|
Category |
English |
Turkish |
|
General |
|
1 |
General |
until then adv.
|
o zamana kadar |
|
Until then, we shall have practical work to do.
O zamana kadar yapmamız gereken pratik işler var.
More Sentences
|
2 |
General |
until now adv.
|
şimdiye kadar |
|
Until now, we had an almost total legislative silence about the environmental damage caused by noise.
Şimdiye kadar gürültünün çevreye verdiği zarar konusunda neredeyse tam bir yasama sessizliği vardı.
More Sentences
|
3 |
General |
until today adv.
|
günümüze kadar |
|
From 1996 until today, the TENs have undoubtedly had their ups and downs.
1996'dan günümüze kadar TEN'lerin şüphesiz iniş ve çıkışları olmuştur.
More Sentences
|
4 |
General |
until when adv.
|
ne zamana kadar? |
|
Until when will you be in South Korea?
Ne zamana kadar Güney Kore'de olacaksın?
More Sentences
|
5 |
General |
until tomorrow adv.
|
yarına kadar |
|
You have until tomorrow to think about it, but I shall expect an undertaking from you before the vote takes place.
Bunu düşünmek için yarına kadar vaktiniz var ancak oylama yapılmadan önce sizden bir taahhüt bekliyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
until now adv.
|
şu ana kadar |
|
We have not, until now, succeeded in reaching agreement on a directive.
Şu ana kadar bir yönerge üzerinde anlaşmaya varmayı başaramadık.
More Sentences
|
7 |
General |
until yesterday adv.
|
düne kadar |
|
Until yesterday payment card issuers could impose a different set of charges on cross-border euro transactions.
Düne kadar ödeme kartı düzenleyicileri sınır ötesi avro işlemleri için farklı ücretler uygulayabiliyordu.
More Sentences
|
8 |
General |
until sunday adv.
|
pazara kadar |
|
I'll be gone until Sunday.
Pazara kadar gitmiş olacağım.
More Sentences
|
|
9 |
General |
until sunday adv.
|
pazar gününe kadar |
|
I'll be gone until Sunday.
Pazar gününe kadar gitmiş olacağım.
More Sentences
|
10 |
General |
until today adv.
|
bugüne kadar |
|
Parliament decided on this one and a half years ago, but until today the Council has had nothing to say on the subject.
Parlamento bu konuda bir buçuk yıl önce karar aldı, ancak bugüne kadar Konsey'in bu konuda söyleyecek hiçbir şeyi yoktu.
More Sentences
|
11 |
General |
until after adv.
|
sonrasına kadar |
|
It is a vision such as that on which we should be working, and we should not wait until after the next disaster.
Üzerinde çalışmamız gereken böyle bir vizyondur ve bir sonraki felaket sonrasına kadar beklememeliyiz.
More Sentences
|
12 |
General |
up until now adv.
|
şu ana kadar |
|
I suppose that means that up until now he has been firing blanks!
Sanırım bu, şu ana kadar boş atış yaptığı anlamına geliyor!
More Sentences
|
Phrasals |
|
13 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar sürmek |
|
I hope that this good cooperation will last until December.
Umarım bu iyi işbirliği Aralık ayına kadar sürer.
More Sentences
|
14 |
Phrasals |
postpone until (some later date or time) v.
|
(ileriki bir tarihe/güne/zamana) ertelemek |
|
Let's postpone until next week.
Gelecek haftaya erteleyelim.
More Sentences
|
15 |
Phrasals |
stay up until (some hour) v.
|
(bir saate) kadar uyanık kalmak |
|
Tom stays up until after midnight almost every night.
Tom neredeyse her gece gece yarısına kadar uyanık kalır.
More Sentences
|
16 |
Phrasals |
stay up until (some hour) v.
|
(bir saate) kadar uyumamak |
|
Tom stayed up until dawn.
Tom sabaha kadar uyumadı.
More Sentences
|
17 |
Phrasals |
stay up until (some hour) v.
|
(bir saate) kadar yatmamak |
|
Tom stayed up until his father got home.
Tom babası eve gelene kadar yatmadı.
More Sentences
|
Phrases |
|
18 |
Phrases |
until dark expr.
|
karanlığa kadar |
|
We only have a few hours until dark.
Karanlığa kadar sadece birkaç saatimiz var.
More Sentences
|
Colloquial |
|
19 |
Colloquial |
until that day expr.
|
o güne kadar |
|
Until that day, the ban on feeding omnivores with meat and bone meal will have to stay in place.
O güne kadar, omnivorların et ve kemik unu ile beslenmesine ilişkin yasağın yürürlükte kalması gerekecektir.
More Sentences
|
Speaking |
|
20 |
Speaking |
wait until tomorrow expr.
|
yarına kadar bekle |
|
We often see change as something that is always desirable but that can wait until tomorrow.
