break-up - Turco Inglés Diccionario

break-up

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "break-up" en diccionario turco inglés : 5 resultado(s)

Inglés Turco
General
break-up n. dağılma
The major powers bear a huge part of the responsibility for the break-up of the former Yugoslavia.
Büyük güçler, eski Yugoslavya'nın dağılmasındaki sorumluluğun büyük bir kısmını taşımaktadır.

More Sentences
break-up n. parçalanma
Technical
break-up n. (radarla tespitte) tek bir katı dönüşün çok sayıda dönüşe ayrılması
break-up n. (görüntü yorumlama) büyütme sonucu görüntülenen ögenin özelliğini kaybetmesi
Aeronautic
break-up n. parçalama

Significados de "break-up" con otros términos en diccionario inglés turco: 124 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
break up v. ayrılmak
The enlargement negotiations are broken up into 38 different chapters.
Genişleme müzakereleri 38 farklı başlığa ayrılmıştır.

More Sentences
General
break up n. dağılma
We had this problem with an ACP meeting, which broke up as a result.
Bu sorunu ACP toplantısında da yaşadık ve toplantı bu nedenle dağıldı.

More Sentences
break up v. bitmek
When does school break up?
Okul ne zaman bitiyor?

More Sentences
break up with v. bitirmek
I resolved to break up with her cleanly.
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.

More Sentences
break up v. sona ermek
The meeting broke up at four.
Toplantı saat dörtte sona erdi.

More Sentences
break up v. tatile girmek (okul)
When does school break up?
Okul ne zaman tatile giriyor?

More Sentences
break up v. bitirmek
Your mother is trying to break up our marriage.
Annen evliliğimizi bitirmeye çalışıyor.

More Sentences
break up v. parçalamak
It threatens to break up families.
Aileleri parçalamakla tehdit ediyor.

More Sentences
break up v. kırmak
It breaks up and imposes internal competition between services provided by the same service provider.
Aynı hizmet sağlayıcı tarafından sağlanan hizmetler arasında iç rekabeti kırar ve dayatır.

More Sentences
break up v. kavgayı ayırmak
The police broke up the fight.
Polis kavgayı ayırdı.

More Sentences
break up v. dağıtmak
The police broke up the crowd.
Polis kalabalığı dağıttı.

More Sentences
break up with v. ilişkiyi bitirmek
Tom finally decided to break up with Mary.
Tom nihayet Mary ile ilişkiyi bitirmeye karar verdi.

More Sentences
break up v. parçalanmak
The dough broke up when Tom tried to stretch it.
Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.

More Sentences
break up v. tatil olmak
When does school break up for Christmas?
Noel için okul ne zaman tatil oluyor?

More Sentences
Phrasals
break up v. monotonluğunu kırmak
Tom looks forward to his lunchtime run, to break up the monotony of his working day.
Çalışma günü monotonluğunu kırmak için Tom öğle vakti koşusuna can atıyor.

More Sentences
break up with (one) v. (biriyle) ilişkisini bitirmek
Tom broke up with Mary.
Tom Mary ile ilişkisini bitirdi.

More Sentences
Military
break up n. dağılma
This sort of incident could have resulted in the break up of the European Union.
Bu tür bir olay Avrupa Birliği'nin dağılmasıyla sonuçlanabilirdi.

