potansiyel - Turkish English Dictionary

potansiyel

Meanings of "potansiyel" in English Turkish Dictionary : 18 result(s)

Turkish English
Common Usage
potansiyel potential adj.
That gives us enormous potential leverage, and we should be using it.
Bu bize muazzam bir potansiyel kaldıraç sağlıyor ve bunu kullanmalıyız.

More Sentences
General
potansiyel potentiality n.
The young athlete displayed great potentiality for success.
Genç sporcu başarı konusunda büyük bir potansiyel sergiliyordu.

More Sentences
potansiyel potential n.
The Northern Dimension offers immense potential in the area of energy policy.
Kuzey Boyutu enerji politikası alanında muazzam bir potansiyel sunmaktadır.

More Sentences
Trade/Economic
potansiyel potential adj.
We simply cannot allow scientific progress and the potential treatments that result to erode ethical boundaries.
Bilimsel ilerlemenin ve bunun sonucunda ortaya çıkan potansiyel tedavilerin etik sınırları aşındırmasına izin veremeyiz.

More Sentences
Technical
potansiyel potential adj.
There is no more urgent subject for us and our debates than the potential future impact of climate change.
Bizim ve tartışmalarımız için iklim değişikliğinin gelecekteki potansiyel etkilerinden daha acil bir konu yoktur.

More Sentences
Electric
potansiyel potential adj.
Article 23 of the Basic Law, however, is a potential time bomb under all of this.
Ancak Anayasa'nın 23. Maddesi tüm bunların altında potansiyel bir saatli bombadır.

More Sentences
Automotive
potansiyel potential adj.
First of all, there is the issue of the common external borders and potential immigration problems.
Her şeyden önce ortak dış sınırlar ve potansiyel göç sorunları söz konusudur.

More Sentences
Food Engineering
potansiyel potential adj.
Perhaps more significantly, what signal does this send to potential enemies?
Belki de daha önemlisi, bu durum potansiyel düşmanlara nasıl bir sinyal gönderiyor?

More Sentences
General
potansiyel potency n.
potansiyel upside n.
potansiyel making n.
potansiyel makings n.
potansiyel posse n.
potansiyel possible n.
potansiyel pot (potential) n.
potansiyel latent adj.
potansiyel inchoate adj.
Electric
potansiyel tension n.

Meanings of "potansiyel" with other terms in English Turkish Dictionary : 299 result(s)

Turkish English
General
potansiyel sorunlar potential problems n.
I can confirm that the Commission will address the Parliament's concerns by looking into this potential problem.
Komisyon'un bu potansiyel sorunu inceleyerek Parlamento'nun endişelerini gidereceğini teyit edebilirim.

More Sentences
potansiyel tehlike potential danger n.
We in Europe reject the theory of preventive strikes against potential dangers.
Biz Avrupa'da potansiyel tehlikelere karşı önleyici grev teorisini reddediyoruz.

More Sentences
potansiyel ilişki potential relationship n.
The first is the potential relationship between the Barcelona Process and the situation in the Middle East.
Bunlardan ilki Barselona Süreci ile Orta Doğu'daki durum arasındaki potansiyel ilişkidir.

More Sentences
tam potansiyel full potential n.
Are you sure you are aware of our full potential?
Tam potansiyelimizin farkında olduğunuzdan emin misiniz?

More Sentences
potansiyel olarak zararlı potentially harmful adj.
We have however been aware of a potentially harmful consequence of the over-use of antibiotics since the 1950s.
Ancak 1950'lerden bu yana antibiyotiklerin aşırı kullanımının potansiyel olarak zararlı sonuçlarının farkındayız.

More Sentences
potansiyel olarak potentially adv.
This is potentially a much more serious conflict than that in Iraq.
Bu potansiyel olarak Irak'takinden çok daha ciddi bir çatışmadır.

More Sentences
Trade/Economic
potansiyel müşteri potential customer n.
It also interacts with potential customers through its website or through industry events.
Ayrıca web sitesi veya sektör etkinlikleri aracılığıyla potansiyel müşterilerle etkileşime girer.