Değişimi genellikle her zaman arzu edilen ancak yarına kadar bekleyebilecek bir şey olarak görüyoruz.
More Sentences
|
General |
|
21 |
General |
stay until evening v.
|
akşamı etmek |
|
22 |
General |
stay until evening v.
|
akşamlamak |
|
23 |
General |
stay up until v.
|
belirli bir saate kadar yatmamak |
|
24 |
General |
last until evening v.
|
akşamı bulmak |
|
25 |
General |
come until today v.
|
günümüze kadar gelmek |
|
26 |
General |
survive until today v.
|
günümüze kadar gelmek |
|
27 |
General |
work until very late v.
|
gece geç saatlere kadar çalışmak |
|
28 |
General |
work until late v.
|
geç saatlere kadar çalışmak |
|
|
29 |
General |
work until late v.
|
geç saate kadar çalışmak |
|
30 |
General |
be innocent until proven guilty v.
|
(suçu) ispatlanana dek masum olmak |
|
31 |
General |
fry the onions until they turn golden brown v.
|
soğanları pembeleşinceye kadar kızartmak |
|
32 |
General |
fry the onions until they turn golden brown v.
|
soğanları pembeleşinceye kadar kavurmak |
|
33 |
General |
fry the onions until pink in colour v.
|
soğanları pembeleşinceye kadar kızartmak |
|
34 |
General |
fry the onions until pink in colour v.
|
soğanları pembeleşinceye kadar kavurmak |
|
35 |
General |
drink until burst v.
|
çatlayana kadar içmek |
|
36 |
General |
let it sit until it cools down v.
|
soğuyana kadar bekletmek |
|
37 |
General |
remain a virgin until marriage v.
|
evlenene kadar bakire kalmak |
|
38 |
General |
stay out until the early hours v.
|
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak |
|
39 |
General |
eat until you're full v.
|
doyana kadar yemek |
|
40 |
General |
grind until smooth v.
|
pürüzsüz olana dek dövmek/ezmek |
|
41 |
General |
put off something until later v.
|
ertelemek |
|
42 |
General |
until satiated adj.
|
doyasıya |
|
43 |
General |
valid until adj.
|
-e kadar geçerlidir |
|
44 |
General |
until death do us part adv.
|
ölüm bizi ayırana kadar |
|
45 |
General |
until all hours adv.
|
geceden sabaha kadar |
|
46 |
General |
until such time as adv.
|
inceye kadar |
|
47 |
General |
until recently adv.
|
son zamanlara kadar |
|
48 |
General |
until when adv.
|
o zamana kadar |
|
49 |
General |
until this time adv.
|
bu zamana kadar |
|
50 |
General |
until when adv.
|
ne zamana kadar |
|
51 |
General |
until further notice adv.
|
ikinci bir emre kadar |
|
52 |
General |
until further notice adv.
|
yeni bir bildiriye kadar |
|
53 |
General |
until all hours adv.
|
çok geç |
|
54 |
General |
until quite recently adv.
|
çok yakın zamana kadar |
|
55 |
General |
until further notice adv.
|
bir sonraki bildirime kadar |
|
56 |
General |
until a further order is made adv.
|
ikinci bir emre kadar |
|
57 |
General |
until now adv.
|
bu yana |
|
58 |
General |
until now adv.
|
şimdiye dek |
|
59 |
General |
until further notice adv.
|
ikinci bir habere kadar |
|
60 |
General |
until further order adv.
|
yeni bir talimata kadar |
|
61 |
General |
until further order adv.
|
yeni bir emre kadar |
|
62 |
General |
until further notice adv.
|
yeni bir ihbara kadar |
|
63 |
General |
until the last minute adv.
|
yumurta kapıya dayanamadan |
|
64 |
General |
until we meet again adv.
|
yeniden buluşuncaya kadar |
|
65 |
General |
until we meet again adv.
|
tekrar buluşuncaya kadar |
|
66 |
General |
(up) until this point adv.
|
bu noktaya kadar |
|
67 |
General |
until a short while ago adv.
|
kısa bir süre önceye kadar |
|
68 |
General |
until such time as adv.
|
-inceye kadar |
|
|
69 |
General |
until mid-way through the century adv.
|
yüzyılın ortalarına kadar |
|
70 |
General |
until this time adv.
|
bu zamana dek |
|
71 |
General |
until recently adv.
|
bu zamana dek |
|
72 |
General |
until now adv.
|
bu zamana dek |
|
73 |
General |
from now until tomorrow adv.
|
bugünden yarına kadar |
|
74 |
General |
until that moment adv.
|
o ana kadar |
|
75 |
General |
until a century ago adv.
