| 1 |
indifferent |
kayıtsız |
adj. |
|
- Smug, indifferent bureaucracy is unacceptable.
- Kendini beğenmiş, kayıtsız bürokrasi kabul edilemez.
- Nobody is indifferent to the public's opinion on enlargement.
- Hiç kimse kamuoyunun genişleme konusundaki görüşlerine kayıtsız değildir.
- That is because, in this matter too, he is completely indifferent to the conditions of ordinary people in Iraq.
- Çünkü bu konuda da Irak'taki sıradan insanların koşullarına karşı tamamen kayıtsızdır.
- Nobody is indifferent to the public's opinion on enlargement.
- Hiç kimse halkın genişleme konusundaki görüşlerine kayıtsız değildir.
- Jiro is indifferent about clothing.
- Jiro giyim konusunda kayıtsız.
- John is indifferent about his clothes.
- John kıyafetleri konusunda kayıtsız.
- He seems to be indifferent to politics.
- Siyasete karşı kayıtsız görünüyor.
- She's indifferent to me.
- O benim için kayıtsız.
- He seems to be indifferent to politics.
- Politikaya kayıtsız görünüyor.
- Lots of people in Japan are indifferent to politics.
- Japonya'da bir sürü insan siyasete kayıtsız.
- Lots of people in Japan are indifferent to politics.
- Japonya'da pek çok insan politikaya kayıtsızdır.
- He is indifferent to politics.
- Siyasete karşı kayıtsız.
- She's indifferent to me.
- Bana karşı kayıtsız.
- I'm totally indifferent to it.
- Ben ona tamamen kayıtsız değilim.
- They are indifferent to politics.
- Politikaya karşı kayıtsızlar.
- Why do you act indifferent?
- Neden kayıtsız davranıyorsunuz?
- Why do you act indifferent?
- Neden kayıtsız davranıyorsun?
- I'm totally indifferent to it.
- Buna tamamen kayıtsızım.
- I don't usually feel indifferent, but today is different.
- Genelde kayıtsız hissetmem ama bugün farklı.
- It is said that the Japanese are very friendly to those that they know, and very indifferent to those they don't.
- Japonların tanıdıklarına karşı çok dostane, tanımadıklarına karşı ise çok kayıtsız oldukları söylenir.
- The police were indifferent to the matter.
- Polis konuya kayıtsızdı.
- She's indifferent.
- Kayıtsızdır.
- He is quite indifferent to money.
- Paraya karşı oldukça kayıtsız.
- She's indifferent.
- Kayıtsız.
- My husband is indifferent to his clothes.
- Kocam kıyafetlerine karşı kayıtsızdır.
- John is indifferent about his clothes.
- John elbiseleri hakkında kayıtsız.
Show More (23)
|
| 2 |
indifferent |
ilgisiz |
adj. |
|
- He is indifferent to politics.
- O, siyasete ilgisiz.
- The police were indifferent to the matter.
- Polis, konuya ilgisizdi.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
- Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- Why do you act indifferent?
- Neden ilgisiz davranıyorsun?
- He is quite indifferent to money.
- Paraya karşı oldukça ilgisizdir.
- Jiro is indifferent about clothing.
- Jiro giyim hakkında ilgisiz.
Show More (3)
|
| 3 |
indifferent |
umursamaz |
adj. |
|
- She's indifferent.
- Umursamazdır.
- Why do you act indifferent?
- Neden umursamaz davranıyorsun?
Show More (-1)
|
