|
- It is unacceptable to arrive at a result that rules out the extradition of citizens of states participating in the ICC.
- UCM'ye katılan devletlerin vatandaşlarının iadesini dışlayan bir sonuca varmak kabul edilemez.
- This is why it has also been difficult to arrive at common rules on the right to free movement between countries.
- Bu nedenle ülkeler arasında serbest dolaşım hakkı konusunda ortak kurallara varmak da zor olmuştur.
- Once again, the compromise arrived at means that there will be no conciliation.
- Bir kez daha varılan uzlaşma, uzlaşma olmayacağı anlamına gelmektedir.
- It is worth noting that the UK mail regulator, Postcomm, has arrived at the same conclusion.
- Birleşik Krallık posta düzenleyicisi Postcomm'un da aynı sonuca vardığını belirtmek gerekir.
- I am pleased to see that we have today arrived at a compromise motion.
- Bugün bir uzlaşma önergesine vardığımızı görmekten memnuniyet duyuyorum.
- Instead, peaceful demonstrators were taken into custody when they arrived at the ferry port.
- Bunun yerine barışçıl göstericiler feribot iskelesine vardıklarında gözaltına alındılar.
- However, agreement on common indicators is quite a difficult issue and could not be arrived at in time for this report.
- Ancak, ortak göstergeler üzerinde anlaşmaya varmak oldukça zor bir konudur ve bu raporun yazımına yetişemeyebilir.
- The Council has now arrived at a common position.
- Konsey şimdi ortak bir tutum üzerinde anlaşmaya varmıştır.
- When we arrived at Yasser Arafat's headquarters to bring him food and water, a tank pointed its gun at us.
- Yaser Arafat'a yiyecek ve su götürmek için karargâhına vardığımızda bir tank silahını bize doğrulttu.
- This compromise solution was arrived at after careful negotiations over many months.
- Bu uzlaşmacı çözüme aylar süren dikkatli müzakereler sonucunda varılmıştır.
- This is why it has also been difficult to arrive at common rules on the right to free movement between countries.
- Ülkeler arasında serbest dolaşım hakkı konusunda ortak kurallara varmanın zor olmasının nedeni de budur.
- The solution arrived at in Kosovo might perhaps serve as a model in principle.
- Kosova'da varılan çözüm belki de ilke olarak bir model teşkil edebilir.
- What we arrived at in Johannesburg is not sufficient.
- Johannesburg'da vardığımız nokta yeterli değil.
- Taking all this into account, you can only arrive at one conclusion.
- Tüm bunları göz önünde bulundurduğunuzda, sadece bir sonuca varabilirsiniz.
- We have arrived at a compromise that, in the main, supports the Commission's proposal.
- Temelde Komisyon'un önerisini destekleyen bir uzlaşmaya vardık.
- Tom and Bill arrived at different conclusions from each other.
- Tom ve Bill birbirlerinden farklı sonuçlara vardılar.
- When we arrived at the port, the wind subsided.
- Limana vardığımızda rüzgar yatıştı.
- Let me know when you will arrive at the airport.
- Havaalanına ne zaman varacağını bana bildir.
- How did you arrive at such a conclusion?
- Nasıl böyle bir sonuca vardın?
- Tom was dead by the time the ambulance arrived at the hospital.
- Ambulans hastaneye varana kadar Tom ölmüştü.
- It's possible we'll arrive at the Tokyo station around noon.
- Öğle saatlerinde Tokyo istasyonuna varmamız mümkün.
- Let me know when you will arrive at the airport.
- Havaalanına ne zaman varacağınızı bana bildirin.
- I arrived at the bus stop just after the bus left.
- Otobüs hareket ettikten hemen sonra otobüs durağına vardım.
- Arriving at the station, I found the train had already left.
- İstasyona vardığımda, tren çoktan gitmişti.
- I arrived at the station on time.
- İstasyona zamanında vardım.
- We safely arrived at the hospital.
- Sağ salim hastaneye vardık.
- When we arrived at the stadium, the game had already started.
- Stada vardığımızda, maç çoktan başlamıştı.