More Sentences
potansiyel alıcı potential buyer n.
I met another potential buyer for our house.
Evimiz için başka bir potansiyel alıcıyla tanıştım.

More Sentences
potansiyel pazar potential market n.
This is a vast potential market.
Bu çok büyük bir potansiyel pazar.

More Sentences
potansiyel müşteri prospect n.
Finally, I believe that we also need to open up prospects.
Son olarak, potansiyel müşterileri de açmamız gerektiğine inanıyorum.

More Sentences
potansiyel müşteri prospective customer n.
The company invited their prospective customers to the party.
Şirket, potansiyel müşterilerini partiye davet etti.

More Sentences
potansiyel risk potential risk n.
You will be aware that this includes a comprehensive free-market assessment of the potential risks.
Bunun potansiyel risklere ilişkin kapsamlı bir serbest piyasa değerlendirmesini de içerdiğini biliyorsunuzdur.

More Sentences
Politics
ekonomik potansiyel economic potential n.
All current surveys show the great economic potential of electronic business.
Tüm güncel araştırmalar elektronik ticaretin büyük ekonomik potansiyelini göstermektedir.

More Sentences
Tourism
potansiyel pazar potential market n.
The potential market is huge.
Potansiyel pazar çok büyük.

More Sentences
Education
potansiyel kullanıcılar potential users n.
That is why I am in favour of accepting the existing offer and not deluding potential users with illusions.
Bu nedenle mevcut teklifi kabul etmekten ve potansiyel kullanıcıları yanılsamalarla kandırmamaktan yanayım.

