dying - Turco Inglés Diccionario

dying

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "dying" en diccionario turco inglés : 16 resultado(s)

Inglés Turco
General
dying n. ölme
So let us moderate our great speeches on dictatorships, and murders, and dying children.
O halde, diktatörlükler, cinayetler ve ölen çocuklar hakkındaki muhteşem konuşmalarımızı ölçülü hale getirelim.

More Sentences
dying adj. ölmekte olan
Abortion is the easy solution, creating a society that is dying because it no longer respects life.
Kürtaj kolay bir çözümdür ve artık yaşama saygı duymadığı için ölmekte olan bir toplum yaratır.

More Sentences
dying n. kıkırdama
dying n. irtihal
dying n. ölüm
dying adj. ölen
dying adj. nesli tükenen
dying adj. cansız
dying adj. ölüme ait
dying adj. ölüm ile ilişkili
dying adj. vefat etmeye ait
dying adj. vefat etme ile ilişkili
dying adj. ölümden hemen önce söylenen
dying adj. ölmeden biraz önce ortaya çıkan
dying adj. ölmek üzere olan
dying adj. nesli tükenmekte olan

Significados de "dying" con otros términos en diccionario inglés turco: 113 resultado(s)

Inglés Turco
General
dying wish n. son arzu
Tom's dying wish was that his son should inherit everything.
Tom'un son arzusu, oğlunun her şeyi miras almasıydı.

More Sentences
worth dying for adj. uğruna ölmeye değer
There are very few, extremely few causes worth dying for.
Uğruna ölmeye değer çok az, son derece az neden vardır.

More Sentences
Colloquial
be dying for (something) v. (bir şey) için ölmek
I am dying for you.
Senin için ölüyorum.

More Sentences
be dying to (do something) v. (bir şey yapmak) için ölmek
He was dying to kiss her.
Onu öpmek için ölüyordu.

More Sentences
be dying to (do something) v. (bir şey yapmak) için can atmak
Tom has been dying to tell someone about being accepted into Harvard.
Tom, Harvard'a kabul edildiğini birine söylemek için can atıyordu.

More Sentences
Idioms
dying breath n. son nefes
The people in this container still hoped they would reach their destination until they drew their dying breath.
Bu konteynırdaki insanlar son nefeslerini verene kadar varacakları yere ulaşmayı umut ediyorlardı.

