
glance away v. falso yapmak
glance back at (someone or something) v. arkasındaki (birine/bir şeye) bir göz atmak
glance back at (someone or something) v. arkasındaki (birini/bir şeyi) hızlıca kolaçan etmek
glance back at (someone or something) v. dönüp (birine/bir şeye) bakmak
glance back at (someone or something) v. hızlıca dönüp arkasındaki (birine/bir şeye) bakmak
glance back at (someone or something) v. bakışlarını (birine/bir şeye) çevirmek
glance back at (someone or something) v. bakışlarını (birine/bir şeye) yöneltmek
glance down (at something) v. aşağıdaki (bir şeye) bakmak
glance down (at something) v. başını eğip (bir şeye) bakmak
glance down at (someone or something) v. aşağıdaki (birine/bir şeye) bakmak
glance down at (someone or something) v. başını eğip (birine/bir şeye) bakmak
glance off (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) sekmek
glance off (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) sekerek sıçramak
glance off (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) sekerek gitmek
glance off (of) (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) sekmek
glance off (of) (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) sekerek sıçramak
glance off (of) (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) sekerek gitmek
glance over (someone or something) v. (birine/bir şeye) göz gezdirmek
glance over (someone or something) v. (birine/bir şeye) göz atmak
glance over (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) üstünden şöylesine geçmek
glance over (someone or something) v. (birine/bir şeye) hızla göz gezdirmek
glance over (someone or something) v. (birine/bir şeye) hızla göz atmak
glance over at (someone or something) v. (birine/bir şeye) göz ucuyla bakmak
glance over at (someone or something) v. (birine/bir şeye) göz atmak
glance over at (someone or something) v. (birine/bir şeye) hızla göz atmak
glance over at (someone or something) v. (birine/bir şeye) şöylesine bir bakmak
glance over at (someone or something) v. (birine/bir şeye) hızlıca göz atmak
glance through (something) v. (bir şeye) göz gezdirmek
glance through (something) v. (bir şeye) şöyle bir göz gezdirmek/atmak
glance through (something) v. (bir şeyi) şöyle bir okumak
glance through (something) v. (bir şeye) hızlıca göz atmak
glance around (some place) v. (bir yere) hızlıca göz gezdirmek
glance around (some thing or place) v. (bir şeye/yere) hızlıca göz gezdirmek
Phrases
glance away v. gözlerini kaçırmak
health at a glance expr. sağlığa kısa bir bakış
at a glance expr. kısa bir bakışla
at a glance expr. özet olarak
at a glance expr. genel bir bakışla
Colloquial
a quick glance n. hızlıca bakma
a fleeting glance n. hızlıca bakma
a fleeting glance n. şöyle bir bakma
a quick glance n. şöyle bir bakma
Idioms
fleeting glance n. hızlıca bakma
fleeting glance n. şöyle bir bakma
fleeting glance n. göz ucuyla bakma/görme
dart a glance at v. bir an için hızla bakmak
know at a glance that v. bir bakışta bilmek/anlamak
dart a glance at v. göz atmak
know at a glance that v. görür görmez bilmek/tanımak
steal a glance v. göz ucuyla bakmak
dart a glance at v. şöyle bir göz atmak
glance off v. sıyırıp geçmek
dart a glance at v. şöyle bir göz gezdirmek
steal a glance (at somebody/something) v. (birine/bir şeye) göz ucuyla bakmak
steal a glance (at somebody/something) v. (birine/bir şeye) bir an bakıp geri dönmek
steal a glance (at somebody/something) v. (birine/bir şeye) hızlıca bir bakış atmak
steal a glance (at somebody/something) v. (birine/bir şeye) çaktırmadan bir bakış atmak
steal a glance (at somebody/something) v. (birine/bir şeye) çaktırmadan göz ucuyla bakıvermek
dart a glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) hızlı bir bakış atmak
dart a glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) şöyle bir bakmak
dart a glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) anlık bir bakış atmak
dart a glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) şöyle bir göz atmak
dart a glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) şöyle bir göz gezdirmek
dart a glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) bir an için hızla bakmak
know at a glance that (something is the case) v. (durumun ne olduğunu/aslını) bir bakışta bilmek/anlamak/görmek
know at a glance that (something is the case) v. (durumun ne olduğunu/aslını) görür görmez tanımak/anlamak/fark etmek
steal a glance at v. -e gözünün ucuyla bakmak
steal a glance at v. -e bir an bakıp geri dönmek
steal a glance at v. -e bir an bakıp geri dönmek
steal a glance at v. '-e çaktırmadan bir bakış atmak
steal a glance at v. '-e çaktırmadan göz ucuyla bakıvermek
throw a glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) bakış atmak
throw a glance at (someone or something) v. (birine/bir şeye) şöyle bir bakmak
without a backward glance expr. arkasına dönüp bakmadan
without a backward glance expr. ardına dönüp bakmadan
without a backward glance expr. arkasına bakmadan
without a backward glance expr. ardına bakmadan
at the first glance expr. ilk görünüşte
at the first glance expr. ilk bakışta
at first glance expr. ilk bakışta
at first glance expr. ilk başta
at first glance expr. ilk incelemede
at first glance expr. ilk izlenim olarak
at first glance expr. ilk izlenime göre
at first glance expr. değerlendirmede
at first glance/sight expr. ilk bakışta
at first glance/sight expr. ilk görüşte
at first glance/sight expr. ilk izlenime göre
at first glance/sight expr. ön değerlendirmede
at first glance/sight expr. ilk incelemede
at first glance/sight expr. ilk başta
Technical
glance coal n. antrasit
silver glance n. argentit
glance lead n. galenit
silver glance n. gümüş pırıltısı
lead glance n. kurşun pırıltısı
Woodworking
glance wood n. küba'da yetişen bir ağacın sert ahşabı
Mining
copper glance n. bakır cevheri
brittle silver glance n. stefanit
glance cobalt n. kobalt süfarsenat
glance cobalt n. kobaltit
glance copper n. kalkosit
glance copper n. pırıltılı bakır
iron glance n. hematit
Chemistry
tellurium glance n. nagyagit
tellurium glance n. kara tellüryum
antimony glance n. antimon ışıltısı
silver glance n. argentit
silver-glance n. arjantit
bismuth glance n. bizmut ışıması
copper glance n. kalkosin
manganese glance n. mangan pırıltısı
copper glance n. sülfürlü bakır
bismuth glance n. bizmut sülfür
bismuth glance n. bizmutinit
Geology
copper glance n. bakır parıltısı