|
- Some people have quite a narrow vision of what marriage is.
- Evliliğin ne olduğu konusunda kimilerinin vizyonu epey dar.
- This very narrow path led us to a pond.
- Bu daracık patika bizleri bir gölete götürüyordu.
- I know that the new members will not pursue narrow national interests.
- Yeni üyelerin dar ulusal çıkarlar peşinde koşmayacağını biliyorum.
- Unresolved issues have predominated, and the common ground has been narrow.
- Çözülmemiş meseleler ağır basmış ve ortak zemin dar olmuştur.
- We went back up a narrow pathway, past churches and schools that had been destroyed.
- Yıkılmış kilise ve okulların yanından geçerek dar bir patikadan geri döndük.
- It is developing much too slowly and on much too narrow a scale.
- Bu çok yavaş ve çok dar bir ölçekte gelişmektedir.
- The Commission's suggestion that only biotechnology should be promoted in the health context is too narrow.
- Komisyonun sağlık bağlamında sadece biyoteknolojinin teşvik edilmesi gerektiği yönündeki önerisi çok dar kapsamlıdır.
- On the other hand, a narrow tyre works well on snow.
- Öte yandan, dar bir lastik karda iyi çalışır.
- I know that the new members will not pursue narrow national interests.
- Yeni üyelerin dar ulusal çıkarlar peşinde koşmayacaklarını biliyorum.
- Albeit by a narrow majority, the European Parliament opted at first reading for the concept of maximum harmonisation.
- Dar bir çoğunlukla da olsa Avrupa Parlamentosu ilk okumada azami uyum kavramını tercih etti.
- But I want to close with the thought that we can take a wide or a narrow view of counter-terrorist action.
- Ancak terörle mücadeleye geniş ya da dar bir açıdan bakabileceğimiz düşüncesiyle sözlerime son vermek istiyorum.
- The path towards peace is narrow and Europe's role in this region is equally restricted.
- Barışa giden yol dardır ve Avrupa'nın bu bölgedeki rolü de aynı derecede sınırlıdır.
- Both were obsessed with their own narrow vision of the unification of their continents.
- Her ikisi de kıtalarının birleşmesine ilişkin kendi dar vizyonlarına takıntılıydı.
- They have come up with only a unilateral solution and a narrow list.
- Sadece tek taraflı bir çözüm ve dar bir liste ile ortaya çıktılar.
- This is not just an issue in the form of a narrow debate.
- Bu sadece dar bir tartışma şeklinde bir mesele değildir.
- I do not agree with those who believe the boundaries of Europe should be narrow and exclusively Christian.
- Avrupa'nın sınırlarının dar ve sadece Hristiyan olması gerektiğine inananlara katılmıyorum.
- Geographically, Moldova is a narrow strip of land between Ukraine and Romania.
- Coğrafi olarak Moldova, Ukrayna ve Romanya arasında dar bir toprak şerididir.
- The definition of the biodiversity in connection with which liability for damages might arise was too narrow.
- Tazminat sorumluluğunun doğabileceği biyoçeşitliliğin tanımı çok dardı.
- We must move from a narrow ethics based on orthodox religion to a broadly based social ethics.
- Ortodoks dine dayalı dar bir etikten geniş tabanlı bir sosyal etiğe geçmeliyiz.
- What narrow stairs!
- Ne kadar dar merdivenler!
- What narrow stairs!
- Ne dar merdivenler!
- Tom drove through the narrow tunnel at high speed.
- Tom dar tünelden yüksek hızda geçti.
- The street behind my house is too narrow for delivery trucks.
- Evimin arkasındaki sokak teslimat kamyonları için çok dar.
- When passing someone in a narrow space, do you face them or turn your back?
- Dar bir ortamda birinin önünden geçerken yüzünü mü, yoksa arkanı mı dönersin?
- It's too narrow.
- Bu çok dar.
- The gate is too narrow for the car.
- Kapı araba için çok dar.
- The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.
- Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan tropikal yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyor ki, 2000 yılına kadar yüzde sekseni yok olabilir.
- The truck scraped along the wall in the narrow road.
- Kamyon, dar yolda duvara sürtünerek ilerledi.
- You'll never find the way back home, through narrow streets of cobblestone.
- Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda eve dönüş yolunu asla bulamayacaksın.
- The man is hiking on a narrow path.
- Adam dar bir patikada yürüyor.
- The angle would be too narrow.
- Açı çok dar olur.
- Tom has narrow shoulders.
- Tom'un dar omuzları var.
- Tom jogged down the narrow staircases.
