English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | hole n. | çukur | ||
Tom, be careful you don't fall in the hole. Tom, çukura düşmemeye dikkat et. More Sentences |
||||
Common Usage | hole n. | delik | ||
No holes in the Budget are stopped if we cut back on art and culture; we are just the poorer thereby. Sanat ve kültürden kısarsak bütçedeki delikler kapanmaz; sadece daha fakir oluruz. More Sentences |
||||
General | ||||
General | hole n. | boşluk | ||
The easiest way to fill that hole is to get this business sorted out as quickly as possible. Bu boşluğu doldurmanın en kolay yolu, bu işi mümkün olduğunca çabuk halletmektir. More Sentences |
||||
General | hole n. | hücre | ||
During his detention, Tom spent several months in the hole. Tutukluluğu sırasında Tom hücrede birkaç ay geçirdi. More Sentences |
||||
General | hole n. | delik | ||
No holes in the Budget are stopped if we cut back on art and culture; we are just the poorer thereby. Sanat ve kültürden kısıntıya gidersek bütçedeki delikler kapanmaz; sadece daha fakir oluruz. More Sentences |
||||
General | hole n. | oyuk | ||
The children made a small hole in the ground for their game of marbles. Çocuklar bilye oyunları için yerde küçük bir oyuk açtılar. More Sentences |
||||
General | hole n. | yer | ||
The old quarry is now a popular swimming hole. Eski taş ocağı şimdi popüler bir yüzme yeri. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | hole n. | çukur | ||
Show me the hole. Bana çukuru göster. More Sentences |
||||
Technical | hole n. | oyuk | ||
The children made a small hole in the ground for their game of marbles. Çocuklar meşe oyunları için yerde küçük bir oyuk açtılar. More Sentences |
||||
Textile | ||||
Textile | hole n. | delik | ||
With deep-bore holes or pipes for transportation, our ability as a donor is quite fantastic. Derin sondaj delikleri ya da taşıma için borularla, bir bağışçı olarak kabiliyetimiz oldukça harika. More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Automotive | hole n. | çukur | ||
Tom filled up the hole. Tom çukuru doldurdu. More Sentences |
||||
Automotive | hole n. | delik | ||
If a mouse only has one hole, it will soon perish. Bir farenin sadece tek bir deliği varsa, kısa sürede ölür. More Sentences |
||||
General | ||||
General | hole n. | derin yer | ||
General | hole n. | in | ||
General | hole n. | zorluk | ||
General | hole n. | deşik | ||
General | hole n. | kovuk | ||
General | hole n. | zor durum | ||
General | hole n. | kodes | ||
General | hole n. | kusur | ||
General | hole n. | yuva | ||
General | hole n. | çıkmaz | ||
General | hole n. | ilk turda kapalı olarak dağıtma (poker) | ||
General | hole n. | küçük liman | ||
General | hole n. | açıklık | ||
General | hole n. | yuva | ||
General | hole n. | bilardo masası deliği | ||
General | hole n. | zeminde yumuşak malzeme ile dolmuş oyuk | ||
General | hole n. | toprağa kazılmış maden veya kuyu | ||
General | hole n. | doldurulmamış alan | ||
General | hole n. | boş alan | ||
General | hole n. | kayıp duygusu | ||
General | hole n. | kaybedilen şey için sürekli duyulan özlem | ||
General | hole n. | zayıf nokta | ||
General | hole n. | tutarsızlık | ||
General | hole n. | yasada boşluk | ||
General | hole n. | bilye oyunlarında bilyenin oynanacağı küçük boşluk | ||
General | hole n. | sakıncalı yer | ||
General | hole n. | tehlikeli yer | ||
General | hole n. | kaybeden konumu | ||
General | hole n. | havuz | ||
General | hole n. | leş gibi ev | ||
General | hole n. | eksiklik | ||
General | hole n. | iğrenç yer | ||
General | hole v. | deliğe girmek | ||
General | hole v. | delmek | ||
General | hole v. | kapanmak | ||
General | hole v. | delik açmak | ||
General | hole v. | yuvasına girmek | ||
General | hole v. | kazmak | ||
General | hole v. | deliğe sokmak | ||
General | hole v. | köşesine çekilmek | ||
General | hole v. | (hayvanı) deliğe yönlendirmek | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | hole n. | ağız | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | hole n. | borçlu olma | ||
Electric | ||||
Electric | hole n. | (tel çekme) bir bölümün eksiltilmesi | ||
Electric | hole n. | (tel çekme) bir bölümün indirilmesi | ||
Construction | ||||
Construction | hole v. | (tünel, geçit) açmak | ||
Railway | ||||
Railway | hole n. | demiryolunun ana hattından ayrılan yan hat | ||
Railway | hole v. | karşıdan gelen trenin ana raydan geçebilmesi için yan raya geçmek (tren) | ||
Aeronautic | ||||
Aeronautic | hole n. | uçağın aniden düşmesine neden olan hava boşluğu | ||
Marine | ||||
Marine | hole n. | gemi ambarı | ||
Marine | hole n. | gemi deposu | ||
Mining | ||||
Mining | hole v. | kömür yatağının altını kesmek | ||
Dentistry | ||||
Dentistry | hole n. | diş çürüğü | ||
Physics | ||||
Physics | hole n. | bir değerlik elektronunun yokluğundan dolayı atomdaki boşluk | ||
Physics | hole n. | fermiyonların negatif enerjisinin kuantum durumlarının neredeyse tam sürekliliğinde boşluk | ||
Physics | hole n. | kristalde normal örgü konumundaki bir atom veya iyonun eksik olması nedeniyle kusur | ||
Zoology | ||||
Zoology | hole n. | hayvan çukuru | ||
Geography | ||||
Geography | hole n. | su kütlesindeki derin yer | ||
Geography | hole n. | koy | ||
Sport | ||||
Sport | hole n. | (golf) oynama süresi | ||
Sport | hole n. | savunma düzenindeki açıklık | ||
Sport | hole n. | golf sahasında hedeften deliğe kadar olan bölümler | ||
Sport | hole n. | topu hedeften deliğe atınca kazanılan puan | ||
Sport | hole n. | topa hedeften karşılık gelen deliğe göndermek için yapılan vuruş sayısı | ||
Sport | hole v. | (golf topunu) deliğe sokmak | ||
Football | ||||
Football | hole n. | (amerikan futbolu) savunma diziliminde hücum oyuncusunun topu ilerletmesine fırsat sunan boşluk | ||
Slang | ||||
Slang | hole n. | gözaltı hücresi | ||
Slang | hole n. | nezaret hücresi | ||
Slang | hole n. | anüs | ||
Slang | hole n. | göt deliği | ||
Slang | hole n. | kıç deliği | ||
Slang | hole n. | aşağılık herif | ||
Slang | hole n. | dallama | ||
Slang | hole n. | götveren | ||
Slang | hole n. | göt lalesi | ||
Slang | hole n. | götlek | ||
Slang | hole n. | hergele | ||
Slang | hole n. | hıyar | ||
Slang | hole n. | lavuk |