sadık - Turkish English Dictionary

sadık

Meanings of "sadık" in English Turkish Dictionary : 64 result(s)

Turkish English
Common Usage
sadık faithful adj.
Tom has been a faithful friend.
Tom sadık bir arkadaştı.

More Sentences
sadık loyal adj.
I am a loyal customer of question time, I therefore prepare my questions.
Ben soru zamanının sadık bir müşterisiyim, bu nedenle sorularımı hazırlıyorum.

More Sentences
General
sadık faithful to adj.
I'm faithful to my wife.
Karıma sadığım.

More Sentences
sadık obedient adj.
Tom is extremely obedient.
Tom son derece sadıktır.

More Sentences
sadık devoted adj.
Tom is devoted.
Tom sadıktır.

More Sentences
sadık adhered adj.
I would therefore ask you to adhere as closely as possible to the scheduled timing.
Bu nedenle sizden planlanan zamanlamaya mümkün olduğunca sadık kalmanızı rica ediyorum.

More Sentences
sadık true to adj.
The translation was true to the original.
Çeviri aslına sadıktı.

More Sentences
sadık staunch adj.
I am a staunch defender of these rules, this Union and this Pact.
Bu kuralların, bu Birliğin ve bu Paktın sadık bir savunucusuyum.

More Sentences
sadık loyal adj.
I am a loyal customer of question time, I therefore prepare my questions.
Ben soru zamanının sadık bir müşterisiyim, bu nedenle sorularımı hazırlıyorum.

More Sentences
sadık steadfast adj.
He remained steadfast to his principles.
Prensiplerine sadık kaldı.

More Sentences
sadık trusty adj.
He relied on his trusty old car to get him around town.
Onu şehirde gezdirirken eski sadık arabasını kullanıyordu.

More Sentences
sadık stalwart adj.
Only a few stalwarts are in the House at present.
Şu anda Meclis'te sadece birkaç sadık üye var.

More Sentences
Law
sadık loyal n.
I am a loyal customer of question time, I therefore prepare my questions.
Ben soru zamanının sadık bir müşterisiyim, bu nedenle sorularımı hazırlıyorum.

More Sentences
General
sadık adherer n.
sadık constant adj.
sadık soothfast adj.
sadık sincere adj.
sadık true adj.
sadık veracious adj.
sadık adhered to adj.
sadık singlehearted adj.
sadık devout adj.
sadık allegiant adj.
sadık single hearted adj.
sadık adhesive adj.
sadık devoted to adj.
sadık truehearted adj.
sadık stanch adj.
sadık true blue adj.
sadık fast adj.
sadık stout adj.
sadık true-hearted adj.
sadık true-blue adj.
sadık unswerving adj.
sadık aefauld adj.
sadık tight adj.
sadık trig [dialect] adj.
sadık trothful adj.
sadık unhesitating adj.
sadık leal [scotland] adj.
sadık hold [obsolete] adj.
sadık morigerate adj.
sadık yeomanly adj.
sadık liege adj.
sadık obedible adj.
sadık obeisant [obsolete] adj.
sadık dinky-di [australia] adj.
sadık good adj.
sadık deadly adj.
sadık firm adj.
sadık plightful adj.
sadık single adj.
sadık stand-up adj.
sadık super adj.
sadık superficial adj.
sadık sure [obsolete] adj.
sadık obdt (obedient) abrev.
Idioms
sadık true as steel adj.
sadık as true as steel expr.
Archaic
sadık morigerous adj.
sadık implicit adj.
sadık devote adj.
sadık feal adj.
Slang
sadık hard core adj.

Meanings of "sadık" with other terms in English Turkish Dictionary : 241 result(s)

Turkish English
General
sadık müşteri loyal customer n.
For example, marketing your high-margin products to your loyal customers might be an effective approach.
Örneğin, yüksek marjlı ürünlerinizi sadık müşterilerinize pazarlamak etkili bir yaklaşım olabilir.

More Sentences
sadık müttefik staunchest ally n.
The Commission is well aware of the fact that the European Parliament is our staunchest ally in this cause.
Komisyon, Avrupa Parlamentosu'nun bu konuda en sadık müttefikimiz olduğunun bilincindedir.

More Sentences
sadık yandaş loyalist n.
He was a loyalist, supporting the government.
Hükümeti destekleyen sadık bir yandaştı.

More Sentences
sadık kalmak stick v.
But it will not be a tragedy if we fail to stick precisely to 2004 as the accession date.
Ancak katılım tarihi olarak 2004'e tam olarak sadık kalamazsak bu bir trajedi olmayacaktır.

