|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
sadık müşteri |
loyal customer n.
|
|
For example, marketing your high-margin products to your loyal customers might be an effective approach.
Örneğin, yüksek marjlı ürünlerinizi sadık müşterilerinize pazarlamak etkili bir yaklaşım olabilir.
More Sentences
|
2 |
General |
sadık müttefik |
staunchest ally n.
|
|
The Commission is well aware of the fact that the European Parliament is our staunchest ally in this cause.
Komisyon, Avrupa Parlamentosu'nun bu konuda en sadık müttefikimiz olduğunun bilincindedir.
More Sentences
|
3 |
General |
sadık yandaş |
loyalist n.
|
|
He was a loyalist, supporting the government.
Hükümeti destekleyen sadık bir yandaştı.
More Sentences
|
4 |
General |
sadık kalmak |
stick v.
|
|
But it will not be a tragedy if we fail to stick precisely to 2004 as the accession date.
Ancak katılım tarihi olarak 2004'e tam olarak sadık kalamazsak bu bir trajedi olmayacaktır.
More Sentences
|
5 |
General |
sadık kalmak |
stick to v.
|
|
This, I think, is something we must stick to.
Bence buna sadık kalmalıyız.
More Sentences
|
6 |
General |
sadık kalmak |
adhere to v.
|
|
The roadmap we drew up has been adhered to and everything is in place for the final decision.
Çizdiğimiz yol haritasına sadık kalınmıştır ve nihai karar için her şey hazırdır.
More Sentences
|
7 |
General |
sadık kalmak |
be true to v.
|
|
The translation is true to the original.
Tercüme aslına sadık kalınarak yapılmıştır.
More Sentences
|
8 |
General |
sadık kalmak |
remain faithful to v.
|
|
He remained faithful to the last.
O sonuna kadar sadık kaldı.
More Sentences
|
9 |
General |
sadık kalmak |
be faithful v.
|
|
Tom has always been faithful to Mary.
Tom, Mary'ye hep sadık kaldı.
More Sentences
|
10 |
General |
sadık olmak |
be loyal v.
|
|
German Shepherds tend to be loyal.
Alman çoban köpekleri sadık olma eğilimindedir.
More Sentences
|
11 |
General |
sadık kalmak |
remain loyal v.
|
|
He remains loyal to his principles.
Prensiplerine sadık kalır.
More Sentences
|
12 |
General |
sadık kalmak |
stay true v.
|
|
Only those who change stay true to themselves.
Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.
More Sentences
|
13 |
General |
sadık olmak |
be faithful to v.
|
|
Tom doesn't believe that Mary has been faithful to him.
Tom, Mary'nin ona sadık olduğuna inanmıyor.
More Sentences
|
14 |
General |
sadık kalmak |
stick v.
|
|
But it will not be a tragedy if we fail to stick precisely to 2004 as the accession date.
Ancak katılım tarihi olarak 2004'e tam olarak sadık kalamazsak bu bir trajedi olmayacaktır.
More Sentences
|
Phrasals |
|
15 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) sadık kalmak |
stick with (someone or something) v.
|
|
We have only just begun it and we must stick with it.
Daha yeni başladık ve buna sadık kalmalıyız.
More Sentences
|
Idioms |
|
16 |
Idioms |
(karara) sadık kalmak |
abide by v.
|
|
You must abide by what you have said, namely, that all directives should be part of the same framework.
Söylediklerinize, yani tüm direktiflerin aynı çerçevenin parçası olması gerektiğine sadık kalmalısınız.
