| 1 |
competent |
yetkin |
adj. |
|
- She is known as a highly competent manager.
- Oldukça yetkin bir yönetici olarak biliniyor.
- Nor have I any doubt that the Hong Kong administration is competent to administer a readmission agreement.
- Hong Kong yönetiminin bir geri kabul anlaşmasını yönetme yetkisine sahip olduğuna dair herhangi bir şüphem yok.
- Is it, therefore, a case of there being no competent women?
- Bu nedenle hiç yetkin kadın olmaması gibi bir durum söz konusu mu?
- Thank you for your very precise and competent answer.
- Çok kesin ve yetkin cevabınız için teşekkür ederim.
- There must be more competent pilots on board, therefore.
- Bu nedenle uçakta daha yetkin pilotlar bulunmalıdır.
- Is it, therefore, a case of there being no competent women?
- Bu nedenle, hiç yetkin kadın olmaması gibi bir durum söz konusu mu?
- He is extremely competent.
- O son derece yetkin.
- We need competent leaders.
- Yetkin liderlere ihtiyacımız var.
- They are extremely competent.
- Onlar son derece yetkin.
- Tom isn't competent.
- Tom yetkin değil.
- He was a famous poet and a competent diplomat.
- Ünlü bir şair ve yetkin bir diplomattı.
- She is extremely competent.
- O son derece yetkin.
- The new waiter should be much more competent.
- Yeni garson çok daha yetkin olmalı.
- I think he's a competent person.
- Yetkin biri olduğunu düşünüyorum.
- Are you competent?
- Yetkin misiniz?
- He had two or three rather competent assistants.
- İki ya da üç tane oldukça yetkin yardımcısı var.
- You are extremely competent.
- Son derece yetkinsiniz.
- You seem to be quite competent.
- Oldukça yetkin görünüyorsun.
- Tom and Mary are both very competent teachers.
- Tom ve Mary çok yetkin öğretmenlerdir.
- Tom seemed competent.
- Tom yetkin görünüyordu.
- Tom and Mary are both very competent teachers.
- Tom ve Mary her ikisi de çok yetkin öğretmenlerdir.
- Tom was competent.
- Tom yetkin biriydi.
- I think they are a competent person.
- Bence onlar yetkin insanlar.
- We are extremely competent.
- Biz son derece yetkiniz.
- You're competent but you're slacking.
- Yetkinsiniz ama kaytarıyorsunuz.
- Dan was very competent.
- Dan çok yetkindi.
- Tom seems competent.
- Tom yetkin görünüyor.
- I think Tom is competent.
- Bence Tom yetkin biri.
- I am extremely competent.
- Ben son derece yetkinim.
- He is very competent.
- O çok yetkin.
- They are both very competent judges.
- İkisi de çok yetkin yargıçlar.
Show More (28)
|
| 2 |
competent |
yetkili |
adj. |
|
- Regional court is not competent to handle criminal matters.
- Ceza davalarına bakma konusunda bölge mahkemesi yetkili değildir.
- Nor does the Council have a competent agency to help improve the coordination of equality-related issues.
- Konseyin eşitlikle ilgili konuların koordinasyonunu geliştirmeye yardımcı olacak yetkili bir kurumu da bulunmamaktadır.
- The competent public authority must comply with the procedure for ascertaining and restoring the damage.
- Yetkili kamu makamı, zararın tespiti ve giderilmesine ilişkin prosedüre uymalıdır.
- I thank the rapporteur for his favourable position on these amendments and the competent committee for its approval.
- Raportöre bu değişikliklere ilişkin olumlu tutumu ve yetkili komiteye de onayı için teşekkür ederim.
- The competent services of the Commission are currently working on possible improvements.
- Komisyon'un yetkili servisleri şu anda olası iyileştirmeler üzerinde çalışmaktadır.
- We therefore call on the competent committee to initiate its own report on this issue.
- Bu nedenle yetkili komiteyi bu konuda kendi raporunu hazırlamaya davet ediyoruz.
- I thank the rapporteur for his favourable position on these amendments and the competent committee for its approval.
- Raportöre bu değişiklikler konusundaki olumlu tutumu için ve yetkili komiteye de onayları için teşekkür ederim.
- These security rules were submitted and discussed in the Committee competent to deal with them.
- Bu güvenlik kuralları, bunlarla ilgilenmeye yetkili Komiteye sunulmuş ve tartışılmıştır.
- The next problem is the issue of the competent supervisory authority.
- Bir sonraki sorun yetkili denetim makamı konusudur.
- I must insist, however, that Italy and France are the competent administrations.
- Bununla birlikte, İtalya ve Fransa'nın yetkili yönetimler olduğu konusunda ısrar etmeliyim.
- Mr Ribeiro e Castro, the competent services will look into it.