- I'm sure that she has arrived at the village by now.
- Şimdiye kadar onun köye vardığından eminim.
- We expect to arrive at Heathrow Airport at eight.
- Biz saat sekizde Heathrow Havaalanına varmayı umuyoruz.
- We arrived at the museum after a ten-minute walk.
- On dakikalık bir yürüyüşten sonra müzeye vardık.
- We expect to arrive at Heathrow Airport at eight.
- Heathrow Havaalanı'na sekizde varmayı umuyoruz.
- His plane has not arrived at the airport yet.
- Uçağı henüz havaalanına varmadı.
- We arrived at that plan out of pure desperation, but the book sold well.
- Umutsuzluktan dolayı o plana vardık fakat kitap iyi sattı.
- The bus will arrive at the station in fifteen minutes.
- Otobüs on beş dakika içinde istasyona varacak.
- I called my friend after arriving at the station.
- İstasyona vardıktan sonra arkadaşımı aradım.
- They just arrived at their destination.
- Gidecekleri yere daha yeni vardılar.
- They will arrive at the train station in seven hours.
- Yedi saat içinde tren istasyonuna varacaklar.
- By the time the sun sets, we will arrive at the destination.
- Güneş battığında varacağımız yere ulaşmış olacağız.
- Have you arrived at a decision yet?
- Bir karara vardınız mı?
- The committee has not yet arrived at a decision.
- Komite, henüz bir karara varmadı.
- I have arrived at the train station.
- Tren istasyonuna vardım.
- They arrived at the hotel.
- Onlar otele vardılar.
- The train is due to arrive at noon.
- Trenin öğleyin varması bekleniyor.
- We arrived at the station at five.
- Biz beşte istasyona vardık.
- We finally arrived at the lake.
- Sonunda göle vardık.
- How did you arrive at such a conclusion?
- Böyle bir sonuca nasıl vardın?
- The train was about to leave when I arrived at the station.
- İstasyona vardığımda tren kalkmak üzereydi.
- The moment she arrived at the station, she phoned her mother.
- O, istasyona vardığı an, annesini aradı.
- We arrived at Viracopos at one o'clock in the morning.
- Viracopos'a sabah saat birde vardık.
- How can you arrive at this time?
- Şu anda nasıl varabilirsin?
- They arrive at the train station in seven hours.
- Tren istasyonuna yedi saat içinde varacaklar.
- What time do you arrive at work?
- İşe ne zaman varıyorsun?
- We must hurry if we want to arrive at the station on time.
- İstasyona zamanında varmak istiyorsak acele etmeliyiz.
- What time is our train arriving at Hakata?
- Trenimiz Hakata'ya ne zaman varacak?
- His train arrives at five this evening.
- Treni bu akşam saat beşte varacak.
- Dan was the first officer to arrive at the crime scene.
- Dan olay yerine varan ilk polis memuruydu.
- I've just arrived at the airport.
- Az önce havaalanına vardım.
- I just arrived at the hostel.
- Ben az önce pansiyona vardım.
- How did you arrive at that conclusion?
- Bu sonuca nasıl vardın?
- On the day of the wedding, we arrived at our teacher's house.
- Düğün günü öğretmenimizin evine vardık.
- I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
- Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
- The train from Geneva will arrive at the station.
- Cenevre'den gelen tren istasyona varacaktır.
- On arriving at Narita, he telephoned me.
- Narita'ya vardığında bana telefon etti.
- They arrived at the hotel.
- Otele vardılar.
- Arriving at the station, I found the train had already left.
- İstasyona vardığımda trenin çoktan gitmiş olduğunu gördüm.
- This train left Aomori thirty minutes late, so we won't arrive at Tokyo before noon, I'm afraid.
- Bu tren Aomori'den otuz dakika geç kalktı, bu yüzden korkarım öğleden önce Tokyo'ya varamayacağız.
- We felt the coolness when we arrived at the river.
- Nehre vardığımızda serinliği hissettik.
- When he arrived at the bus stop, the bus was already out of sight.
