Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | serenade n. | (pencere altında yapılan) serenat | ||
He sang a beautiful serenade to his beloved. Adam, sevgilisine güzel bir serenat söyledi. More Sentences |
||||
General | serenade n. | (müzik türü olarak) serenat | ||
The orchestra performed a soothing serenade. Orkestra rahatlatıcı bir serenat çaldı. More Sentences |
||||
General | serenade v. | serenat yapmak | ||
He decided to serenade his girlfriend with a romantic song. Adam, kız arkadaşına romantik bir şarkıyla serenat yapmaya karar verdi. More Sentences |
||||
General | serenade n. | serenat | ||
General | serenade v. | serenat çalmak | ||
General | serenade v. | serenat söylemek | ||
Literature | ||||
Literature | serenade n. | bir kişi veya olay şerefine bestelenen ve pastoral veya duygulu yapısı olabilen kantat veya gazel | ||
Music | ||||
Music | serenade n. | tarz olarak süit ve senfoni arası olan ve az sayıda çalgı için yazılmış müzik eseri |
Inglés | Turco | |
---|---|---|
General | ||
General | serenade [dialect] n. | yeni evlilere tencere ve tavalarla ritim tutularak yapılan alaycı serenat |