- Bay Ribeiro e Castro, yetkili servisler bu konuyu inceleyecek.
- I must insist, however, that Italy and France are the competent administrations.
- Bununla birlikte İtalya ve Fransa'nın yetkili yönetimler olduğu konusunda ısrar etmeliyim.
- Other competent Ministries should also be involved in the transposition and implementation of the foodstuffs acquis.
- Gıda maddeleri müktesebatının aktarılması ve uygulanmasına diğer yetkili Bakanlıklar da katılmalıdır.
- This is what people expect from us and that is also what we are definitely competent to do.
- İnsanların bizden beklediği ve bizim de kesinlikle yapmaya yetkili olduğumuz şey budur.
- Anyone labelling meat must have explicit approval from competent public authorities.
- Et etiketleyen herkesin yetkili kamu makamlarından açık onay alması gerekmektedir.
- The competent Council services are drafting specific measures in order to implement this initiative.
- Yetkili Konsey birimleri bu girişimi hayata geçirmek üzere özel tedbirler hazırlamaktadır.
- In principle, this problem should therefore be solved locally, that is to say by the competent airport authority.
- Prensip olarak bu sorun yerel olarak, yani yetkili havaalanı otoritesi tarafından çözülmelidir.
- Mr Knolle, we are going to contact the competent departments to ensure that the instructions have been applied.
- Sayın Knolle, talimatların uygulandığından emin olmak için yetkili birimlerle temasa geçeceğiz.
- Tom seemed to be competent.
- Tom yetkili görünüyordu.
- I've been told that you're a very competent person.
- Bana çok yetkili bir kişi olduğun söylendi.
Show More (17)
|
| 3 |
competent |
yetenekli |
adj. |
|
- I've been told that he's a very competent person.
- Bana onun çok yetenekli biri olduğu söylendi.
- You are very competent.
- Sen çok yeteneklisin.
- You are very competent.
- Çok yeteneklisin.
- He had two or three rather competent assistants.
- İki ya da üç tane oldukça yetenekli asistanı vardı.
- Tom is very competent.
- Tom çok yetenekli.
- I've been told that you're a very competent person.
- Çok yetenekli biri olduğunuzu duydum.
- He was a famous poet and a competent diplomat.
- O ünlü bir şair ve yetenekli bir diplomattı.
- You're competent but you're slacking.
- Sen yeteneklisin ama kaytarıyorsun.
- I think Tom is competent.
- Bence Tom yetenekli.
- Tom is quite competent.
- Tom oldukça yetenekli.
- I've been told that he's a very competent person.
- Bana onun çok yetenekli bir kişi olduğu söylendi.
- Are you competent?
- Yetenekli misiniz?
- I believe he is competent.
- Onun yetenekli olduğuna inanıyorum.
- I think he's competent.
- Sanırım o yeteneklidir.
- She is very competent.
- O çok yetenekli.
- They are extremely competent.
- Onlar son derece yetenekliler.
- I'm pretty sure Tom's competent.
- Tom'un yetenekli olduğundan oldukça eminim.
Show More (14)
|
| 4 |
competent |
işin ehli |
adj. |
|
- I'm pretty sure Tom's competent.
- Tom'un işinin ehli olduğuna eminim.
- The office is full of competent people.
- Ofis, işin ehli insanlarla dolu.
- I think he's competent.
- Bence işinin ehli.
- Tom is competent, but Mary isn't.
- Tom işinin ehli ama Mary değil.
- I believe he is competent.
- İşinin ehli olduğuna inanıyorum.
- Tom told me that he thought Mary was competent.
- Tom bana Mary'nin işinin ehli olduğunu düşündüğünü söyledi.
- I think he's a competent person.
- Sanırım o işin ehli biridir.
- Tom is a competent nurse.
- Tom işinin ehli bir hemşire.
- Tom seemed to be competent.
- Tom işinin ehli gibi görünüyordu.
- Tom seemed competent.
- Tom işin ehli görünüyordu.
Show More (7)
|
| 5 |
competent |
becerikli |
adj. |
|
- Tom is very competent.
- Tom çok beceriklidir.
- Tom is competent.
- Tom becerikli.
- Dan was very competent.
- Dan çok becerikliydi.
- We are very competent.
- Biz çok becerikliyiz.
Show More (1)
|
| 6 |
competent |
akli ehliyet |
adj. |
|
- She was not competent to take care of her own children.
- Kendi çocuklarına bakacak kadar akli ehliyeti yoktu.
Show More (-2)
|
| 7 |
competent |
doyurucu |
adj. |
|
- The carpenter did a competent job.
- Marangoz doyurucu bir iş çıkardı.
Show More (-2)
|
| 8 |
competent |
usta |
adj. |
|
- We are extremely competent.
- Biz son derece ustayız.
Show More (-2)
|