More Sentences
|
|
General |
|
17 |
General |
köle gibi sadık uşak |
man friday n.
|
|
18 |
General |
aslına sadık çeviri |
authentic translation n.
|
|
19 |
General |
sadık arkadaş |
a true friend n.
|
|
20 |
General |
sadık kul |
loyalist n.
|
|
21 |
General |
krala daima sadık olan |
loyalist n.
|
|
22 |
General |
sadık çeviri |
faithful translation n.
|
|
23 |
General |
kocasına sadık vefalı eş |
penelope n.
|
|
24 |
General |
kızılderili (siyular) dilinde 'sadık dost' |
kemo-sabe n.
|
|
25 |
General |
-e sadık kalma |
adhesion to n.
|
|
26 |
General |
sadık uşak |
faithful servant n.
|
|
27 |
General |
sadık aşk |
faithful lover n.
|
|
28 |
General |
sadık aşk |
loyal lover n.
|
|
29 |
General |
sadık eş |
devoted wife n.
|
|
30 |
General |
sadık koca |
loyal husband n.
|
|
31 |
General |
sadık eş |
loyal wife n.
|
|
32 |
General |
sadık koca |
devoted husband n.
|
|
33 |
General |
sadık eş |
loyal husband n.
|
|
34 |
General |
sadık eş |
devoted husband n.
|
|
35 |
General |
sadık kimse |
allegiant n.
|
|
36 |
General |
sadık dost |
achates n.
|
|
37 |
General |
sadık kimse |
regular n.
|
|
38 |
General |
sadık olma |
true-heartedness n.
|
|
39 |
General |
sadık olma |
trueheartedness n.
|
|
40 |
General |
sadık olmama |
unsteadfastness n.
|
|
41 |
General |
bir davanın sadık takipçisi |
knight n.
|
|
42 |
General |
bir kişinin sadık takipçisi |
knight n.
|
|
43 |
General |
sadık olma |
stalwartness n.
|
|
44 |
General |
aslına sadık kalma |
literality n.
|
|
45 |
General |
aslına sadık kalma |
literality n.
|
|
46 |
General |
yazının aslına sadık kalma |
literalization n.
|
|
47 |
General |
yazının aslına sadık kalma |
literalisation n.
|
|
48 |
General |
aslına sadık kalan |
literalizer n.
|
|
49 |
General |
yazının aslına sadık kalan |
literalizer n.
|
|
50 |
General |
aslına sadık kalan |
literaliser n.
|
|
51 |
General |
yazının aslına sadık kalan |
literaliser n.
|
|
52 |
General |
yazının aslına sadık kalma |
literalness n.
|
|
53 |
General |
resmi olarak birinin sadık destekçisi olma taahhüdü |
manred [uk/scotland] n.
|
|
54 |
General |
birinin sadık destekçisi olma yükümlülüğü |
manred [uk/scotland] n.
|
|
55 |
General |
sadık destekçi |
henchperson n.
|
|
56 |
General |
sadık takipçi |
henchperson n.
|
|
57 |
General |
sadık ve güvenilir bir destekçi olan kadın |
henchwoman n.
|
|
58 |
General |
sadık ve güvenilir bir yandaş olan kadın |
henchwoman n.
|
|
59 |
General |
bir şeyi aslına sadık kalarak yansıtan şey |
mirror n.
|
|
60 |
General |
sadık kimse |
obedienciary [obsolete] n.
|
|
61 |
General |
sadık kimse |
obedient n.
|
|
62 |
General |
mağlup bir kimseye sadık olan grup |
guard n.
|
|
63 |
General |
aslına sadık kalmama |
infidelity n.
|
|
64 |
General |
gerçeğine sadık ve detaylı kopya |
photography n.
|
|
65 |
General |
film veya dizi gibi başka bir formata uyarlanan bir kitabın içeriğine tümüyle sadık kalınmasında ısrarcı olan hayran |
purist n.
|
|
66 |
General |
film veya dizi gibi başka bir formata uyarlanan bir kitabın içeriğine tümüyle sadık kalınmasında ısrarcı olan hayran |
book purist n.
|
|
67 |
General |
(siyasette) sadık taraftar |
stalwart n.
|
|
68 |
General |
sadık kalmak |
cling to v.