|
yüzyıl öncesine kadar |
|
76 |
General |
up until today adv.
|
bugüne kadar |
|
77 |
General |
up until then adv.
|
o zamana kadar |
|
78 |
General |
until the end of this week adv.
|
bu haftanın sonuna kadar |
|
79 |
General |
until the end of this month adv.
|
bu ayın sonuna kadar |
|
80 |
General |
until the end of this year adv.
|
bu senenin sonuna kadar |
|
81 |
General |
until the end of this year adv.
|
bu yılın sonuna kadar |
|
82 |
General |
until the beginning of september adv.
|
eylül'ün başına kadar |
|
83 |
General |
until death do them part adv.
|
ölüm onları ayırıncaya kadar |
|
84 |
General |
until the very end adv.
|
en sonuna kadar |
|
85 |
General |
up until now adv.
|
bu güne kadar |
|
86 |
General |
until this/that date adv.
|
bu tarihe kadar |
|
87 |
General |
until the end of time adv.
|
zamanın sonuna kadar |
|
88 |
General |
until dawn adv.
|
şafağa kadar |
|
89 |
General |
from January until august adv.
|
ocak'tan ağustos'a kadar |
|
90 |
General |
from January until august adv.
|
ocak ayından ağustos ayına kadar |
|
91 |
General |
until further notice adv.
|
ikinci bir duyuruya kadar |
|
92 |
General |
even until prep.
|
ta |
|
Phrasals |
|
93 |
Phrasals |
postpone something until something v.
|
bir şeyi 'e kadar ertelemek |
|
94 |
Phrasals |
wait up until v.
|
-e kadar beklemek |
|
95 |
Phrasals |
tide someone over (until something) v.
|
-e kadar yetmek |
|
96 |
Phrasals |
postpone something until something v.
|
-e/kadar ertelemek |
|
97 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar taze durmak/kalmak |
|
98 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar bozulmamak |
|
99 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar bozulmadan durmak/kalmak |
|
100 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar tazeliğini korumak |
|
101 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar bakmak/bakımını üstlenmek |
|
102 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar göz kulak olmak |
|
103 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar korumak |
|
104 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar sahip çıkmak |
|
105 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar tutmak |
|
106 |
Phrasals |
keep until (some point in time) v.
|
(belli bir zamana) kadar muhafaza etmek |
|
107 |
Phrasals |
carry something over (until some time) v.
|
bir şeyi (bir zamana kadar) ertelemek |
|
108 |
Phrasals |
carry something over (until some time) v.
|
bir şeyi (bir zamana) ertelemek |
|
109 |
Phrasals |
carry over to/until (some day or time) v.
|
bir şeyi (bir zamana/güne kadar) ertelemek |
|
110 |
Phrasals |
carry over to/until (some day or time) v.
|
bir şeyi (bir zamana/güne) ertelemek |
|
111 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar idare etmek |
|
112 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar tutmak |
|
113 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar tok tutmak |
|
114 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birinin) midesini (bir şeye) kadar tutmak |
|
115 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birine bir şeye) kadar yetmek |
|
116 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birine bir süre boyunca) yetecek olmak |
|
117 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar götürmek |
|
118 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(birini bir şeye) kadar bozulmadan idare etmek |
|
119 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(biri için bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak |
|
120 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar (birine) dayanmak |
|
121 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(biri için bir şeye) kadar bozulmadan dayanmak |
|
122 |
Phrasals |
last (one) (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar (birinin) kullanabileceği durumda kalmak |
|
123 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar devam etmek |
|
124 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar yetmek |
|
125 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar kalmak/bitmemek |
|
126 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir süre boyunca) yeterli olmak |
|
127 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar bozulmadan idare etmek |
|
128 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak |
|
129 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar dayanmak |
|
130 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar bozulmadan dayanmak |
|
131 |
Phrasals |
last (up) until (something) v.
|
(bir şeye) kadar idare etmek |
|
132 |
Phrasals |
postpone until v.
|
-e kadar ertelemek |
|
133 |
Phrasals |
postpone until v.
|
-e ertelemek |
|
134 |
Phrasals |
postpone until (some later date or time) v.
|
(sonraki bir tarihe/güne/zamana) ertelemek |
|
Phrases |
|
135 |
Phrases |
it was not until expr.
|
anca |
|
136 |
Phrases |
until a few years ago expr.
|
birkaç yıl öncesine kadar |
|
137 |
Phrases |
until very recently expr.
|
çok yakın zamana kadar |
|
138 |
Phrases |
up until yesterday expr.
|
düne kadar |
|
139 |
Phrases |
until it's too late expr.
|
çok geç oluncaya kadar |
|
140 |
Phrases |
until it's too late expr.
