Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | miras olarak almak | inherit v. | ||
Tom's dying wish was that his son should inherit everything. Tom'un son arzusu oğlunun her şeyi miras olarak almasıydı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | miras olarak almak | inherit v. | ||
Edward inherited his uncle's property. Edward amcasının servetini miras olarak aldı. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | miras olarak almak | inherit v. | ||
She inherited her mother's blue eyes. O, annesinin mavi gözlerini miras olarak aldı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | miras olarak almak | come into something v. | ||
General | miras olarak almak | come into v. | ||
General | miras olarak almak | heir [dialect] v. | ||
General | miras olarak almak | succeed v. |
Turkish | English | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Phrasals | (bir şeyi/yeri) miras olarak almak | come into (something or some place) v. |
Idioms | ||
Idioms | (bir özelliği) miras olarak almak | come honestly by v. |