More Sentences
General
dying down n. körelme
one's dying day n. ecel günü
dying prayer n. ecel duası
one's dying hour n. ecel saati
dying prayer n. ölmek üzere olan bir kişinin ettiği dua
dying at a young age n. gençt yaşta ölme
the sick and dying n. hasta ve ölmekte olan insanlar
be dying for v. çok istemek
be dying for v. can atmak
honour one's dying wish v. birinin son arzusunu yerine getirmek
be scared of dying v. ölmekten korkmak
be dying of thirst v. susuzluktan ölmek
be afraid of dying v. ölmekten korkmak
be dying to hear v. duymak için ölmek
worth dying for adj. uğruna ölünecek
like a dying duck adv. şaşkın şaşkın
I'm dying to go expr. gitmek için can atıyorum
Proverb
dying men speak true ölecek olan insan yalan söylemez
dying is as natural as living ölmek de yaşamak kadar doğal
dying is as natural as living ölüm de hayatın bir parçası
dying is as natural as living ölüm de yaşam kadar normal
dying is as natural as living ölüm de yaşam kadar kaçınılmaz
Colloquial
dying to know (something) v. bilmek için can atmak
be dying of (something) v. (bir hastalık nedeniyle) ölmek üzere olmak
be dying of (something) v. ölümcül bir hastalığa yakalanmak
be dying of (something) v. açlıktan/sıkıntıdan ölmek
be dying of (something) v. (bir şey) yüzünden ölmek üzere olmak
be dying of (something) v. (bir şeyden) ölmek üzere olmak
be dying of (something) v. (bir şeyden) ölecek gibi olmak
be dying of (something) v. (bir şey) yüzünden ölecekmiş gibi hissetmek
be dying of something v. bir şeyden ölmek
be dying of something v. bir şeyden ölecek olmak
be dying of something v. bir şeyden ölüyor olmak
be dying for (something) v. (bir şey) için can atmak
be dying for (something) v. (bir şey) için yanıp tutuşmak
be dying for something/to do something v. bir şey/bir şey yapmak için can atmak
be dying for something/to do something v. bir şey/bir şey yapmak için ölmek
be dying for something/to do something v. bir şey/bir şey yapmak için yanıp tutuşmak
be dying to (do something) v. (bir şey yapmak) için yanıp tutuşmak
be dying to know v. bilmek/öğrenmek için ölmek
be dying to know v. bilmek/öğrenmek için yanıp tutuşmak
be dying to know v. bilmek/öğrenmek için can atmak
Idioms
dying breath n. ölüm
the last of a dying breed n. türünün son örneği/örneklerinden biri
be dying to do something v. bir şeyi yapmak için can atmak
be dying for v. bir şey için ölmek
be dying to do v. bir şey için ölmek
be dying to do v. çok fazla istemek
be dying for v. can atmak
be dying for v. çok fazla istemek
be dying to do v. can atmak
like a dying duck in a thunderstorm [obsolete] expr. umutsuz
like a dying duck in a thunderstorm [obsolete] expr. pes etmiş
like a dying duck in a thunderstorm [obsolete] expr. üzgün
like a dying duck in a thunderstorm [obsolete] expr. karadeniz'de gemileri batmış
like a dying duck in a thunderstorm [obsolete] expr. dünya başına yıkılmış
till (one's) dying day expr. ömür/hayat boyu
till (one's) dying day expr. ölene kadar
till (one's) dying day expr. ölene dek
till (one's) dying day expr. hayatının/ömrünün geri kalanı boyunca
to (one's) dying day expr. ömür/hayat boyu
to (one's) dying day expr. ölene kadar
to (one's) dying day expr. ölene dek
to (one's) dying day expr. hayatının/ömrünün geri kalanı boyunca
until (one's) dying day expr. ömür/hayat boyu
until (one's) dying day expr. ölene kadar
until (one's) dying day expr. ölene dek
until (one's) dying day expr. hayatının/ömrünün geri kalanı boyunca
till/to/until your dying day expr. ölene kadar
till/to/until your dying day expr. hayatının sonuna kadar
till/to/until your dying day expr. ömür boyu
till/to/until your dying day expr. ölene dek
till/to/until your dying day expr. hayat boyu
to your dying day expr. ömür/hayat boyu
to your dying day expr. ölene kadar
to your dying day expr. ölene dek
to your dying day expr. hayatının/ömrünün geri kalanı boyunca
Informal
be dying for v. istek duymak
Speaking
I'm dying of boredom here expr. burada sıkıntıdan ölüyorum
these boys are dying in vain expr. bu çocuklar boşuna ölüyor
he's dying to make it expr. bunu yapmak için ölüyor
your brain cells are slowly dying expr. beyin hücrelerin yavaş yavaş ölüyor
if you're afraid of dying expr. eğer ölmekten korkuyorsan
worth killing for, worth dying for, worth going to hell for expr. öldürmeye değer, ölmeye değer, uğruna cehenneme gitmeye değer
aren't you afraid of dying? expr. ölmekten korkmuyor musun?
there are people dying expr. ölmekte olan insanlar var
you came very close to dying yourself expr. neredeyse ölümün eşiğinden döndün
I'm dying of boredom expr. sıkıntıdan ölüyorum
I was dying of boredom expr. sıkıntıdan ölüyordum
I am dying of boredom expr. sıkıntıdan ölüyorum
I am dying of thirst expr. susuzluktan ölüyorum
Law
dying declaration n. ölen kimsenin ölüm anında yaptığı beyanlar
Technical
oven-dying n. fırın boya
Textile
dying batch n. boya partisi
Medical
assisted dying n. ötanazi
Astronomy
dying star n. ölen yıldız
Slang
if I'm lying, I'm dying expr. yemin ederim
if I'm lying, I'm dying expr. yalan söylüyorsam öleyim
if I'm lying, I'm dying expr. iki gözüm önüme aksın
if I'm lying, I'm dying expr. yalan söylüyorsam şuradan şuraya gitmek nasip olmasın
if I'm lying, I'm dying expr. yalan söylüyorsam ne olayım
if I'm lying, I'm dying expr. yalan söylemiyorum
if I'm lying, I'm dying expr. doğruyu söylüyorum
if I'm lying, I'm dying expr. inan ki
Anthropology
great dying n. büyük ölüm
great dying n. büyük yok oluş
great dying n. permiyen-triyas kitlesel yok oluşu