Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | lengthy adj. | uzun | ||
We have conducted a lengthy debate, both direct and indirect, with the Commission. Komisyon ile hem doğrudan hem de dolaylı olarak uzun bir tartışma yürüttük. More Sentences |
||||
General | lengthy adj. | çok uzun | ||
The negotiations have, it is true, been very lengthy, but the result is important for Europe. Müzakerelerin çok uzun sürdüğü doğrudur, ancak sonuç Avrupa için önemlidir. More Sentences |
||||
General | lengthy adj. | fazlasıyla uzun | ||
General | lengthy adj. | ayrıntılı | ||
General | lengthy adj. | upuzun | ||
General | lengthy adj. | sıkacak kadar uzun | ||
General | lengthy adj. | gereksiz biçimde uzun | ||
General | lengthy adj. | (olumsuz anlamda) fazla ayrıntılı | ||
Technical | ||||
Technical | lengthy adj. | uzunluğu olan |
Inglés | Turco | |
---|---|---|
General | ||
General | lengthy conversation n. | uzun muhabbet |
General | lengthy process n. | uzun süren işlem |
General | lengthy and largely adv. | enine boyuna |
Law | ||
Law | lengthy conflict between families n. | aileler arasında uzun süredir süregelen anlaşmazlık |
Law | lengthy criminal record n. | suç dosyası kabarık |
Law | have a lengthy criminal record v. | suç dosyası kabarık olmak |