More Sentences
sadık kalmak stick to v.
This, I think, is something we must stick to.
Bence buna sadık kalmalıyız.

More Sentences
sadık kalmak adhere to v.
The roadmap we drew up has been adhered to and everything is in place for the final decision.
Çizdiğimiz yol haritasına sadık kalınmıştır ve nihai karar için her şey hazırdır.

More Sentences
sadık kalmak be true to v.
The translation is true to the original.
Tercüme aslına sadık kalınarak yapılmıştır.

More Sentences
sadık kalmak remain faithful to v.
He remained faithful to the last.
O sonuna kadar sadık kaldı.

More Sentences
sadık kalmak be faithful v.
Tom has always been faithful to Mary.
Tom, Mary'ye hep sadık kaldı.

More Sentences
sadık olmak be loyal v.
German Shepherds tend to be loyal.
Alman çoban köpekleri sadık olma eğilimindedir.

More Sentences
sadık kalmak remain loyal v.
He remains loyal to his principles.
Prensiplerine sadık kalır.

More Sentences
sadık kalmak stay true v.
Only those who change stay true to themselves.
Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.

More Sentences
sadık olmak be faithful to v.
Tom doesn't believe that Mary has been faithful to him.
Tom, Mary'nin ona sadık olduğuna inanmıyor.

More Sentences
sadık kalmak stick v.
But it will not be a tragedy if we fail to stick precisely to 2004 as the accession date.
Ancak katılım tarihi olarak 2004'e tam olarak sadık kalamazsak bu bir trajedi olmayacaktır.

More Sentences
Phrasals
(birine/bir şeye) sadık kalmak stick with (someone or something) v.
We have only just begun it and we must stick with it.
Daha yeni başladık ve buna sadık kalmalıyız.

More Sentences
Idioms
(karara) sadık kalmak abide by v.
You must abide by what you have said, namely, that all directives should be part of the same framework.
Söylediklerinize, yani tüm direktiflerin aynı çerçevenin parçası olması gerektiğine sadık kalmalısınız.

