anlaşmak - Turco Inglés Diccionario

anlaşmak

Significados de "anlaşmak" en diccionario inglés turco : 86 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
anlaşmak compromise v.
In this case, I would be in favour of the amendment and it would therefore be a good compromise agreement.
Bu durumda, ben değişiklikten yanayım ve bu nedenle iyi bir uzlaşma anlaşması olacaktır.

More Sentences
anlaşmak agree v.
Add this to your priorities and try to agree a relevant course of action with the countries of Europe.
Bunu önceliklerinize ekleyin ve Avrupa ülkeleriyle uygun bir eylem planı üzerinde anlaşmaya çalışın.

More Sentences
General
anlaşmak come to terms v.
The union and the company have come to terms on a new contract.
Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.

More Sentences
anlaşmak come v.
Perhaps the rapporteurs will come up with a better selection procedure and thus enable us to reach agreement this week.
Belki de raportörler daha iyi bir seçim prosedürü geliştirirler ve böylece bu hafta bir anlaşmaya varmamızı sağlarlar.

More Sentences
anlaşmak get on with v.
Suppose there's some jerk you just can't get on with.
Diyelim ki anlaşamadığınız bir pislik var.

More Sentences
anlaşmak get along with v.
Tom just can't get along with Mary.
Tom, Mary ile bir türlü anlaşamıyor.

More Sentences
anlaşmak agree v.
You just have to agree at some point on what it is you want.
Sadece bir noktada ne istediğiniz konusunda anlaşmanız gerekir.

More Sentences
anlaşmak hit it off v.
Tom and Mary really seem to be hitting it off.
Tom ve Mary gerçekten iyi anlaşıyor gibi görünüyorlar.

More Sentences
anlaşmak agree with v.
We are, however, less able to agree with each other when it comes to describing this.
Ancak konu bunu tanımlamaya geldiğinde birbirimizle daha az anlaşabiliyoruz.

More Sentences
anlaşmak settle v.
It's settled then.
Anlaştık o zaman.

More Sentences
anlaşmak get along v.
To my surprise, some of my fellow-MEPs get along better with that concept than with freedom of religion.
Şaşırtıcı bir şekilde, bazı milletvekili arkadaşlarım bu kavramla din özgürlüğünden daha iyi anlaşıyorlar.

More Sentences
anlaşmak term v.
He is on speaking terms with his classmates.
Sınıf arkadaşlarıyla çok iyi anlaşıyor.

More Sentences
anlaşmak accord v.
The Lusaka and Arusha peace accords have failed to end the violence and internal conflict.
Lusaka ve Arusha barış anlaşmaları şiddeti ve iç çatışmayı sona erdirmekte başarısız oldu.

More Sentences
anlaşmak have a deal v.
Do we have a deal here?
Anlaştık mı?

More Sentences
anlaşmak reason v.
How do we reason with her?
Onunla nasıl anlaşacağız?

More Sentences
Phrasals
anlaşmak get along v.
To my surprise, some of my fellow-MEPs get along better with that concept than with freedom of religion.
Şaşırtıcı bir şekilde bazı milletvekili arkadaşlarım bu kavramla din özgürlüğünden daha iyi anlaşıyorlar.

More Sentences
Trade/Economic
anlaşmak agree v.
We managed to agree on all three.
Üçünde de anlaşmayı başardık.

More Sentences
Law
anlaşmak agree v.
You just have to agree at some point on what it is you want.
Sadece bir noktada ne istediğiniz konusunda anlaşmanız gerekiyor.

More Sentences
General
anlaşmak cotton v.
anlaşmak covenant v.
anlaşmak keep in with v.
anlaşmak assent v.
anlaşmak be in rapport with v.
anlaşmak reach an agreement v.
anlaşmak cotton up to v.
anlaşmak be in accord with v.
anlaşmak concert v.
anlaşmak come to an agreement v.
anlaşmak fix on v.
anlaşmak get v.
anlaşmak conspire v.
anlaşmak get on well v.
anlaşmak compound v.
anlaşmak concur v.
anlaşmak settle with v.
anlaşmak get on well with somebody v.
anlaşmak go along v.
anlaşmak bargain v.
anlaşmak get on with somebody v.
anlaşmak iron out v.
anlaşmak fix up on v.
anlaşmak understand each other v.
anlaşmak close v.
anlaşmak hit it off with somebody v.
anlaşmak come to terms with v.
anlaşmak make terms v.
anlaşmak get on v.
anlaşmak come to terms on something v.
anlaşmak capitulate v.
anlaşmak jibe v.
anlaşmak like v.
anlaşmak meet v.
anlaşmak congrue [obsolete] v.
anlaşmak compose v.
anlaşmak comprobate v.
anlaşmak consign [obsolete] v.
anlaşmak pan v.
anlaşmak gee [dialect] v.
anlaşmak sit v.
anlaşmak slide v.
anlaşmak strike an agreement v.
anlaşmak subserve v.
anlaşmak sympathise [uk] v.
anlaşmak sympathize v.
anlaşmak symphonise [uk] v.
anlaşmak symphonize v.
Phrasals
anlaşmak stand together v.
anlaşmak be at one with v.
anlaşmak mix into v.
anlaşmak cotton up v.
anlaşmak come to [dialect] v.
Colloquial
anlaşmak close a/the deal v.
anlaşmak ice v.
Idioms
anlaşmak become reconciled with (someone or something) v.
anlaşmak sign on the dotted line v.
anlaşmak enter into an agreement v.
anlaşmak strike a bargain v.
anlaşmak be in tune v.
anlaşmak call square v.
anlaşmak speak the same language v.
Trade/Economic
anlaşmak make a bargain v.
anlaşmak covenant v.
Technical
anlaşmak coincide v.
Archaic
anlaşmak fay v.
anlaşmak symbolise [uk] v.
anlaşmak symbolize v.

