| 1 |
obscure |
belirsiz |
adj. |
|
- The meaning is still obscure to me.
- Anlamı benim için hala belirsiz.
- The meaning of this sentence is obscure.
- Bu cümlenin anlamı belirsizdir.
- It's quite obscure what this sentence means.
- Bu cümlenin ne anlama geldiği çok belirsiz.
- The meaning of this sentence is obscure.
- Bu cümlenin anlamı belirsiz.
Show More (1)
|
| 2 |
obscure |
anlaşılmaz |
adj. |
|
- The treaty was typewritten in an obscure language; I can't understand most of it.
- Pakt anlaşılmaz bir dilde daktilo edilmiş; çoğu kısmını anlayamıyorum.
- For the Reverend Owen, however, it is anything but obscure.
- Ancak Muhterem Owen için bu durum hiç de anlaşılmaz değildir.
- Modern poetry is often most obscure.
- Modern şiir çoğunlukla en anlaşılmaz olanıdır.
Show More (0)
|
| 3 |
obscure |
gölgelemek |
v. |
|
- This would only obscure the real dialogue and the real debate needed.
- Bu sadece gerçek diyaloğu ve ihtiyaç duyulan gerçek tartışmayı gölgeleyecektir.
- This would only obscure the real dialogue and the real debate needed.
- Bu ise sadece gerçek diyalogu ve ihtiyaç duyulan gerçek tartışmayı gölgeleyecektir.
- This particular tree must not obscure our vision.
- Bu özel ağaç vizyonumuzu gölgelememelidir.
Show More (0)
|
| 4 |
obscure |
muğlak |
adj. |
|
- The Tobin tax will bring some transparency to a very obscure question.
- Tobin vergisi çok muğlak bir soruya biraz şeffaflık getirecektir.
- They obscure the proposal's legal basis.
- Teklifin yasal dayanağını muğlak bulmaktadırlar.
- It's quite obscure what this sentence means.
- Bu cümlenin ne anlama geldiği oldukça muğlak.
Show More (0)
|
| 5 |
obscure |
okunmasını engellemek |
v. |
|
- Black censor bars obscured most of the information on the document.
- Siyah sansür çubukları belgedeki bilgilerin çoğunun okunmasını engelliyordu.
Show More (-2)
|
| 6 |
obscure |
gizlemek |
v. |
|
- The skyscrapers were obscured by the thick fog.
- Gökdelenler yoğun sisle kaplanarak gizlenmişti.
Show More (-2)
|
| 7 |
obscure |
tam bilinmeyen |
adj. |
|
- The origin of this painting is obscure.
- Bu resmin kökeni tam olarak bilinmemektedir.
Show More (-2)
|
| 8 |
obscure |
belirsizleştirmek |
v. |
|
- They obscure the proposal's legal basis.
- Bunlar teklifin yasal dayanağını belirsizleştirmektedir.
Show More (-2)
|
| 9 |
obscure |
karanlık |
adj. |
|
- In fact, several of these obscure games have French roots.
- Aslında, bu karanlık oyunların birçoğu Fransız kökenlidir.
Show More (-2)
|
| 10 |
obscure |
karartmak |
v. |
|
- Suddenly clouds obscured the sky.
- Aniden bulutlar gökyüzünü kararttı.
Show More (-2)
|
