|
- They only see as far as the ends of their noses.
- Sadece burunlarının ucuna kadar görebiliyorlar.
- They only see as far as the ends of their noses.
- Sadece burunlarının ucunu görebiliyorlar.
- Touch me with that thing, and you'll need a new nose.
- O şeyle bana dokunma yoksa yeni bir buruna ihtiyacın olur.
- Tom wiggled his nose.
- Tom burnunu oynattı.
- Don't stick your nose where it doesn't belong.
- Burnunu ait olmadığı yere sokma.
- A dog's nose is very sensitive.
- Bir köpeğin burnu çok hassastır.
- Tom has a bloody nose.
- Tom'un kanayan bir burnu var.
- I saw a funny clown with a big red nose.
- Büyük kırmızı burunlu komik bir palyaço gördüm.
- Breathe through your nose.
- Burnundan nefes al.
- The pharyngeal part of the throat is behind the nose and mouth.
- Yutak, boğazın ağız ve burnun arkasında kalan kısmıdır.
- He stole my girlfriend from right under my nose!
- Kız arkadaşımı burnumun dibinden çaldı!
- My nose was very runny.
- Burnum çok akıyordu.
- Tom had some huge nose hairs.
- Tom'un burnunda kocaman kıllar vardı.
- My nose has been broken three times.
- Burnum üç kez kırıldı.
- Your nose is in my mouth.
- Burnun ağzımda.
- We see with our eyes, we hear with our ears, we touch with our skin, we smell with our nose, and we taste with our tongue.
- Gözlerimizle görüyoruz, kulaklarımızla duyuyoruz, tenimizle dokunuyoruz, burnumuzla kokluyoruz ve dilimizle tadıyoruz.
- Tom always has his nose buried in a book.
- Tom'un burnu her zaman bir kitaba gömülüdür.
- This sea lion can balance a ball on its nose.
- Bu deniz aslanı bir topu burnunun üzerinde dengede tutabiliyor.
- You'll go home with a broken nose!
- Kırık bir burunla eve gideceksin!
- She fell and broke her nose.
- Düştü ve burnunu kırdı.
- A snowflake landed on Tom's nose.
- Tom'un burnuna bir kar tanesi indi.
- Tom got into a fight with Mary's brother and broke his nose.
- Tom Mary'nin erkek kardeşiyle bir kavgaya karıştı ve burnunu kırdı.
- Tom blew his nose in a handkerchief.
- Tom burnunu bir mendile sümkürdü.
- Why don't you just mind your damn business instead of poking your nose into mine?
- Neden burnunu benimkine sokmak yerine kendi lanet işine bakmıyorsun?
- She hit her boyfriend and broke his nose.
- O, erkek arkadaşına vurdu ve onun burnunu kırdı.
- You have cream on the top of your nose.
- Burnunun üstünde krem var.
- If Cleopatra's nose had been shorter, the history of the world would be different.
- Kleopatra'nın burnu daha kısa olsaydı, dünya tarihi farklı olurdu.
- A dog's nose is very sensitive.
- Bir köpeğin burnu çok duyarlıdır.
- Tom can touch his nose with his tongue.
- Tom diliyle burnuna dokunabiliyor.
- Keep your nose out of my business.
- İşime burnunu sokma.
- She has her father's eyes and her mother's nose.
- Gözleri babasına, burnu annesine çekmiş.
- Tom got his nose broken in a fight.
- Tom bir kavgada burnunu kırdı.
- Mennad hates his nose.
- Mennad burnundan nefret ediyor.
- They held their noses.
- Burunlarını tuttular.
- Tom's nose was red.
- Tom'un burnu kızarmıştı.
- Not only my nose is blocked but also my temperature is high.
- Sadece burnum tıkalı değil, aynı zamanda ateşim de yüksek.
- Tom blew his nose.
- Tom burnunu sümkürerek sildi.
- She can touch her nose with her tongue.
- Diliyle burnuna dokunabiliyor.
- Mary got her nose pierced.
- Mary burnunu deldirdi.
- Tom has a stuffed-up nose.
- Tom'un tıkalı bir burnu var.
- The cat pressed its nose against the window.
- Kedi burnunu pencereye dayadı.
- Tom's nose was red.
- Tom'un burnu kırmızıydı.
- Mary had a nose operation.
- Mary burun ameliyatı oldu.
- Her nose is big.
- Onun burnu büyük.
- You'll go home with a broken nose!
- Eve kırık bir burunla dönersin!
- Cyrano had a very large nose.
- Cyrano'nun çok büyük bir burnu vardı.
- She has a long nose.
- Onun uzun bir burnu var.
- Blow your nose.
- Burnunu sümkür.
- You have cream on the top of your nose.
- Senin burnunun üstünde krem var.
- He stuck his nose where it didn't belong.
- Burnunu ait olmadığı yerlere soktu.