Significados de "anlaşmak" con otros términos en diccionario inglés turco: 119 resultado(s)

Turco Inglés
General
iyi anlaşmak (birisiyle) get along with v.
Tom used to be difficult to get along with.
Tom ile iyi anlaşmak zordu.

More Sentences
ile anlaşmak get along with v.
Tom just can't get along with Mary.
Tom, Mary ile anlaşamıyor.

More Sentences
iyi anlaşmak get along well (with) v.
Do you think my cat and your pet rat will get along well together?
Sence benim kedim ve senin faren iyi anlaşabilir mi?

More Sentences
üzerinde anlaşmak agree on v.
We need to agree on the level of reduction we must achieve.
Ulaşmamız gereken azaltım seviyesi üzerinde anlaşmamız gerekiyor.

More Sentences
Phrasals
ile anlaşmak get along with v.
The only problem was Tom didn't get along with Mary.
Tek sorun Tom'un Mary ile anlaşamamasıydı.

More Sentences
iyi anlaşmak get on v.
I get on well with Tom.
Tom'la iyi anlaşıyorum.

More Sentences
(bir şey) üzerinde anlaşmak compromise on (something) v.
I believe that one quarter makes for a sensible compromise on which to agree.
İnanıyorum ki dörtte bir, üzerinde anlaşmaya varılacak makul bir uzlaşma sağlar.

More Sentences
Phrases
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişi gerektirir it takes two (to do something) expr.
It takes two to tango.
Tango yapmak iki kişi gerektirir.

More Sentences
Colloquial
çok iyi anlaşmak get along famously (with someone) v.
We got along famously.
Çok iyi anlaşırdık.

More Sentences
(konusunda/üzerinde) anlaşmak shake on it v.
Let's shake on it.
Anlaşalım.

More Sentences
Idioms
(biriyle) anlaşmak make a deal (with one) v.
I made a deal with them.
Onlarla anlaştım.