|
|
69 |
General |
sadık kalmak |
stand by v.
|
|
70 |
General |
arkadaşlarına sadık kalmak |
remain true to friends v.
|
|
71 |
General |
sadık kalmak |
hold v.
|
|
72 |
General |
sadık kalmak |
cling v.
|
|
73 |
General |
sadık kalmak |
stick by v.
|
|
74 |
General |
sadık kalmak |
hold to v.
|
|
75 |
General |
sadık kalmak (vaade/karara) |
abide v.
|
|
76 |
General |
sadık kalmak |
abide by v.
|
|
77 |
General |
sadık kalmak |
cleave v.
|
|
78 |
General |
sözüne sadık kalmak |
remain true to one's word v.
|
|
79 |
General |
anlaşmaya sadık kalmamak |
go back on the agreement v.
|
|
80 |
General |
sözleşmeye sadık kalmamak |
go back on the contract v.
|
|
81 |
General |
sözleşmeye sadık kalmamak |
break the contract v.
|
|
82 |
General |
anlaşmaya sadık kalmamak |
break the agreement v.
|
|
83 |
General |
sözleşmeye sadık kalmamak |
renege on the contract v.
|
|
84 |
General |
sadık kalmak |
stay loyal v.
|
|
85 |
General |
programa sadık kalmak |
stick to the schedule v.
|
|
86 |
General |
anlaşmaya sadık kalmamak |
renege on the agreement v.
|
|
87 |
General |
anlaşmaya sadık kalmamak |
violate the agreement v.
|
|
88 |
General |
programa sadık kalmak |
run to the schedule v.
|
|
89 |
General |
sözleşmeye sadık kalmamak |
violate the contract v.
|
|
90 |
General |
sadık olmak |
stand by someone v.
|
|
91 |
General |
sadık kalmak |
stand by someone v.
|
|
92 |
General |
-e sadık kalmak |
stay loyal to v.
|
|
93 |
General |
-e sadık kalmak |
remain loyal to v.
|
|
94 |
General |
kocasına sadık kalmak |
remain faithful to her husband v.
|
|
95 |
General |
karısına sadık kalmak |
stay faithful to his wife v.
|
|
96 |
General |
kocasına sadık kalmak |
stay faithful to her husband v.
|
|
97 |
General |
karısına sadık kalmak |
remain faithful to his wife v.
|
|
98 |
General |
sözleşmeye sadık kalmak |
honour a contract v.
|
|
99 |
General |
metne sadık kalmak |
stay with the script v.
|
|
100 |
General |
sadık kalmak |
abide v.
|
|
101 |
General |
son derece bağlı/sadık olmak |
be fiercely loyal v.
|
|
102 |
General |
sadık olmak |
adhere to v.
|
|
103 |
General |
sadık kalmak |
abide by v.
|
|
104 |
General |
verilen söze sadık olmak |
keep touch [obsolete] v.
|
|
105 |
General |
sadık olmak |
keep v.
|
|
106 |
General |
yazının aslına sadık kalmak |
literalize v.
|
|
107 |
General |
yazının aslına sadık kalmak |
literalise v.
|
|
108 |
General |
sadık kalmak |
hold v.
|
|
109 |
General |
sadık kalmak |
hold on v.
|
|
110 |
General |
birbirine sadık kalmak |
hold together v.
|
|
111 |
General |
sahibine sadık olmak |
be loyal to its owner v.
|
|
112 |
General |
sadık kalmak |
follow v.
|
|
113 |
General |
sadık olmayan |
faithless adj.
|
|
114 |
General |
sözüne sadık |
faithful to his word adj.
|
|
115 |
General |
-e sadık |
loyal to adj.
|
|
116 |
General |
çok sadık |
unfailing adj.
|
|
117 |
General |
sadık (çeviri) |
near adj.
|
|
118 |
General |
pek sadık |
true-blue adj.