- At this second lie, his nose grew a few more inches.
- Bu ikinci yalanla burnu birkaç santim daha büyüdü.
- She has a long nose.
- Uzun bir burnu var.
- Tycho Brahe lost part of his nose in a sword duel.
- Tycho Brahe bir kılıç düellosunda burnunun bir kısmını kaybetti.
- I didn't know my nose was broken.
- Burnumun kırık olduğunu bilmiyordum.
- She stuck her nose where it didn't belong.
- Burnunu ait olmadığı yerlere soktu.
- Maybe it would be better if I threw away all these books, kissed your little nose, and forgot all my worries and hardships.
- Belki de, bütün bu kitapları çöpe atsam, küçük burnunu öpsem, tüm endişelerimi ve zorluklarımı unutsam daha iyi olurdu.
- What happened to your nose?
- Burnuna ne oldu?
- I have to blow my nose all the time.
- Sürekli burnumu silmem gerekiyor.
- I am wiping my nose with a handkerchief.
- Burnumu bir mendille siliyorum.
- Tom kissed Mary on the tip of her nose.
- Tom, Mary'yi burnunun ucundan öptü.
- He stole my girlfriend from right under my nose!
- O, kız arkadaşımı burnumun dibinden çaldı!
- I have a big nose.
- Büyük bir burnum var.
- I want to scratch my nose.
- Burnumu kaşımak istiyorum.
- My nose is bleeding.
- Burnum kanıyor.
- I wouldn't let my daughter pierce her nose.
- Kızımın burnunu deldirmesine izin vermezdim.
- Tom stuck his nose where it didn't belong.
- Tom burnunu ait olmadığı bir yere soktu.
- He can touch his nose with his tongue.
- O diliyle burnuna dokunabilir.
- He has a long nose.
- Onun uzun bir burnu vardır.
- His nose is totally different.
- Burnu çok orjinal.
- With the eyes, we see; with the ears, we hear; with the skin, we touch; with the nose, we smell; and with the tongue, we taste.
- Gözlerimizle görürüz; kulaklarımızla duyarız; derimizle dokunuruz; burnumuzla koklarız; ve dilimizle tadarız.
- He pushed his nose against the window.
- Burnunu pencereye dayadı.
- My father is always poking his nose into my private life.
- Babam her zaman burnunu özel hayatıma sokuyor.
- Cover your mouth and nose with a disposable tissue when coughing or sneezing.
- Öksürme ve hapşırma sırasında ağzınızı, burnunuzu tek kullanımlık mendille kapayın.
- He wiped his nose on his sleeve.
- Burnunu koluna sildi.
- The nose knows.
- Burun biliyor.
- This medicine will do wonders for a stuffed nose.
- Bu ilaç burun tıkanıklığı için harikalar yaratacaktır.
- She hit her boyfriend and broke his nose.
- Erkek arkadaşına vurdu ve burnunu kırdı.
- I have a very small nose.
- Benim çok küçük bir burnum var.
- Tom wrinkled his nose.
- Tom burnunu kırıştırdı.
- Tom pressed his nose against the glass.
- Tom burnunu cama dayadı.
- We smell with our noses.
- Burnumuzla koku alırız.
- She got her nose pierced.
- O burnunu deldirdi.
- His nose is totally different.
- Burnu tamamen farklı.
- Her nose is bleeding.
- Onun burnu kanıyor.
- I have a very small nose.
- Çok küçük bir burnum var.
- Tom didn't realize his nose was bleeding.
- Tom burnunun kanadığını fark etmedi.
- Tom didn't like the look of his nose, so he had a nose job.
- Tom burnunun görünüşünü beğenmedi, bu yüzden burun estetiği yaptırdı.
- Tom wiped his nose on his sleeve.
- Tom burnunu koluna sildi.
- The child's nose is bleeding.
- Çocuğun burnu kanıyor.
- Tom got into a fight with Mary's brother and got his nose broken.
- Tom, Mary'nin kardeşiyle kavga etti ve burnu kırıldı.
- Tom had a bloody nose and got blood on his shirt.
- Tom'un burnu kanadı ve gömleğine kan bulaştı.
- He broke my nose!
- Burnumu kırdı!
- His nose is big.
- Onun burnu büyük.
- Tom kissed the tip of Mary's nose.
- Tom, Mary'nin burnunun ucunu öptü.
- After all day in the sun, Tom had a sunburned nose.
- Bütün gün güneşin altında kalan Tom'un burnu güneşten yanmıştı.
- His long nose became at least two inches longer.
- Uzun burnu en az iki santim uzamıştı.
- He did it under my very nose.
- Burnumun dibinde yaptı.
- Don't blow your nose like that.
- Burnunu öyle sümkürme.
- You have a noodle on your nose.
- Burnunda erişte var.
- Your nose is dripping.
- Burnun damlıyor.
Show More (97)
|