More Sentences
General
her konuda anlaşmak see eye to eye v.
temelde anlaşmak be in substantial agreement v.
gizlice anlaşmak conspire v.
gizlice anlaşmak collude v.
ile anlaşmak make a deal with v.
fiyatta anlaşmak agree on price v.
ortak bir noktada anlaşmak meet in the middle v.
ortak bir noktada anlaşmak find a middle ground v.
ile anlaşmak come to terms with v.
prensipte anlaşmak agree in principle v.
üstünde anlaşmak agree on v.
bir şey üzerinde anlaşmak agree on something v.
taşeronla anlaşmak subcontract v.
yeniden anlaşmak reagree v.
fiyatta anlaşmak strike a bargain v.
anlaşamadıkları konusunda anlaşmak agree to disagree v.
gizlice anlaşmak pack [obsolete] v.
işaret dili ile anlaşmak sign v.
Phrasals
üzerinde anlaşmak close on v.
(birisi ya da bir şey) üstünde anlaşmak concur on (someone or something) v.
biriyle anlaşmak click with someone v.
ödün vererek anlaşmak compromise with v.
ödün vererek anlaşmak compromise over v.
taviz vererek anlaşmak compromise over v.
taviz vererek anlaşmak compromise with v.
üzerinde anlaşmak settle over v.
(biriyle/bir şeyle) anlaşmak swing with (someone or something) v.
resmi olarak anlaşmak stitch up v.
bir konuda anlaşmak agree to something v.
biri/bir şey üzerinde anlaşmak agree upon someone or something v.
biri/bir şey üzerinde anlaşmak agree on someone or something v.
biriyle anlaşmak agree with someone v.
biriyle/bir şeyle anlaşmak align oneself with someone or something v.
bir konuda anlaşmak agree to something v.
biri/bir şey üzerinde anlaşmak agree upon someone or something v.
biri/bir şey üzerinde anlaşmak agree on someone or something v.
biriyle anlaşmak agree with someone v.
biriyle/bir şeyle anlaşmak align oneself with someone or something v.
ile anlaşmak click with v.
(biriyle) iyi anlaşmak click with (one) v.
(biriyle) biri/bir şey üzerinde anlaşmak compromise on someone or something (with someone) v.
(biriyle) biri/bir şey üzerinde anlaşmak compromise (on someone or something) with someone v.
(biriyle bir şey) üzerinde anlaşmak compromise (on something) with (someone) v.
(biriyle) biri/bir şey hakkında anlaşmak concur on someone or something (with someone) v.
(biriyle) biri/bir şey hakkında anlaşmak concur (on someone or something) with someone v.
hakkında anlaşmak concur on v.
(biriyle) anlaşmak concur with (one) v.
(biriyle) hemen anlaşmak connect (up) with (someone) v.
(bir şey) için anlaşmak contract for (something) v.
(bir işin) yapılması için anlaşmak contract for (something) v.
(biriyle/bir grupla bir şey) için anlaşmak contract for (something) with (someone or something) v.
(bir işin) yapılması için (biriyle/bir grupla) anlaşmak contract for (something) with (someone or something) v.
(biriyle/bir grupla bir şey) için anlaşmak contract with (someone or something) v.
(bir işin yapılması için biriyle/bir grupla) anlaşmak contract with (someone or something) v.
(biriyle/bir grupla bir şey) için anlaşmak contract with (someone or something) for (something) v.
(bir işin) yapılması için (biriyle/bir grupla) anlaşmak contract with (someone or something) for (something) v.
(biriyle) anlaşmak get along with (one) v.
(biriyle) iyi anlaşmak get along with (one) v.
(biriyle) anlaşmak get on with (someone) v.
(bir şey) üzerinde karar kılmak/anlaşmak settle upon (something) v.
(konusunda/üzerinde) anlaşmak shake on v.
Phrases
(kavga etmek/anlaşmak) iki taraflıdır it takes two (to do something) expr.
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişiliktir it takes two (to do something) expr.
Colloquial
(iyi geçinmek anlamında) anlaşmak vibe off v.
(biriyle) anlaşmak be down v.
(biriyle) anlaşmak be down with v.
(biriyle) anlaşmak down with v.
çok iyi anlaşmak get on famously [old-fashioned] v.
çok iyi anlaşmak get along famously [old-fashioned] v.
biriyle anlaşmak be in with somebody v.
biriyle anlaşmak keep in with somebody v.
biriyle iyi anlaşmak be (well) in with somebody v.
biriyle iyi anlaşmak keep (well) in with somebody v.
iyi anlaşmak git along v.
iyi anlaşmak/geçinmek have way with v.
Idioms
iyi geçinmek/anlaşmak be in good with (someone) v.
biriyle iyi anlaşmak get on well with somebody v.
bir kişiyle iyi anlaşmak down v.
iyi anlaşmak have a way with someone v.
iyi anlaşmak/geçinmek have a way with someone v.
iyi geçinmek/anlaşmak get on well with v.
ortada buluşmak/anlaşmak split the difference v.
kesinlikle anlaşmak see eye to eye with v.
ortak bir noktada anlaşmak find a middle ground v.
pazarlıkta anlaşmak strike a bargain v.
-ile anlaşmak be at one with v.
çok iyi anlaşmak get on famously v.
(biriyle) iyi anlaşmak be in good odour (with somebody) v.
(biriyle) iyi anlaşmak be in good odor with (one) v.
biriyle iyi anlaşmak be in good with someone v.
biriyle iyi anlaşmak be in with someone v.
biriyle iyi anlaşmak get on someone's good side v.
iyi anlaşmak hitch horses together [us] v.
biriyle iyi anlaşmak be in good odour with someone v.
(biriyle/bir şeyle) anlaşmak be in tune with (someone or something) v.
çok iyi anlaşmak get along famously [old-fashioned] v.
karşılıklı anlaşmak/uzlaşmak reach an understanding v.
ile karşılıklı anlaşmak/uzlaşmak reach an understanding with v.
(bir konuda) anlaşmak see eye to eye about (something) v.
(bir konuda) anlaşmak see eye to eye on (something) v.
Law
suç işlemek üzere anlaşmak conspire v.
öncesinde anlaşmak presettle v.
Basketball
bir takımda en az üç yıl oynayan oyuncunun o takımla tekrar anlaşmak için kazandığı ekstra kontrat ve ücret avantajları larry bird rights n.
Archaic
gizlice anlaşmak pack cards v.
Slang
çok iyi anlaşmak get on like a house on fire v.
çok iyi anlaşmak get on real well with someone v.
çok iyi anlaşmak be extremely happy in someone's company v.
Modern Slang
inanmamak konusunda anlaşmak agree to disbelieve v.