|
- I confess that I tend to favour an opt-in solution.
- İtiraf etmeliyim ki ben tercihli bir çözümden yanayım.
- I have to confess that I do not fully grasp why requests for a reduction in these amounts were made.
- İtiraf etmeliyim ki bu miktarlarda indirim taleplerinin neden yapıldığını tam olarak anlayabilmiş değilim.
- I must confess I am somewhat surprised at public opinion in Europe.
- İtiraf etmeliyim ki Avrupa'daki kamuoyu beni biraz şaşırttı.
- I must confess that the President-in-Office of the Council was not very clear on this question.
- İtiraf etmeliyim ki Konsey Dönem Başkanı bu konuda çok net değildi.
- Yet I confess I voted against placing this issue on the agenda.
- Yine de itiraf etmeliyim ki bu konunun gündeme alınmasına karşı oy kullandım.
- I confess that I never thought he could be released, and I am delighted to have seen him here alive.
- İtiraf etmeliyim ki serbest bırakılabileceğini hiç düşünmemiştim ve onu burada canlı olarak gördüğüm için çok mutluyum.
- Yesterday we discussed enlargement and I confess the occasion was moving and gratifying.
- Dün genişleme konusunu tartıştık ve itiraf etmeliyim ki bu olay çok dokunaklı ve memnuniyet vericiydi.
- Sami hoped Layla would finally confess.
- Sami, Layla'nın sonunda itiraf edeceğini umuyordu.
- They forced her to confess.
- Onu itiraf etmeye zorladılar.
- She was forced to confess.
- O, itiraf etmek için zorlandı.
- He did not fail to confess.
- İtiraf etmeyi başardı.
- She was convinced that Pierre knew more than he wanted to confess.
- O, Pierre'in itiraf etmek istediğinden daha fazlasını bildiğine ikna olmuştu.
- Marcus was neither heard to confess nor able to deny.
- Marcus'un ne itiraf ettiği ne de inkar ettiği duyuldu.
- They refused to confess.
- İtiraf etmeyi reddettiler.
- I confess my translation is not perfect.
- Çevirimin mükemmel olmadığını itiraf ediyorum.
- Make him confess!
- İtiraf ettirin!
- I confess that I am guilty.
- Suçlu olduğumu itiraf ediyorum.
- I'm not determined enough to confess my feelings to her.
- Ona duygularımı itiraf edecek kadar kararlı değilim.
- Tom has to confess his crime.
- Tom suçunu itiraf etmek zorunda.
- I thought Tom wouldn't confess.
- Tom'un itiraf etmeyeceğini düşünmüştüm.
- Tom isn't going to confess.
- Tom itiraf etmeyecek.
- Sami is gonna confess.
- Sami itiraf edecek.
- Marcus was neither heard to confess nor able to deny.
- Marcus'un ne itiraf ettiğini ne de inkar ettiğini duyan oldu.
- You need to persuade Tom to confess.
- Tom'u itiraf etmesi için ikna etmelisin.
- Tom felt the urge to confess.
- Tom itiraf etme dürtüsü hissetti.
- After much thought, the thief decided to confess.
- Hırsız uzun süre düşündükten sonra itiraf etmeye karar verdi.
- I confess I was wrong about that.
- Bu konuda yanıldığımı itiraf ediyorum.
- Anne steadfastly refused to confess.
- Anne kararlılıkla itiraf etmeyi reddetti.
- Go to your room and stay there until you are ready to confess.
- Odana git ve itiraf etmeye hazır olana kadar orada kal.
- I confess that I'm tired.
- Yorgun olduğumu itiraf ediyorum.
- I need to confess something.
- Bir şey itiraf etmeliyim.
- I confess I'm miserable.
- İtiraf ediyorum, çok mutsuzum.
- I've got nothing to confess.
- İtiraf edecek hiçbir şeyim yok.
- I confess that I am guilty.
- Ben suçlu olduğumu itiraf ediyorum.
- In the end, we did not confess.
- Sonunda, itiraf etmedik.
- Tom won't confess.
- Tom itiraf etmeyecek.
- I must confess I haven't read it yet.
- Onu henüz okumadığımı itiraf etmeliyim.
- I must confess that I snore.