More Sentences
Common Usage
break up v. ilişkiyi kesmek
General
break up v. eğlendirmek
break up somebody's marriage v. yuvasını yıkmak
break up the fight v. kavga (edenleri) ayırmak
break up v. bölünmek
break up v. ayrılmak (sevdiğinden)
break up v. bozuşmak
break up with v. parçalanmak
break up v. ufalamak
break up v. çözülmek
break up the fight v. kavga edenleri ayırmak
break up a home v. yuva bozmak
break up the link with somebody v. ipleri koparmak
break up with v. parçalamak
break up v. üzmek
break up v. ayırmak
break up the relationship with somebody v. ipleri koparmak
break up v. dağılmak
break up the fight v. kavga ayırmak
break up v. bozulmak (nişan)
break up v. ilişkiyi bitirmek
break up v. tatile girmek
break up a family v. yuva yıkmak
break up the meeting v. toplantıyı kesmek
break up with the lover v. sevgiliden ayrılmak
break up with the lover v. sevgilisinden ayrılmak
break up the demonstration v. göstericileri dağıtmak
break up the crowd v. kalabalığı dağıtmak
break up v. bitkin düşmek
break up v. yol ayrımına gelmek
break up v. dağılıp parçalanmak
break up v. çökmek
break up v. tükenmek
break up v. yolları ayrılmak
break up v. parça parça olmak
break up v. mahvetmek
break up v. sonu gelmek
break up v. yok etmek
stay friends after a break up v. ayrıldıktan sonra arkadaş olarak kalmak
be (still) friends after break up v. ayrıldıktan sonra arkadaş olarak kalmak
stay friends after a break up v. ayrıldıktan sonra arkadaş kalmak
be (still) friends after break up v. ayrıldıktan sonra arkadaş kalmak
break up v. sinir krizi geçirmek
break up v. sinirsel çöküntü yaşamak
break up with somebody v. ilişkiyi noktalamak
break up with somebody v. (sevgiliden vb) ayrılmak
the traffic jam to break up v. trafik açılmak
break up v. eşinden ayrılmak
break up a dog fight v. kavga eden köpekleri ayırmak
break up into small pieces v. tuzla buz olmak
break up into small pieces v. küçük parçalara ayırmak/ayrılmak
break up the fight v. kavgayı ayırmak
break up with someone v. birinden ayrılmak
Phrasals
break up v. parçalara ayırmak
break up v. sabanla sürmek
break up v. son vermek
break up v. feshetmek
break up v. yarıda keserek bitirmek
break up v. (birini) kahkahalarla güldürmek
break up v. dağılmak
break up v. kuvvetten düşmek
break up v. gülmeye başlamak
break up v. (sinyal) düzgün iletilememek
break (up) (into something) v. (bir şeylere) ayrılmak
break (up) (into something) v. kırılıp (bir şeylere) ayrılmak
break (up) (into something) v. küçük parçalara ayrılmak
break (up) (into something) v. tuzla buz olmak
break up v. sesi kesilmek
break up v. sesi kesik kesik gelmek
break up v. kahkahalara/gözyaşlarına boğmak
break up v. kahkahalara/gözyaşlarına boğulmak
break up v. kahkahayı patlatmak/hüngür hüngür ağlamak
break up v. patlamak
break up v. kendini koyvermek/bırakmak
break up v. ara vermek
break up with (one) v. (birinden) ayrılmak
break up v. buzlu veya kayalık zemine kazma vurmak
break up v. sürekliliğini bozmak
break up v. akışını bozmak
break up v. kürlemek
break up v. çözmek
Idioms
(one's marriage) to break up v. evliliği bitmek
(one's marriage) to break up v. yuvası yıkılmak
Speaking
people don't just break up with each other out of nowhere expr. insanlar durup dururken birbirlerinden ayrılmazlar
I want you to break up with my sister expr. kız kardeşimden ayrılmanı istiyorum
I don't want to break up with you expr. senden ayrılmak istemiyorum
Trade/Economic
break-up value n. elden çıkarma değeri
break up value n. elden çıkarma değeri
break-up value n. elden çıkarma maliyeti
break-up value n. hurda değer
break up of cost n. kalem kalem maliyet (dökümü)
break-up value n. tasfiye değeri
Law
break up stolen vehicles for their parts v. çalıntı otoları parçalamak ve çenç yapmak
Telecom
break up value n. tasfiye değeri
Optics
tear film break-up time n. gözyaşı filmi kırılma zamanı
tear film break-up time n. gözyaşı tabakası kırılma süresi
Printing
break up for color v. (tipo baskı malzemesini) her parçanın farklı renkte basılabilmesi için parçalara ayırmak
Chemistry
break up v. çözündürmek
break up v. (madde) bileşenlerine ayırmak
break up v. (madde) ayrıştırmak
Agriculture
break up the ground around a tree v. boğaz açmak
Breeding
break up v. (tavukta) gurk olma durumunu beslenme değişikliği ile kontrol etmek
Environment
ice break up n. buz tıkacı
Geography
break up v. buzuldan ayrılmak
Geology
continental break-up n. kıtasal kırılma
Military
break up n. ayrılma
Archaic
break up v. zorla girmek