|
iş işten geçinceye kadar |
|
141 |
Phrases |
until dark expr.
|
karanlık olana kadar |
|
142 |
Phrases |
until dark expr.
|
karanlık çökene kadar |
|
143 |
Phrases |
fry the onions until they turn golden brown expr.
|
soğanları pembeleşinceye kadar kavurun |
|
144 |
Phrases |
let it sit until it cools down expr.
|
soğuyana kadar bekletin |
|
145 |
Phrases |
let it sit until it cools down expr.
|
soğuyana kadar beklet |
|
146 |
Phrases |
fry the onions until they turn golden brown expr.
|
soğanları pembeleşinceye kadar kızartın |
|
147 |
Phrases |
until cooked expr.
|
pişene kadar |
|
148 |
Phrases |
everybody is innocent until proven guilty expr.
|
suçluluğu ispatlanana kadar herkes suçsuzdur |
|
149 |
Phrases |
until very recently expr.
|
son zamana kadar |
|
150 |
Phrases |
it always seems impossible until it's done expr.
|
yapılana kadar her şey imkansız görünür |
|
Proverb |
|
151 |
Proverb |
you don‘t miss something until it's gone
|
kaybedinceye kadar eldekinin değeri bilinmez |
|
152 |
Proverb |
never cast a clout until may is out
|
mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır |
|
153 |
Proverb |
don't judge a man until you've walked in his boots
|
yaşamadan yargılama |
|
154 |
Proverb |
never put off until tomorrow what you can do today.
|
bugünün işini yarına bırakma |
|
155 |
Proverb |
don't go near the water until you learn how to swim
|
iyice hazır olmadan bir işe kalkışma |
|
156 |
Proverb |
don't go near the water until you learn how to swim
|
bilmediğin işe kalkışma/girişme |
|
157 |
Proverb |
don't go near the water until you learn how to swim
|
bir şeyi öğrenmeden yapmaya çalışma |
|
158 |
Proverb |
don't halloo until you are out of the woods
|
dereyi görmeden paçayı sıvama |
|
159 |
Proverb |
don't halloo until you are out of the woods
|
eline geçmeden/almadan rahatlama |
|
160 |
Proverb |
don't halloo until you are out of the woods
|
sonuç kesinleşmeden oldu/geçti/bitti deme |
|
161 |
Proverb |
don't halloo until you are out of the woods
|
dereyi geçmeden oh deme/attan inme |
|
162 |
Proverb |
don't judge a man until you have walked (a mile) in his shoes
|
yaşamadan yargılama |
|
163 |
Proverb |
don't judge a man until you have walked (a mile) in his shoes
|
birini anlayıp dinlemeden yargılama |
|
164 |
Proverb |
don't judge a man until you have walked (a mile) in his shoes
|
kendini birinin yerine koymadan yargılama |
|
165 |
Proverb |
don't whistle until you are out of the woods
|
dereyi görmeden paçayı sıvama |
|
166 |
Proverb |
don't whistle until you are out of the woods
|
eline geçmeden/almadan rahatlama |
|
167 |
Proverb |
don't whistle until you are out of the woods
|
sonuç kesinleşmeden oldu/geçti/bitti deme |
|
168 |
Proverb |
don't whistle until you are out of the woods
|
dereyi geçmeden oh deme/attan inme |
|
169 |
Proverb |
don't whistle until you are out of the woods
|
ayı görmeden bayram etme |
|
170 |
Proverb |
never halloo until you are out of the woods
|
daha paçayı kurtarmadan o kadar sevinme |
|
171 |
Proverb |
never halloo until you are out of the woods
|
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma |
|
172 |
Proverb |
never halloo until you are out of the woods
|
bekle her şey iyice yoluna girsin |
|
173 |
Proverb |
never halloo until you are out of the woods
|
ayı görmeden bayram etme |
|
174 |
Proverb |
never halloo until you are out of the woods
|
dereyi geçmeden oh deme/attan inme |
|
175 |
Proverb |
never put off until tomorrow
|
bugünün işini yarına bırakma |
|
176 |
Proverb |
never whistle until you are out of the woods
|
daha paçayı kurtarmadan o kadar sevinme |
|
177 |
Proverb |
never whistle until you are out of the woods
|
tamamen çözülmeden problemi ortadan kalkmış sayma |
|
178 |
Proverb |
never whistle until you are out of the woods
|
bekle her şey iyice yoluna girsin |
|
179 |
Proverb |
never whistle until you are out of the woods
|
ayı görmeden bayram etme |
|
180 |
Proverb |
never whistle until you are out of the woods
|
dereyi geçmeden oh deme/attan inme |
|
181 |
Proverb |
we never miss the water until the well runs dry
|
kuyu kurumadan suyun kıymeti bilinmez |
|
182 |
Proverb |
you never miss the water until the well runs dry
|
kuyu kurumadan suyun kıymeti bilinmez |
|
Colloquial |
|
183 |
Colloquial |
make it (until something) v.