- Tom dar merdivenlerden koşarak indi.
- The street which leads to the hotel is narrow.
- Otele çıkan sokak dar.
- We walked down a narrow and winding path.
- Dar ve dolambaçlı bir yoldan aşağıya doğru yürüdük.
- The path was narrow.
- Yol dardı.
- Streets are often twisted and narrow in the suburbs.
- Banliyölerde caddeler kıvrımlı ve dardır.
- Mary has narrow shoulders and wide hips.
- Mary'nin dar omuzları ve geniş kalçaları var.
- The street leading to the hotel is narrow.
- Otele çıkan sokak dar.
- In my village, there is a small, narrow footbridge over a brook.
- Köyümde, bir derenin üzerinde küçük, dar bir yaya köprüsü var.
- Mary has narrow shoulders and wide hips.
- Mary'nin dar omuzları ve geniş kalçaları vardır.
- It's too narrow.
- Çok dar.
- You're one narrow minded individual.
- Sen dar fikirli bir bireysin.
- Streets are often twisted and narrow in the suburbs.
- Banliyölerde sokaklar genellikle kıvrımlı ve dardır.
- That road is too narrow for a car to drive on.
- O yol bir arabanın geçemeyeceği kadar dar.
- The cervix is the lower, narrower part of the uterus.
- Serviks, rahmin alt ve dar kısmıdır.
- The straits were too narrow for the cruise ship.
- Geçitler yolcu gemisi için çok dardı.
- The road is too narrow for cars.
- Yol arabalar için çok dar.
- That road is too narrow for a car to drive on.
- O yol bir arabayı kullanmak için çok dar.
- The road which leads to the hotel is narrow.
- Otele giden yol çok dar.
- It's very small and narrow.
- Çok küçük ve dar.
- They walked along a narrow path.
- Onlar dar bir patika boyunca yürüdüler.
- It's very small and narrow.
- Bu çok küçük ve dar.
- The angle would be too narrow.
- Açı çok dar olurdu.
- The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.
- Ekvatora yakın dar bir bölgede yer alan tropikal yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyor ki 2000 yılına kadar yüzde sekseni yok olabilir.
- We went along the narrow road.
- Dar yoldan gittik.
- This road is too narrow for trucks to pass.
- Bu yol kamyonların geçemeyeceği kadar dar.
- We walked down a narrow and winding path.
- Dar ve dolambaçlı bir yolda yürüdük.
- The street in front of my house is pretty narrow.
- Evimin önündeki sokak oldukça dar.
- The staircase leading to the rooftop is narrow, steep, and dark.
- Çatıya giden merdiven, dar, dik ve karanlık.
- The street is too narrow for lorries.
- Cadde kamyonlar için çok dar.
- The refugees were living in a narrow, squalid backstreet.
- Mülteciler dar, bakımsız bir arka sokakta yaşıyorlardı.
- The staircase leading to the rooftop is narrow, steep, and dark.
- Çatıya çıkan merdiven dar, dik ve karanlık.
- He has narrow shoulders.
- Dar omuzları var.
- The street leading to the hotel is narrow.
- Otele giden sokak dar.
- This is a narrow street.
- Burası dar bir sokak.
- Tom has narrow shoulders.
- Tom'un omuzları dardır.
- The road that leads to the hotel is narrow.
- Otele giden yol dar.
- The street which leads to the hotel is narrow.
- Otele giden sokak dar.
- We went along the narrow road.
- Biz dar yol boyunca gittik.
- The street leading to the hotel is narrow.
- Otele çıkan cadde dardır.
- The straits were too narrow for the cruise ship.
- Boğazlar yolcu gemisi için çok dardı.
- Tom has wide shoulders and narrow hips.
- Tom'un geniş omuzları ve dar kalçaları var.
- We went along a narrow road.
- Dar bir yol boyunca ilerledik.
- This city has narrow streets.
- Bu şehrin caddeleri dar.
- There's narrow road to the village.
- Köye giden dar bir yol var.
- We walked along a narrow path.
- Dar bir patika boyunca yürüdük.
- This city has narrow streets.
- Bu şehir dar sokaklara sahip.
- The streets of this city are narrow.
- Bu şehrin sokakları dar.
- When passing someone in a narrow space, do you face them or turn your back?
- Dar bir alanda birini geçerken yüzünüzü mü dönersiniz yoksa arkanızı mı dönersiniz?
- You'll never find the way back home, through narrow streets of cobblestone.
- Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, eve geri dönüş yolunu asla bulmayacaksın.
Show More (78)
|