| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | pay for v. | ödemek | ||
|
Very well, but which budgets are going to pay for them? Çok iyi ama bunların parasını hangi bütçe ödeyecek? More Sentences |
||||
| General | pay for v. | cezasını çekmek | ||
|
You will pay for this, Tom. Bunun cezasını çekeceksin, Tom. More Sentences |
||||
| General | pay for v. | masrafını ödemek | ||
|
Tom couldn't afford to pay for his mother's funeral. Tom annesinin cenaze masraflarını ödeyememiş. More Sentences |
||||
| General | pay for v. | hesabını ödemek | ||
|
You've acted foolishly and you will pay for it. Aptalca davrandın, bunun hesabını ödeyeceksin. More Sentences |
||||
| General | pay for v. | faturasını ödemek | ||
|
Our generation must pay for its own bills, rather than pass them on to the next. Bizim neslimiz, faturaları bir sonrakine devretmek yerine kendi faturalarını ödemelidir. More Sentences |
||||
| General | pay for v. | bedelini ödemek (hatanın/suçun) | ||
|
People feel that they are paying for the lamentable situation with regard to the euro. İnsanlar, avro ile ilgili acınacak durumun bedelini ödediklerini düşünüyorlar. More Sentences |
||||
| General | pay for v. | parasını ödemek | ||
|
For many years, we ourselves have had to pay for being able to watch a Danish TV channel. Uzun yıllar boyunca Danimarka'da bir TV kanalını izleyebilmek için para ödemek zorunda kaldık. More Sentences |
||||
| Phrasals | ||||
| Phrasals | pay for v. | ödemek | ||
|
Is this not too heavy a price for the Canaries to pay for their full integration into the European Union? Bu, Kanarya Adaları'nın Avrupa Birliği'ne tam entegrasyonu için ödemesi gereken çok ağır bir bedel değil mi? More Sentences |
||||
| Trade/Economic | ||||
| Trade/Economic | pay for v. | ödemek | ||
|
Who will pay for the Erika? Erika'nın parasını kim ödeyecek? More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | pay for v. | hesabını çekmek | ||
| General | pay for v. | masrafını çekmek | ||
| Phrasals | ||||
| Phrasals | pay for v. | ödeme yapmak | ||
| Phrasals | pay for v. | acısını çekmek | ||
| Phrasals | pay for v. | bedelini ödemek | ||
| Phrasals | pay for v. | fiyatını ödemek | ||
| Phrasals | pay for v. | karşılığında ödemek | ||