|
(bir şeye kadar) dayanmak |
|
184 |
Colloquial |
make it (until something) v.
|
(bir şeye kadar) sabretmek |
|
185 |
Colloquial |
until the end of the month expr.
|
ay sonuna kadar |
|
186 |
Colloquial |
until the end of the world expr.
|
dünyanın sonuna kadar |
|
187 |
Colloquial |
wait until the sun goes down expr.
|
güneşin batışına kadar bekle |
|
188 |
Colloquial |
until high school expr.
|
liseye kadar |
|
189 |
Colloquial |
(one) hasn't lived (until) expr.
|
(bir şeyi yapmadan) yaşadım deme |
|
190 |
Colloquial |
until the end of the year expr.
|
yıl sonuna kadar |
|
191 |
Colloquial |
(goodbye) until later expr.
|
şimdilik hoşça kal |
|
192 |
Colloquial |
(goodbye) until later expr.
|
şimdilik hoşça kalın |
|
193 |
Colloquial |
(goodbye) until later expr.
|
sonra görüşürüz |
|
194 |
Colloquial |
(goodbye) until next time expr.
|
şimdilik hoşça kal |
|
195 |
Colloquial |
(goodbye) until next time expr.
|
şimdilik hoşça kalın |
|
196 |
Colloquial |
(goodbye) until next time expr.
|
bir dahaki sefere kadar hoşça kal/hoşça kalın |
|
197 |
Colloquial |
(one) hasn't lived (until) expr.
|
(biri) bir şeyi yapmadan yaşamış sayılmaz |
|
198 |
Colloquial |
wait until expr.
|
-i görmelisin |
|
199 |
Colloquial |
wait until expr.
|
'-i görmen gerek |
|
200 |
Colloquial |
wait until expr.
|
sen (asıl/bir de) … olunca gör |
|
201 |
Colloquial |
wait until expr.
|
'-i bekle |
|
202 |
Colloquial |
you'll never know until you try expr.
|
denemeden karar verme |
|
203 |
Colloquial |
you'll never know until you try expr.
|
denemeden bilemezsin |
|
204 |
Colloquial |
you never know until you try expr.
|
denemeden karar verme |
|
205 |
Colloquial |
you never know until you try expr.
|
denemeden bilemezsin |
|
206 |
Colloquial |
wait until you see expr.
|
hele bir de şunu gör |
|
207 |
Colloquial |
wait until you see expr.
|
hele bir de bunu gör |
|
208 |
Colloquial |
wait until you hear expr.
|
hele bir de şunu duy |
|
209 |
Colloquial |
wait until you hear expr.
|
hele bir de bunu duy |
|
Idioms |
|
210 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) bitap düşene kadar yapıp bir sonuca varamamak |
|
211 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) hali kalmayana dek yapıp bir sonuca varamamak |
|
212 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) canı çıkıncaya kadar yapıp bir sonuç alamamak |
|
213 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) pestili çıkana kadar yapıp bir sonuç alamamak |
|
214 |
Idioms |
do something until you are blue in the face v.
|
(bir şeyi) takati kalmayana dek yapıp bir sonuç alamamak |
|
215 |
Idioms |
talk until one is blue in the face v.
|
bitap düşene kadar konuşmak |
|
216 |
Idioms |
talk until one is blue in the face v.
|
dili damağı kurumak |
|
217 |
Idioms |
squeeze until the pips squeak v.
|
gırtlağına çöküp para almak |
|
218 |
Idioms |
eat until it comes out of one's ears v.
|
tıka basa yemek |
|
219 |
Idioms |
work until you drop v.
|
enerjisi tükenene kadar çalışmak |
|
220 |
Idioms |
work until you drop v.
|
çalışabildiği kadar çok ve uzun çalışmak |
|
221 |
Idioms |
work until you drop v.
|
gece gündüz çalışmak |
|
222 |
Idioms |
work until you drop v.
|
ölümüne çalışmak |
|
223 |
Idioms |
talk until (one's) face is blue v.
|
bitap düşene kadar konuşmak |
|
224 |
Idioms |
talk until (one's) face is blue v.
|
dili damağı kuruyana kadar konuşmak |
|
225 |
Idioms |
talk until (one's) face is blue v.
|
konuşup durmak |
|
226 |
Idioms |
talk until (one's) face is blue v.
|
istediği kadar konuşmak |
|
227 |
Idioms |
talk until (one's) face is blue v.
|
nefes tüketmek |
|
228 |
Idioms |
fight until the bitter end v.
|
ölümüne mücadele etmek |
|
229 |
Idioms |
fight until the bitter end v.
