Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | buy time v. | vakit kazanmak | ||
Tom needs to buy time. Tom'un vakit kazanması gerekiyor. More Sentences |
||||
General | buy time v. | zaman kazanmak | ||
They were buying time. Onlar zaman kazanıyordu. More Sentences |
||||
Idioms | ||||
Idioms | buy time v. | zaman kazanmak | ||
He's just buying time. O sadece zaman kazanıyor. More Sentences |
||||
Phrasals | ||||
Phrasals | buy time v. | vakit kazanmak | ||
Phrasals | buy time v. | oyalanmak | ||
Phrasals | buy time v. | bir şeyi elde etmek uğruna başka bir işi geciktirmek |
Inglés | Turco | |
---|---|---|
General | ||
General | buy someone extra time v. | fazladan zaman kazandırmak |
Idioms | ||
Idioms | buy something on time v. | taksitle satın almak |
Idioms | buy something on time v. | veresiye satın almak |
Idioms | buy something on time v. | vadeli satın almak |
Idioms | buy (something) on time v. | (bir şeyi) kredi kartıyla satın almak |
Idioms | buy (yourself) time v. | (kendine) zaman kazandırmak |
Idioms | buy (yourself) time v. | zaman kazanmak |
Idioms | buy on time v. | taksitle satın almak |
Idioms | buy on time v. | krediyle satın almak |
Idioms | buy on time v. | vadeli satın almak |
Idioms | buy on time v. | veresiye satın almak |
Speaking | ||
Speaking | you might buy some time expr. | biraz zaman kazanabilirsin |
Speaking | it'll really buy you some time expr. | bu sana biraz zaman kazandıracaktır |