1 |
take away |
almak |
v. |
|
- Money has been taken away even from the strengthening of the second pillar that has been called for on all sides.
- Tüm tarafların çağrıda bulunduğu ikinci ayağın güçlendirilmesinden bile para alınmıştır.
- What we owe today we will take away from people tomorrow.
- Bugün borçlu olduğumuz şeyi yarın insanlardan alacağız.
- Every week a 25 litre drum was taken away and the chef was given GBP 5, part of the black economy.
- Her hafta 25 litrelik bir bidon alınıyor ve şefe kara ekonominin bir parçası olan 5 Sterlin veriliyor.
- As a consequence, this means of power will be taken away.
- Sonuç olarak, bu iktidar aracı elimizden alınacaktır.
- That right has been taken away from them today.
- Bu hak bugün ellerinden alınmıştır.
- Mom said if I misbehave, she'll take away the computer for a week.
- Annem yaramazlık yaparsam bilgisayarı bir haftalığına alacağını söyledi.
- The newly-opened jewelry shop took away some of my best customers.
- Yeni açılan kuyumcu dükkânı en iyi müşterilerimden bazılarını aldı.
- Bad drivers should have their licenses taken away from them.
- Kötü sürücülerin ehliyetleri ellerinden alınmalıdır.
- For a bribe, a traffic policeman agreed not to take away a driver's license.
- Bir trafik polisi rüşvet karşılığında bir sürücünün ehliyetini almamayı kabul etti.
- He took away what little money I had.
- Elimdeki azıcık parayı da aldı.
- He took away what little money I had.
- Sahip olduğum az miktarda parayı aldı.
- The boy was taken away from school by his parents.
- Oğlan, ebeveynleri tarafından okuldan alındı.
- Somebody took away my bag.
- Biri çantamı aldı.
- The boy was taken away from school by his parents.
- Ailesi çocuğu okuldan aldı.
- My daughter was taken away from me.
- Kızım benden alındı.
- The newly-opened jewelry shop took away some of my best customers.
- Yeni açılan kuyumcu, en iyi müşterilerimin bir kısmını elimden aldı.
- They took away my daughter.
- Kızımı aldılar.
- My children were taken away from me.
- Çocuklarım benden alındı.
Show More (15)
|
2 |
take away |
götürmek |
v. |
|
- What positive experiences do pupils or students take away with them?
- İlk-ortaöğretim veya üniversite öğrencileri yanlarında hangi olumlu deneyimleri götürüyorlar?
- And those three seconds took away two whole years.
- Ve o üç saniye tam iki yılı götürdü.
- One takes away from one, and you're left with nothing.
- Biri diğerini götürür ve size de hiçbir şey kalmaz.
- One takes away from one, and you're left with nothing.
- Biri diğerini götürür ve elinizde hiçbir şey kalmaz.
- Take away this box.
- Bu kutuyu götürün.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
- Tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını götürdüler.
- They took away my daughter.
- Onlar kızımı götürdüler.
- They have taken away all the garbage.
- Bütün çöpü götürdüler.
- You can't take away these books.
- Bu kitapları götüremezsiniz.
- I'm taking away your phone.
- Telefonunu götürüyorum.
- Take away these dishes, please.
- Bu tabakları götür, lütfen.
- Take away these dishes, please.
- Şu tabakları götürün lütfen.
- They have taken away all the garbage.
- Bütün çöpleri götürdüler.
- Take away this box.
- Bu kutuyu götür.
Show More (11)
|
3 |
take away |
çalmak |
v. |
|
- Money has been taken away even from the strengthening of the second pillar that has been called for on all sides.
- Her taraftan talep edilen ikinci sütunun güçlendirilmesinden bile para çalındı.
- There is someone who has taken away my whole heart here tonight.
- Bu gece kalbimi bütünüyle çalan birisi var burada.
- There is someone who has taken away my whole heart here tonight.
- Bu gece burada kalbimi bütünüyle çalan biri var.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
- Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
Show More (1)
|
4 |
take away |
elinden almak |
v. |
|
- It is perhaps a little too fearful that we want to take away its right of initiative.
- Belki de inisiyatif hakkını elinden almak istememizden biraz fazla korkuyor.
- That power would be taken away from voters and elected representatives in all the countries.
- Bu güç, tüm ülkelerdeki seçmenlerin ve seçilmiş temsilcilerin elinden alınacaktır.
- You're a lawyer; he's a drug addict who's just had his stepdaughter taken away from him.
- Siz bir avukatsınız; o ise üvey kızı elinden alınmış bir uyuşturucu bağımlısı.
- I'm taking away your phone.
- Telefonunu elinden alıyorum.
Show More (1)
|
5 |
take away |
alıp götürmek |
v. |
|
- And those three seconds took away two whole years.
- O üç saniye koskoca iki seneyi alıp götürdü.
- And those three seconds took away two whole years.
- Ve o üç saniye iki koca yılı alıp götürdü.
- Somebody took away my bag.
- Biri çantamı aldı götürdü.
Show More (0)
|
6 |
take away |
ortadan kaldırmak |
v. |
|
- This proposal does not take away the national responsibilities of the national policy-makers.
- Bu öneri, ulusal politika yapıcıların ulusal sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır.
- This takes away freedom of choice, undermines human dignity and works against sustainability.
- Bu, seçim özgürlüğünü ortadan kaldırır, insan onurunu zedeler ve sürdürülebilirliğe aykırıdır.
Show More (-1)
|
7 |
take away |
kaldırmak |
v. |
|
- If you take away a cornerstone, much more may come tumbling down.
- Bir köşe taşını kaldırırsanız, çok daha fazlası yıkılabilir.
- If you take away a cornerstone, much more may come tumbling down.
- Eğer bir köşe taşını kaldırırsanız, çok daha fazlası yıkılabilir.
Show More (-1)
|
8 |
take away |
çıkarmak (matematik) |
v. |
|
- 10 take away 2 is 8.
- 10'dan 2'yi çıkarırsak 8 eder.
- 10 take away 2 is 8.
- 10'dan 2 çıkarırsan 8 kalır.
Show More (-1)
|
9 |
take away |
uzaklaştırmak |
v. |
|
- Children in the town were taken away for safety.
- Şehirdeki çocuklar güvenlik için uzaklaştırıldı.
Show More (-2)
|