| 1 |
out of breath |
nefes nefese |
adj., expr. |
|
- That is why I arrived so out of breath, but we did very well.
- Bu yüzden nefes nefese geldim ama çok iyi iş çıkardık.
- I get out of breath.
- Nefes nefese kaldım.
- The marathon runners were out of breath.
- Maraton, koşucuları nefes nefese kalmışlardı.
- They're out of breath.
- Nefes nefeseler.
- He was out of breath.
- O, nefes nefese idi.
- After running up the hill, I was completely out of breath.
- Tepeye kadar koştuktan sonra, ben tamamen nefes nefese kaldım.
- They were out of breath after swimming across the river.
- Nehri yüzerek geçtikten sonra nefes nefese kaldılar.
- He was out of breath because he had been running.
- O koştuğu için nefes nefese kalmıştı.
- The dog was out of breath.
- Köpek nefes nefese kalmıştı.
- I am completely out of breath.
- Ben tamamen nefes nefese kaldım.
- I was out of breath.
- Nefes nefese kalmıştım.
- He was out of breath because he had been running.
- Koştuğu için nefes nefese kalmıştı.
- I was out of breath and sat down.
- Nefes nefese kaldım ve oturdum.
- He was out of breath.
- Nefes nefese kalmıştı.
- I'm out of breath after running up the stairs.
- Merdivenleri koşarak çıktıktan sonra nefes nefese kaldım.
- Tom was out of breath.
- Tom nefes nefeseydi.
- He was out of breath when he got here.
- Buraya geldiğinde nefes nefese kalmıştı.
- I'm out of breath after running up the stairs.
- Merdivenlerden yukarıya koştuktan sonra nefes nefese kaldım.
- Tom was out of breath.
- Tom nefes nefese kalmıştı.
- Tom is still too out of breath to speak.
- Tom hala konuşamayacak kadar nefes nefese.
- I ran all the way here and I'm out of breath.
- Buraya kadar bütün yolu koştum ve nefes nefese kaldım.
- He was out of breath when he got here.
- O buraya geldiğinde nefes nefeseydi.
- He arrived at the station out of breath.
- İstasyona nefes nefese geldi.
- He ran so fast that he was out of breath.
- O kadar hızlı koştu ki nefes nefese kaldı.
- I'm out of breath.
- Nefes nefese kaldım.
- I ran all the way here and I'm out of breath.
- Buraya kadar koştum ve nefes nefese kaldım.
- She was out of breath from walking up and down hills.
- Tepeleri inip çıkmaktan nefes nefese kalmıştı.
- I get out of breath.
- Nefes nefeseyim.
- They were out of breath after swimming across the river.
- Onlar nehri yüzerek geçtikten sonra nefes nefeseydi.
- He arrived at the station out of breath.
- Nefes nefese istasyona vardı.
- I'm out of breath.
- Ben nefes nefeseyim.
- Why are you out of breath?
- Neden nefes nefese kaldın?
Show More (29)
|
| 2 |
out of breath |
nefesi kesilmiş |
adj. |
|
- Tom was out of breath.
- Tom'un nefesi kesilmişti.
- Tom is out of breath and needs to take a break.
- Tom'un nefesi kesildi ve mola vermesi gerekiyor.
- They're out of breath.
- Onların nefesi kesildi.
- I was out of breath and sat down.
- Nefesim kesildi ve oturdum.
- The dog was out of breath.
- Köpeğin nefesi kesilmişti.
Show More (2)
|
| 3 |
out of breath |
soluk soluğa |
adj. |
|
- Tom was out of breath.
- Tom soluk soluğa kalmıştı.
- I am completely out of breath.
- Tümüyle soluk soluğa kaldım.
Show More (-1)
|
| 4 |
out of breath |
soluğu kesilmiş |
adj. |
|
- The marathon runners were out of breath.
- Maraton, koşucularının soluğu kesildi.
Show More (-2)
|