More Sentences
General
bir taşıtın yolcu veya potansiyel bir yolcunun isteği üzerine durduğu durak request stop n.
potansiyel gerçeklik potential reality n.
büyük potansiyel grand potential n.
manyetik potansiyel magnetic potential n.
tatil veya başka bir düzenlemenin potansiyel müşterilerin hoşuna giden özelliği veya yanı selling point n.
potansiyel tehlike dynamite n.
potansiyel problemler potential problems n.
potansiyel alıcının gözüne kestirdiği şirket takeover target n.
içinde potansiyel romantik partnerlerin telefon numaralarının olduğu fihrist black book n.
alıcılarla satıcıları veya potansiyel iş ortaklarını bir araya getirme hizmeti matchmaking n.
potansiyel tehlike kaynağı mantrap n.
potansiyel sorun kaynağı mantrap n.
potansiyel tehlike kaynağı man-trap n.
potansiyel sorun kaynağı man-trap n.
alıcı cihazına sahip potansiyel izleyici veya dinleyici kitlesi circulation n.
iletişim aracının potansiyel müşteri yüzdesi coverage n.
potansiyel değer possibility n.
potansiyel problem kaynağı pressure point n.
öğrenen kişiyi potansiyel olarak tehlikeye sokan bilgi information hazard n.
öğrenen kişiyi potansiyel olarak tehlikeye sokan bilgi infohazard n.
harcanmış potansiyel wasted potential n.
potansiyel taşımak have a potential v.
potansiyel teşkil etmek have potential v.
potansiyel teşkil etmek show potential v.
potansiyel sergilemek show potential v.
potansiyel göstermek show potential v.
birinde potansiyel görmek see someone's potential v.
birisinde potansiyel görmek see someone's potential v.
potansiyel sorunlara göre elemek prescreen v.
zengin potansiyel rich potential adj.
yüksek potansiyel güçlü high adj.
gizemli, insanüstü ve potansiyel olarak ölümcül bir güçle dolu olan holy adj.
potansiyel olarak in posse adv.
Colloquial
ortaya radikal bir fikir atıp onun potansiyel gelişimini tanımlayan kimse arrow shooter n.
gelecekteki üstün başarıya dair büyük potansiyel lots of promise n.
(evi satan kişi) satış tamamlanmadan önce anlaşmadan çekilerek potansiyel alıcıyı sıkıntıya düşürmek gazang v.
Idioms
potansiyel bir sorunu ortadan kaldırmak için verilen rüşvet a sop to cerberus n.
potansiyel görülen şey a twinkle in someone's eye n.
potansiyel görülen şey a gleam in someone's eye n.
büyük bir potansiyel a lot of promise n.
gerçekleştirilmemiş bir potansiyel olarak in potentia expr.
ortaya çıkarılmamış bir potansiyel olarak in potentia expr.
potansiyel olarak in potentia expr.
mağaza çalışanları arasında potansiyel hırsız olabilecek biriyle ilgili uyarı amacıyla kullanılan bir ifade two pun ten [obsolete] expr.
mağaza çalışanları arasında potansiyel hırsız olabilecek biriyle ilgili uyarı amacıyla kullanılan bir ifade two upon ten [obsolete] [uk] expr.
Speaking
sende potansiyel var you got potential expr.
Trade/Economic
bir mal veya hizmetin potansiyel satıcıları suppliers n.
çevrenin gelecekteki taleplerini sezerek bu potansiyel taleplere rakiplerden önce cevap verebilme proactivity n.
motive edici potansiyel göstergesi motivating potential score n.
potansiyel üretim seviyesi potential production level n.
potansiyel üretim potential output n.
potansiyel dış açık potential foreign deficit n.
potansiyel müşteri oluşturma generating sales leads n.
potansiyel rekabet potential competition n.
potansiyel yatırımcı prospective investor n.
potansiyel müşteri a potential customer n.
potansiyel çıktı potential output n.
potansiyel fayda potential benefit n.
potansiyel müşteri potential buyer n.
potansiyel adi hisse senedi potential ordinary share n.
potansiyel talep potential demand n.
potansiyel tasarruf potential saving n.
potansiyel verim potential gross national product n.
potansiyel yarar potential benefit n.
potansiyel işgücü potential labor force n.
potansiyel hisse senedi potential stock n.
potansiyel vergi numarası potential tax number n.
potansiyel gayri safi milli hasıla potential gross national product n.
potansiyel müşteri prospective client n.
potansiyel oy hakları potential voting rights n.
potansiyel/hedef müşteri lead n.
potansiyel gayrı safı milli hasıla potential gnp n.
potansiyel satın alma işlemleri potential acquisition transactions n.
potansiyel müşterileri belirleme generating sales leads n.
potansiyel açık potential deficit n.
potansiyel vadeden profesyoneller young upwardly mobile professionals (yumpies) n.
potansiyel yatırımcı hedeflemesi targeting prospective investors n.