More Sentences
General
köle gibi sadık uşak man friday n.
aslına sadık çeviri authentic translation n.
sadık arkadaş a true friend n.
sadık kul loyalist n.
krala daima sadık olan loyalist n.
sadık çeviri faithful translation n.
kocasına sadık vefalı eş penelope n.
kızılderili (siyular) dilinde 'sadık dost' kemo-sabe n.
-e sadık kalma adhesion to n.
sadık uşak faithful servant n.
sadık aşk faithful lover n.
sadık aşk loyal lover n.
sadık eş devoted wife n.
sadık koca loyal husband n.
sadık eş loyal wife n.
sadık koca devoted husband n.
sadık eş loyal husband n.
sadık eş devoted husband n.
sadık kimse allegiant n.
sadık dost achates n.
sadık kimse regular n.
sadık olma true-heartedness n.
sadık olma trueheartedness n.
sadık olmama unsteadfastness n.
bir davanın sadık takipçisi knight n.
bir kişinin sadık takipçisi knight n.
sadık olma stalwartness n.
aslına sadık kalma literality n.
aslına sadık kalma literality n.
yazının aslına sadık kalma literalization n.
yazının aslına sadık kalma literalisation n.
aslına sadık kalan literalizer n.
yazının aslına sadık kalan literalizer n.
aslına sadık kalan literaliser n.
yazının aslına sadık kalan literaliser n.
yazının aslına sadık kalma literalness n.
resmi olarak birinin sadık destekçisi olma taahhüdü manred [uk/scotland] n.
birinin sadık destekçisi olma yükümlülüğü manred [uk/scotland] n.
sadık destekçi henchperson n.
sadık takipçi henchperson n.
sadık ve güvenilir bir destekçi olan kadın henchwoman n.
sadık ve güvenilir bir yandaş olan kadın henchwoman n.
bir şeyi aslına sadık kalarak yansıtan şey mirror n.
sadık kimse obedienciary [obsolete] n.
sadık kimse obedient n.
mağlup bir kimseye sadık olan grup guard n.
aslına sadık kalmama infidelity n.
gerçeğine sadık ve detaylı kopya photography n.
film veya dizi gibi başka bir formata uyarlanan bir kitabın içeriğine tümüyle sadık kalınmasında ısrarcı olan hayran purist n.
film veya dizi gibi başka bir formata uyarlanan bir kitabın içeriğine tümüyle sadık kalınmasında ısrarcı olan hayran book purist n.
(siyasette) sadık taraftar stalwart n.
sadık kalmak cling to v.
sadık kalmak stand by v.
arkadaşlarına sadık kalmak remain true to friends v.
sadık kalmak hold v.
sadık kalmak cling v.
sadık kalmak stick by v.
sadık kalmak hold to v.
sadık kalmak (vaade/karara) abide v.
sadık kalmak abide by v.
sadık kalmak cleave v.
sözüne sadık kalmak remain true to one's word v.
anlaşmaya sadık kalmamak go back on the agreement v.
sözleşmeye sadık kalmamak go back on the contract v.
sözleşmeye sadık kalmamak break the contract v.
anlaşmaya sadık kalmamak break the agreement v.
sözleşmeye sadık kalmamak renege on the contract v.
sadık kalmak stay loyal v.
programa sadık kalmak stick to the schedule v.
anlaşmaya sadık kalmamak renege on the agreement v.
anlaşmaya sadık kalmamak violate the agreement v.
programa sadık kalmak run to the schedule v.
sözleşmeye sadık kalmamak violate the contract v.
sadık olmak stand by someone v.
sadık kalmak stand by someone v.
-e sadık kalmak stay loyal to v.
-e sadık kalmak remain loyal to v.
kocasına sadık kalmak remain faithful to her husband v.
karısına sadık kalmak stay faithful to his wife v.
kocasına sadık kalmak stay faithful to her husband v.
karısına sadık kalmak remain faithful to his wife v.
sözleşmeye sadık kalmak honour a contract v.
metne sadık kalmak stay with the script v.
sadık kalmak abide v.
son derece bağlı/sadık olmak be fiercely loyal v.
sadık olmak adhere to v.
sadık kalmak abide by v.
verilen söze sadık olmak keep touch [obsolete] v.
sadık olmak keep v.
yazının aslına sadık kalmak literalize v.
yazının aslına sadık kalmak literalise v.
sadık kalmak hold v.
sadık kalmak hold on v.
birbirine sadık kalmak hold together v.
sahibine sadık olmak be loyal to its owner v.
sadık kalmak follow v.
sadık olmayan faithless adj.
sözüne sadık faithful to his word adj.
-e sadık loyal to adj.
çok sadık unfailing adj.
sadık (çeviri) near adj.
pek sadık true-blue adj.
eşine sadık olmayan unfaithful adj.
en sadık the most loyal adj.
sadık olmayan nonloyal adj.
aslına sadık (çeviri) near adj.
sadık olmayan unsteadfast adj.
yalnızca bolluk zamanındayken ve zorluk veya tehlike yokken faal, etkili, elverişli veya sadık olan fair-weather adj.
tarihe sadık historic adj.
tarihe sadık historical adj.
sadık kalarak true adv.
orijinaline sadık kalarak faithfully adv.
sadık bir biçimde stalwartly adv.
sadık olarak staunchly adv.
sadık bir biçimde veraciously adv.
incil'in mesajına uyacak ve sadık şekilde evangelically adv.
sadık biçimde true adv.
sadık olmadan unsteadfastly adv.
gerçeğe sadık kalarak literally adv.
sadık şekilde dutifully adv.
sadık olarak fast adv.
gerçeğe sadık kalarak simply adv.
sadık bir şekilde surely adv.
Phrasals
sadık kalmak stick by v.
sadık kalmak abide by v.
(birine/bir şeye) sadık kalmak glom onto (someone or something) v.