|
|
119 |
General |
eşine sadık olmayan |
unfaithful adj.
|
|
120 |
General |
en sadık |
the most loyal adj.
|
|
121 |
General |
sadık olmayan |
nonloyal adj.
|
|
122 |
General |
aslına sadık (çeviri) |
near adj.
|
|
123 |
General |
sadık olmayan |
unsteadfast adj.
|
|
124 |
General |
yalnızca bolluk zamanındayken ve zorluk veya tehlike yokken faal, etkili, elverişli veya sadık olan |
fair-weather adj.
|
|
125 |
General |
tarihe sadık |
historic adj.
|
|
126 |
General |
tarihe sadık |
historical adj.
|
|
127 |
General |
sadık kalarak |
true adv.
|
|
128 |
General |
orijinaline sadık kalarak |
faithfully adv.
|
|
129 |
General |
sadık bir biçimde |
stalwartly adv.
|
|
130 |
General |
sadık olarak |
staunchly adv.
|
|
131 |
General |
sadık bir biçimde |
veraciously adv.
|
|
132 |
General |
incil'in mesajına uyacak ve sadık şekilde |
evangelically adv.
|
|
133 |
General |
sadık biçimde |
true adv.
|
|
134 |
General |
sadık olmadan |
unsteadfastly adv.
|
|
135 |
General |
gerçeğe sadık kalarak |
literally adv.
|
|
136 |
General |
sadık şekilde |
dutifully adv.
|
|
137 |
General |
sadık olarak |
fast adv.
|
|
138 |
General |
gerçeğe sadık kalarak |
simply adv.
|
|
139 |
General |
sadık bir şekilde |
surely adv.
|
|
Phrasals |
|
140 |
Phrasals |
sadık kalmak |
stick by v.
|
|
141 |
Phrasals |
sadık kalmak |
abide by v.
|
|
142 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) sadık kalmak |
glom onto (someone or something) v.
|
|
143 |
Phrasals |
sadık kalmak |
stick with v.
|
|
144 |
Phrasals |
sadık kalmak |
bide by [scotland] v.
|
|
145 |
Phrasals |
(bir şeye) sadık olmak |
adhere to (something) v.
|
|
146 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) sadık kalmak |
cling on (to someone or something) v.
|
|
147 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) sadık kalmak |
cling to (someone or something) v.
|
|
148 |
Phrasals |
birine/bir şeye sadık olmak |
commit oneself to someone or something v.
|
|
149 |
Phrasals |
(bir şeye) sadık kalmak |
conform with (something) v.
|
|
150 |
Phrasals |
birinin bir anlaşmaya sadık kalmasını sağlamak |
hold someone to something v.
|
|
151 |
Phrasals |
(bir şeye sadık kalmasını, sözünde durmasını) beklemek/ummak |
hold to (something) v.
|
|
152 |
Phrasals |
(bir şeye) tutunmak/sadık kalmak |
hold to (something) v.
|
|
153 |
Phrasals |
(bir şeye) sadık kalmasını sağlamak |
keep to (something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
(birini bir şeye) sadık/bağlı kalmak zorunda bırakmak |
obligate (one) to v.
|
|
155 |
Phrasals |
'-e sadık/bağlı kalmak zorunda bırakmak |
obligate to v.
|
|
156 |
Phrasals |
(bir şeye) sadık kalmamak |
renege on (something) v.
|
|
157 |
Phrasals |
sadık/yanında kalmak |
stay by v.
|
|
158 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) sadık kalmak |
stay by (someone or something) v.
|
|
159 |
Phrasals |
(birine/bir şeye) sadık kalmak |
stick by (someone or something) v.
|
|
Phrases |
|
160 |
Phrases |
plana sadık kal |
stick to the script expr.
|
|
161 |
Phrases |
plana sadık kal |
stick to the script expr.
|
|
Colloquial |
|
162 |
Colloquial |
çok sadık |
true blue n.
