|
- I expect your morning could have been more pleasant.
- Sabahınızın daha keyifli geçmesini umuyorum.
- We must not forget that the desire for a Convention was conceived the morning after the night of the Nice Council.
- Unutmamalıyız ki bir Kongre arzusu Nice Konseyi gecesinin ertesi sabahı ortaya çıkmıştır.
- We are not going to spend the whole morning on this.
- Bütün sabahı bunun üzerinde geçirmeyeceğiz.
- My report will be submitted for translation on Friday morning.
- Raporum Cuma sabahı tercüme edilmek üzere teslim edilecek.
- This very morning, President Verhofstadt said that when Europe speaks and speaks in unison, we are heard.
- Bu sabah Başkan Verhofstadt, Avrupa konuştuğunda ve birlikte konuştuğunda sesimizin duyulduğunu söyledi.
- Yesterday morning we had the part-session with our colleagues from the candidate countries.
- Dün sabah aday ülkelerden gelen meslektaşlarımızla yarı oturumu gerçekleştirdik.
- We have seen some examples of this first approach right here this very morning.
- Bu ilk yaklaşımın bazı örneklerini tam da bu sabah burada gördük.
- To follow on from what you just said, a very good morning.
- Söylediklerinizden devam edecek olursak, çok iyi bir sabah.
- We are being asked to discuss directives about breakfast at the end of the morning.
- Sabahın sonunda kahvaltı ile ilgili direktifleri görüşmemiz isteniyor.
- Create a new morning routine that gives you the time and peace.
- Size zaman kazandıran ve huzur veren yeni bir sabah rutini oluşturun.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinini sürdürmekte.
- I'd just as soon go up with a green gunner than a jinxed morning, fellas.
- Bir an önce acemi bir topçuyla gitmeyi uğursuz bir sabaha tercih ederim, çocuklar.
- I got plenty of space to hold you till morning.
- Sizi sabaha kadar idare edecek bir sürü boş yerim var.
- Create a new morning routine that gives you the time and peace.
- Size zaman ve huzur veren yeni bir sabah rutini oluşturun.
- Sorry, I've had a very hard morning.
- Özür dilerim, çok kötü bir sabah geçirdim.
- I'd just as soon go up with a green gunner than a jinxed morning, fellas.
- Uğursuz bir sabah yerine bir an evvel çömez bir topçuyla çıkmayı tercih ederim, beyler.
- Sorry, I've had a very hard morning.
- Üzgünüm, çok zor bir sabah geçirdim.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinlerine devam ediyor.
- I got plenty of space to hold you till morning.
- Seni sabaha kadar idare edecek epey yerim var.
- Sorry, I've had a very hard morning.
- Kusura bakma, çok zor bir sabah geçirdim.
- I got plenty of space to hold you till morning.
- Seni sabaha kadar tutacak şekilde epey yerim var.
- Everybody goes about their morning routine as if nothing had happened.
- Herkes hiçbir şey olmamış gibi sabah rutinine devam ediyor.
- I've been shooting since seven this morning.
- Sabah 7'den beri çekimdeyim.
- She worked from morning till night.
- Sabahtan akşama kadar çalıştı.
- I've been looking for you all morning.
- Sabah hep seni aradım.
- Tom has been waiting all morning for Mary.
- Tom sabahtan beri Mary'yi bekliyor.
- Yesterday morning he went back to Rotterdam.
- Dün sabah Rotterdam'a geri döndü.
- What a beautiful morning!
- Ne güzel bir sabah!
- The morning sun is too bright to look at.
- Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- I must call him sometimes during the morning.
- Sabahları ara sıra onu aramalıyım.
- It rained hard yesterday morning.
- Dün sabah çok yağmur yağdı.
- It is already morning.
- Zaten sabah.
- I hadn't expected us to speak so much about love this Monday morning.
- Bu Pazartesi sabahı aşk hakkında bu kadar çok konuşacağımızı beklemiyordum.
- The boss ordered us to work from morning till night.
- Patron bize sabahtan akşama kadar çalışmamızı emretti.
- It's been raining since yesterday morning.
- Dün sabahtan beri yağmur yağıyor.
- I spent the whole morning studying English.
- Bütün sabahı İngilizce çalışarak geçirdim.
- Tom spent the whole morning getting ready for his presentation.
- Tom bütün sabahı sunum için hazırlanarak geçirdi.
- Were you playing tennis yesterday morning?
- Dün sabah tenis mi oynuyordunuz?
- We've just had our coldest August morning for twenty years.
- Son yirmi yılın en soğuk Ağustos sabahını yaşadık.
- It's morning here in my time zone.
- Benim zaman dilimimde sabah oldu.
- Tom hasn't read the morning paper yet.
- Tom sabah gazetesini henüz okumadı.
- And he called the light Day, and the darkness Night; and there was evening and morning one day.
- Ve ışığa Gündüz, ve karanlığa Gece dedi; ve akşam ve sabah bir gün oldu.
- Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom, hava çok soğuk olduğu için sabah yüzmekten vazgeçmek zorunda kaldı.
- Did you call me yesterday morning?
- Dün sabah bana telefon ettin mi?
- That day it had looked like rain since morning.
- O gün sabahtan beri yağmur yağacak gibi görünüyordu.
- I saw Tom yesterday morning.
- Tom'u dün sabah gördüm.
- I have the feeling that since last Sunday morning, years have gone by.