sadık kalmak stick with v.
sadık kalmak bide by [scotland] v.
(bir şeye) sadık olmak adhere to (something) v.
(birine/bir şeye) sadık kalmak cling on (to someone or something) v.
(birine/bir şeye) sadık kalmak cling to (someone or something) v.
birine/bir şeye sadık olmak commit oneself to someone or something v.
(bir şeye) sadık kalmak conform with (something) v.
birinin bir anlaşmaya sadık kalmasını sağlamak hold someone to something v.
(bir şeye sadık kalmasını, sözünde durmasını) beklemek/ummak hold to (something) v.
(bir şeye) tutunmak/sadık kalmak hold to (something) v.
(bir şeye) sadık kalmasını sağlamak keep to (something) v.
(birini bir şeye) sadık/bağlı kalmak zorunda bırakmak obligate (one) to v.
'-e sadık/bağlı kalmak zorunda bırakmak obligate to v.
(bir şeye) sadık kalmamak renege on (something) v.
sadık/yanında kalmak stay by v.
(birine/bir şeye) sadık kalmak stay by (someone or something) v.
(birine/bir şeye) sadık kalmak stick by (someone or something) v.
Phrases
plana sadık kal stick to the script expr.
plana sadık kal stick to the script expr.
Colloquial
çok sadık true blue n.
sadık arkadaş true blue friend n.
sadık arkadaş ride or die n.
sadık bir sosyal grubun üyesi erkek good old boy n.
sosyal çevresine düşkün/sadık erkek good old boy n.
sadık yardımcı friday n.
dinine sadık religious adj.
sonuna kadar sadık loyal to a fault adj.
eşine sadık olmayan false as cressida adj.
içten bir şekilde coşkulu ve sadık gung-ho adj.
eşine sadık olmayan bit on the side expr.
belirlenmiş olan plana, görüşe, fikre sadık on message expr.
verilmek istenen izlenime/mesaja sadık on message expr.
Idioms
sözüne sadık kadın a woman of her word n.
sadık arkadaşlar damon and pythias n.
sadık taraftar one of the faithful n.
sadık destekçi one of the faithful n.
sadık hayran one of the faithful n.
sadık destekçi a (fully) paid-up member n.
cinsel olarak sadık olmak cleave to (one) [uk] v.
birine (genelde kocaya) cinsel olarak sadık olmak cleave to someone [uk] v.
plana sadık kalmak stay the course v.
sözlerine/vaatlerine sadık kalmak keep faith with promises made v.
sadık olmak keep faith with v.
plana sadık kalmak go with the plan v.
sözüne sadık kalmamak break faith with somebody v.
sözüne sadık kalmak keep faith with somebody v.
(birine/bir şeye) sadık kalmak glom on (to someone or something) v.
(birine/bir şeye) sadık olmak keep faith with (someone or something) v.
(birine/bir şeye) sadık kalmak keep faith with (someone or something) v.
sarsılmaz derecede sadık true to (one's) colors adj.
verdiği söze sadık good as (one's) word adj.
(birine/bir şeye) sadık true to (someone or something) adj.
sözüne sadık true to word adj.
amacına sadık kalmamış off (the) track expr.
Speaking
plana sadık kalıyoruz we stick to the plan expr.
sadık kulunuz your obedient servant expr.
Trade/Economic
borcuna sadık olmayan bad debtor n.
sadık müşteri sucker n.
Law
borcuna sadık olmayan borçlu back debtor n.
sadık olmama infidelity n.
(bağlı bulunduğu yönetime) sadık loyal adj.
Politics
sadık parti üyesi regular [usa] n.
sadık müttefik staunch ally n.
yönetime sadık olan kimse loyalist n.
bir siyasi partiye veya lidere koşulsuz sadık olan ast apparatchik n.
krala sadık olma royalization n.
krala sadık olma royalisation n.
kutsal roma imparatorluğu'na sadık kimse imperialist n.
sadık olmak owe allegiance to v.
sadık olmak owe ​loyalty to v.
sadık olmak owe​ ​obedience to v.
partisine sadık regular [usa] adj.
belirlenmiş olan plana, görüşe, fikre sadık/belirlenmiş olan plandan, görüşten, fikirden sapan on/off message expr.
verilmek istenen izlenime/mesaja sadık/verilmek istenen izlenimden/mesajdan sapan on/off message expr.
Social Sciences
bir kabile veya grubun değerlerine sadık tribal adj.
geleneksel cinsiyet rollerine sadık kalan unliberated adj.
Literature
sadık yoldaş sancho panza n.
History
amerikan iç savaşında abd'ye sadık olan union adj.
(amerikan iç savaşında) federal hükümete sadık federal adj.
Religious
dinine içtenlikle sadık olan dindar kimseler the devout n.
(hasidik geleneğinde) sadık zaddick adj.
Military
daima sadık semper fi expr.
Art
sanatta geleneksel yöntemlere sadık kimse scholastic n.
Mythology
(arthur efsanesinde) geraint'ın sadık karısının adı enid n.
icarius'un sadık köpeği sirius n.
Latin
sadık arkadaş fidus achates n.
(abd sahil güvenlik teşkilatı'nın mottosu) her daim sadık semper fidelis expr.
Archaic
(siyasette) sadık taraftar stalworth n.
sadık kalmak abideth v.
aslına sadık just adj.
sırrına sadık secre adj.
Slang
sadık sevgili ride-or-die chick n.
sözüne sadık true blue n.
sadık destekçi fanboy n.
sadık erkek hayran fanboy n.
borcuna sadık olmayan deadbeat adj.
Modern Slang
güvenilir/sadık kimse alobam n.
Star Wars
sadık general allegiant general n.
sadık mısın? kanıtla! loyal? prove it! expr.