Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | gap n. | açıklık | ||
The gap has closed. Açıklık kapandı. More Sentences |
||||
Common Usage | gap n. | ara | ||
I plan to take a gap year before going to university. Üniversiteye gitmeden önce bir yıl ara vermeyi planlıyorum. More Sentences |
||||
Common Usage | gap n. | uçurum | ||
There is a considerable gap between us and our father's generation. Babamızın kuşağı ile aramızda hatırı sayılır bir uçurum var. More Sentences |
||||
Common Usage | gap n. | boşluk | ||
There's a gap between her two front teeth. İki ön dişinin arasında bir boşluk var. More Sentences |
||||
General | ||||
General | gap n. | yarık | ||
The lost helicopter was found in a gap between the mountains. Kayıp helikopter dağların arasındaki bir yarıkta bulundu. More Sentences |
||||
General | gap n. | eksiklik | ||
In particular, I would urge that close attention be paid to those areas where resource gaps have been identified. Özellikle, kaynak eksikliklerinin tespit edildiği alanlara yakın ilgi gösterilmesi konusunda ısrar ediyorum. More Sentences |
||||
General | gap n. | fark | ||
The prosperity gap between the current EU, with its fifteen Member States, and the accession states is enormous. On beş Üye Devlete sahip mevcut AB ile katılım sürecindeki ülkeler arasındaki refah farkı muazzam boyutlardadır. More Sentences |
||||
General | gap n. | kopukluk | ||
The gaps in the story led me to believe he was hiding something. Hikayedeki kopukluklar bana onun bir şeyler sakladığını düşündürdü. More Sentences |
||||
General | gap n. | çalışılmayan dönem | ||
There were several gaps in my CV. Özgeçmişimde çalışmadan geçirilmiş bazı dönemler vardı. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | gap n. | açık | ||
And yet the measures which the Commission proposes to close that gap are woefully insufficient. Yine de Komisyon'un bu açığı kapatmak için önerdiği tedbirler ne yazık ki yetersizdir. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | gap n. | fikir ayrılığı | ||
There is a wide gap in the opinions between the two students. İki öğrenci arasında büyük bir fikir ayrılığı var. More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Automotive | gap n. | boşluk | ||
We should try to fill this gap now – for better or worse. Bu boşluğu şimdi doldurmaya çalışmalıyız - iyi ya da kötü. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | gap n. | aralık | ||
General | ||||
General | gap n. | açık yer | ||
General | gap n. | ayrılık | ||
General | gap n. | rahne | ||
General | gap n. | geçit | ||
General | gap n. | fasıla | ||
General | gap n. | objektif | ||
General | gap n. | gedik | ||
General | gap n. | boşalma aralığı | ||
General | gap n. | saldırıya açıklık | ||
General | gap n. | savunmasızlık | ||
General | gap n. | dağ geçidi | ||
General | gap n. | gelgitle oluşan doğal ağız | ||
General | gap n. | denizaltı yarığı | ||
General | gap n. | çift kanatlı uçağın üst ve alt kanat düzlemleri arasındaki en kısa mesafe | ||
General | gap n. | ark aralığı | ||
General | gap n. | bitkinin vasküler silindirinde kırılma | ||
General | gap v. | yol açmak | ||
General | gap v. | yarmak | ||
General | gap v. | çentik atmak | ||
General | gap v. | delik açmak | ||
General | gap v. | (bujideki) elektrotlar arasındaki boşluğu ayarlamak | ||
General | gap v. | çentikli hale gelmek | ||
General | gap v. | pürüzlü hale gelmek | ||
General | gap v. | ayrılmak | ||
General | gap v. | boşluğun boyutunu kontrol etmek | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | gap n. | dış ticaret açığı | ||
Politics | ||||
Politics | gap n. | ihtilaf | ||
Technical | ||||
Technical | gap n. | açıklık | ||
Technical | gap n. | geçit | ||
Technical | gap n. | manyetik devrede kırılma | ||
Computer | ||||
Computer | gap n. | elektriksel boşalma aralığı | ||
Automotive | ||||
Automotive | gap n. | segman ağız aralığı | ||
Food Engineering | ||||
Food Engineering | gap n. | filatonun yırtılması | ||
Baseball | ||||
Baseball | gap n. | dış saha oyuncuları arasındaki bölge |