- İtiraf etmeliyim ki horluyorum.
- I confess my translation is not perfect.
- İtiraf etmeliyim ki çevirim mükemmel değil.
- Tom will go to prison for a crime he didn't commit if you don't confess.
- Eğer itiraf etmezsen Tom işlemediği bir suç nedeniyle hapishaneye gidecek.
- Anne steadfastly refused to confess.
- Anne itiraf etmeyi kararlılıkla reddetti.
- Tom began confessing.
- Tom itiraf etmeye başladı.
- I confess I was wrong about that.
- O konuda hatalı olduğumu itiraf ediyorum.
- Why did the accused confess?
- Sanık neden itiraf etti?
- I'm ready to confess.
- İtiraf etmeye hazırım.
- There's no point in torturing him, he isn't going to confess.
- Ona işkence etmenin bir anlamı yok, itiraf etmeyecektir.
- She was convinced that Pierre knew more than he wanted to confess.
- Pierre'in itiraf etmek istediğinden fazlasını bildiğine ikna olmuştu.
- I confess I'm afraid to go by myself.
- İtiraf ediyorum, tek başıma gitmekten korkuyorum.
- I'm going to confess.
- İtiraf edeceğim.
- I confess I'm miserable.
- Sefil olduğumu itiraf ediyorum.
- I must confess I haven't read it yet.
- İtiraf etmeliyim ki henüz okumadım.
- I think Tom is going to confess.
- Sanırım Tom itiraf edecek.
- Tom is going to go to prison for a crime he didn't commit if you don't confess.
- Eğer itiraf etmezsen Tom işlemediği bir suçtan hapse girecek.
- I knew Tom wasn't going to confess.
- Tom'un itiraf etmeyeceğini biliyordum.
- I confess my name's not really Tom.
- Benim adımın gerçekten Tom olmadığını itiraf ediyorum.
- I must confess that I snore.
- Horladığımı itiraf etmeliyim.
- I confess I'm afraid to go by myself.
- Tek başıma gitmeye korktuğumu itiraf ediyorum.
- In the end, we did not confess.
- Sonunda itiraf etmedik.
- What made you confess?
- İtiraf etmene ne sebep oldu?
- He did not fail to confess.
- İtiraf etmekte başarısız olmadı.
- I think Tom will confess.
- Sanırım Tom itiraf edecek.
- After much thought, the thief decided to confess.
- Çok düşündükten sonra, hırsız itiraf etmeye karar verdi.
- Did Tom confess?
- Tom itiraf etti mi?
- The suspect began to confess at last.
- Şüpheli sonunda itiraf etmeye başladı.
- She was forced to confess.
- İtiraf etmek zorunda kaldı.
- Tom will go to prison for a crime he didn't commit if you don't confess.
- Eğer itiraf etmezsen Tom işlemediği bir suçtan dolayı hapse girecek.
- I want to confess.
- İtiraf etmek istiyorum.
- I wanted Tom to confess.
- Tom'un itiraf etmesini istedim.
- I have nothing to confess.
- İtiraf edecek bir şeyim yok.
- I confess that I don’t find this useful.
- İtiraf etmeliyim ki bunu yararlı bulmuyorum.
- Whip him until he confesses.
- İtiraf edene kadar onu kırbaçlayın.
- I confess my name's not really Tom.
- Adımın gerçekte Tom olmadığını itiraf ediyorum.
- I thought Tom wouldn't confess.
- Tom itiraf etmeyeceğini düşünmüştüm.
- He'll confess, sooner or later.
- Er ya da geç itiraf edecek.
- Why did the accused confess?
- Sanık niçin itiraf etti?
- The greatest joy after being in love is confessing one's love.
- Aşık olduktan sonra en büyük mutluluk aşkını itiraf etmektir.
- Whip him until he confesses.
- İtiraf edene kadar kırbaçlayın.
- The murderer will soon confess his crime.
- Katil yakında suçunu itiraf edecek.
- Tom is going to go to prison for a crime he didn't commit if you don't confess.
- İtiraf etmezsen Tom işlemediği bir suçtan hapse girecek.
- Make him confess!
- Onu itiraf ettir!
- I've got nothing to confess.
- İtiraf edecek bir şeyim yok.
Show More (78)
|