sulandırma etkisi olan potansiyel hisse senetleri dilutive potential ordinary shares n.
satış için potansiyel müşteri bulan kimse bird dog n.
potansiyel müşterilere veritabanı satışı list renting n.
potansiyel müşteri sales prospect n.
potansiyel müşterilerin ev veya iş adreslerine istenmeyen satış belgelerinin gönderilmesi direct-mail shot n.
Law
potansiyel suçlu potential criminal n.
Politics
potansiyel mültecilerin ülkeden kaçışının engellenmesi averting flight n.
potansiyel olarak patlayıcı ortamlardaki kullanıma yönelik ekipman ve koruyucu sistemlere ilişkin üye devlet kanunlarının yakınlaştırılması daimi komitesi standing committee on the approximation of the laws of the member states concerning equipment and protective systems intended for use in potentially explosive atmospheres n.
kısıtlı zaman sebebiyle potansiyel olarak faydalı tedbirlerin avam kamarasının son oturumunda terkedilmesi massacre of the innocents n.
Insurance
hayat sigortası poliçesinden elde edilen karın yatırım portföyüne birimler halinde yatırıldığı ve böylelikle potansiyel ek gelir imkanı veren poliçe unitised insurance fund n.
hayat sigortası poliçesinden elde edilen karın yatırım portföyüne birimler halinde yatırıldığı ve böylelikle potansiyel ek gelir imkanı veren poliçe unit-linked insurance fund n.
hayat sigortası poliçesinden elde edilen karın yatırım portföyüne birimler halinde yatırıldığı ve böylelikle potansiyel ek gelir imkanı veren poliçe unit-linked n.
Tourism
potansiyel turist potential tourist n.
Advertising
reklam veya pazarlama ilanlarını talepleri olmaksızın potansiyel müşterilerin ev veya işyeri adreslerine postalama direct mailshot n.
Technical
elektrostatik potansiyel electrostatic potential n.
elektro kinetik potansiyel electrokinetic potential n.
elektrolitik potansiyel electrolytic potential n.
elektriksel potansiyel electric potential n.
gerilim veya potansiyel farkı yükselticisi voltaj amplifikatörü voltage amplifier n.
hızlandırıcı potansiyel accelerating potential n.
iç potansiyel inner potential n.
iyonik potansiyel ionic potential n.
iç potansiyel internal potential n.
kapiler potansiyel capillary potential n.
kimyasal potansiyel chemical potential n.
kritik potansiyel critical potential n.
manyetik potansiyel magnetic potential n.
negatif potansiyel negative potential n.
nükleer potansiyel enerji nuclear potential energy n.
potansiyel farkı difference of potential n.
potansiyel kayma yüzeyi potential surface of sliding n.
potansiyel saçılma potential scattering n.
potansiyel bozunma ürünleri potential degradation products n.
potansiyel denetleme yöntemi potentiostatic method n.
potansiyel transformatörü potential transformer n.
potansiyel zayıflatıcı potential attenuator n.
potansiyel gradyanı potential gradient n.
potansiyel düşüşü potential drop n.
pozitif potansiyel positive potential n.
potansiyel galvanometre potential galvanometer n.
potansiyel enerji potential energy n.
potansiyel denklem potential equation n.
potansiyel bölücü potential divider n.
potansiyel farkı potential difference n.
potansiyel platosu potential plateau n.
potansiyel katsayısı potential coefficient n.
potansiyel patlayıcı ortamlarda kullanılması için tasarlanan elektrikli olmayan donanım non-electrical equipment intended for use in potentially explosive atmospheres n.
potansiyel indirgeme ürünleri potential degradation products n.
potansiyel erk engeli potential barrier n.
potansiyel bobini potential coil n.
sabit potansiyel constant potential n.
sıfır potansiyel ground potential n.
sıvı akımı potansiyel farkı streaming potential n.
şekil değiştirme potansiyel enerji potential energy of strain n.
termodinamik potansiyel thermodynamic potential n.
vektör potansiyel vector potential n.
yöneysel potansiyel vector potential n.
esneklik potansiyel enerjisi elastic potential energy n.
elektronun 1 voltluk elektrik potansiyel fark başına kazandığı kinetik enerji miktarı electron volt n.
tersine çevrilmiş potansiyel reversed potential n.
gaz veya elektrolitik iyonların birim potansiyel gradyan etki altında hareket ettiği ortalama hız mobility n.
potansiyel farkı potential n.
bir potansiyel enerji birimi potential unit n.
potansiyel bir sorun bulunması durumunda on condition adv.
Computer
bir malın veya hizmetin üreticileri ve potansiyel müşterileri hakkında özel bilgi sağlayan internet sitesi infomediary n.