|
sonuna kadar savaşmak/mücadele etmek |
|
230 |
Idioms |
fight until the bitter end v.
|
sonuna kadar pes etmemek |
|
231 |
Idioms |
fight until the bitter end v.
|
sonuna kadar çarpışmak |
|
232 |
Idioms |
fight until the bitter end v.
|
kanının son damlasına kadar savaşmak |
|
233 |
Idioms |
fight until the bitter end v.
|
son ana kadar vazgeçmemek |
|
234 |
Idioms |
be/until one is blue in the face v.
|
canını dişine takmış olmak |
|
235 |
Idioms |
be/until one is blue in the face v.
|
bitap düşene kadar çabalamak |
|
236 |
Idioms |
be/until one is blue in the face v.
|
kendini paralamak |
|
237 |
Idioms |
be/until one is blue in the face v.
|
canı çıkana kadar çabalamak |
|
238 |
Idioms |
be/until one is blue in the face v.
|
pestili çıkana kadar çabalamak |
|
239 |
Idioms |
keep until some time v.
|
bir zamana kadar tutmak/muhafaza etmek |
|
240 |
Idioms |
laugh until you cry v.
|
gülmekten ağlamak |
|
241 |
Idioms |
laugh until you cry v.
|
gözünden yaş gelene kadar gülmek |
|
242 |
Idioms |
laugh until you cry v.
|
gülmekten gözünden yaş gelmek |
|
243 |
Idioms |
squeeze (someone) until the pips squeak [uk] v.
|
(birinin) gırtlağına çökmek |
|
244 |
Idioms |
squeeze (someone) until the pips squeak [uk] v.
|
(birinden) para, bilgi koparmak için/koparana kadar gırtlağına çökmek |
|
245 |
Idioms |
until (one) is blue in the face adv.
|
bitap düşene kadar |
|
246 |
Idioms |
until (one) is blue in the face adv.
|
hali kalmayana dek |
|
247 |
Idioms |
until (one) is blue in the face adv.
|
canı çıkıncaya kadar |
|
248 |
Idioms |
until (one) is blue in the face adv.
|
pestili çıkana kadar |
|
249 |
Idioms |
until (one) is blue in the face adv.
|
takati kalmayana dek |
|
250 |
Idioms |
until/till someone drop expr.
|
adım atacak halimiz kalmayana kadar |
|
251 |
Idioms |
until/till someone drop expr.
|
çok yorulana dek |
|
252 |
Idioms |
until hell freezes over expr.
|
dünya tersine dönse olmaz/imkansız |
|
253 |
Idioms |
until the cows come home expr.
|
çok uzun bir süre |
|
254 |
Idioms |
it's not over until the fat lady sings expr.
|
dereyi görmeden paçaları sıvama |
|
255 |
Idioms |
never cross a bridge until you come to it expr.
|
dereyi görmeden paçaları sıvama |
|
256 |
Idioms |
until hell freezes over expr.
|
daima |
|
257 |
Idioms |
until the cows come home expr.
|
çıkmaz ayın son çarşambasına kadar |
|
258 |
Idioms |
until kingdom come expr.
|
çok uzun bir süre |
|
259 |
Idioms |
until all hours expr.
|
gece geç saatlere kadar |
|
260 |
Idioms |
until hell freezes over expr.
|
hep |
|
261 |
Idioms |
until the cows come home expr.
|
eşek sudan gelinceye kadar |
|
262 |
Idioms |
until hell freezes over expr.
|
ilelebet |
|
263 |
Idioms |
until hell freezes over expr.
|
sonsuza dek |
|
264 |
Idioms |
it's not over until the fat lady sings expr.
|
son kozu oynamadan her şey bitmiş sayılmaz |
|
265 |
Idioms |
until the very last minute expr.
|
son dakikaya kadar |
|
266 |
Idioms |
until/till someone drop expr.
|
yürüyecek halimiz kalmayana kadar |
|
267 |
Idioms |
until (one's) dying day expr.
|
ömür/hayat boyu |
|
268 |
Idioms |
until (one's) dying day expr.
|
ölene kadar |
|
269 |
Idioms |
until (one's) dying day expr.
|
ölene dek |
|
270 |
Idioms |
until (one's) dying day expr.
|
hayatının/ömrünün geri kalanı boyunca |
|
271 |
Idioms |
until the last dog is hung expr.
|
sonuna kadar |
|
272 |
Idioms |
until the last dog is hung expr.
|
son ışık sönene kadar |
|
273 |
Idioms |
until the last dog is hung expr.
|
son kişi de gidene kadar |
|
274 |
Idioms |
it's all fun and games until someone loses an eye expr.
|
biri kafasının yarana kadar |
|
275 |
Idioms |
it's all fun and games until someone loses an eye expr.