|
|
163 |
Colloquial |
sadık arkadaş |
true blue friend n.
|
|
164 |
Colloquial |
sadık arkadaş |
ride or die n.
|
|
165 |
Colloquial |
sadık bir sosyal grubun üyesi erkek |
good old boy n.
|
|
166 |
Colloquial |
sosyal çevresine düşkün/sadık erkek |
good old boy n.
|
|
167 |
Colloquial |
sadık yardımcı |
friday n.
|
|
168 |
Colloquial |
dinine sadık |
religious adj.
|
|
169 |
Colloquial |
sonuna kadar sadık |
loyal to a fault adj.
|
|
170 |
Colloquial |
eşine sadık olmayan |
false as cressida adj.
|
|
171 |
Colloquial |
içten bir şekilde coşkulu ve sadık |
gung-ho adj.
|
|
172 |
Colloquial |
eşine sadık olmayan |
bit on the side expr.
|
|
173 |
Colloquial |
belirlenmiş olan plana, görüşe, fikre sadık |
on message expr.
|
|
174 |
Colloquial |
verilmek istenen izlenime/mesaja sadık |
on message expr.
|
|
Idioms |
|
175 |
Idioms |
sözüne sadık kadın |
a woman of her word n.
|
|
176 |
Idioms |
sadık arkadaşlar |
damon and pythias n.
|
|
177 |
Idioms |
sadık taraftar |
one of the faithful n.
|
|
178 |
Idioms |
sadık destekçi |
one of the faithful n.
|
|
179 |
Idioms |
sadık hayran |
one of the faithful n.
|
|
180 |
Idioms |
sadık destekçi |
a (fully) paid-up member n.
|
|
181 |
Idioms |
cinsel olarak sadık olmak |
cleave to (one) [uk] v.
|
|
182 |
Idioms |
birine (genelde kocaya) cinsel olarak sadık olmak |
cleave to someone [uk] v.
|
|
183 |
Idioms |
plana sadık kalmak |
stay the course v.
|
|
184 |
Idioms |
sözlerine/vaatlerine sadık kalmak |
keep faith with promises made v.
|
|
185 |
Idioms |
sadık olmak |
keep faith with v.
|
|
186 |
Idioms |
plana sadık kalmak |
go with the plan v.
|
|
187 |
Idioms |
sözüne sadık kalmamak |
break faith with somebody v.
|
|
188 |
Idioms |
sözüne sadık kalmak |
keep faith with somebody v.
|
|
189 |
Idioms |
(birine/bir şeye) sadık kalmak |
glom on (to someone or something) v.
|
|
190 |
Idioms |
(birine/bir şeye) sadık olmak |
keep faith with (someone or something) v.
|
|
191 |
Idioms |
(birine/bir şeye) sadık kalmak |
keep faith with (someone or something) v.
|
|
192 |
Idioms |
sarsılmaz derecede sadık |
true to (one's) colors adj.
|
|
193 |
Idioms |
verdiği söze sadık |
good as (one's) word adj.
|
|
194 |
Idioms |
(birine/bir şeye) sadık |
true to (someone or something) adj.
|
|
195 |
Idioms |
sözüne sadık |
true to word adj.
|
|
196 |
Idioms |
amacına sadık kalmamış |
off (the) track expr.
|
|
Speaking |
|
197 |
Speaking |
plana sadık kalıyoruz |
we stick to the plan expr.
|
|
198 |
Speaking |
sadık kulunuz |
your obedient servant expr.
|
|
Trade/Economic |
|
199 |
Trade/Economic |
borcuna sadık olmayan |
bad debtor n.
|
|
200 |
Trade/Economic |
sadık müşteri |
sucker n.
|
|
Law |
|
201 |
Law |
borcuna sadık olmayan borçlu |
back debtor n.
|
|
202 |
Law |
sadık olmama |
infidelity n.
