| 1 |
substitute |
yerine geçmek |
v. |
|
- As stated in the Treaty, European citizenship supplements national citizenship, but is not a substitute for it.
- Antlaşmada da belirtildiği üzere, Avrupa vatandaşlığı ulusal vatandaşlığı tamamlar, ancak onun yerine geçmez.
- The agreement will only act as a substitute for the trade provisions of existing bilateral maritime agreements.
- Anlaşma sadece mevcut ikili denizcilik anlaşmalarının ticari hükümlerinin yerine geçecektir.
- The Commission wants to act as a substitute for the Council of Ministers in decision-making processes.
- Komisyon karar alma süreçlerinde Bakanlar Kurulu'nun yerine geçmek istiyor.
- However, the CDM is not a substitute for funding in the framework of development cooperation.
- Ancak CDM, kalkınma işbirliği çerçevesinde finansman sağlamanın yerine geçmez.
- The Commission wants to act as a substitute for the Council of Ministers in decision-making processes.
- Komisyon, karar alma süreçlerinde Bakanlar Kurulu'nun yerine geçmek istemektedir.
- It's a word I'd like to find a substitute for.
- Yerine geçecek bir kelime bulmak isterdim.
- He substituted for his father.
- O, babasının yerine geçti.
- Your substitute has already been picked out.
- Yerine geçecek kişi çoktan seçildi.
- There is no substitute.
- Yerine geçecek bir şey yok.
Show More (6)
|
| 2 |
substitute |
yedek |
n. |
|
- May I remark that the provision on national representatives allows for substitutes?
- Ulusal temsilcilerle ilgili hükmün yedeklere izin verdiğini belirtebilir miyim?
- There is no substitute.
- Hiç yedek yok.
- Perhaps we could find a substitute.
- Belki bir yedek bulabiliriz.
Show More (0)
|
| 3 |
substitute |
ikame |
n. |
|
- Soy milk is a great substitute for milk.
- Soya sütü, süt için büyük bir ikamedir.
- Textured vegetable protein is a common meat substitute.
- Dokulu bitkisel protein yaygın bir et ikamesidir.
- Soy milk is a great substitute for milk.
- Soya sütü, süt için harika bir ikamedir.
Show More (0)
|
| 4 |
substitute |
yerine oyuna girmek |
v. |
|
- Darcy was substituted for Eliot in the second half of the game.
- Maçın ikinci yarısında Darcy, Eliot'ın yerine oyuna girdi.
Show More (-2)
|
| 5 |
substitute |
vekaleten |
n. |
|
- Our teacher was ill, so they had to find a substitute.
- Öğretmenimiz hastaydı, bu yüzden vekaleten birini bulmak zorunda kaldılar.
Show More (-2)
|
| 6 |
substitute |
yerine kullanmak |
v. |
|
- Try substituting ground coconut for flour.
- Un yerine öğütülmüş hindistan cevizi kullanmayı deneyin.
Show More (-2)
|
| 7 |
substitute |
yerine bakmak |
v. |
|
- I'll be substituting for Ms. Black this semester.
- Bu dönem Bayan Black'in yerine ben bakacağım.
Show More (-2)
|
| 8 |
substitute |
yerine |
n. |
|
- We use date syrup as a sugar substitute.
- Şeker yerine hurma şerbeti kullanıyoruz.
Show More (-2)
|
| 9 |
substitute |
(atomu) ikame etmek |
v. |
|
- The proposal to substitute lead, mercury, cadmium, etc., is welcomed in principle.
- Kurşun, cıva, kadmiyum vb. Maddelerin ikame edilmesi önerisi ilke olarak memnuniyetle karşılanmaktadır.
Show More (-2)
|
| 10 |
substitute |
yerini almak |
v. |
|
- There's no substitute.
- Yerini alacak bir şey yok.
Show More (-2)
|
| 11 |
substitute |
yerine geçirmek |
v. |
|
- He was substituted for his father.
- O, babasının yerine geçirildi.
Show More (-2)
|