- Geçen pazar sabahından bu yana yıllar geçmiş gibi hissediyorum.
- This side of the house catches the morning sun.
- Evin bu tarafı sabah güneşini alıyor.
- I gave her the morning off.
- Ona sabah izni verdim.
- I love the smell of morning coffee.
- Sabah kahvesinin kokusuna bayılırım.
- You've had a busy morning, haven't you?
- Yoğun bir sabah geçirdin, değil mi?
- He works a lot from morning till night.
- Sabahtan geceye kadar çok çalışır.
- Did you ring me yesterday morning?
- Dün sabah beni aradın mı?
- It was a perfect morning.
- Mükemmel bir sabahtı.
- Tom went to work that morning.
- Tom o sabah işe gitti.
- Tom spent the morning painting the ceiling.
- Tom sabahı tavanı boyayarak geçirdi.
- It was very cold yesterday morning.
- Dün sabah çok soğuktu.
- Tom has been doing that all morning.
- Tom sabahtan beri o işi yapıyor.
- Tom spent the whole morning with Mary.
- Tom bütün sabahı Mary ile geçirdi.
- Thursday morning is great for all of us.
- Perşembe sabahı hepimiz için harikadır.
- We'll meet on Thursday morning.
- Perşembe sabahı buluşacağız.
- Tom and Mary walk to school together almost every morning.
- Tom ve Mary neredeyse her sabah okula birlikte yürürlerdi.
- And God called the firmament, Heaven; and the evening and morning were the second day.
- Tanrı gök kubbeye "Gök" adını verdi; akşam ve sabahla ikinci gün oldu.
- After a rainy morning the clouds were suddenly parted and a double rainbow appeared in the sky.
- Yağmurlu bir sabahın ardından bulutlar aniden dağıldı ve gökyüzünde çifte gökkuşağı belirdi.
- Tom took the morning off.
- Tom sabah izin aldı.
- Anne thought that the morning would never come.
- Anne sabahın hiç gelmeyeceğini düşündü.
- I spent the entire morning filling out these forms.
- Bütün sabahı bu formları doldurarak geçirdim.
- Can't this wait till morning?
- Bu, sabaha kadar bekleyemez mi?
- I've been looking for it all morning.
- Sabahtan beri onu arıyorum.
- I've been looking for it all morning.
- Sabahtan beri onu arıyordum.
- Where have you been all morning?
- Sabahtan beri nerelerdeydin?
- I've been waiting here for Tom since this morning.
- Sabahtan beri burada Tom'u bekliyorum.
- He is always working from morning till night.
- O her zaman sabahtan akşama kadar çalışıyor.
- It was an October morning.
- Bir Ekim sabahıydı.
- Isn't it a lovely morning?
- Güzel bir sabah, değil mi?
- I'm not going to be home that morning so I won't be able to check my email on my computer, so text me it instead.
- O sabah evde olmayacağımdan dolayı e-postamı kontrol edemeyeceğim, bu yüzden onun yerine bana mesaj at.
- I've been waiting for him since early this morning.
- Sabahtan beri onu bekliyorum.
- He worked from morning till evening.
- Sabahtan akşama kadar çalıştı.
- Can you meet me at nine o'clock on Saturday morning?
- Cumartesi sabahı saat dokuzda benimle buluşabilir misin?
- It was on the morning of February the ninth that I arrived in London.
- Londra'ya dokuz Şubat sabahında vardım.
- I saw her yesterday morning.
- Onu dün sabah gördüm.
- The shooting occurred Monday morning.
- Çatışma Pazartesi sabahı meydana geldi.
- At least, stay till morning.
- Bari sabaha kadar kalaydın.
- She was there all morning.
- Sabahtan beri oradaydı.
- Something went wrong that morning.
- O sabah bir şeyler ters gitti.
- Tom spent the morning on the porch, reading the newspaper.
- Tom sabahı verandada gazeteyi okuyarak geçirdi.
- The accident occurred yesterday morning.
- Kaza dün sabah meydana geldi.
- I saw many birds yesterday morning.
- Dün sabah bir sürü kuş gördüm.
- The morning sunshine is so bright that I can't look at it.
- Sabah güneşi o kadar parlak ki ben ona bakamam.
- What've you been doing all morning?
- Sen sabahtan beri ne yapıyordun?
- What was Tom doing yesterday morning?
- Dün sabah Tom ne yapıyordu?
- I lost my wallet yesterday morning.
- Dün sabah cüzdanımı kaybettim.
- It was very cold yesterday morning.
- Dün sabah hava çok soğuktu.
- Call me Monday morning to check on the status.
- Pazartesi sabahı durumu kontrol etmek için beni ara.
- It's going to be morning soon.
- Yakında sabah olacak.
- As a rule I get up at six o'clock, but yesterday morning I got up at eight.
- Normalde altıda kalkarım ama dün sabah sekizde kalktım.
- I just spent the morning with Tom.
- Sabahı Tom'la geçirdim.
- As a rule I get up at six o'clock, but yesterday morning I got up at eight.
- Prensip olarak saat altıda kalkıyorum ama dün sabah sekizde kalktım.
- I've been waiting all morning for someone to do that.
- Sabahtan beri birinin bunu yapmasını bekledim.
- We must finish everything before Tuesday morning.
- Salı sabahından önce her şeyi bitirmeliyiz.
Show More (97)
|