|
|
203 |
Law |
(bağlı bulunduğu yönetime) sadık |
loyal adj.
|
|
Politics |
|
204 |
Politics |
sadık parti üyesi |
regular [usa] n.
|
|
205 |
Politics |
sadık müttefik |
staunch ally n.
|
|
206 |
Politics |
yönetime sadık olan kimse |
loyalist n.
|
|
207 |
Politics |
bir siyasi partiye veya lidere koşulsuz sadık olan ast |
apparatchik n.
|
|
208 |
Politics |
krala sadık olma |
royalization n.
|
|
209 |
Politics |
krala sadık olma |
royalisation n.
|
|
210 |
Politics |
kutsal roma imparatorluğu'na sadık kimse |
imperialist n.
|
|
211 |
Politics |
sadık olmak |
owe allegiance to v.
|
|
212 |
Politics |
sadık olmak |
owe loyalty to v.
|
|
213 |
Politics |
sadık olmak |
owe obedience to v.
|
|
214 |
Politics |
partisine sadık |
regular [usa] adj.
|
|
215 |
Politics |
belirlenmiş olan plana, görüşe, fikre sadık/belirlenmiş olan plandan, görüşten, fikirden sapan |
on/off message expr.
|
|
216 |
Politics |
verilmek istenen izlenime/mesaja sadık/verilmek istenen izlenimden/mesajdan sapan |
on/off message expr.
|
|
Social Sciences |
|
217 |
Social Sciences |
bir kabile veya grubun değerlerine sadık |
tribal adj.
|
|
218 |
Social Sciences |
geleneksel cinsiyet rollerine sadık kalan |
unliberated adj.
|
|
Literature |
|
219 |
Literature |
sadık yoldaş |
sancho panza n.
|
|
History |
|
220 |
History |
amerikan iç savaşında abd'ye sadık olan |
union adj.
|
|
221 |
History |
(amerikan iç savaşında) federal hükümete sadık |
federal adj.
|
|
Religious |
|
222 |
Religious |
dinine içtenlikle sadık olan dindar kimseler |
the devout n.
|
|
223 |
Religious |
(hasidik geleneğinde) sadık |
zaddick adj.
|
|
Military |
|
224 |
Military |
daima sadık |
semper fi expr.
|
|
Art |
|
225 |
Art |
sanatta geleneksel yöntemlere sadık kimse |
scholastic n.
|
|
Mythology |
|
226 |
Mythology |
(arthur efsanesinde) geraint'ın sadık karısının adı |
enid n.
|
|
227 |
Mythology |
icarius'un sadık köpeği |
sirius n.
|
|
Latin |
|
228 |
Latin |
sadık arkadaş |
fidus achates n.
|
|
229 |
Latin |
(abd sahil güvenlik teşkilatı'nın mottosu) her daim sadık |
semper fidelis expr.
|
|
Archaic |
|
230 |
Archaic |
(siyasette) sadık taraftar |
stalworth n.
|
|
231 |
Archaic |
sadık kalmak |
abideth v.
|
|
232 |
Archaic |
aslına sadık |
just adj.
|
|
233 |
Archaic |
sırrına sadık |
secre adj.
|
|
Slang |
|
234 |
Slang |
sadık sevgili |
ride-or-die chick n.
|
|
235 |
Slang |
sözüne sadık |
true blue n.
|
|
236 |
Slang |
sadık destekçi |
fanboy n.
|
|
237 |
Slang |
sadık erkek hayran |
fanboy n.
|
|
238 |
Slang |
borcuna sadık olmayan |
deadbeat adj.
|
|
Modern Slang |
|
239 |
Modern Slang |
güvenilir/sadık kimse |
alobam n.
|
|
Star Wars |
|
240 |
Star Wars |
sadık general |
allegiant general n.
|
|
241 |
Star Wars |
sadık mısın? kanıtla! |
loyal? prove it! expr.
|
|