|
biri gözünü çıkarana kadar |
|
276 |
Idioms |
it isn't over till/until the fat lady sings expr.
|
her şey bitmiş sayılmaz |
|
277 |
Idioms |
it isn't over till/until the fat lady sings expr.
|
henüz her şey bitmedi |
|
278 |
Idioms |
it isn't over till/until the fat lady sings expr.
|
son sözümü söylemedim |
|
279 |
Idioms |
it isn't over until the fat lady sings expr.
|
her şey bitmiş sayılmaz |
|
280 |
Idioms |
it isn't over until the fat lady sings expr.
|
henüz her şey bitmedi |
|
281 |
Idioms |
it isn't over until the fat lady sings expr.
|
son sözümü söylemedim |
|
282 |
Idioms |
it's not over until the fat lady sings expr.
|
her şey bitmiş sayılmaz |
|
283 |
Idioms |
it's not over until the fat lady sings expr.
|
henüz her şey bitmedi |
|
284 |
Idioms |
it's not over until the fat lady sings expr.
|
son sözümü söylemedim |
|
285 |
Idioms |
not until the cows come home expr.
|
kısa süreliğine |
|
286 |
Idioms |
not until the cows come home expr.
|
kısa bir süre |
|
287 |
Idioms |
not until the cows come home expr.
|
uzun süre değil |
|
288 |
Idioms |
till/to/until your dying day expr.
|
ölene kadar |
|
289 |
Idioms |
till/to/until your dying day expr.
|
hayatının sonuna kadar |
|
290 |
Idioms |
till/to/until your dying day expr.
|
ömür boyu |
|
291 |
Idioms |
till/to/until your dying day expr.
|
ölene dek |
|
292 |
Idioms |
till/to/until your dying day expr.
|
hayat boyu |
|
293 |
Idioms |
till/until the bitter end expr.
|
sonuna kadar |
|
294 |
Idioms |
till/until the bitter end expr.
|
bitene kadar |
|
295 |
Idioms |
till/until the bitter end expr.
|
ölümüne |
|
296 |
Idioms |
till/until the bitter end expr.
|
hayatı pahasına |
|
297 |
Idioms |
till/until the bitter end expr.
|
kanının son damlasına kadar |
|
298 |
Idioms |
till/until the bitter end expr.
|
son ana kadar |
|
299 |
Idioms |
until all hours (of the day and night) expr.
|
gece geç saate/sabahın ilk saatlerine kadar |
|
300 |
Idioms |
until death us do part expr.
|
ölüm bizi ayırana kadar |
|
301 |
Idioms |
until doomsday expr.
|
sonsuza kadar |
|
302 |
Idioms |
until doomsday expr.
|
kıyamete kadar |
|
303 |
Idioms |
until doomsday expr.
|
çok uzun süre |
|
304 |
Idioms |
until the fat lady sings expr.
|
her şey tamamen bitene/sona erene kadar |
|
305 |
Idioms |
until the last expr.
|
son ana kadar |
|
306 |
Idioms |
until the last expr.
|
sonuna kadar |
|
307 |
Idioms |
until the last expr.
|
her şey bitene kadar |
|
308 |
Idioms |
until you are blue in the face expr.
|
istediği kadar |
|
309 |
Idioms |
until you are blue in the face expr.
|
pestili çıkana kadar |
|
310 |
Idioms |
until you are blue in the face expr.
|
takati kalmayana dek |
|
Speaking |
|
311 |
Speaking |
stay right here until i get back expr.
|
ben dönene kadar burada kal |
|
312 |
Speaking |
curb your desires until next time expr.
|
hevesini başka sefere sakla |
|
313 |
Speaking |
can you keep this box until I call for it next week? expr.
|
haftaya isteyene kadar bu kutuyu saklar mısın? |
|
314 |
Speaking |
you'll have to wait until next week expr.
|
gelecek haftaya kadar beklemeniz gerekecek |
|
315 |
Speaking |
wait until you see it expr.
|
görene kadar sabret |
|
316 |
Speaking |
can you keep this box until I call for it next week? expr.
|
haftaya arayana kadar bu kutuyu saklar mısın? |
|
317 |
Speaking |
until things calm down expr.
|
ortalık yatışıncaya kadar |
|
318 |
Speaking |
up until now expr.
|
ömrü billah |
|
319 |
Speaking |
until things calm down expr.
|
ortalık yatışana kadar |
|
320 |
Speaking |
what do you expect me to do until then? expr.
|
o saate kadar ne yapmamı bekliyorsun? |
|
321 |
Speaking |
until when? expr.
|
ne zamana kadar? |
|
322 |
Speaking |
fry the onions until pink in colour expr.