- Otobüs durağına vardığında, otobüs çoktan gözden kaybolmuştu.
- The police will soon arrive at the scene of the crime.
- Polis yakında suç mahalline varacak.
- He telephoned her when he arrived at the station.
- İstasyona vardığında ona telefon etti.
- We just arrived at the station.
- İstasyona yeni vardık.
- We will probably arrive at Tokyo station at noon.
- Muhtemelen öğlen Tokyo istasyonuna varacağız.
- I arrived at the station.
- İstasyona vardım.
- You have arrived at the bottom.
- Siz dibe vardınız.
- When we arrived at the stadium, the game had already started.
- Stadyuma vardığımızda, maç çoktan başlamıştı.
- When we arrived at the port, the wind subsided.
- Limana vardığımızda, rüzgar azaldı.
- I'm arriving at the station around one thirty-five.
- Bir otuz beş sularında istasyona varıyorum.
- The express train from Paris arrives at ten o'clock.
- Paristen gelen ekspres tren saat onda varır.
- Tom should've arrived at the office by now.
- Tom şimdiye kadar ofise varmış olmalıydı.
- We arrived at the lake just before sunset.
- Gün batımından hemen önce göle vardık.
- Finally we arrived at the lake.
- Sonunda göle vardık.
- They will arrive at six, and then we will all have dinner.
- Onlar altıda varırlar ve sonra hep birlikte akşam yemeği yeriz.
- We safely arrived at the hospital.
- Güvenli bir şekilde hastaneye vardık.
- Arriving at the station, I found my train gone.
- İstasyona vardığımda trenin gittiğini gördüm.
- The Russians have arrived at the gates of Brandenburg.
- Ruslar Brandenburg kapılarına vardılar.
Show More (82)
|
|
- We have, first of all, arrived at a definition of what sexual harassment really is, and that is very useful.
- Her şeyden önce cinsel tacizin gerçekte ne olduğuna dair bir tanıma ulaştık ve bu çok faydalı.
- We arrived at a balanced and realistic answer.
- Dengeli ve gerçekçi bir cevaba ulaştık.
- It is an important point and it should be possible to arrive at a figure.
- Bu önemli bir noktadır ve bir rakama ulaşmak mümkün olmalıdır.
- Please, we need to see your figures and how you arrived at them.
- Lütfen, rakamlarınızı ve bu rakamlara nasıl ulaştığınızı görmemiz gerekiyor.
- This compromise solution was arrived at after careful negotiations over many months.
- Bu uzlaşmacı çözüme aylar süren dikkatli müzakereler sonucunda ulaşılmıştır.
- In conciliation we arrived at a solution that is satisfactory as far as Parliament is concerned.
- Uzlaşma sürecinde Parlamento açısından tatmin edici bir çözüme ulaştık.
- If you add all this time together, you arrive at the sixteen minutes out of the twenty-two.
- Eğer tüm bu zamanı toplarsanız, yirmi iki dakikanın on altı dakikasına ulaşırsınız.
- This will ensure that we arrive at the new Agenda 2006 with a major element of added value for everyone.
- Bu, yeni Gündem 2006'ya herkes için önemli bir katma değer unsuruyla ulaşmamızı sağlayacaktır.
- The aim of the Green Paper is to arrive at a framework directive for consumer policy.
- Yeşil Kitap'ın amacı tüketici politikası için bir çerçeve yönergeye ulaşmaktır.
- How on earth, though, did we arrive at precisely that figure?
- Peki, tam olarak bu rakama nasıl ulaştık?
- We have arrived at a sensible proposal, and one that is important in terms of the environment.
- Mantıklı ve çevre açısından önemli bir öneriye ulaştık.
- The Council has now arrived at a common position.
- Konsey şimdi ortak bir pozisyona ulaşmıştır.
- That is how the figure of 100 billion may have been arrived at.
- İşte 100 milyar rakamına bu şekilde ulaşılmış olabilir.
- I have arrived at the train station.
- Tren istasyonuna ulaştım.
- We arrived at the station at five.
- Saat beşte istasyona ulaştık.
Show More (12)
|