bir malın veya hizmetin üreticileri ve potansiyel müşterileri hakkında özel bilgi sağlayan internet siteleri infomediaries n.
potansiyel enerji potential energy n.
potansiyel platosu potential plateau n.
potansiyel çukuru potential trough n.
potansiyel engel potential hill n.
potansiyel engeli potential barrier n.
Telecom
potansiyel kuyusu potential well n.
yerçekim potansiyel alanı geopotential field n.
Electric
voltun milyarda birine eşit potansiyel birim nanovolt n.
elektrostatik potansiyel electrostatic potential n.
elektriksel potansiyel electric potential n.
elektrolitik potansiyel electrolytic potential n.
iyonik potansiyel ionic potential n.
negatif potansiyel negative potential n.
pozitif potansiyel positive potential n.
potansiyel transformatörü potential transformer n.
potansiyel farkı potential difference n.
potansiyel farkı difference of potential n.
potansiyel zayıflatıcı potential attenuator n.
potansiyel bölücü potential divider n.
sabit potansiyel constant potential n.
sıfır potansiyel ground potential n.
vektör potansiyel vector potential n.
Construction
eş potansiyel kuşaklama equipotential bonding n.
eş potansiyel topraklama equipotential earthing n.
potansiyel kuyusu well potential n.
Automotive
potansiyel enerji potential energy n.
potansiyel farkı potential difference n.
potansiyel tehlike potential hazard n.
yüksek potansiyel high potential n.
Medical
beyin sapı işitsel uyarılmış potansiyel brainstem auditory-evoked potential n.
beyin sapı işitsel uyarılmış potansiyel brain-stem auditory-evoked potential n.
erken dönemde potansiyel komplikasyonlar potential early complications n.
eksitatör postsinaptik potansiyel excitatory postsynaptic potential n.
erken ölümden dolayı kaybedilen potansiyel yaşam yılı ile maluliyetten dolayı kaybedilen verimli yılları birleştirerek bir hastalığın yarattığı toplam yük disability-adjusted life year n.
geç dönemde potansiyel komplikasyonlar potential late complications n.
görsel uyarılmış potansiyel visual evoked potential n.
görsel ve beyin sapı işitsel uyandırılmış potansiyel incelemeleri visual and auditory evoked potentials studies n.
inhibitör postsinaptik potansiyel inhibitor postsynaptic potential n.
kılcal potansiyel capillary potential n.
kortikal işitsel uyarılmış potansiyel cortical auditory-evoked potential n.
megavoltaj potansiyel farkında üretilen x-ışınları megavoltage beams n.
potansiyel epidemi potential epidemic n.
postsinaptik potansiyel postsynaptic potential n.
potansiyel risk faktörü potential risk factor n.
potansiyel ciddi yan etkiler potential serious side effects n.
potansiyel patojen oluşumlara karşı inflamatuvar yanıt inflammatory response to potential pathogens n.
potansiyel yaşam yılı kaybı years of potential life lost n.
radyofarmösitik potansiyel radiopharmaceutical potential n.
redoks potansiyel redox n.
somatosensoriyel uyarılmış potansiyel somatosensory evoked potential n.
vestibüler uyarılmış potansiyel ölçümleri vestibular evoked myogenic potentials n.
elektrik potansiyel gradyanı electric potential gradient n.
potansiyel yara enfeksiyonu oluşturacak faktörleri en aza indirmek minimize potential factors leading to a wound infection v.
art potansiyel after potential adj.
art potansiyel after-potential adj.
Psychology
postsinaptik potansiyel postsynaptic potential n.
tepkisel potansiyel evoked potential n.
uzun süreli potansiyel artışı long term potentiation n.
uyarıcı potansiyel excitatory potential n.
uyarıcı postsinaptik potansiyel excitatory postsynaptic potential n.
Mental Health
bir durumu anlayacak, sonucunda makul kararlar alacak ve kararının potansiyel sonuçlarını kavrayacak zihni yeterliği olan competent adj.
Dentistry
oral mukozanın en yaygın premalign veya potansiyel malign lezyonu the most common premalign or potentially malign lesion of the oral mucosa n.
Physiology
kortikal potansiyel cortical potential n.
Food Engineering
kimyasal potansiyel chemical potential n.
potansiyel enerji potential energy n.
Math
dış potansiyel external potential n.
koşullu ve potansiyel simetri conditional and potential symmetry n.
potansiyel teori  potential theory  n.
Physics
çekirdek potansiyel kuyusu nuclear potential well n.
dönüşül potansiyel critical potential n.
elektriksel potansiyel enerji electric potential energy n.
kritik potansiyel critical potential n.