|
soğanları pembeleşinceye kadar kavurun |
|
323 |
Speaking |
good-bye until then expr.
|
şimdilik hoşça kal |
|
324 |
Speaking |
until the very last moment expr.
|
son ana kadar |
|
325 |
Speaking |
good-bye until we meet again expr.
|
şimdilik güle güle |
|
326 |
Speaking |
good-bye until we meet again expr.
|
şimdilik hoşça kal |
|
327 |
Speaking |
I was doing just fine until you showed up expr.
|
sen gelene kadar gayet iyi gidiyordum |
|
328 |
Speaking |
fry the onions until pink in colour expr.
|
soğanları pembeleşinceye kadar kızartın |
|
329 |
Speaking |
good-bye until next time expr.
|
şimdilik güle güle |
|
330 |
Speaking |
good-bye until later expr.
|
şimdilik hoşça kal |
|
331 |
Speaking |
good-bye until next time expr.
|
şimdilik hoşça kal |
|
332 |
Speaking |
you are remanded until you have undergone a full psychological evaluation expr.
|
tam bir psikolojik muayeneden geçene kadar gözaltında kalacaksınız |
|
333 |
Speaking |
you haven't lived until something expr.
|
-e kadar yaşıyorum/yaşadım diyemezsin |
|
334 |
Speaking |
until i find a new place expr.
|
yeni bir yer buluncaya kadar |
|
335 |
Speaking |
until i find a new place expr.
|
yeni bir yer bulana kadar |
|
336 |
Speaking |
it was not until expr.
|
-e kadar -i yapmamak |
|
337 |
Speaking |
wait until tomorrow expr.
|
yarını bekle |
|
338 |
Speaking |
It's not over until we say it's over expr.
|
biz bitti demeden bitmez |
|
Trade/Economic |
|
339 |
Trade/Economic |
orders good until a specified time n.
|
belirli bir tarihe kadar geçerli olan piyasa fiyatı ile sipariş |
|
340 |
Trade/Economic |
valid until n.
|
son geçerlilik tarihi |
|
341 |
Trade/Economic |
marketable securities to be held until maturity n.
|
vadeye kadar elde tutulacak finansal varlıklar |
|
342 |
Trade/Economic |
marketable securities to be held until maturity n.
|
vadeye kadar elde tutulacak diğer finansal varlıklar |
|
343 |
Trade/Economic |
other marketable securities to be held until maturity n.
|
vadeye kadar elde tutulacak diğer finansal varlıklar |
|
344 |
Trade/Economic |
until further notice expr.
|
bir sonraki ihbara kadar |
|
345 |
Trade/Economic |
until further notice expr.
|
yeni bir ihbara kadar |
|
346 |
Trade/Economic |
until maturity expr.
|
vade tarihine kadar |
|
347 |
Trade/Economic |
until countermanded by expr.
|
(birinin) tarafından siparişin iptaline kadar |
|
348 |
Trade/Economic |
until further order expr.
|
yeni bir talimata kadar |
|
349 |
Trade/Economic |
until countermanded by expr.
|
2-nın tarafından iptal edilinceye kadar |
|
Law |
|
350 |
Law |
the principle of suspects being innocent until proved guilty n.
|
şüphelilerin suçluluğu kanıtlanana kadar masum olduğu/olması ilkesi |
|
351 |
Law |
until proven otherwise expr.
|
aksi ispat edilene kadar |
|
Technical |
|
352 |
Technical |
melting until seed-free n.
|
tüm eritme evresi |
|
Computer |
|
353 |
Computer |
until time n.
|
bitiş zamanı |
|
354 |
Computer |
until time n.
|
bitiş saati |
|
355 |
Computer |
defer until n.
|
ertelenme tarihi |
|
356 |
Computer |
until task is completed (utc) expr.
|
görev bitimine kadar |
|
357 |
Computer |
until task is completed (utc) expr.
|
iş bitimine kadar |
|
358 |
Computer |
loop until next expr.
|
sonraki sese kadar |
|
359 |
Computer |
pause slideshow until done playing expr.
|
yürütme bitene kadar slayt gösterisini duraklat |
|
360 |
Computer |
do not unplug the usb connection until the process is complete expr.
|
usb bağlantısını işlem tamamlanana kadar çıkarmayın |
|
361 |
Computer |
do not unplug the usb connection until the process is complete expr.
|
usb bağlantısını işlem bitene kadar çıkarmayın |
|
362 |
Computer |
loop continuously until 'esc' expr.
|
'esc' tuşuna basana kadar sürekli dön |
|
363 |
Computer |
loop continuously until 'esc' expr.
|
'esc' tuşuna basana kadar dön |
|
Gastronomy |
|
364 |
Gastronomy |
until set adv.
|
kıvamına gelinceye kadar |
|