nükleer potansiyel enerji nuclear potential energy n.
potansiyel kuyusu potential well n.
potansiyel çukuru potential trough n.
potansiyel enerji potential energy n.
potansiyel saçılma potential scattering n.
potansiyel teknesi potential trough n.
potansiyel engeli potential barrier n.
potansiyel teori potential theory n.
yayın potansiyel enerjisi potential energy of spring n.
yerçekimi potansiyel enerjisi gravitational potential energy n.
elektronun boşlukta bir voltluk potansiyel farkı kat ederek kazandığı enerji miktarına eşit birim electronvolt n.
elektronun boşlukta bir voltluk potansiyel farkı kat ederek kazandığı enerji miktarına eşit birim electron-volt n.
potansiyel enerji ergal n.
(elektron) potansiyel erk engelini aşmak tunnel v.
potansiyel farkı sıfır olan isoelectric adj.
Chemistry
aşırı potansiyel overpotential n.
elektrokinetik potansiyel electrokinetic potential n.
kimyasal potansiyel chemical potential n.
mutlak potansiyel absolute potential n.
potansiyel olarak tehlikeli gaz halinde olmayan kimyasallar potentially hazardous non-gaseous chemicals n.
Biology
biyolojik potansiyel biotic potential n.
biyolojik potansiyel biological potential n.
genetik potansiyel morphogenetic potential n.
biyotik potansiyel biotic potential n.
potansiyel ebeveyn reproductive n.
bir biyolojik zar veya bir sinir hücresi zarı boyunca potansiyel farkta bir artış yapmak hyperpolarize v.
bir şey boyunca potansiyel farkta artışa maruz kalmak veya artış sağlamak hyperpolarize v.
bir biyolojik zar veya bir sinir hücresi zarı boyunca potansiyel farkta bir artış yapmak hyperpolarise v.
bir şey boyunca potansiyel farkta artışa maruz kalmak veya artış sağlamak hyperpolarise v.
Marine Biology
en yüksek potansiyel ürün maximum potential yield n.
maksimum potansiyel ürün maximum potential yield n.
potansiyel ürün potential yield n.
potansiyel doğurganlık potential fecundity n.
sürdürülebilir potansiyel ürün long-term potential yield n.
uzun süreçli potansiyel av long-term potential catch n.
Botanic
potansiyel aşılama dalı phyton n.
potansiyel aşılama dalına ait veya ilişkin phytonic adj.
potansiyel aşılama dalı işlevinde olan phytonic adj.
Philosophy
bir maddenin potansiyel şekli veya işlevini gerçekleştirmesi entelechy n.
(aristoteles'e göre) gerçekliği meydana getiren eylemleri şekillendiren potansiyel töz matter n.
Environment
potansiyel cilt teması potential dermal exposure n.
potansiyel olarak etkilenen kısım potentially affected fraction n.
potansiyel sorumlu taraf potentially responsible party n.
potansiyel patlayıcı atmosfer potentially explosive atmosphere n.
potansiyel temas durumu potentially exposed n.
potansiyel olarak kaybolan kısım potentially disappeared fraction n.
potansiyel maruz kalma potential exposure n.
potansiyel kaygı verici kirletici contaminate of potential concern (copc) n.
potansiyel doz potential dose n.
kirlilik durumunu değerlendiren ve potansiyel zayıflıklarını belirleyen multidisipliner saha araştırması baseline environmental survey n.
Geography
tsunamijenik potansiyel tsunamigenic potential n.
Meteorology
eşdeğer potansiyel sıcaklık equivalent potential temperature n.
eş potansiyel yüzey equipotential surface n.
hasar potansiyel ıskalası damage-potential scale n.
kısmi potansiyel sıcaklık partial potential temperature n.
konvektif yeterlikli potansiyel enerji convective available potential energy n.
potansiyel enerji potential energy n.
potansiyel gradyan potential gradient n.
potansiyel sıkışma potential gradient n.
potansiyel sıcaklık potential temperature n.
potansiyel kararsızlık potential instability n.
Geology
ayrışma potansiyel indeksi weathering-potential index n.
jeotermal potansiyel geothermal potential n.
Military
nato üyesi olmayan ve gelecekte potansiyel düşman konumunda olan ve o ülke toprakları üzerinde veya uluslararası hava sahasında uçan uçak zombie n.
potansiyel psikolojik harekat yararları psyop assets n.
hava aracının atanmış görevlerinden en azından birini ve potansiyel olarak da hepsini yerine getirebileceğini gösteren fiziki durumu mission-capable n.
Sport
takım oyuncularının antrenman yapmak veya potansiyel yeni oyuncuları değerlendirmek için kısa süre bir araya geldikleri yer minicamp n.
Archaic
potansiyel sahipliği potentiality n.
Slang
fahişenin başkalarıyla suç ortaklığı yaparak potansiyel müşterisini soyguna uğratması murphy game n.